24 Kasım 2010 Çarşamba

TATİL İZLENİMLERİM


Yazdır E-posta
ha-ber.com
 
 
 
TATİL İZLENİMLERİM
 
 
 
 
 
 
Prag
Berlin'den sonra ilk durağımız Prag. Çok güzel bir şehir. Sanki açık hava müzesi. Tarihine sahip çıkan bu insanları ayakta alkışlıyorum. Bir gün kaldık Prag'da. Yanımda kızım Dilruba Hayrunnisa ve Oğlum Hureyre Mürsel Ahmet var. Fotoğrafları onlar çekiyor.

TATİL İZLENİMLERİM
TATİL İZLENİMLERİM
TATİL İZLENİMLERİM
Belgrad
Prag'dan sonraki durağımız Belgrad. Otelde kaldık. Sabah ilk işimiz Belgrad kalesini ziyaret etmek oldu. Sırbistanlı bir genç bize rehberlik yaptı, ortak lisanımız İngilizce.
Düşündüm, yüksek sesle düşündüm, 600 sene bu topraklarda kalan Osmanlı; Portekizli gibi, İspanyalı gibi davransaydı şimdi buradaki ortak lisan Türkçe olacaktı. Gururlandım; çünkü, Ecdadım Osmanlı daha o günlerde bugünkü insan hakları savunucularına gerekli dersi vermi, dinlerinde ve dillerinde onları serbest bırakmış.
TATİL İZLENİMLERİM
TATİL İZLENİMLERİM
Üsküp
Tekrar yola koyulduk. Bu sefer Üsküp'teyiz. Osmanlı çarşısını gezdik. Osmanlı'dan kalan bakir bir çarşı burası. İstanbul'daki ve Bursa'daki kapalı çarşılara benziyor. İnsanları çok cana yakın. Murat Paşa Camii'ni sorduğumuz yaşlı bir Makedonya'lı Türk : ''Şuradan sola kıvıracaksın, sonra bir de sağa kıvıracaksın karşıda camiyi güreceksin'' diye bize camiye giden yolu tarif etti. Bu tarif çok hoşumuza gitti ve bir hayli güldük.
TATİL İZLENİMLERİM
Buradaki Camiler Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından restore ediliyormuş. Bu iş için görevlendirilen Rüstem Bulut usta ve Dr.Ercan Yılmaz anlattı bunları. Ekipte, nakkaş, hattat, müzehhip ve duvar ustası olmak üzere on kişi var. Buradan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üstlendiği başka bir restorasyon görevi için Kosova'ya uçacaklarmış.

Vardar nehrinin ayırdığı şehrin bu tarafında Türkler öbür tarafında Makedonlar yaşıyor. Türklerin olduğu bölgeler oldukça bakımsız, öbür taraf ise ihtişam içerisinde.
TATİL İZLENİMLERİM
Kosova'dan oraya gelip yerleşmiş olan Ali beyin lokantasında yemek yedik. O lokantaya bizi ilk uğradığımız döner lokantasının sahibi Abdullah bey gönderdi: ''Siz uzak yoldan geliyorsunuz, benim lokantamda sadece döner var, sulu emek isterseniz ben sizi başka bir lokantaya götüreyim'' dedi ve bize mihmandarlık yaptı. Fatih'e İstanbul'un kapılarını açan ruh işte bu ruhtu. Yani kendinden önce kardeşini düşünme...
TATİL İZLENİMLERİM
Herkese selamı var Ali beyin...
Onlar Türkiye ve Türk aşığı insanlar, aman Allah'ım ne kadar da cana yakınlar. Ali beyin kardeşi Kosava vaiziymiş, hoş sohbet bir insan, tanıştık, bizi kosovaya davet etti.
Yemekten ve arılması zor olan o insanların hoş sohbetinden sonra, Murat Paşa Camiinde öğle ile ikindi namazlarımızı cem ederek kıldık ve yola devam ettik.

Selanik
Selanik çok sıcak ve sıkıcı. Atatürk'ün doğduğu evi ziyaret edecektik ama, yola devam etmek daha iyi olacaktı. Biz iyi olanı tercih ettik. Alınan ortak karardan sonra soluğu Keşan'da aldık. Sabahın saat dördünde otelde istirahate çekildik.

Çanakkale
Gelibolu'ya geldiğimizde saat 10.00 olmuştu. Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı kale kapısından içeriye girdik. Fransa'lı bir aileyle birlikte tuttuğumuz tercüman eşliğinde Namazgah tabyalarından başladık Çanakkale Şehitliği'ni gezmeye: Seyyid Onbaşı'nın Golyat'ı denizin dibine yollayışının destanı, Yahya Çavuş'un 63 gönüllü askerle İzlan'da askerlerini, toplarına tüfeklerine ve üstün askeri araç ve gereçlerine rağmen 10 saat boyunca Arıburnu'ndan çıkarma yapmalarına izin vermeyişinin destanı, Mustfa kemalin ve 57. Tümen komutanının Conk Bayırı'nda yazdığı destan ve daha niceleri...
TATİL İZLENİMLERİM
TATİL İZLENİMLERİM
TATİL İZLENİMLERİM
Akşam saat onda Çanakkale ziyareti son buldu. Ama koşturmacayla son buldu. Vardığımız sonuç; Çanakkale anlatılmaz, yaşanır...
TATİL İZLENİMLERİM
TATİL İZLENİMLERİM
TATİL İZLENİMLERİM
Tavsiyemdir
İzinlerini Türkiye'de geçirmek isteyen vatandaşlarımıza tavsiyemdir. Avrupa'yı neredeyse bir unçtan bir uca geçiyoruz. İçinden geçtiğiniz şehirleri gezip dolaşmanız size çok şeyler kazandıracaktır. Bundan emin olun. Geriye döndüğünüzde dostlarınıza anlatacağınız çok güzel şeyler olacaktır. Her sene izin dönüşü dostlarına Türkiye'deki evlerini yazlıklarını anlatmaktan sıkılmış olanlaradır benim sözüm, başkasına değil...

Denizli
Dönüşte sırada Selanik, Atina ve Roma var nasipse.
Ben şu anda Denizlide'yim. Dünyanın en güzel en samimi ve en içten insanları olan annemi ve babamı ziyaret ettim. Ellerini öptüm dualarını aldım. Ölmüş olan akrabalarımı mezarlarında ziyaret ettim ve onlar için dualar okudum. Özellikle genç yaşta aramızdan ayrılan ağabeyim İskender için dua ettim.
Bu günden sonra da dostlarımı ziyaret edeceğim. Bazı dostlar 30 senedenberi Kur'an halkasında bir araya geliyorlar her hafta Cumartesi akşamları, onlarla birlikte olmaya özen göstereceğim. Kuran meali okuyorlar ve ayetler üzerinde düşüncelerini belirtiyorlar, ne güzel. Allah Kur'an'ından ayırmasın...Amin.

Pamukkale Üniversitesi
Bugün(26.07.2010) annemi ve babamı Pamukkale Üniversitesi Hastanesine götürdüm. 7.30 da hastanede olmam gerektiğini söylediler, ben de öyle yaptım. Önce numara çektik. Daha sonra kayıt yaptırdık. 9.00 da muayene için doktor sırasına girdik. Doktorlar hiç gülmüyor. Doktoru görünce korkudan hastalığınızı unutuyorsunuz...Ben doktorun ''Hoşgeldiniz'' deyip ayağa kalkacağını ve elimizi sıkacağını bekliyordum....Muayeneden sonra da ayağa kalkarak sağlıklı günler dileyeceğini sanıyordum... olmadı. 15 sene sonra izin için geldiğim ülkemde olup bitenler beni hayal kırıklığına uğratıyor.

Hastanız ayakta duramıyorsa tekerlekli sandelye savaşı başlıyor. Bulabilen kendisini şanslı olarak görüyor. Ben şanssız olanlardanım.

Sonra ''Neyiniz var?'' diye sert bir tonlamayla karşılaşıyorsunuz. Nihayet reçete yazılıyor, doktorun, teşhisi ve protokol numarasını reçeteye yazması gerekiyor. Eğer teşhisi ve protolkol numarasını yazmayı unutmuşsa k; bizimki öyle oldu, eczaneden geriye dönüyorsunuz. Tekrar hastaneye gelip doktorun kapısında bekliyorsunuz o eksiklikleri tamamlatmak için.

Birşey daha var. Günde ancak bir tek hastalıktan dolayı muayene olabilirsiniz. Göz muayenesi oldunuzsa, arkasından cilt hastalığı için aynı gün ikinci bir muayene olamazsınız. Beş hastalığınız varsa ve köyden gelmişseniz beş gün otelde kalacaksınız demektir, Denizli'de yanında kalacak bir akrabanız yoksa.

Türkiye bu muamelelerin yapıldığı bir ülke olmayı hak etmiyor. Sağlık reformu yapıldığını söylüyorlar belki doğrudur ama. Bu yaşadıklarım Türkiye'ye ihanet olmalı...

Dört mevsimin yaşandığı bu ülke, birgün istenilen düzeye gelecektir inşallah.
 
Rüştü Kam



 







  Yorumlar (6)

 1 VAHDEDDİN
Yazan SİNAN HAYRETTİN SALİHOĞULLARI, 15-08-2010 23:55
Rüştü bey size çok teşekkür ederim.bir yanlışın altını çizerek düzeltmişsiniz. abdülhamit değil vahdettin dir.tekrar teşekküre ederim
 2 Maksadını Aşan Sözler sarfedilmemeli
Yazan Rüştü Kam, 15-08-2010 11:20
Sevgili Kozanoğlu Osmanlı'ya haksızlık etmiş."Etrak-i bî-idrak" idraksiz Türkler demektir. Osmanlı Kayı Boyu'ndan gelen bir Türk boyudur. Osmanlı Üç Kıt'ada hükümran olunca içinde çeşitli ırklardan, dinlerden ve mezheplerden insanlar barındırmıştır. Ancak hiçbirisini aşağılamamıştır.

Tatil izlenimleri yazımda bu konunun özellikle altını çizmeye çalıştım. Osmanlı adaletini, hoş görüsünü idare ettiği insanları dinlerinde ve dillerinde serbest bıraktığını, ve böylece 600 sene idaresinde kalan insanların bugün kendi dillerini konuştuklarını ve dinlerini yaşadıklarını yazdım ve bu davranışlarından ötürü "Gururlandım" dedim. İspanyolları ve Portekizleri örnek olarak sundum. Sırbistan ve Makadonya'dan izlenimlerimde de bu gerçeğin altını çizdim.

Sevili Kozanoğlu'nun bu hakikatı bilmemesi mümkün değildir diye düşünüyorum. 600 sene ayakta kalan bir imparatorluğu bir cümleyle karalayıp geçmek, Osmanlı'ya haksızlık olmaz mı sevgili Kozanoğlu?

Sinan Hayrettin Bey'e gelince; Mustafa Kemal Atatürk'ü Anadolu'ya gönderen Abdulhamid değildir Vahdettin'dir. Abdulhamit de son padişah değildir. Osmanlı'nın yaptığı yanlışlar mutlaka vardır. Osmanlı'yı tamamen hatasız olarak görmek ve olaylara bu açıdan yaklaşmak da takdir edersiniz ki yanlış olur.

Ancak hatasıyla sevabıyla geçmişinize sahip çıktığınız için sizleri tebrik etmem gerekiyor. Her iki arkadaşıma da Tavsiyem şudur: Adaletl davranmak, ancak İfrat ve tefritten devamlı uzak durmakla mümkün olacaktır.

Konuya olan ilginizden dolayı her ikinize de teşekkürlerimi sunarım.
 3 KEMAL KOZANOĞLU BEYE
Yazan SİNAN HAYRETTİN SALİHOĞULLARI, 12-08-2010 16:01
kemal bey çok öfkelenmişsiniz bu kadar sinirlenmenize gerek yokdu ki
bir kere siz neslinizi bilmiyorsunuz cahillikten kurtulun artık senin neslin adem oğullarından gelir bu !bir...
2-osmanlı türk kıyımı yapmamıştır kendileride türktür.merak ettim atam dediğin nesil kim acaba? osmanlıyı tanımıyorsan lanet edeceğine tarih oku biraz eksik bilgilerle ahkam kesme adresini verde size biraz kültürünüzün gelişmesi için kitap yollayayım.ben osmanlı torunu olarak aslımı inkar etmiyorum siz edebilirsiniz ama bunu hakaret derecesine ulaştırırsanız işte anadoludan bir yiğit çıkar veriveri ağzının payını analdınmı kemal kozanoğlu.
ha ben siyasetçi değilim demegoji falan bilmem onlardan icazetde almadım ben anadolu çocuğuyum. Birde biraz kültürün artsın şimdi sana kurtuluş savaşının başlama ve bitişi ile bilgi vereyim. Senin beğenmediğin ve kabulllenemediğin osmanlı varya işte bitmiş osmanlının son patişahı abdülhamit han M.Kemal atatürk ve arkadaşlarına işgalci ingilizlerden vize alıp ve onlara cebinden para verip anadoluya çıkmalarını ve kurtuluş savaşını başlatma projesini veren yüce zattır
bak şimdi bunuda bilmiyordum deme sakın o zaman seni inan demogoji yapmakla ben suçlarım.
 4 Sinan beye
Yazan Kemal Kozanoglu, 10-08-2010 22:52
demogoji yapmaya calismissiniz ama maalesef becerememissiniz..
1. Osmanliyi ben ancak atalarim olan türklere "etrak-i bî-idrak" diye hakaret etmesinden bilirim..o yüzden osmanliyi yad degil lanet ederim ancak..
2. Kuruldugu günden yikildigi güne kadar atalarim olan türklere yaptigi kiyim, sürgün ve katliamlardan dolayi osmanliyi yad etmem.
3. Canakkkale; benim Anadolu'da yasayan halklarimin sizin cok sevdiginiz Osmanliya ragmen emperyalizme karsi verdigi savastir.

Lütfen sacmasapan demogojileri birakin ve kalkipta saga sola format atmaya kalkismayin..
 5 ASLINI İNKAR EDEN NAMZETTİR
Yazan SİNAN HAYRETTİN SALİHOĞULLARİ, 08-08-2010 16:58
Rüştü bey in tatil izlenimlerini büyük bir keyifle okudum.zevk ve heyacanla noktası na kadar hafızama kazıdım. Kamuyla böyle güzel bir ifadeyle izlenimlerini bizlerle paylaşması çok keyifli geldi bana Çanakkale yi yeniden hafızalarımızla canlandırmışsınız.Osmanlı yı Bir kez daha sayenizde yadettik. teşekkür ederiz paylaşımlarınız için. Ancak 2010 yılında olmamıza rağmen bir kültür devrimine değil osmanlıyı ve çanakkaleyi unutan beyinlere format atılması gerektiğine inanıyorum. Zaten onların beynindeki bilgilere virüs bulaşmış hiç değilse formatlayıp tertemiz beyinler ortaya çıkmalı diye düşünüyorum. İnşallah dönüşünüzü bizimle paylaşırsanız seviniriz.Şimdiden hayırlı yolculuk.
 6 Tatil Izlenimimi yoksa Osmanlicilik oyun
Yazan Kemal Kozanoglu, 04-08-2010 15:21
Rüstü bey hemseriyiz ama özellikle yazinizdaki Osmanlicik vurgusu beni sasirtti..2010 yilinda hala sizin gibi düsünebilenlerin olmasi bile, aslinda ülkemiz insaninin bir kültür devrimine ihtiyaci oldugu

ZALİM KİME DENİR (III)


Yazdır E-posta
ha-ber.com
 
 
 
ZALİM KİME DENİR (III)
 
 
-„Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen..." (6/93)

-„Böylece biz, kazandıkları dolayısıyla zalimlerin bir kısmını bir kısmının başına geçiririz. „(6/129)


-„De ki: "Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu, kimindir, bilip-öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir." (6/135)

-„Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?" hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez." (6/144)

-„Ya da: "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin bir azabla karşılık vereceğiz." (6/157)

-„Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz." (7/19)

-„Öyleyse, Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kimdir? Kitap'tan kendilerine bir pay erişecek olanlar bunlardır. Nihayet elçilerimiz, hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: "Allah'tan başka taptıklarınız nerede?" "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp-kayboldular" diyecekler. (Böylelikle) Bunlar, gerçekten kâfirler olduklarına kendi aleyhlerinde şehadet ettiler. „(7/37)

-„Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun." (7/44)

-„Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler." (7/47)

-„Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona:) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi." (7/150)

-„Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz O, suçlu-günahkarları kurtuluşa erdirmez. (10/17)

-„Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahidler: "Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır" diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir." (11/18)

-„Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık gördüklerine, Allah kesin olarak bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek)dir." (11/31)

-„Denildi ki: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi (dağı) üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: "Uzak olsunlar" denildi." (11/44)

-„Rabbinin katında 'belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış' olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir." (11/83)

-„Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: "İsteklerim senin içindir, gelsene" dedi. (Yusuf) Dedi ki: "Allah'a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez." (12/23)
-„Dedi ki: "Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah'a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz." (12/79)

-„İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır." (14/22)

-„Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar." (14/27)

-„Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür." (14/34)

-„Eyke halkı da gerçekten zalim kimselerdi." (15/78)

-„Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir." (16/28)

-„Biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz. „(17/47)

-„Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz." (17/82)

-„Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?" (18/15)

-„Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Şüphesiz biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir." (18/29)

-„Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi." (18/35)

-„Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir." (18/50)

-„Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk.
Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. "(18/57)

-"Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler." (19/38)

-"Yazıklar bize" dediler. "Gerçekten biz, zalimmişiz." (21/14)

-"Onlardan her kim: "Gerçekten ben, O'nun dışında bir ilahım" diyecek olsa, bu durumda biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri biz böyle cezalandırırız." (21/29)

-"Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler." (21/59)

-"Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler." (21/64)

-"Gerçek olan va'd yaklaşmıştır, işte o zaman, inkâr edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler). "(21/97)

-"Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah'ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler." (22/53)

-"Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkâra) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz." (23/107)

-"Bunların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah'ın ve elçisinin kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır, onlar zalim kimselerdir." (24/50)

-"Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: "Rabbim, zalimler topluluğundan beni kurtar" dedi." (28/21)

-"Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun." (28/25)

-"Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular." (29/31)

-"Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkâr edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok? "(29/68)

-"Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, yüz çevirenden daha zalim kimdir? Gerçekten biz, suçlu-günahkarlardan intikam alıcılarız." (32/22)

-"Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir. "(33/72)

-"Kıyamet günü o kötü azabtan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir." (39/24)

-"Allah'a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?" (39/32)

-"Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azabtan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa çıkmıştır. "(39/47)

-"Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur." (40/18)

-"Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de." (40/52)

-"Eğer Allah dileseydi, onları her halde tek bir ümmet kılardı. Ancak O, dilediğini kendi rahmetine sokar. Zalimlere gelince; onlar için ne bir veli vardır, ne bir yardımcı (bulursun)." (42/8)

-"Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. "(42/21)

-"(O gün) Zalimleri kazandıkları dolayısıyla korkuyla titrerlerken görürsün; o (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde bulunanlar ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur." (42/22)

-"Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O, zalimleri sevmez." (42/40)

-"Allah, kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen; "Geri dönmeye bir yol var mı?" derler." (42/44)

-"Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azab içindedirler. "(42/45)

-"Biz onlara zulmetmedik; ancak onların kendileri zalimlerdir." (43/76)

-"Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi senden savamazlar. Şüphesiz zalimler, birbirlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir. "(45/19)

-"De ki: "Gördünüz mü-haber verin; eğer (bu Kur'an,) Allah katından ise, siz de onu inkâr etmişseniz ve İsrailoğullarından bir şahid bunun bir benzerine şahidlik edip iman etmişse ve siz de büyüklük taslamışsanız (bunun sonucu ne olacak)? Şüphesiz Allah, zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez. "(46/10)

-"Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir. "(49/11)

-"Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar. "(53/52)

-"Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur." (59/17)

-"Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir. "(60/9)

-"İslam'a çağrıldığı halde, Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez. "(61/7)

-"Oysa onlar, ellerinin öne takdim ettikleri dolayısıyla bunu hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, zalimleri bilendir. "(62/7)

-"Allah, iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana kendi katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (66/11)

-"Dediler ki: "Rabbimiz seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz." (68/29)

-"Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma." (71/24)

-"Rabbim, beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma." (71/28)

-"Dilediğini kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azab hazırlamıştır." (76/31)

Bu ayetler de zalim müsümanları zulümden uzaklaştıramıyorsa; o zalimi Allah'ın adaletiyle başbaşa bırakmaktan başka yapılacak başkaca birşey yoktur. Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olacaktır. 
 
 
Rüştü Kam



 




ZALİM KİME DENİR (II)


Yazdır E-posta
ha-ber.com
 
 
 
ZALİM KİME DENİR (II)


Allah zalimi sevmez. Müslüman zalimleri ise hiç sevmez. Alnı secdeli, çenesi sakallı, başı çarşaflı nice zalim vardır. Bu sahtekâr, zalim Müslümanlar, kıyafetleriyle, girdikleri şekillerle zulümlerini gizlemeye çalışırlar. Zulümlerini gizlemekte de oldukça mahirdirler. Bu sahtekâr Müslümanlar yalanları sayesinde ayakta dururlar. Karalama kampanyasında başarılıdırlar. İftira atmak onların sanatı haline gelmiştir. Yüzleri hiç kızarmaz. Allah onları şerlerinden gerçek Müslümanları korusun... Amin...


Allah bu insanlar için bakın neler diyor. Ben aradan çıkıyorum. Allah'ın buyrukları ile sizleri baş başa bırakıyorum. Bu ayetlerin hepsini okuduğunuzda, zalimin kim olduğunu artık sizler tespit etmiş olacaksınız. Hemen kendinize çeki düzen veriniz. Zalimin tanımı sizin davranışlarınızla örtüşüyorsa tövbe ediniz, bu sıfatları başkalarında görüyorsanız hemen onlarla aranıza mesafe koyunuz, eli tesbihli ağzı dualı, alnı secdeli olsa da koyunuz:

-„Öncelikle; ALLAH'IN âyetlerini yalanlayanlar, ALLAH'a iftira atıp ALLAH adına yalan söyleyenler zâlimlerdir." (Yunus 17; Hûd 18; Saf 7)

-„Şirk en büyük zulümdür; ALLAH'a şirk koşanlar ise en büyük zâlimlerdir." (Lokman 13) -„ALLAH'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışanlar da zalimlerdir." (Bakara 114)

ALLAH Teâla, zalimleri dost edinmeyi de ‘zalimlik' olarak nitelemektedir

-„Kur'ân'a göre, babamız veya kardeşlerimiz bile olsa zalimlere dost olmak, zalimliktir." (Tevbe 23)
-"Sakın ola ki, ALLAH'ı, zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanmayın!" (İbrahim 42) "ALLAH o zâlimlerin kimler olduklarını ve neler yaptıklarını elbette bilendir" (Bakara 95, 246; En'am 58)

-"ALLAH zâlimleri sevmez." (Âl-i İmran 57, 140; Şûra 40)

Zalimler, ALLAH'ın sevgisinden mahrum kalırlar; bu en büyük mahrumiyettir

- "Zâlimler asla iflah olmazlar" (En'am 21, 135; Kasas 37)

-"ALLAH zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez" (Bakara 258; Maide 51; En'am 144; Tevbe 109; Yusuf 23; Kasas 50; Ahkaf 10)

-"ALLAH zâlimlerden intikam alır" (Secde 22)

-"ALLAH'ın lâneti zâlimlerin üzerinedir" (A'raf 44; Hûd 18; Gafir 52)

-„ALLAH "zalimleri mutlaka helâk eder." (İbrahim 14; En'am 47; Kasas 59)

Ancak, ALLAH sadece batıl inançları nedeniyle bir toplumu helak etmez; buna zulmün de eklenmesi gerekir Bir kelâm-ı kibar vardır; "küfür ve putperestlikle iktidar olunabilir, ancak adaletsizlik ve zulümle asla!"

-„Ama yine, ALLAH, zulüm yapsalar da bir kavmi hemen helak etmeyebilir; zira ALLAH zalimlere süre verir." (Hûd 100-102; İbrahim 42-43; Nahl 61)

-„Eğer ALLAH insanları, haksızlıkları ve zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı." (Nahl 61; Fâtır 45)

-"De ki: Üstünüzden veya ayaklarınızın altından size azap göndermeye ya da sizi muhalif topluluklara bölüp bir bölümünüzün hıncını diğer bir bölümünüze tattırmaya kadir olan O'dur" (En'am 65)

"Yukarıdan gelen azap yöneticilerin ve soyluların zulmüdür; aşağıdan gelen azap ise kölelerin ve alt tabakanın şiddet ve zulmüdür" (Mazharuddin Sıddıki, Kur'ân'da Tarih Kavramı, Pınar Yay, s 30)

Bir toplumun bu tür azapları ve nihayet helaki hak etmesinin nedenleri arasında en çok dikkatimizi çeken olumsuzluk ise şu ayette tasvir ediliyor:

-"Biz bir ülkeyi helak etmeyi irade ettiğimiz zaman, o ülkenin bolluk içinde kolay yaşamaya alışmış seçkinlerine son uyarılarımızı göndeririz ve (eğer) onlar taşkınca yaşamaya devam ederlerse cezalandırıcı hüküm artık o toplum için kaçınılmaz olur Biz de orayı darmadağın ederiz" (İsra 16)

Ayet mealinde yer alan ‘mütreflere son uyarılarımızı göndeririz' ifadesi, Fahrettin Razi tefsirinde ‘mütreflerin yani bolluk ve refah içinde yaşamaya alışmış kimselerin sayısını artırırız' biçiminde açıklanmıştır İşte bu yorum üzerinde ciddiyetle düşünülmelidir:

Bir eli yağda, bir eli balda lüks ve refah içinde yaşayan kesimin bu yaşam biçimlerini sürdürebilmeleri ve sayısal olarak çoğalmaları, o toplumda haksız kazancın, vurgun, soygun ve talanın artarak devam etmesi demektir Bu durumda ise toplum sınıfları arasındaki uçurum derinleşecek, mütreflerin zorbalığı şiddetlenirken alt tabakanın isyanı da aynı oranda şiddetlenecektir Toplum ‘üstten' ve ‘alttan' gelen azaplarla sarsılacak, toplum kesimleri birbirlerine ‘hınçlarını' tattırmaya yönelecek ve böylece ‘helak hak edilmiş' olacaktır

İşin ilginç olan bir başka yanı da, zorbaların kendilerini ‘yenilmez' ve ‘yıkılmaz' zannetmeleridir Oysa tarih nice güçlü, kudretli milletlerin, devletlerin çöküşüne tanık olmuştur:


-"Ad kavmi de yeryüzünde haksızca büyüklük taslamış ve ‘bizden daha kuvvetli kim var?' demişlerdi" (Fussilet 15)

-"Biz bunlardan önce nice kuşaklar helak ettik ki, onlar zorbaca yakalamak (baskı ve şiddet uygulamak) bakımından kendilerinden daha üstündüler; onlar bütün rızk yollarını tutmuşlar (ya da ölümden kurtulmak için kaçacak delikler aramışlar)dı Var mı kaçacak bir yer?" (Kaf 50/36)

Bu ayetler, sadece ‘ezici fizik güçlerine' dayanarak ayakta kalacaklarını zanneden zorbalara ilahî bir tokattır Zira zulüm, hiçbir zaman pâyidâr olmaz Dolayısıyla;

-"Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir" (Şuara 227)

-„İnkârcı zâlimlerin ise, "canı cehenneme!" (Mü'minun 41) onlar "cehennem odunu olacaklardır!" (Cin 15)

-„Onların azabı, "acı bir azaptır" (İnsan 31);

-"kalıcı bir azaptır" (Şûra 45)

-„Ve o zâlimler, azabı gördüklerinde; "geri dönmeye bir yol var mı?" (Şûra 44) diyeceklerdir

-„O gün artık çok geçtir; orada o zalimlerin imdadına yetişecek hiçbir kimse de yoktur ." (Bakara 270; Âl-i İmran 192; Mâide 72; Hac 71; Rum 29)

Şimdi tevbe edip zulümden vazgeçecekler içinse vakit vardır; af ve mağfiret kapısı da açıktır!

"Rabbimiz, bizi zâlimler topluluğuyla birlikte kılma/sayma!" (A'raf 40, 150)

"Rabbimiz, bizi bu zulmedenler topluluğuna dâhil etme!" (Mü'minun 94) Âmîn!

-„Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (2/35)

-„Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz." (2/51)

-„Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azab indirdik. „ (2/59)

-„„Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz." (2/92)

-„Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemiyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir." (2/95)

-„Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azab vardır. (2/114)

„Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi. (2/124)

-„Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (2/140)

-„Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun." (2/145)

-„Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir." (2/229)

-„Musa'dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir." (2/246)

-„Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez." (2/258)

-„İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah, zalim olanları sevmez." (3/57)

-„Artık bundan sonra kim Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır. (3/94)

-„(Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azablandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur." (3/128)

-„Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür. (3/151)

-„Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?" (4/75)

-„Biz onda, onların üzerine yazdık: Can'a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır." (5/45)

-„Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez." (5/51)

-„Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o zalimler kurtuluşa eremezler. „(6/21)

-„Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar, seni yalanlamıyorlar, ancak zalimler, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar." (6/33)

-„Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını) dileyerek- Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde birşey (yükümlülük), senin hesabından da bir şey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun." (6/52)
 
Rüştü Kam



 







  Yorumlar (1)

 1 Dogru müslüman
Yazan kemteri, 08-07-2010 20:27
Sevgili hoca 24 yildir seni taniyor ve Dogrulugun karsisinda saygiyla egiliyorum.yillardir berlinde verdigin emege saygi duyuyorum ALLAH senden razi olsun.Saglicakla kal sevgili ALLAH dostu.

ZALİM KİME DENİR?


Yazdır E-posta
ha-ber.com
 
 
 
ZALİM KİME DENİR?

HAKSIZLIĞIN NE OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN ÖNCE HAK'KIN NE OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKİR (I)

Avrupa'da kurulan işçi derneklerinin çoğu din eksenine oturmuş geçmişte. İnsanların ibadet ihtiyaçlarını karşılamak amacına hizmet etmek için kurulmuşlar. Zamanla Kur'an kursları açılmış. Bodrumlar veya binaların alt katları tercih edilmiş bu hizmet için. İbadet için bu camilere gelen insanlardan yardımlar talep edilmiş, talepler karşılanmış. Geriye dönüş kararından vazgeçilince mülkiyetler alınmaya başlanmış. Bu arada kurumlaşmaya doğru adımlar da atılmaya başlanmış.
Resmî okullarda İslam din dersleri, Kur'an kurslarına kalite kazandırmak için okul adı altında yaygın dini eğitimler veren süreli kurslar v.b. açılmış.




İnsanımızın dinî ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan bu yerlerin çoğu, zamanla simsarların eline geçmiş. Bu kez hizmetten ziyade işin mâlî boyutuyla ilgilenilmeye başlanmış.
Çalışmaların amaçlarına uygun bir şekilde sürekliliğinin olabilmesi için yönetici profilini hiç değiştirmemişler. Başlangıçta işçi kuruluşu olarak açılan bu yerler aynı özelliğini korumaya devam etmiş. Halen de böyledir. Halkımızın dini ihtiyaçlarını gidermek amacıyla kurulan bu yerlerin yöneticilerinin, o günlerde ilkokul mezunu olmalarına ve hatta ilkokul mezunu bile olmamalarına şaşmamak gerekir, çünkü o gün o insanlar vardı. Alternatif yoktu.

50 sene sonra geldiğimiz yerden baktığımızda, dini derneklerin çoğunda yönetici olarak yine aynı özelliği taşıyan insanları görüyoruz. Oysa o insanların çocukları bugün üniversite mezunu. Değişik dallarda okumuş yüzlerce vasıflı insanımız var. Ancak bu vasıflı insanlara dîni dernekler teslim edilmiyor. İslâm... adıyla başlayan kurumların, derneklerin başında bilgi açısından İslam'la alakası olmayan insanlar getiriliyor.

Onlarca üniversite bitirmiş vasıflı hocası ve imamı olan bir dini kuruluşu yöneten kişiler, ilkokul mezunu bile olmayabiliyor. Bir kaporta işçisi, oduncu, taksi şoförü, kasap veya inşaat kalıpçısı olabiliyor. Maksadım bu meslek sahiplerini veya bu meslekleri küçümsemek, yargılamak değildir. O meslekler güzel meslekler o işi yapan insanlar da muhterem insanlardır. Benim anlatmak istediğim dernek yönetimi için ehliyetli insanlar varken bu derneklerin başına niçin hâlâ ehliyetsiz insanlar geçiriliyor? Neden 50 sene sonra gelinen noktada böyle bir fotoğrafla karşılaşıyoruz?
Dini bir kurumun başında neden bir din âlimi yoktur? Neden dini bir kurumun başına din âlimi getirilmez? Oduncunun, kaportacının, inşatçının, kasabın ne işi var dini kurumların başında!?

Ulema mı? Umera mı?
Zamanında bu kavramlar çok tartışılmış, ulema mı üstündür umera mı? Çok enteresandır, sonuçta üstün olan umera olmuş. Ve bazı umeraya! da geleceğin fatihi diye ünvanlar verilmiş. Kendi nefsinin bile fatihi olamayan o insanlar Fatih! olarak görmeye başlamışlar kendilerini.

Nice başlar alınmış ondan sonra. İlim sahibi olan insanlara "çorbacı" denilmeye başlanmış. Camilerin kantinlerinde çaycı olarak görevlendirilmiş çoğu hocalar. "Hey hoca yapsana bana bir çay..." Terbiye sınırlarının dışında olan bu şekildeki davranışlara maruz kalmış ilim adamları. Namaz vakti gelince de "Hoca geç önede bize namaz kıldır bakalım" denilmiş. Terbiyesizliğin, utanmazlığın, arlanmazlığın dibe vurduğu yerlerdir bu noktalar.

Behey arlanmaz, bire utanmaz, Bre gafil; Hz. Muhammed âlim miydi, âmir miydi? Âlim olunmadan âmir olunur mu? Kur'an'ın ilk emri oku diye inmiştir, boyun vur diye değil. O Kur'an âdil yönetici ister, zâlim yönetici değil... Zâlimlere de, zâlim yöneticiler de cehennemin yolunu gösterir, cennetin değil!

Behey utanmaz, arlanmaz, sana bir harf öğretenin hani kölesi olacaktın sen? Hiç utanmıyor musun kölesi olacağın o insanı köle yapmaya...Bu din nasıl gelişecek, nasıl canlanacak, nasıl çiçek açacak, bahar nasıl gelecek...? Behey ahmak, kimsin sen? Sen ayakkabının kaç numara olduğunu biliyor musun? Hayatında kaç tane tükenmez kalem bitirdin? En fazla kaç kelimeyle bir cümle kuruyorsun sen bre densiz? Kurduğun cümlenin öznesini yüklemini biliyor musun?

İslam'ın altıncı şartı haddini bilmektir. Ama siz simsarlar haddinizi de bilmezsiniz. Yaratıcı şöyle der sizin gibilere:
"Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir." (Nisâ Suresi 148)
"Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez" (Şûrâ Suresi 40)
"... doğrusu O, zalimleri sevmez..."
Zulüm demek, haksızlık yapmak, eziyet etmek, işkence yapmak, adaletsizlik yapmak, haddi aşmak, baskı altında tutmak demektir. 
      
Yukarıda geçen anlamından da anlaşılacağı üzere haksız, adaletsiz ve merhametsiz davranışlar, emanete hıyanet, gasp, verdiği sözü yerine getirmemek, kötü söz ve fiillerde bulunmak gibi huy ve hasletler de zulmün tanımı içine girer.

Adalet; her işte ve her meselede hakkı gözetmek. Herkese müstehâkını vermek, hiç kimsenin hukukuna tecavüz etmemek demektir.

Zulüm ise, adaletin zıddıdır; İnsanların ve diğer canlıların hayatına ve hakkına tecavüz etmek, zorbalıkla veya şeytanlıkla, başkalarına hakaret ve hıyanete yönelmek, insafsız ve vicdansız davranışlara girişmek demektir.

Herhangi bir hakkın gasp edilmesine ve gecikmesine sebep olmak, görev ve yetkilerini kötüye kullanmak, hile ve hıyanetle hakkı olmayan makam ve menfaatlere konmak da, zulümdür. Zulme ve haksızlığa uğrayan kimseler ise mazlumdur.
Peygamberimiz: "Mazlumların bedduasından sakının. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur" buyurmuştur.

Bir amirin memuruna karşı yaptığı bütün yanlış, kötü, zararlı söz ve fiiller zulmün kapsamı içerisine girer.

Bu zulüm çeşidi, kul hakkı içerdiğinden büyük günahlardandır ve Müslüman`ın mutlaka kaçınması gereken bir fiildir.
 
Bu zulüm çeşidine örnek olarak haksız ve adaletsiz davranışlarda bulunmak, baskıcı ve tahakkümcü davranmak, yalan söylemek, verdiği sözde durmamak, suçlular yerine suçsuzları cezalandırmak da girer.

Haksızlığın ne olduğunu anlamak için önce Hak'kın ne olduğunu anlamak gerekir  
Batılın zıddı Hak'tır. Hak; doğru, gerçek, farz, her şartta sabit olan, adalet, herkesin meşru olan salâhiyeti, bir şey üzerindeki mâlikiyeti, hakikate uygunluk, emeği geçmek demektir.

İşte bu kadar geniş bir anlamı ihtiva eden Hak'kı bir kişinin elinden almak veya başkasına devretmek Hak gasbıdır ki, büyük bir zulümdür.

Bir kişinin düşüncelerinden dolayı eziyetler görmesi ve hak ettiğinin karşılığını alamaması veya inançları nedeniyle zorbalık, baskı ve tahakküme maruz kalması veya giyim kuşamı sebebiyle alaycı ve aşağılayıcı davranışlarla karşılaşması gibi söz ve fiiller, asla kabul edilmeyen ve kınanması gereken büyük bir zulümdür.
 
Bir idareci emri altındaki personeline eşit davranmaz, bir kısmını diğer bir kısmına tercih eder ve aralarında ayırım yaparsa bu davranış da, bir haksızlık içerdiğinden dolayı zulümdür.
 
Bir kişi gelecekte makam, mevki ve şöhret sahibi olma niyeti ile çevresindeki dost bildiği şahıslardan yararlanır ve ihtiyacı varken onlardan istifade eder de, istediği sonuca ulaştıktan ve ihtiyacı bittikten sonra bir çırpıda o dostlarını silip atar, onlara sırtını dönerse bu davranış haksızlık ve büyük bir vefasızlık içerdiğinden zulmün en büyüğüdür.     
 
Bir amir, kendisine bağlı olarak çalışan bazı iş arkadaşlarına, sürekli yeni yeni vaatlerde bulunduğu ve bu konuda ümitler bahşettiği halde söz ve vaatlerini yerine getirmez, askıya alır ve yıllar boyunca ahitlerinde bir ilerleme kaydedilmezse bu durum da, vefasızlık, söz ve vaadinden dönme ve haksızlık içerdiğinden büyük bir zulümdür. Bu söz ve fiili işleyenlere de zalim denir.

Ayrıca, insanları putlaştıran, bazı liderleri tabulaştıran, şeyh, hoca gibi din adamlarını sevgide ve övgüde ilahlaştıranlar da zalimlerdir.

"İnsanlardan kimisi de Allah'tan başkasını eşler tutarlar. Allah'ı sever gibi onları severler. İman edenler ise en çok Allah'ı severler... (İnsanları putlaştırmak ve mabutlaştırmak suretiyle) zulmedenler, azabı gördükleri zaman yegâne kuvvet ve kudret sahibi Allah olduğunu ve Allah'ın azabının çok çetin olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi..." (Bakara Suresi 165) ayeti bu durumda olanları haber vermektedir.

Elinde
ki imkân ve iktidarı insanların acı çekmesi için kullananlar da zalimlerdir.

Hangi dinden ve hangi kavimden olursa olsun ve hangi yolla yapılırsa yapılsın, insanların canına, malına ve namusuna hakaret ve hıyanet edenler, dininden ve düşüncesinden dolayı insanlara zahmet ve eziyet edenler de zalim
lerdir.

"Kendisine Rabbinin ayetleri okunduktan sonra, bunlardan yüz çevirip uzaklaşandan daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki biz mücrimlerden intikamımızı alırız." (Secde Suresi 22) ayeti bu gerçeğe işaret etmektedir.

İslâm'ı bozmaya, yozlaştırmaya
, Kur'an'ın dışında düşünmeye ve Müslümanları Kuran'a rağmen yaşamaya itenler de zalimlerdir.

"İyi bilin ki Allah'ın
laneti zalimlerin üzerinedir. O zalimler ki, Allah'ın yoluna (Kuran'ın hükümlerin yaşanmasına ve uygulanmasına) mani olurlar ve O'nu (İslâm'ı) eğriltmek ve dejenere etmek isterler." (Hud suresi 19)

Her türlü zulmü ortadan kaldırmak
için mücadele etmek ve adaleti hâkim kılmak için yapılan hizmeti terk edenler, farz olan cihadı bırakıp nafile işler ve ibadetlerle vakit geçirenler, hakkın ve hayrın hizmetine girmesi için gayret göstermeyenler ve bu etkili ve yetkili araçları haksızlık ve ahlaksızlık yolunda kullananlar ve onlara destek verenler de zalimlerdir.

"Ve Allah zalimler topluluğuna asla hidayet vermeyecektir."

Kısaca;
Zorbalık ve baskının,
Haksızlık, adaletsizlik ve merhametsizliğin,
İnsanları kullanıp atmanın, 
Sözünde durmamanın ve vefasızlığın her türlüsü zulümdür.
 
Bu ve benzeri zulümleri yapanlar da zalimdirler.
 
Bütün zulümler ve zalimler kötüdür, fenadır, çirkindir, lanetlenmiştir.
Herhangi bir zulme uğramış, zulüm görmüş ve zulme maruz kalmış kişi ise mazlumdur.
Yüce  Allah  bir insanın diğer bir insana yapmış olduğu zulmü kesinlikle yasaklamıştır.            

Efendimiz de Hadis-i Şeriflerinde konu ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: 
 "Zulümden sakınınız. Zira zulüm, kıyamet günü sahibini saran karanlıklar olacaktır."     
"Allah zalime bir müddet süre verir. Onu bir defa yakaladığı vakit de, felah vermez."   
 "Mazlumun duasından (bedduasından) sakınınız. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur."
 
Efendimizin veda hutbesindeki şu sözleri de oldukça önemlidir: 
 
"Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Nefsinize de zulmetmeyin." 
 
Müslüman, her çeşit zulümden kaçınan ve başkalarının kendisinden emin olduğu kimsedir.
Müslüman, ne kendisine ve ne de başkalarına karşı zulüm eden ve zalim vasfını bünyesinde taşıyan kimsedir.
 
Müslüman zulmetmediği gibi herhangi bir insana yapılan zulme de seyirci kalmamalıdır. Bu seyirciler bir gün sıranın kendilerine geleceğini düşünmelidir. Çantacılığın ve yalakalığın sonunun geleceğini bilmelidirler. Bu yalakaların içerisinde hoca vasıflı insanların bulunması Müslüman toplum için üzücü bir durumdur. Yaratan'a değil de para atana hizmet eden, rızkı Allah'tan başkasından bekleyen bu hoca bozuntuları İslâm'ın önünde duran en büyük engellerdir. Allah bu hoca bozuntularının şerrinden insanlarımızı korusun. Amin!

Şu iyi bilinsin; iyi niyetli, çalışkan, pazarlıksız, duruşu belli olan tevhid erleri hocalara saygım sonsuzdur. Ben onların ellerinden değil, ayaklarının altından öperim. Selam olsun o Hak erlerine...

Son söz;        
İnançlı ve akıllı insanlara yaraşan ve yakışan, hangi çeşit olursa olsun, zulüm içeren ve zulüm kokan hiçbir söz ve fiile bulaşmaması ve zalimlerden olmamasıdır.
Daha önce zulmettiğimiz kişiler varsa onlarla mutlaka helalleşmenin yolunu bulalım. Aksi halde öbür tarafta işimiz çok zor olacaktır.

"Zulüm ile âbâd olanın âhiri berbâd olur."
 
Rüştü Kam



 









  Yorumlar (6)



 1 Dinbilgileri
Yazan Münir Seçme, 30-06-2010 04:21
ağzınıza sağlık
açıklama ve toparlamanız çok güzel
yazılarınızın devamını bekliyoruz
selamlar
M.Seçme


 2 sancılı itiraz
Yazan Yobaz Adil, 30-06-2010 02:26
sevgili hocam,genel manada eyvallah.Ancak düşüncelerimde sızı oluştu.Neden, niçin soruları bende adeta isyan edercesine yoğunlaştı.Mesela üstünü çizip atmanız gereken bir objeyi niçin ısrarla vurguluyorsunuz? Neden üretkenlik eforunuzu bir hücreye hapsediyorsunuz? Neden kısır bir kadına bebek bakımını öğretmeye çalışıyorsunuz. Niçin o güzel Ayet ve hadisleri böylesi basit konular için harcıyorsunuz? Tahmin ediyorumki onlarda senin için; savaşçı(!) ayet ve hadisleri sipere yerleştireceklerdir.Seni anlıyorum ama biliyorsunki yalnız sen değilsin.
Sevgili hocam,ilk kurucular yani kasaplar oduncular inşaatçılar,taxiciler v.s onlar o işin ehli idiler. Ve onlar görevlerini layıkıyla yerine getirdiler.Zaman şart ve mekan olgusunu değerlendirdiler. Onların düşüncesi İslami bir tarzı Yaşayabilme mücadelesiydi. meslekleri, sadece sistemde var olabilme araçlarıydı. Diyorsunuzki:''Üniversiteyi çeşitli dallarda okumuş insanlarımıza neden dini teslim etmediler'.Zaten problem orda başlamadı mı?Avrupada en üsttekiler tayin edilmiş üniversiteliler değilmi? Onları tayin edenler üniversiteli değilmi? Mevcut sistemler, (aykırıların dışında)Okullarında benim gibi yobazlar için nasıl öğrenci yetiştirebileceklerini bilmiyorlarmı? Devrimci veya inkılapçı bir ruhla toplumun dinamiklerini harekete geçirecek;bahsettiğiniz adalet ve zulüm kavramlarını yorumlayıp ayırıştırabilecek kısacası kendisini katledecek öğrencileri bu sistem kendisi mi üniversitelerinde yetiştirecek? Gerek peygamberler tarihinde ve gerekse İslami inkılaplar tarihinde görülüyorki zulme karşı kalkışmalarda özel eğitimler bilinçlendirmeler söz konusudur. kısaca şunu demek istiyorum: Günümüz üniversite diplomaları ,malı götürmek için,birbirleriyle yarışmaya,yağ çekmeye ,çantacılık yapmaya dair; sistemin:''MÜSAİTTİR'' belgesinden başka bir şey değildir. Dolayısı ile bunlara ''ehil''diye sistem dışı bir şey emanet edilemez.
Sevgili hocam,maksadım seni elştirmek değil. İstiyorumki güzel yorumlarından faydalanmak.Evrensel yaklaşımlarınızı keyifle takip etmektir.
İstanbuldan selamlar sevgiler. Allah'a emanet olun.


 3 Zalimle mazlum ,kurtla kuzu ayni ovada
Yazan Mustafa Eksi, 30-06-2010 01:25
Zalimle mazlum ,kurtla kuzu ayni ovada kardes kardese hayatlarini sürdürüp duruyor.
Söyle bir bakalim etrafimiza ,ailemize sokagimiza mahallemize ,semtimize ,ilcemize ,ilimize ülkemize ve dünyaya , ne görüyoruz?
Gördügümüz aynadaki kisi degilmi?

Hayat sürecinde yasanan onlarca olay var ve bunlar hep önumuzdeki yillara tecrube olarak bize yol gösterir .Biz bu tecrubeleri uzaydan uzaylilardan elde etmeyiz nerden kazabiriz bu tecrubelri dersiniz ? Bir düsünün ?
Tabiki en yakinindan baslar duygularinizin degdigi noktalara kadar gider ve bu duygular tamamen duygusal olunca isler sarpa sarar.
Gelelim berline ve yasanan sosyal olaylara icinde kendimizi buluruz hemde tam ortasinda.Isyerinde birbirinin kuyusunu kazan arkadasiniz olmadimi oldu degilmi birileri bir yere gelebilmek icin tuzlama ve yalama calismalari yapmadimi yapti degilmi ?Malesef isyeri böyle ama okuldada öyle degilmiydi biri öburunu kiskanir notlarini vermez yardimci olmadi yokmu öyleleri icimizde var var ....
gelelim derneklere onlar doruk noktaya varmis durumda bu konuda .....Hele hele Türk dernekleri Ha-ber comda dahi izliyoruz entrikalar ,oyunlar birbirini cekememezlikler ZALIMlikler yok yok kimmi bunlar diye soruyorsaniz Aynadaki kisi desek yeterlimi .
Camilerimiz ise bu derneklerle hep kuzu gibi gecindiler sanirim kurtlar puslu havayi sever mahiyetinde zamani geldimi cilekes kuzulari hammmm yapip yediler birde cilekes yöneticer vardi onlara ne mi oldu onlar CHE GUEVARA -oldular :)
Tabi bazilari diyebilir CHE GUEVARA -isimiz olmaz ozaman da zalimlere baskaldiran kim vardi bizim clubten tamam mavi gemideki aktivisler diyelim.
Zalim kim mazlum kim?Karismis ayna kirlenmis görüntu net degil hayat insanda eksen kaymasi omurga oynamasi ve hatta hatta güven erezyonu yasanmasina bir ikramiye olarak sunuyor.

Sokaca cikalim kaldirimin bir karsisina bir zalimle bir mazlumu yanyana koyalim ,öbür karsisina kurtla kuzuyu koyalim .Sonrada mazlumla kuzuyu yanyana getirelim kurtla zalimi yanayana getirelim bakalim e olacak .?

bence su oalacak zalim le kurt karsi caddeki mazlumu bekleycek neyimi bekleyecek ?

Kuzu cevirme olsada yesek diyecek zalim ve kurt ,mazlum zaten kuzu cevirmeyi ne zamandir tatmamisti .

Afiyet olsun .


Dipnot . Bütün zalimleri ve mazlumlari tatile gönderelimmi ?iyi tatiller

en son ciddi bi laf edeyim .

Gazze icin: Yasasin zalimler icin cehennem.


 4 Zulüm
Yazan Yilmaz Gün, 29-06-2010 21:46
Vakti ile ben de yukaridaki herhangi bir STK lardan birinde, rizasini sadece ve sadece Rabbim den ummak ümidi ile uzun müddet calistim. Bir yol ayrimina geldim, geldigim yol ayrımı Adalet kavrami ile alakali idi. Etrafimda Burs´a ihtiyaci olan ögrenciler var idi bu genclere de verilsin burs dedim. Tüm ümera ve sözde onlarin ülemalari bana, burs vermeleri icin ögrencilerin "Onlardan" olmalari gerektigini, yani onlarin davalarindan olmalari gerektigini söylediler. Ben Onlar mü´min insanlar dedim, onlarda dedilerki, ama bizden degiller, ben dedim ki yahu siz bana yillardir Mü´min oldugunuzu söylüyordunuz, simdi birde sizden olmalari sarti nerden cikti hani siz diyordunuz ya biz Kitab ne derse onu yapariz. Kitabin ayetleri bu konuda acik dedim. Bana kendilerinin maslahatlarinin farkli oldugunu söylediler, derken Filim de orada koptu. Demekki mü´min olmak icin farkli maslahatlar gerekiyormus bu maslahat nemenem seyki Kitabin önüne gecebiliyor. Adaletin önüne gecebiliyor. Sen bendensin ne yaparsan mübah, sen Benden degilsin ne yapsan günah. Kisaca o STK ile arami Kur an ı öğrenmem, O na dönmem acti. Yani aramiza onlarin hep söyledikleri sözde DAVA varya onun asli girdi. Bu sekilde yollar ayrildi. Zulüm, Adalet kime göre: Onlarin mantigi ne idi. Emir bir Karar verir isabet ederse 2 sevab, isabet etmez ise bir sevab aliyor, herif bastan köseyi dönmüs, herhâlukârda herif kârda, mantik bu olduktan sonra yapacak bir sey yok. Akil Kayip, Vicdan metruk, Gönül mahzun.

Yilmaz Gün


 5 Yer yüzünü Fesada bogmayin
Yazan Abdurrahman Akgül-Berlin/Alman, 29-06-2010 13:10
Selam zulme baskaldiranlarin üzerina olsun,
saygideger hocam, biz müslümanlar, fiille halletmemiz gereken isleri malesef konusarak hallettigimizi zanneden garib ve zavalli insanlariz. Zulüm görmüs insanlarin hakkini kimler ve nasil koruyup muhafaza edecekler? Toplantilar yapilarak konular tartisilsin istendiginde, toplantiya katilan istirakcilerden kac kisi kararlilikla, dogru bildigini korkmadan ve cekinmeden söyleyebiliyor? Idari mekanizmada olmasi gereken vasifli elemanlar da ya titelim elimden alinir korkusu, yada maasimdan olurum cekincesi hakim. Sizin bahsettiginiz zulme ugrayan kisileri cevrende kac tane hoca koruyor? Sonrada ehliet ariyorsunuz. Ehliyetliler ehliyetten ne anliyor ki? Arac kullanma belgesimi? Cingeneye mühür vermisler, önce babasini asmis! Su cümleyi herhalde unuttunuz; haksizlik karsisinda susan dilsiz seytandir! Zalimlerin yaptigi, yeryüzünü ancak fesada bogmaktir.
Allah insanlari, yeryüzünde haksizlik varsa, haksizlik yapan zalimlere karsi baskaldirmak icin dünyaya getirir. Biz ise birakin baskaldirmayi, zalimlerin yagdanlikcisi, cantacisi olmakla ögünen insanlara dahi dur diyemiyoruz.
Evet ben; bana bir kelime ögretenin kölesi oluru. Zalim karsisinda susaninda düsmani
Saygilarimi sunar


 6 "Zalimin zülmü varsa mazlumun Allahi va
Yazan Yunus Inci, 28-06-2010 19:17
Saygideger Rüstü hocam,

tesekkürler, yine derin konuyu kaleme aldiniz.
Annemden duydugum bir deyimi hic unutmuyorum, bana hep

"Zalimin zülmü varsa, mazlumun Allahi var" derdi.

Evet bence ehliyetsiz kisilerin yönetici veya yönlendirici durumda olmasi, kisi ve toplumlar icin zülümdür.

Ama herne hikmetse, kisileri o mevkilere secerken, ehliyetli olup olmadigini sorusturmuyoruz.
Daha cok hemserilik veya yandaslik özellikleri bizi ilgilendiriyor.

Zülümsüz bir dünya dilegiyle ...


Lyon 'dan seygilerle

Yunus Inci