27 Mayıs 2013 Pazartesi

İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİ II/ Prof.Dr.Şaban Ali Düzgün


"Onlardan önceyurda konmuş ve imana sarılmış olanlar, kendilerine hicretedenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde birihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile, ötekilerikendi nefslerine tercih ederler. Nefsini cimriliğinden/doymazlığındankorunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (Haşr 59)

Müslümanlarınanlayış birliğine varamadıklarıkonulardan biri de çok eşliliktir. Bir erkek dört eşli olabilir,dörde kadar ifadesi kesinlik ifade eden bir hükümdür sanki onlaragöre. Prof. Dr. Şaban Düzgün böyle düşünmüyor. O birdenfazla eşi olanların, tek evlilik yasağını deldikleri içingünaha girdiklerini söylüyor. Diğer konularda da ufuk açıcıdeğişik düşünceleri var Düzgün'ün,(Türk Eğitim Derneği IV.Eğitim Kampı/Berlin) okuyalım:

Min ba'di
"Çok eşlilikte de tedricilik vardır.Araplarda gelenek olan çok eşlilik tedricen yasaklanmış ve bireindirilmiştir: "Bundan sonra sanaartık başka kadınlar helal olmaz. Bunları, başka eşlerledeğiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile helalolmaz. Elinin sahip olabilecekleri müstesna. Allah her şey üzerindebir Rakîb'dir, her şeyi gözetlemektedir. (Ahzab 52) 
İçkiiçen bir Müslümana bakışımla domuz eti yiyen bir Müslümanabakışım farklıdır benim. Allah domuz etini haram kıldığıhalde ben illa da yiyeceğim dersen orada bir domuzluk var demektir.İçkide mutlak haramlık söz konusu değildir, tedricilik vardır.Ribada da tedricilik vardır. 

Ayetinsöylediği şudur: Bundan sonrası içinbirden fazla eşlilik yoktur. Birden fazla eşle evli olanlar günahagirerler, dolayısıyla haram işlerler, zina yapıyorlardiyemiyorum. Birden fazla eşle evli olanlar, tek eşlilik yasağınıdeliyorlar. Tek evlilik ilkedir, o ilkeyi deliyorlar, sonuçta bu birsosyal meseledir, itikadi mesele değildir.
Devletlerbu ve benzeri konularda idari kararlar alabilirler. Geçmiştetartışılmış bu gibi konular ve şöyle bir karara varılmış:"Devlet, dinin kesin olarakyasaklamadığı, ruhsat veriyor gibi göründüğü konulardayasaklama getirilebilir mi"? Cevaben, "Evet devlet yasaklamagetirebilir" demişler."(Ahmet Cevdet Paşa/ Mecelle)

Mezhepler
Kur'an'ınfitne dediği iç savaşlar döneminde çıkmıştır mezhepler.Politik konulara dini çözümler üretmeyeçalışmışlar ve sistemik hatalar vermiş bu uygulama. Mesela;Peygamberimiz'in vefatından sonra devleti kimin yöneteceğikonusunda ihtilafa düşülmüştür. Devlet yönetimini bırakmakistemeyen Kureyş'liler, Medine'lileri(Ensar) yönetime talip oldukları halde kabul etmemişlerdir. O Medine'liler ki, Hicretsonrasında onlara kucak açmışlar, ekmeklerini onlarlabölüşmüşler, onları evlerinde misafir etmişlerdir.
Mekkeliler,Medine'lileri yönetime almamak için, halifelik konusunda hadisuydurma yoluna gitmişlerdir: "Benden sonra yönetim Kureyş'tedir."Böyle bir hadis Peygamber'e ait olamaz. Peygamber böyle bir hadissöylememiştir.
Hz.Peygamber'in Abbasiler'den oluşu Emeviler'in dekredisini azaltmıştır aslında. Hz.Ebu Bekir Kureyş'lidir, Hz.Ömer Kureyşli'dir, Hz. Ali Kureyşli'dir. Hz. Osman Emevi'dir.Hz. Muhammed vefat edince depreşen kabilecilik anlayışı yüzünden,derhal halife seçimi gündeme gelmiş ve Hz. Peygamber'in cenazesi3 gün o sıcakta defnedilememiştir.
Halifeseçiminde yapılan bu ve benzeri hatalıdavranışlar sebebiyle bugün kurumlaşan mezheplerin temeliatılmıştır. Halife seçimlerindeki hatalara kısaca bir gözatalım:

Hz.Ebû Bekir'in halifeliği
Hz.Ebû Bekir ilk halifedir. Ancak EbûBekir'in halifeliğine Müslümanların hepsi onay vermemiştir.Mesela, Hz. Ali altı ay Hz. Ebû Bekir'in halifeliğinionaylamamıştır. Ensar da bu seçime o kadar sıcakbakmamışlardır. Etraftaki kabileler de mesafelidirler halifeye. Bukabileler ‘Halife meşru değildir.' diyerek, zekat konusundatavır almışlardır. Zekatlarını kendi aralarında toplayıpkendi fakirlerine vermek istemişlerdir. Hz. Ebû Bekir bu kabilelere savaşaçar. Ordu gönderir, Hz. Ebu Bekir'in bu kabiler üzerine ordu göndermesi doğrudur,ancak gerekçesi yanlıştır. Ebû Bekir "İrtidat" ettiler diyeordu göndermiştir.

Hz.Ömer'inhalifeliği
Hz.Ömer'in halifeliği şaibelidir. Hz. EbûBekir ölüm döşeğinde iken devlet sekreteri olan Hz. Osman'avasiyetini yazdırmıştır. Kendisinden sonra kimin halife olacağıkonusunda vasiyetini yazdırırken bayılmış ve Hz. Osman, Hz.Ömer'in ismini kendi iradesiyle vasiyete yazıvermiştir.Ayıldıktan sonra Hz. Ebû Bekir'e onaylattığı da söylenir.Ancak işe şaibe karışmıştır.

Hz.Osman'ın halifeliği
Hz.Osman'ı, Hz. Ömer tarafındanoluşturulan bir komisyon seçmiştir. Ancak bu komisyon problemlidir, şaibelidir, dolayısıyla Hz. Osman'ın halifeliğide şaibelidir. Komisyon 7 kişiden oluşur, aralarından birinihalife seçeceklerdir. Yedinci kişi Medine dışındadır. Onunyerine Hz. Ömer'in oğlu vekalet etmek için atanır. Ancakkendisi, halife olarak seçilemeyecektir. Şayet seçimde ekseriyettemin edilirse, bu durumda Abdullah b. Ömer, ekseriyete uyacak veşahsi görüş serdetmeyecektir. Şayet her iki tarafta, eşitolarak üçer kişi olursa Abdullah b. Ömer, Abdurrahman b. Avfhangi tarafta ise, reyini o tarafa kullanacaktır. İşte şaibe buradadır. Abdullah b. Ömer hem vardır hem de yoktur.

Bukomisyon, Ali b. Ebî Talib, Osman b. Affan, Abdurrahman b. Avf,Sa'd b. Ebî Vakkas, Zübeyr b. Avvam ve Talha b. Ubeydullah'tanoluşan altı kişilik bir kuruldur. Bu üyelerin hepsi Kureyşkabilesindendir. Ensar yine yoktur haliye olarak teklif edilenlerin arasında.

İhanetlerbaşladı
Hz.Osman, halife olur olmaz hemen Mervan b.Hakemi Medine'ye çağırdı. Sahabelerin tümünün karşıçıkmasına rağmen çağırdı. Mervan b. Hakem "basın suçu"işlediği için Peygamber'imiz tarafından kalemi kırılankişidir. O vahiy katibiydi, "Muhammed'e vahiy filan geldiğiyok o söylüyor biz yazıyoruz" diye bildiri dağıtmıştır.Halkı peygambere karşı provoke etmiştir.
Şefaat için araya girenler olmuş ve suçu sürgüne çevrilmiştir.Ancak ölünceye kadar Medine'ye girişi yasaklanmıştır.
Mervanb. Hakem aşağılık bir adamdı. İşteHz. Osman bu aşağılık adamı akrabası olduğu için Peygamberyasağına rağmen çağırdı Medine'ye. Ve kendisine yönetimdegörev verdi, devlete vezir yaptı.

Hz.Osman halife oldu ama, hiçbir zaman halifelik yapamadı. Yaşı da müsait değildi halifelik yapmaya.Halife Mervan'dı(!). Devleti o yönetiyordu. Onun yanlışyönetiminin neticesinde Hz. Osman şehit edildi, cenazesine sadece  6 kişikatıldı ve Müslüman mezarlığına defnedilemedi.

