30 Temmuz 2025 Çarşamba
LOZAN: KAZANAN OSMANLI, İMZALAYAN BAŞKASI (1)
Rüştü Kam | 29 Temmuz 2025
Tarih sadece savaşların değil, zaferlerin de çalındığı bir alandır. Ve bazı zaferler vardır ki, kazananı bellidir ama imzası başkasının olur. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, işte böyle bir siyasi operasyonun adıdır: Savaş meydanlarında galip gelen bir imparatorluğun, masada tasfiye edildiği bir kumpasın kod adıdır Lozan.
“Kurtuluş” dedikleri savaşı kim kazandı?
Sorarım size: 1918’de “teslim” olan bir imparatorluk, nasıl olur da 1920’lerin başında Anadolu’da emperyalizme diz çöktürür? Dumlupınar’a kim karar verdi? Sakarya’yı kim yönetti? Cephaneyi kim taşıdı? Bu topraklardaki bin yıllık devlet aklı mıydı o mücadeleyi yürüten, yoksa masa başında devlet kurma hayaline kapılan kadrolar mı?
Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ordu, fiilen hâlâ Osmanlı ordusuydu. Üniformasıyla, komutanlarıyla, cephanesiyle… Başkomutanlık yetkisi resmen hâlâ Padişah’ta, Meclis hâlâ Osmanlı’nın devamıydı. İstanbul işgal altındaydı, evet; ama devlet ortadan kalkmış değildi. Saltanat kaldırılmamıştı. Sevr resmen imzalanmamıştı. Ve en önemlisi: Hiçbir hukukî metinle Osmanlı İmparatorluğu sona erdirilmemişti.
Sevr yoktu, dolayısıyla “alternatif barış” da yoktu
Lozan’ı meşrulaştırmak isteyenler, hâlâ aynı ezberi tekrar ederler: “Sevr yerine Lozan geldi.” Peki Sevr geçerli miydi? Hayır! Ne Meclis’ten geçti ne Padişah tarafından onaylandı. Bir avuç işbirlikçinin Paris’te attığı imzanın, milletin iradesini bağlamadığını herkes biliyordu. O hâlde ortada geçerli bir “eski anlaşma” yoksa, Lozan neyin yerine imzalandı?
Gerçek şu: Lozan, Sevr’in alternatifi değil; bir başka tür Sevr’in, bir başka aktörle kotarılmış versiyonudur. Kıyafeti değişmiş, dili makyajlanmış, imzası değiştirilmiş ama özü itibarıyla Anadolu’yu daraltan, Türk milletini içeride sıkıştıran ve İslam dünyasından koparan bir senaryodur. Bunu anlamak için haritaya bakmak yeterlidir.
Galip bir devlet, mağlup ettiğiyle masaya oturmaz
Buradaki asıl garabet şudur: Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nda İngiltere’yi, Fransa’yı, İtalya’yı, Yunanistan’ı Anadolu’dan söküp atmıştır. Üstelik bu devletler sadece Anadolu’da değil, tüm İslam coğrafyasında karşılaştıkları en sert direnişi Osmanlı’dan görmüşlerdir. Mesela Kutü’l-Amâre’de, Osmanlı 12 bin İngiliz askerini esir alarak 1. Dünya Savaşı’nda İngiltere’ye karşı açık bir zafer kazanmıştır.
Hal böyleyken, bu galip millet neden mağlup ettiği devletlerle bir masaya oturur? Üstelik onların dayattığı şartları konuşmak için? Bu akıl tutulması değilse nedir? Bu mandacı zihniyetin, emperyalizme boyun eğmiş kadroların yaptığı bir diplomatik teslimiyettir. Lozan, sadece bir antlaşma değil; Osmanlı’yı masa başında devreden çıkarma planının adıdır. Açık söylüyorum: Bu, bir hezimettir.
Osmanlı’yı kazandığı savaştan sonra tasfiye ettiler
Türk milleti, 1919-1922 arasında verdiği mücadeleyi kazandıktan sonra normalde ne yapardı? Egemenliğini ilan eder, zaferini tescil eder, devlet yapısını koruyarak reformlara yönelirdi. Ama olan bu olmadı. Lozan’a oturan heyet, zaferin sahibi değil, yeni bir rejimin taşeronlarıydı. Masada Osmanlı yoktu. Kazanan devleti yok sayarak, onun yerine başka bir uyduruk devlet kurdular. Kazanan taraf olmamıza rağmen antlaşmaya mağluplar gibi imza attık.
Üstelik bu yapılırken de Osmanlı hukuku adım adım baypas edildi. Padişah yurtdışına kaçmış gibi gösterildi. Meclis işlevsizleştirildi. Milletin gerçek temsilcileri değil, Lozan’a “mandacı kafayla” bakan yeni kadrolar devreye sokuldu. Lozan'da imza atanlar, masa başında zafer değil; Osmanlı'nın cenaze belgesini imzaladılar.
Sonuç: Lozan bir hiledir, hukuk dışı bir tasfiye metnidir, hezimettir
Bugün hâlâ Ege’de nefes alamıyorsak, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın hakları yok sayılıyorsa, Irak’ta üs kurmak zorunda kalıyorsak, Musul’u yeniden konuşuyorsak bunun sebebi şudur: Lozan’da yapılan bir hukuk darbesiyle, bu milletin bin yıllık devlet hafızası silinmeye çalışılmıştır. Zafer masa başında gasp edilmiştir.
Bu bir teslimiyet değil, bir hiledir. Bu bir antlaşma değil, bir operasyonun sonucudur. Hukuken geçersiz bir sürecin meşrulaştırılmasıdır. Kazananın Osmanlı olduğu bir savaştan sonra, imzayı atan kadroların kurduğu düzenin adıdır Lozan.
Unutulmamalıdır ki:
Zaferi inkâr ederek barış yapılmaz.
Devlet, savaşla değil; masa başında tasfiye edildiyse, ortada antlaşma değil, kumpas vardır.
Ve tarih, bu kumpaslarla yüzleşmeyen milletleri, o kumpasın içine yeniden düşürecektir.
Allah büyüktür, kumpasçılar bu günlerde yeniden hortlamaya başlasa da; o Türk Milletini kumpasçılardan koruyacaktır, bu yaşananlar doğum sancılarıdır, nur topu gibi bir çocuğun doğma zamanı gelmiştir… "İntikam alanların en hayırlısı Allah'tır." (İbrahim Suresi 47)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder