21 Temmuz 2016 Perşembe

SILA YOLU E916(II)

SILA YOLU 2016 (ll)

-15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi-


Sıcaklık 47 dece. Kuyrukta fazla beklememek için sabah 07.30 da PAÜ sinde randevu şalterinin önündeyim. İlk sırayı aldım. Doktor muayeneye 09.00’da başlıyor. Muayene saatini beklemem gerekiyor. Kahvaltı için gevrek (simit) ve çay aldım. Kalite yok. Adı gevrek, kendisi ekmek gibi, yeteri kadar susam da yok üzerinde. Hastane işi. Nasıl olsa yiyecekler.
Biraz sonra masamıza birisi geldi. 20 sene önce Denizli’ye gelmiş. Aslen Kahraman Maraşlı. Maraş olaylarını yaşamış biririsi. Tunceli’de de kalmış. Denizli çok hoşuna gitmiş ve buraya yerleşmiş. Hoş sohbet, görmüş geçirmiş birisi Ali bey. Yoksa zaman nasıl geçecekti. Firma sahibi. Kalp hastasıymış. Kalp krizi de geçirmiş. “Nasıl olsa öleceğiz ama hastaneye gelmesek de olmuyor işte.” diye dertleniyor.

Hastane tıklım tıklım. İnsanların hastaneye bu kadar hücum etmesini anlamakta zorlandım. Mahallelerde sağlık ocakları var. Oralarda filtrelenerek hastaneye gelmeleri gereken halk hastaneye koşuyormuş. Sağlık ocakları bomboşmuş. Hastaneye gidebilmek için sağlık ocaklarından sevk  şartı getirilebilir diye düşündüm. Biraz da psikolojik herhalde. Sağlık ocaklarına güvenilmiyor demek ki.

Sıramız geldi muayene için, içeriye girdik. Katarakt ameliyatı olması gerekiyor annemin. Yaş 89. “Riskli bir amaliyat” dediler.  Lokal anestezi yoluyla amaliyat edecekler. Bunun için tahliller gerekiyormuş. Kan tahlili, ultrason raporu v.s. derken ogünü de bitirdik hastanede. Amaliyat tarihi 24 Temmuz. Bugün hastanede 4.günüm. Yorgunum. Hemen eve gittim. Uyumak istedim ama sıcaktan uyumak ne mümkün.

15 Mayıs Darbe Girişimi

Akşam yemeğinden sonra balkondayız, çay içiyoruz. Küçük kardeşim Selami soluk soluğa içeriye girdi. Saat 23 civarı. “Darbe oldu. Yandım, kül oldum, işler zaten kötü, ne yapacağım ben şimdi...” Hemen açtık televizyonu. CNN. “Darbe girişimi oldu...” Öbür kanalı açtık (NTV) orada da darbe girişiminden bahsediliyor, başbakanın konuşması var, sükunete davet ediyor, öbür kanalda Adalet bakanı Bekir Bozdağ açıklama yapıyor...Diğer televizyonlarda normal program akışları devam ediyor. Olay darbeye benzemiyor. 1980 darbesini yaşayan biri olarak bu olayın darbeye benzemediğini söylesem de Selami, telaşlı telaşlı tepiniyor yanımda. Kumandayı elimden aldı ve TRT1 Televizyonunu açtı, spiker askerin yönetime el koyduğunu hiç kimsenin sokağa çıkmaması gerektiğini söylüyor. Bir baskı altında okuduğu herhalinden belli spikerin. Selami’yi bunun darbe olamayacağına ikna edemedim. “Darbe olunca Genelkurmay Başkanı açıklama yapar, bütün televizyonlar aynı yayın yaparlar. Önce cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, muhalefet liderlerini ve diğer siyasileri alırlar. Burada öyle birşey yok.” dedim. İnanmadı bana. Geldiği gibi aynı hışımla çıktı gitti söylenerek kapıdan. “Biraz sonra sokağa çıkma yasağı başlar ben hemen eve ulaşayım.”

Derken CNN Televizyonu’ndan Cumhurbaşkanı Erdoğan cep telefonuyla mesajını verdi: ”Herkes sokağa çıksın, meydanlara insin, havaalanlarını doldursun, bu darbe heveslilerine fırsat verilmesin. Biraz sonra ben de halkımın arasında olacağım.”

Arkasından camilerden selalar okunmaya başlandı ve halk meydanlara davet edildi. Eline bayrağını alan herkes Çınar Meydanı’ndaydı. Halk öfkeliydi, o an  birisi çıkıp hedef gösterse işte bu “Fetocu” dese; linç edilmemesi için hiçbir sebep yoktu. Herkes bağırıyordu çılgınca, sloganlar atılıyor, belalar okunuyordu. Aman Allah’ım. O ne korkunç bir manzaraydı öyle. Demek ki “mahşer” böyle birşey. Ana-baba günü derler ya, işte tam da öyle.

Polis meydanda henüz önlem alamamıştı, aniden gelişen bir olay. Türkiye’nin heryerinde aynı manzaranın olduğunu tahmin ediyorum. Bir kıvılcım yeterdi binlerce insanın ölmesine. Yer yerinden oynuyordu sanki. Fetocular halkın meydanlara döküleceğini tahmin edememiş olmalılar. Yoksa halkı makinalı ile tarayan, TBBM’ne bomba yağdıran o darbeciler halkı provoke etmekten ve binlerce insanı öldürmekten çekinmezlerdi o gece. Bir süre sonra valilik yetkilileri tedbirlerini aldılar, konuşmalar yapıldı ve halk organize edilebildi. Taşkınlıkların önüne böylece geçilmiş oldu. Polisler de kısa sürede tedbirlerini aldılar.

Kimlerdi Bu Darbe Girişiminde Bulunanlar?

16 Temmuz sabahı Denizli’de işler normale dönmüştü. Herkes işinde gücündeydi. Sanki konulu bir filim seyretmiş gibiydik o gece. Ancak halkın öfkesi dinmemişti. Hedef gösterilse, işte şu “Fetocu”dur diye, dükkanlar yağmalanabilirdi. Dairelere girilir insanlar linç edilebilirdi. Allah Türk halkını korudu. Eğer öyle bir kıvılcım çakılsaydı, iç savaş başlardı ve de o savaş önlenemezdi.  Suriye’yi aratmazdı o savaş.

Kim yaptı bu işi? Cevap verilmesi gereken soru budur. Görünürde “Feto Terör” örgütü var. Öyle deniliyor. Bu örgüt böylesine planlı programlı bir darbe girişimini nasıl becerdi? Generaller işin içinde olduğuna göre ve de Genelkurmay başkanı işin içinde olmadığına göre bu iş nasıl oldu? İstihbarat teşkilatı uyudu mu?
1980 darbesinde bir gecede terör nasıl bittiyse bu darbe girişiminden sonra da bir anda teröristler susuverdi. Fırsat  bu fırsat deyip Güneydoğu savaş alanına dönüştürülebilirdi. Zemin müsaitti. Ama aksine silahlar sustu, bombalar patlatılmadı.

Necmettin Erbakan Hocamız şöyle demişti:”Sıra Suriye’ye geldiğinde Türkiye’ye de gelmiş demektir.” O gün yeterince anlaşılamayan bu tespit bugün anlaşılır haldedir. Sıra Türkiye’ye de gelmiştir. Suriye’yi delik deşik edenler, orada taş üstünde taş koymayanlar Türkiye’yi de aynı şekilde yapmak istemektedirler. Türkiye bölgede en güçlü devlettir. Bölgesel güçtür. Onun da küçülmesi parçalara ayrılması gerekmektedir. Emperyal güçler, Tanrılar (!) böyle istemektedir. “Böl, parçala ve yut” taktiği herzaman geçerli bir yöntemdir. Küçük devletleri dizayn etmek, idare etmek kolaydır.  
Türkiye’deki yönetim emperyal güçlere geçit vermiyor. Türk halkı gerçekleri gördü. Amerika ve onun yandaşlarının Ortadoğu’da neler yaptığınının şahidi oldu. Birbirine kenetlendi. İçerdeki hainlere rağmen kenetlendi. Türkiye’nin de komşuları gibi kan gölüne çevrilmesi gerekir. “Küresel güçler” bunu istiyorlar. Ancak mevcut iktidar “Küresel Güçler” in tekerine çomak sokuyor. “Dünya beşten büyüktür.” diyor. Onun susturulması ve alaşağı edilmesi kazımdır. 15 Temmuz akşamı yapılan budur.

Ancak, bundan sonrası daha da zor olacaktır. Kuyruğuna basılan, gırtlağı sıkılan emperyal güçler ve içerideki yandaşları daha sert ve daha acımasız olacaklardır. Türk halkı olan bitenlerden ders alarak daha dikkatli ve duyarlı olmak zorundadır. Akl-ı selim galip gelmelidir. Düşman bellidir. Halk gevşememelidir. Duvarın tuğlaları gibi birbirlerine kenetlenmelidir. Meşrep farklılıkları bir tarafa bırakılmalıdır. Başka bir Türkiye yoktur. Bir tane Türkiye vardır.  

Malum cumhurbaşkanı tarafından 84 yıl önce darbe ile susturulan O EZAN, 2016 Yılının 16 Temmuz sabahı Milletin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sabah namazında  Beştepe’de okunmuştur. Müslüman görünümlü işbirlikçiler tarafından yapılmak istenen hain bir darbe girişiminden sonra okunmuştur ve  O EZAN karanlıkları delerek gökyüzüne ulaşmıştır. O EZAN ki; dinin temelidir. Ebediyyen Yurdumuzun üstünde inleyecektir. Zalimler istemese de halkımızın önü aydınlıktır.  

Devam edecek...

Rüştü Kam