Hz. Ali'ninhalifeliği
Hz. Osman'ınşehit edilişinin hemen ardından, Muhacirler'den ve Ensar'danoluşan bir grup insan toplanarak Hz. Ali'nin yanına geldi. Butopluluğun arasında Talha ve Zübeyr'in de bulunduğubelirtilmektedir. Bu kişiler Hz. Ali'ye, insanların bir imamaihtiyacı olduğunu ve en kısa zamanda halifenin seçilmesigerektiğini belirttiler. Hz. Ali ise kendisinin halife seçimi ileilgili olarak bir iddiasının bulunmadığını, ayrıca bu konudaher hangi bir müdahalede bulunmayacağını, kimi seçerlerse onukabul edeceğini söyledi. Onlar Hz. Ali'yi halife seçmektekararlı görünmekteydiler. Bu dönem içinde o, Medine'de ensaygı duyulan kişiydi.
Hz.Ali daha fazla itiraz etmedi, fakat kendisine yapılacak bey'atlerinözellikle halka açık bir ortamda gerçekleşmesini istedi.Mescitte gerçekleşen bu bey'at merasimi ile h. 35 yılı, 18Zilhicce Cumartesi günü Hz. Ali dördüncü halife olarak görevinebaşlamış oldu.
Daha sonraanlaşıldığına göre, isyancılar Medinelileri, eğer kısazamanda bir halife seçmezlerse Ali'yi, Talha'yı ve Zübeyr'iöldürürüz diye tehdit etmişler. Bu tehditten dolayı korkuyakapılan Medine halkı Hz. Ali'ye bey'at kararı vermişler vekendisinin halife olmayı istememesine rağmen onu buna zorlamışlar.Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam ise ölüm tehdidiyle vekılıç zoruyla bey'at etmişler.

İlkhalifeden beri devam eden ayrışma, ihtilaf, görüldüğü gibiHz.Ali döneminde zirveye çıkıyor. Daha sonra kendilerineHariciler adı verilen bir grup öne çıkıyor ve "Bu toplumu kimmuttaki ise o yönetecektir" diyorlar. Oysa bunlar Hz. Ali'ninaskerleriydiler.
Kısacayaptığım bu açıklamalar ve benzeridurumlar mezheplerin doğuşuna sebep olan siyasi dalgalanmalardanbazılarıdır.

Hz.Ali dünyanın en iyi insanıdır ancak en kötü yöneticisidir,halife olur olmaz ilk yaptığı iş Muaviye'yi görevden almakolmuştur. Bu hukuken doğru bile olsa, siyaseten hatalı birdavranıştır. Bu davranışın hatalı olduğunu Medine'nin ilerigelenleri de söylediler Hz. Ali'ye. Hz. Ali Kimseyi dinlemedi vekararını uygulamaya koydu. Sonucu ortada.
Çocuklarıda öyledir O'nun. Hz. Hüseyin'inKûfe'de ne işi vardı? Orada bir halife varken halife olacağımdiye oraya gitmek kavgayı göze almak demektir. Babasının veabisinin başına gelenler Kûfe halkının vefasızlığınıgösteriyordu. Mekke'nin ileri gelenleri verdiği kararınyanlışlığını defalarca söylemişlerdi Hz.Hüseyin'e. Ama oaldırmadı, Kûfelilere Mekkelilerden daha çok güvendi. Sonuçyine ortada.
Hz.Hasan kısa halifeliği esnasındaolabilecekleri görmüş ve halifeliği Muaviye'ye terketmiştir,buna rağmen zehirlenmekten kurtulamamıştır.

İştemezheplerin oluşmasına temel teşkil eden asıl sebepler buayrışmalardır. Daha sonraları bu yara patlamış, bütün İslâmalemini cenderesine almıştır.



Tasavvuf
Tasavvufharekatı, Müslümanları uyutma, uyuşturma harekatıdır.Başlangıçta insanlar arasında barışı sağlama amacına yönelikolarak yapılan savaşlar, sonralarıkazanç kaynağı olarak görülmeye başlandı. Dolayısıylaaskerlik meslek haline geldi, ganimet toplamak için askere gidiliroldu ve askerler çok zenginleşti. Bundan dolayı Hz. Ömer askereganimeti yasakladı. Zengin olan askerlerin gayrimeşru yaşantılarınıgizlemek, müslümanlıklarını ön plana çıkarmak için, tasavvuf hareketleri başladı. İlk önce garnizon kentlerde, zenginkentlerde ortaya çıktı. Amaç İslâm'ı güzel yaşamak değil,zevahiri kurtarmaktı.

Kader anlayışı
Emevîleryaptıkları yanlışların, katliamların üstünü örtmek içinkendilerine göre bir kader anlayışı geliştirdiler. Her şeyAllah'tandır, onların yaptıklarını da Allah yaptırmaktadır.Bu anlayışı yaygınlaştırdılar, öyle ki imanın 6. Şartıolarak kadere inanmayı ilave ettiler. Böyle bir anlayışa karşıçıkan alimleri de katletmeyi görev saydılar, çünkü onlarınkatli de kaderleriydi. Bu konuda onlara Allah görev vermişti. HasanEl-Basri kader risalesini böyle bir ortamda yazmıştır.

Harici mantığı
Hz.Ali ve Muaviye'nin birlikte halifeliklerini ilan etmeleriyönetimde iki başlılık yarattı. Devlet işleyişinde aksamalaroldu. Bu aksamaların düzeltilmesi kolay değildi aslında. AncakHariciler düz mantıkla hareket ederek müttaki olmayanlar kâfirdirdemişler ve işin içinden çıkmışlardır. Mürcie hükmüertelemiş, Hanefi Elmenzile-Beynelmenzileteyn demiştir. Haricimantığı düz mantık olduğu için mantığında acıma yoktur,hoşgörü yoktur, ümit yoktur. Dikkat etmek lazımdır. Ayetlerinmaksadına hiç bakmamışlardır: „Onlardansonra gelenler de şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önceiman etmiş kardeşlerimizi affet; kalplerimizde, inananlara karşıbir düşmanlık bırakma! Rabbimiz, sen çok şefkatli, çokmerhametlisin!" (Haşr 10)

Maturidibu ayete göre "Onları bağışla diyor. Onlar içtihatetmişlerdir ve hata etmişlerdir. İçtihatta hata da olur. Bu olayAlevi'sine de Sünni'sine de hitap eder biz önümüze bakalım,geçmişe takılıp kalmayalım" derMaturidi.
Bizdenönce gelip geçen olaylara sünger çekip geçmek lazımdır.Maturidi'ye göre Alevi çocuk damasumdur, Sünni çocuk da masumdur, çocuklar geçmiş sorumludeğildirler. Kendi yaptıklarından sorumludurlar. Kur'an‘Geleceğe bakın.' diyor. Ben geleceğe bakıyorum, benimtarihim de geleceğe dönüktür, ümit tarihidir.

Ahiretsenin için dünyadan daha hayırlıdır demek doğru değildir.Yarın bugünden daha hayırlı olacaktır,denilmesi gerekir. Din ümittir. Müslümanın tarihi yarınıdır.Allah insana tarihe anlam katma imkânı veriyor. İnsanıdepresyondan kurtarmanın yegâne yolu insanı aktör kılmaktır.Onu seyirci olmaktan kurtarmak gerekir."Öteki dünya senin için (hayatının) bu ilk bölümündenmutlaka daha iyi olacak!" (Duha 4) buyuruyorAllah. Bu ümit vermektir. Güzele, iyiye yönlendirmektir, insanlarımotive etmek gerekir.
Canlıbombalar harici mantığı ile hareket ederler.Böyle bir mantıkla medeniyetler inşa edemezsiniz, adaletdağıtamazsınız.

İslâm iyi insanprojesidir
Suriye'dekikavganın adı Alevi Sünni kavgasıdır.Oyuna gelmemek lazım. Oysa İslâm iyi insan projesidir. Kavgayıyasaklar. Bizdeki ahlak görev ahlakı değil fazilet ahlakıdır.Fazilet ahlakına göre sana yapılana aynıyla mukabele etme hakkı verir, ancak  ancak affetmenin daha hayırlı olacağını söyler.Biz daha hayırlı olanı seçmeliyiz. "Cennete giren insanlarıniçinden garazı kini çekin alın diyor Allah. Böylece affetmeyi önplana çıkarıyor. İşte fazilet ahlakı budur. Hakkın olandanvazgeçebilmek, intikam peşinde koşmamak.
Hasret,kaçırılan zamanın geriye getirilemeyeceğiyle ilgilidir. Allahbela gününde insanlara bir fırsat vermiştir. Bunu iyideğerlendirmek lazımdır. Öldükten sonra tekrar geriye dönüşolmayacaktır. Bu durumda güzel olanın, iyi olanın, faziletliolanın peşinden koşmak lazımdır, ahirette onların hasretiniçekmemek için böyle yapmak lazımdır.

Dinler göçettikleri topraklarda medeniyetler kurarlar
Dinlergöç ettikleri topraklarda medeniyetler kurarlar. İslâmdüşüncesini yaratan alimlerin %95'i Arap değildir. İranlı'dır,Türk'tür, Afrikalı'dır, Asyalı'dır. İslâm medeniyeti,Şam'da, Asya'da, Endülüs'te, Mısır'da kurulmuştur.Mekke'de, Medine'de kurulmamıştır.Allah bir değeri tedavüle çıkarıyor ve beğenen alıp gidiyor.Kıymetini bilenler o değerleri koruyor, bilmeyenler Irak'ta,Suriye'de olduğu gibi tarumar ediyor veya edilmesine sebep oluyor.

Haram kılanistisna yapabilir
Peygamber'inharam kılma yetkisi yoktur. Bu yetkiAllah'ın tekelindedir. Peygamber'in yasaklama yetkisi vardır.İkisini birbirine karıştırmamak lazımdır. Haram kılmak dinibir karardır. Bu karar Allah'a aittir. Yasaklamak ise idari birkarardır. Haram kılan istisna yapabilir, yasaklayan istisnayapamaz."

Devam edecek
  
Rüştü Kam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder