21 Ocak 2013 Pazartesi

KUR'ÂN'IN TOPLANMASI, ÇOĞALTILMASI, HAREKELENMESİ (II)


 

5- Kur'ân'ın Harekelenme Ve Noktalanması

Hz. Osman zamanında çoğaltılan Mushaflar, harekesiz ve noktasız olarak yazılmıştı. Bunun gerekçesi de Kur'an'ın çeşitli kıraat vecihlerine göre harekesiz ve noktasız metinde okunabilmesini sağlamaktı.
Fakat Arap olmayanların İslâm'a girmeleri ve bunların Arapçaya vâkıf olmamaları sebebiyle Kur'ân-ı Kerîm'i yanlış okuma olaylarına sık sık rastlanılır olmuştu. Dolayısıyla Kur'ân'ı sağlıklı ve kolay okumayı sağlayacak nokta ve hareke gibi bir takım düzenlemelere gitmek gereği belirmişti.

Kur'ân'ı ilk defa harekeleme yoluna giden Ebu'l-Esved ed-Düelî'dir(69/688). 'Bu zat başlangıçta Basra valisi Ziyad b. Ebîh'den gelen teklifi kabul etmemiş, daha sonra bir şahsın, Tevbe sûresinin 3. âyetinde yer alan "Ve Rasûlühü" kelimesini "Ve Rasûlihi" şeklinde okuduğunu duymuş, hemen vali Ziyad'a başvurarak harekeleme işine girişmiştir.
Çünkü geçen âyetin "Allah ve Rasûlü müşriklerden beridir" şeklindeki anlamı, duyduğu okuyuşa göre "Allah müşriklerden de Rasûlünden de berîdir." şekline dönüşmüştü.
Bu yüzden Mushaf yazısındaki farklı renkteki bir mürekkeple fetha hareke için harfin üstüne bir nokta, kesre için altına bir nokta, zamme için önüne bir nokta koymak suretiyle bu işi tamamladı. Tenvin için de iki nokta kullanılmıştı.

Harekeleme işinden hemen sonra da harflerin noktalanması işi gerçekleştirilmiştir. Bu işi de Irak valisi Haccac b. Yusuf'un (95/713) emriyle Düelî'nin talebesi Nasr b. Asım (89/708) yapmıştır. Bazı rivayetlerde de bu noktalama işini Yahya b. Ya'mer'in(129/746) gerçekleştirdiği belirtilmektedir. Şu var ki Basra'da bu iki zatın başlattıkları noktalama hareketi, daha sonra Medine'ye ve diğer İslâm beldelerine yayılmıştır.

İlk dönemlerde uygulanan ve noktalarla gösterilen harekelerle, benzer harfler için uygulanan noktalar Mushaflarda farklı renklerle işaretlenmiştir. Bir süre devam eden bu uygulama Halil b. Ahmed'in (175/791) bildiğimiz hemz, teşdid, sıla , revm ve işmam gibi diğer noktalama işaretlerini tamamlamasıyla son şeklini almıştır.

Kur'ân-ı Kerîm'e hareke ve nokta konulması meselesi başlangıçta tartışma konusu olmuş aralarında Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mes'ûd ve İmam Malik'in de bulunduğu bir grup selef âlimleri bu hareketi hoş karşılamamışlardır. Fakat sonraki dönemlerde, hareke ve noktalama hareketinin Kur'ân-ı Kerîm'e herhangi bir zarar değil, yarar getireceği düşüncesi ağırlık kazanmıştır. Bu yüzden nokta ve harekelemeye ruhsat verilmiş, hatta müstehab olduğu söylenmiştir.
Kur'ân'ın nokta ve harekelenmesiyle ilgili birçok eser yazılmıştır. Bunlar arasında ed-Dânî'nin (444/1053) "el-Muhkem Fi Naktil-Mesâhif adlı eseri meşhur olanıdır.1

Kıraat Meselesi

Kur'ân kelimeleri üzerinde med, kasr, hareke, sükûn, nokta ve i'râb yönünden farklı okuyuşlara kıraat denmiştir. Hz. Osman zamanında çoğaltılarak belirli merkezlere gönderilen Mushafların harekesiz ve noktasız oluşu muhtelif kıraatlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Hicrî I. asrın ikinci yarısından itibaren Medine, Mekke, Kûfe ve Basra'da kıraat mektepleri açılmaya başlanmış, II. asrın başlarından itibaren de çok çeşitlenen kıraatler içinde tercih edileni belirtmek üzere Yedi Kıraat (Kıraat-ı Seba'a) tabiri yaygınlaşmıştır. Konuyla ilgili çalışmalar yapılmış, yazılan eserlerle kıraat bir ilim olarak tespit edilip uygulanmıştır.
Nihayet Ebû Bekir b. Mücâhid (324/925) yazdığı "Kitâ-bu's-Seb'a" isimli eseriyle kıraatları yedide sınırlarken sahih kıraatları da toplamıştır. Yalnız bu yedi kıraatin Yedi Harften ayrı olduğu, aralarında bir ilginin kurulmaması gerektiği unutulmamalıdır. Daha sonra İbnü'l-Cezerî (833/1429) başta olmak üzere bir grup âlim. Yedi imama üç meşhur imamın da kıraatlarının eklenmesini uygun bulmuşlar, dolayısıyla kıraatların sayısı ona (Kıraat-ı Aşere) yükselmiştir.

Belirtilen ve sayısı 14'ü bulan sahih kıratlar da Müslümanlar için ezberleme, anlama ve hüküm çıkarma gibi kolaylıkların söz konusu olduğu bilinmelidir. Kıraat uygulaması sünnettir. Farklı kıraatlere Hz, Peygamber tarafından müsaade edilmiştir.

Mütevatir sayılan on kıraatın imamları ise şunlardır:

1- Ebû Abdurrahman Nâfi (169/785) Nâfi'nin râvileri, Kalûn ve Verş'tir.
2- Abdullah b. Kesîr (120/738)
3-Ebû Amr (154/771)
4- Abdullah b. Âmir (118/736)
5- Asım b. Ebi'n-Necûd (127/745). Asımın râvisi Hafs'dır.
6- Harrıza b. Habib (156/773)
7- Ali b. Hamza el-Kisâî (189/805)
8- Halef b. Hişam (229/844)
9- Ebû Ca'fer el-Ka'ka (130/748)
10- Ebû Muhammed Ya'kub b. İshak

Sayılan on mütevatir kıraatin bugün üç tanesi fiilen kullanılmakta olup diğerleri bir ilim olarak tetkik edilmektedir. Pratik olarak uygulanan üç kıraat şunlardır:

1-Ebû Amr kıraati, sadece Sudan'ın bir kısmında kullanılan bu kıraat yaygın değildir.
2-Nâfi kıraati, Mısır hâriç , Kuzey Afrika'da tutunmuş bir kıraattir,
3-Asım kıraati, yeryüzündeki Müslümanların büyük çoğunluğu Asım kıraatini ve Hafs rivayetini kullanmaktadır. Mushaflar da bu kıraata göre basılmaktadır.2

7- Kur'an'ın Bölüm Ve Parçalarıyla İlgili Bilgiler

Kur'ân-ı Kerîm 114 sûre ve 6236 âyetten meydana gelmiştir. Kur'an'ın bölümleri ve parçalara ayrılışına ilişkin bazı bilgiler şöyledir:

1- Kur'ân'daki kelime sayısı: 77.934 veya 77.437'dir.
2- Kur'ân'daki harf sayısı: 326.048 veya 323.671'dir kelime ve harf sayısındaki farklılık, imlâ ve kıraattaki ihtilâftan ileri gelmektedir.
3- Cüz: Mushaflar 30 cüze ayrılmıştır. Her cüz 20 sayfadan oluşmaktadır. Mushafların sol tarafındaki sayfa kenarına konan işaretlerle gösterilmiş, içine cüz yazısı ve sayısı yazılmıştır.
4- Hizip: Cüzün dörtte birini oluşturan beş sayfalık bölümün adıdır. Toplam hizip sayısı 120'dir. Bunlar sayfa kenarlarına konulan ve içine hizip yazılan işaretlerle gösterilir.
5- Duraklar: Âyetleri birbirinden ayırmak için konulan işaretlerdir. İlk zamanlarda Mushaflarda bulunmayan duraklar, daha sonra daire meyilli çizgiler halinde yapılmıştır. Daha sonraları yalnız daire halinde gösterilmiştir. Zamanla bu daireler gül şeklini almış veya içi süslü daireler olarak kalmıştır.3
Zamanımızda basımı yapılan Mushaflarda çeşitli şekillerde durak işaretlerine rastlanmaktadır. Çoğunlukla da bu durakların içinde âyet numaraları yazılıdır.

6- Secâvendler: Okunan yerin anlamı göz önünde bulundurularak konulmuş bir tür noktalama işaretleridir. Secâvendler, işaretlerin büyük bölümünü ilk defa uygulayan Muhammed b. Tayfur Secâvendî'nin(560/1165) ismiyle anılmışlardır. Her biri vakıf ve vasılın çeşitli durumlarıyla, konuları ifade eden bu işaretler "Mim, Tı, Cim, Sad, Kaf' gibi harflerle gösterilmiştir.

7- Sûre Başlıkları : Her sûrenin başında o sûrenin adının, nerede nazil olduğunun ve âyet sayısının belirtildiği kısımdır.

8- Secdeler : Kur'ân'da 14 yerde geçen secde âyetini belirten işaretlerdir. Bu işaretler secde âyetinin hizasına konulmuş ve içine "Secde" yazılmıştır.

Devam edecek...
  
Rüştü Kam



........................
1-Kur'ân'ın hareke ve noktalanmasıyla ilgili ayrıntyı için bkz. İbn Nedîm, el-Fihrist, 60 ; Dânî Ebû Amr Osman b. Said, el-Muhkem Fi NakÜ'l-Mesâhif, nşr. îzzet Hasan, Dımeşk, 1379/1960, 3-10; el-Muknt 124-126; Menâhil, 1/408-409 ; Mebahis, 92 ; Kattan, Mebahis, 150-151 ; Vefeyat, 2/32 ; Keşfıızzunûn, 1/712 ; el-ltkân, 2/170-171 ; izmirli, Tarihi Kur"ân, 16 ; Kurtubî, et-Câmf, 7/63 ; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 88-95 ; el-Burhan, 1/376-379 ; Zencanî, Tarihu'l-Kur'an, 87-88 ; Zehebî, Tarthul-İslâm, 4/68.

2- Kıraat meselesi. Kıraat ilmi. Kıraat ihtilâfları ve imamlanyla ilgili olarak bkz. Menâhil, 1/403,417,441 ; Rafii, İ'câzu'l-Kufan, 51-53 ; Mekkî b. Ebû Tâlib, el İbâne, 48 ; Îbnü'l-Cezerî, en-Neşr, 1/34, 41-46 ; Gaye, 1/261-263; 288-292, 346-349,423-425, 443-445. 502-503, 535-540, 615-616, 2/330-334, 382-384 ; 386-389 ; el-Burhnr\ 1/318-330 ; î. Karaçam, K. Kerim'in Nuzülü, 245-247, 312 ; K. Kerîm'in FazÛetleri, 474-477 ; Vejeyat, 2/216; 3/9,41-42, 295-297,466-470; 5/368-369, 6/274-276,390-392 ; Alam, 2/308 ; 3/72 ; 4/12, 228, 255, 366 ; 5/93-94 ; 297 , 8/317-318 ; 9/241, 255; İzmirli, Tarih-i KuKân, 18 ; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 102-114 ; Keskioğlu, K. Kerîm Bilgileri, 159-164 ; A. Çetin, K. Kerîm Tarihi, 158-171 ; Suat Yıldırım, Kur"ân-ı Kerim ve Kur'ân ilimlerine Giriş, İstanbul, 1983.

3- Keskioğlu, K. Kerim Tarihi, 268 ; Mehmed Sofuoğlu, Tefsire Giriş, İstanbul, 1981, 88 ; A. Çetin, K. Kerim Tarihi 149.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder