24 Kasım 2010 Çarşamba

KUR'AN-I OKUMAK VE ANLAMAK


Yazdır E-posta
ha-ber.com
   
 
KUR'AN-I OKUMAK VE ANLAMAK

Kur'an'ın okunması, ayetleri üzerinde tefekkür edilmesi ve getirmiş olduğu hükümlerinin uygulanması birer ibadet ve birer dinî vecibedir.
 
Mukaddes ve mübarek kitabımız Kur'an-ı Kerim, tam bir hayat rehberi, huzur kaynağı, insanlığa saadet ve mutluluk yollarını ilan eden cihanşümul bir mesajdır. Hak, batıldan O'nunla ayırt edilebilir,(1) sımsıkı sarılanı ancak kurtuluşa erdirebilir.(2)


En büyük mucizedir ki, bu güne kadar bir benzeri getirilememiş, bundan sonra da getirilemiyecektir. Rabbimiz, O'nu mana karanlığına ve dara düşmüş kalplere şifa, gerçek ahlaki değerlerin zaafa uğramasıyla bozulmuş ve bulanmış karekterlere deva, kirlenmiş ve paslanmış gönüllere cila, ibret almak ve gerçeğe ermek isteyenler için öğüt ve hidayet rehberi(3) olarak göndermiştir.
 
Kur'an'ın bu fonksiyonlarının insan üzerinde tecelli edebilmesi için, O'nun okunması ve muhtevasının öğrenilmesi gerekir; bu her Müslümanın en önemli görevlerinden birisidir. Kur'an'ın okunması, ayetleri üzerinde tefekkür edilmesi ve getirmiş olduğu hükümlerinin uygulanması birer ibadet ve birer dinî vecibedir. Bu sebepledir ki, Yüce Rabbımız yukarda lafzını okuduğumuz ayet-i kerimede:
 
"Bu Kur'an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.''(4) buyurmuştur. Sevgili Peygamberimiz (as) da Kur'an'ı okuyan ve getirmiş olduğu hükümleri öğrenenlerin fazilet ve üstünlüklerine dikkat çekerek şu müjdeyi vermiştir:
 
"Sizin en hayırlınız, Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir"(5)
 
Aynı manaları ifade eden yüzlerce ayet arasından bir kısmına işaret ettiğimiz yukardaki ayetler üzerinde düşünülürse görülür ki, Kur'an'ın gönderiliş gayesi, hem dünyada hem de ahirette insan mutluluğunun temin edilmesidir. Bu ise, insanın kendisine mutluluğun anahtarını teslim eden Kur'an-ı Kerim'in içerdiği ilâhî mesajları ve insanı insan yapan değerleri doğru anlayıp, onları hayata geçirmekle mümkündür.

Kur'an, sadece bir toplum veya çağa değil, yeryüzünde son insan kalmayacak zamana kadar gelecek bütün insanlık için gönderilmiştir. Dolayısı ile her çağın insanı, Kur'anî mesaja muhtaçtır. Kur'an, sadece inanç ve ibadet konularını kapsamaz, aynı zamanda insanî ilişkileri tanzim eder, erdem ve güzel ahlakı öne çıkarır, çalışkanlık, üretkenlik, adalet, hakka riayet gibi sosyal hayatta insanın muhtaç olduğu her alana ışık tutar, öğütler verir ve her çağ ve topluma uygun ilkeler ortaya koyar. Çünkü O, bitmez, tükenmez bir hazinedir. O'na yönelen herkes; samimiyeti, gayreti ve bilgisi oranında O'ndan istifade eder.

 ALLAH'IN İPİNE SIMSIKI SARILMAK

"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın.''(6)
ayetinde Rabbimiz, ipine ve sağlam kulpuna sarılmayı emrediyor. Bu kulp, İslam dininin bütün temellerini kendisinden aldığı Kur'an-ı Kerimdir.
Size bir ipten bir kulptan bahsedeceğim. Bu ip bir başka deyişle kulp, sağlam, güvenilir, kırılmaz, yapışanı hertürlü zarar ve ziyandan kurtarır, yolunu şaşırmaz ve hertürlü fitne ve fesattan beri ve muhafaza olmuş olur. Bu ip ve sağlam kulp "Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın." (7) ayetinde Rabbimizin haber verdiği ip ve kulptur.
Bu kulp, İslam dininin bütün temellerini kendisinden aldığı Kur'an-ı Kerimdir. Kur'an'ın sağlam ip oluşu, Allah tarafından belirlenen hayat tarzı olmasındandır. O öyle bir "ip"tir ki müminlerin Allah'la ilişkilerini sağlam tutar ve aynı zamanda onları birbirlerine bağlar ve bir toplum halinde birleştirir.

"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın" ifadesi, müslümanların Allah'ın yoluna en büyük önemi vermeleri, dini, tüm ilgilerinin merkezi yapmaları ve onu yaymak için güçlerinin sonuna kadar çabalayıp, ona hizmette işbirliği yapmaları gerektiği anlamına gelir. Bu ipi gevşettikleri ve onun ana prensiplerinden uzaklaştıkları anda aralarına fitne girecek, bölünecekler, zarara uğrayacaklar ve daha önceki peygamberlerin kavimlerinin başına gelenler, müslümanların da başına gelecektir. Bunun bir sonucu olarak da -Allah korusun- bu dünyada da, ahiret'te de rezil olacaklardır. Adeta ayet bugün biz müslümanların durumuna tercüman oluyor. Ne acı değil mi? Oysa Allah'ın Rasulü Hz.Muhammed Mustafa (sav), ondört asır öncesinden bizi ne kadar da vecizane bir lisanla uyarmıştı:

"Ebu Şureyh (ra) anlatıyor: Bir gün Peygamber Efendimiz (as) çıka geldi ve "Allahtan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın rasulü olduğuma şehadet eder misiniz?" diye sordu. Biz: "Evet şehadet ederiz" dedik. Devamla buyurdu ki: "Bu Kur'an'ın bir ucu Allah'ta diğer ucu sizin elinizdedir. Onu sıkıca tutunuz. Çünkü Kur'an'a tutunursanız ebediyyen şaşırmaz ve helak olmazsınız."(8)

İki yakası bir araya gelmeyen müslümanların bu hale düşmesine sebep olan şeyin ne olduğunu zannediyoruz ki, anlamışsınızdır. Pekala bu içler acısı durumdan kurtuluş mümkün mü? Elbette mümkündür. Zamanımızdan daha karanlık bir dönemde yaşayan cahiliyye insanını aydınlığa çıkaran güç bu Kur'an idi.

"Ayrıca size, Allah'tan bir nur ve apacık bir kitap da gelmiştir."(9)''Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi." (10) ayetlerinde beyan edilen, bir nur, bir öğüt, bir şifa, bir hidayet rehberi ve rahmet deryası Kur'an geldi; karanlıklar aydınlığa, hasta kalpler şifaya, sapıklıklar yerini hidayete ve öz yavrusuna bile merhamet etmeyenler, öldürdüğü karıncanın başında ağlayan rahmet çağlayanları haline geldiler. Çünkü o insanlar Kur'an'ı tanıyıp, Peygamber Efendimiz (as)'ın şu mübarek sözlerini işitip, Kur'anla amel etmeye başlayınca zaten başkası olamazdı. Kulak verelim Efendimiz (as)'a:

"Kur'an, şefaatı makbul olan şefaatçı, verdiği haberleri doğru olan muhbirdir. Kim Kur'an'ı takdim ederse (önüne alırsa) onu cennete götürür; kim Kur'an'ı arkasına alırsa onu cehenneme sevkeder, cehenneme götürür."(11)
Öyle ise ne yapacağız?
Yapacağımız şey, Kur'an'a sarılacağız, hakikatlerini öğreneceğiz ve hayatımızda tatbik edeceğiz.
Helalini helal, haramını haram bileceğiz.
Tavizsiz inanacağız.
O'nu hem biz hem nesillerimize öğreteceğiz.
Biz ona gerçekten sahip çıktığımız gün, ona karşı olanlar geçmişte olduğu gibi bu gün de yine hüsrana uğrayacaklardır.
Dünyada yine hak ve adalet hakim olacaktır.

Sonuç:

"Bu Kur'an Allah'ın ziyafet sofrasıdır;
gücünüzün sonuna kadar bu ziyafet sofrasını kabul ediniz.
Bu Kur'an Allah'ın sağlam ipidir, apaçık nurudur, şifa kaynağıdır, kendisine tutunanı korur, tâbi olanı kurtarır ve haktan saptırmaz, ona tabi olan ayıplanmaz, eğrilmez, eğrileri doğrultur;
şaşılacak şeyleri bitmez, çok tekrarlanması bıkkınlık vermez, öyle ise onu çok okuyunuz.
Çünkü Allah, okunan Kur'an'ın her harfine on hasene verir. Eliflammim bir harfdir demiyorum, elif bir harf, lam bir harf, mim bir harftir.'' (12)
 
Rüştü Kam



(1) Târık Suresi, 86:13
(2) Âl-i İmrân Suresi, 3:103
(3) Yûnus Suresi, 10:57
(4) Sâd Suresi, 38:29
(5) Buhari, Fedâilü'l-Kur'ân, 21; Tirmizî, Fedâilü'l-Kur'ân, 15; İbn Mâce, Mukaddime,16
(6) Al-i İmran Suresi, 3:103
(7) Al-i İmran Suresi, 3:103
(8) İbn Hibban
(9) Maide Suresi, 5:15
(10) Yunus Suresi, 10:57
(11) Ebu Davut
(12) Tirmizi




RAMAZAN KUR'AN AYIDIR


Yazdır E-posta
ha-ber.com
  RAMAZAN KUR'AN AYIDIR
  Kitabımız Kur'an Allah tarafından indirilmiştir. Ramazan ayında indirilmiştir. Adem'den beri devam ede gelen bir dinin son kitabıdır. Mükemmeldir. Anlaşılır bir Kitaptır. Belirli bir zümrenin değil herkesin Kitabıdır. Okumak ve anlamak için indirilmiştir. Mücmel değildir. Lé raybe fihtir. Ayrıntıları Kur'an'ın kendinden okuyalım dilerseniz...
Buyruklar şöyledir:
Ey Muhammed! De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'ân'ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir." (İSRA/88)

Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur'ân'ın şüphesiz Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, iman edenleri doğru yola eriştirir. (HAC/54)
Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbi olan Allah tarafındandır. Yoksa onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? Hayır, o senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi korkutman için, Rabbin tarafından gelen bir haktır. Gerek ki, hidayeti kabul ederler. (SECDE/2-3)
O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz. Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz! O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. (HAKKA/41-43)
Bu Kur'ân, Allah'dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı (levh-i mahfuzu) ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. (YUNUS/37)
"Onu o (peygamber) uydurdu" mu diyorlar? De ki; "Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah'dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın. Eğer sözünüzde sadık iseniz (bunu yapın). (YUNUS/38)
Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. (İBRAHİM/1)
Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir. (FUSSİLET/42)
Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafındandır.(ZUMER)
Cebrail vasıtasıyla vahyolunmuştur. Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti (NECM/5)
Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı. Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı. (NECM/9-10)
(Ey Muhammed!) Onlara de ki: "Kur'ân'ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi. (NAHL/102)
Anlaşılsın diye Arapça olarak indirilmiştir
Bu, Arapça bir Kur'an olarak, âyetleri bilen bir kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır. (FUSSİLET/3)
Ve işte biz o Kur'ân'ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Yemin olsun ki, eğer sen, sana vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. (RA'D/37)
Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik. (YUSUF/2)
Niçin gönderilmiştir?
De ki: "Şahitlik yönünden hangi şey daha büyüktür?". De ki: "Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'ân vahyolundu ki, onunla hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım. Allah'la beraber başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten şahitlik eder misiniz?" De ki: "Ben buna şahitlik etmem". "O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım"de. (EN'AM/19)
Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir. (İBRAHİM/52)
Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. (İBRAHİM/1)
Onu dosdoğru (bir kitap) olarak (indirdi) ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları) uyarsın ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat bulunduğunu müjdelesin. (KEHF/2)
(Ey Muhammed!) Onlara de ki: "Kur'ân'ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi. (NAHL/102)
(Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur'ânı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik. (NAHL/64)
(Ey Muhammed!) Biz Kur'ân'ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah'tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın. (MERYEM/97)
(Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir. (YASİN/70)
İnsanlara öğüt ve uyarı için göderilmiştir
Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir. (İBRAHİM/52)
Bu Kitap (Kur'ân), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab'a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar. (EN'AM/92)
O kur'ân kuşkusuz bir öğüttür.
Dileyen onu düşünür. (MÜDDESSİR/54-55)
Andolsun ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik. (NUR/34)
Biz, bu Kur'ân'da akıllarını başlarına almaları için türlü şekillerde (ikaz ve ihtarı) açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. (İSRA/41)
Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah'dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür. (AL-İ İMRAN/138)
O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür . (HAKKA/48)
De ki: "Şahitlik yönünden hangi şey daha büyüktür?". De ki: "Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'ân vahyolundu ki, onunla hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım. Allah'la beraber başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten şahitlik eder misiniz?" De ki: "Ben buna şahitlik etmem". "O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım"de. (EN'AM/19)
Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.) (TAHA/3)
Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar. (SAD/29)
Benzeri kesin olarak yazılamaz
"Onu o (peygamber) uydurdu" mu diyorlar? De ki; "Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah'dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın. Eğer sözünüzde sadık iseniz (bunu yapın). (YUNUS/38)
Ey Muhammed! De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'ân'ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir." (İSRA/88)
Allah'ın koruması altındadır
Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir. (EN'AM/115)
Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız. (HİCR/9)
Korunmuş bir kitaptadır. (VAKIA/78)
Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir. (FUSSİLET/42)
Açık ve anlaşılırdır
(Ey Muhammed!) Biz Kur'ân'ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah'tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın. (MERYEM/97)
İşte biz onu (Kur'ân'ı) böylece, apaçık âyetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola eriştirir. (HAC/16)
Ve Allah âyetlerini size açıklıyor. Allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir. (NUR/18)
Allah, size Kitab'ı (Kur'ân'ı) açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur'ân'ın, gerçekten Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma. (EN'AM/114)-
Detaylı olarak açıklanmıştır
Elif-Lâm-Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır (HUD/1)
Suçluların tuttuğu yol açığa çıksın diye, âyetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz. (EN'AM/55)
Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O'dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. (EN'AM/97)
De ki: "O'nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azab göndermeye, yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter". Bak, âyetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar. (EN'AM/65)
İşte Rabbinin doğru yolu budur. Şüphesiz biz, hatırlayıp ibret alan bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. (EN'AM/126)
Allah'ın nurudur
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır. (SAF/8)
Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil (Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur indirdik. (NİSA/174)
Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açıklayan, çoğundan da vazgeçen peygamberimiz size geldi. Ayrıca size, Allah'tan bir nur ve apacık bir kitap da gelmiştir. (MAİDE/15)
İşte biz böylece sana da emrimizden Kur'ân'ı vahyettik. Yoksa sen kitap nedir? İman nedir? bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola götürüyorsun. (ŞURA/52)
Artık Allah'a, Resulüne ve indirdiğimiz nura (Kur'ân'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (TEGABÜN/8)
İman edenler için şifa, hidayet ve rahmettir
O, güzellik ve iyilik yapanlar için bir hidayet ve rahmettir. (LOKMAN/3)
Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi. (YUNUS/57)
(Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur'ânı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik. (NAHL/64)
Biz Kur'ân'dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan âyetler indiriyoruz. Zalimlerin de ancak zararını artırır. (İSRA/82)
Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir. (NEML/77)
Onlara (arzularına göre) bir âyet getirmediğin zaman, derleyip toplasaydın ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarım, işte bütünüyle bu Kur'ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözünü açacak beyanlardır), iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir. (A'RAF/203)
Bu (Kur'an) insanların kalb gözünü açan bir nur, kesin bilgi edinmek isteyen bir toplum için de hidâyet ve rahmettir. (CASİYE/20)
Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma! (KASAS/86)
Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik. (NAHL/89)
Sözlerin en güzelidir
Allah, kelamın en güzelini ikizli, ahenkli bir kitap olarak indirdi. Ondan Rablerine saygısı olanların derileri ürperir. Sonra derileri de, kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Allah'ın rehberidir. Allah, onunla dilediğini doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek yoktur. (ZÜMMER/23)
Hem sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar, hem de övülmeye layık (olan Allah'ın) yoluna eriştirilmişlerdir. (HAC/24)
Onu okumak ve O'na tabi olmak farzdır
(Resulüm!) Kur'ân'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: "Rabbim, kimin hidayetle geldiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir." (KASAS/85
 
Rüştü Kam





 







  Yorumlar (1)

 1 En güzel sözler
Yazan Yunus Inci, 18-08-2010 17:58
Elinize saglik hocam,

bu mübarek Ramazanda,
bizlere sundugunuz Kur'an hakkindaki bilgiler,
bizler icin eksik bilgimizi tazelemeye vesile oldu.

Süphesiz Kur'an bizler icin bir ögüt, sifa, nur ve rahmettir.

Eksiklerimiz olmasina ragmen, Kur'ani okumaya, anlamaya ve onun yolunda yasamaga calismaliyiz.


Berlin'den sevgidolu selamlar

Yunus

ORUÇ


Yazdır E-posta
ha-ber.com
 
ORUÇ
 
Oruçla ilgili gerekli olan bilgileri vermeden önce, Kur'an'ın oruca yaklaşımını bilmekte fayda olacağı kanaatindeyim. Bundan dolayı önce sözü Sözün Sahibi'ne bırakalım:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Farz olan Ramazan ayı orucu
''- Ey iman edenler oruç, sizden öncekilere farz kılnıdığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki dikkate alırsınız.(1)
 - Oruç, sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Oruca güç yetiremeyenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye vardır. Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.


- Ramazan, insanlara yol gösterici, apaçık bir öğreti ve yasa kitabı olan Kuran'ın indirildiği aydır. Kim o aya ulaşırsa oruç tutsun. Hasta veya yolcu olanlarınız, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde oruç tutar. ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Böylece (oruç günlerinin) sayısını tamamlar, sizi doğruya ulaştıran ALLAH'ı yüceltip şükredersiniz.(2)

- Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda kadınlarınıza yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.(3)

Oruç:
-Tanımı ve zamanı

Müslümanın; Kur'an'da belirtilen zaman dilimi içerisinde, aslında helâl olan şeylerden, buyruk doğrultusunda kendisini uzak tutmasıdır.

 
-Lügâtta
Bir şeyden uzaklaşmak, bir şeye karşı kendini tutmak demektir.
 
-Terim olarak
Tutmaya ehil kimselerin, imsakın bitiminden, güneşin batışına kadar orucu bozan şeylerden uzak durmalarıdır.
-Orucun zamanı
Orucun zamanını, Kur'an çok açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Peygamber imiz de uygulamasıyla bize örnek olmuştur. Hz. Ömer, Huzeyfe, İb. Abbas, Talk İb. Ali, Ata İb. Ebî Rabah, Ameş, Ali İb. Ebû Talip gibi sahâbelere göre: ''Oruca başlama vakti, sabahleyin yolların dağların, tepelerin belli olacağı zamandır. Yani çıplak gözle eşyaların birbirinden seçildiği zamandır.(4)
Hz. Huzeyfe'nin anlattığına göre, Hz. Muhammed s.'in uygulaması da böyle olmuştur. Hz. Huzeyfe çöyle der: ''Sabah oluncaya kadar Rasûlüllah ile beraber yiyip içtik ki, güneş henüz doğmamıştı.'' demektedir: Çünkü, Kur' an'ın buyruğu böyledir:''Fecir vakti sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın.''(5) Dînin sahibi, oruç vaktini açık ve net olarak bu şekilde ortaya koyuyorsa, dînin tebliğcisi de uygulamasında, güneşin doğmasına az bir zaman kalıncaya kadar yiyip içmeye devam ediyorsa;imsakiyelerle bizlere düşen, bu uygulamayı aynen hayatımıza geçirmek olmalıdır.

Her Ramazan'da olduğu gibi, bu Ramazanda'da cemaatlar farklı farklı imsakiyeler dağıtacaktır. Kafalar yine karışacaktır. Kafa karışıklıklarının giderilmesi için yapılacak olan tek şey güneşin doğmasına 45 dakika kala kadar yiyip içmektir.
 
-Oruç ibadetiyle ilgili hadisler
Oruç İslâm`ın beş şartından biridir. Allah Teâlâ, orucu müslümanlara farz kılmıştır. Oruç, hikmetleri ve maddî manevî faydaları çok olan bir ibâdettir. Aşağıdaki hadîsler, orucun hikmet ve faydasını herhangi bir açıkalamaya ihtiyaç bırakmayacak kadar açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
''Her hangi biriniz oruçlu bulunduğu gün artık kötü söz söylemesin ve cahilliğe kapılmasın. Eğer bir kimse kendisi ile dövüşür yahut ona hakaret ederse derhal: ''Ben oruçluyum, ben oruçluyum, desin.''(6)
''Âdemoğlunun her işi kendisi içindir. Oruç müstesna. O, içine riyâ karışmayan bir ibâdettir. Onun mükâfatını da doğrudan doğruya Allah verir, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında, muhakkak misk kokusundan daha hoş ve temizdir.''(7)
''Oruç bir kalkandır.''(8)
''Herşey için bir zekât vardır, cesedin zekâtı da oruçtur, oruç sabrın yarısıdır.''(9)
''Kim, orucun fatziyyetine inanarak ve mükâfatını Allah'tan umarak oruç tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.''(10)
''En güzel düzenleyici Allahtır.''
-Oruç, ruhsal yükselişi sağlamak için farz kılınmıştır. Oruç, aynı amaçla önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. Farz olan oruç Ramazan ayında tutulan oruçtur.
-Ramazan ayında oruca güç yetiremeyenler, tutamadıkları gün sayısınca başka günlerde oruç tutarlar.
-Oruca tahammül edemiyecek olanlar ise, oruç yerine fidye verirler. Bununla beraber kendileri için oruç tutmaları daha hayırlıdır. Ancak şu unutulmamalıdır ki; Allah'ın temel tavrı, kullarının işini kolaylaştırmaktır, güçleştirmek değildir. ''Rızık temini için zor şartlar altında çalışanlar, çocuklu kadınlar, esir veya hapiste olanlar ve bizim bilemeyeceğimiz, oruç tutmaya mani herhangibir mazereti olanlar, hergün için fidye verebilirler.''(11)
-Diğer ibadetlerde olduğu gibi, oruç ibadetin de de mazeret tesbiti, tamamen şahısların kendilerine aiddir. Kur'ân, oruç tutmakta zorlananlara fidye kolaylığı getirmekle iki amacı birden gerçekleştirmiş olmaktadır:
1- Müslümanın, ibadetini yerine getirmede ürküntüye düşmesini önleyerek, karamsarlığa kapılmamasını sağlamak.
2- Fidye imkanıyla, toplumda yoksulluk ve imkansızlığa çare bulmak. Kur'ân'ın açıklamasına göre; bir insana diğer bir insanın yardım ulaştırması, sadece kendisinin faydalanacağı ibadetlerden daha hayırlıdır.

Kur'an'ın beyanına göre insan, dünyada; inaç açısından, düşünce açısından, çalışma açısından velhasıl insan hakları açısından, tamamen hür olarak yaşaması gereken bir varlıktır. İnsan için ibâdet, bu hürriyet içerisinde yapıldığında bir anlam taşır, şov olsun diye yapılan ibadetlerin Allah'ın terazisinde bir ağırlığı olmayacaktır. İnsan, içinden gelerek oruç tutuyorsa bir anlamı olacaktır, zorlamayla oruç tutuyorsa veya şov olsun diye oruç tutuyorsa, ne oruç tutana ne de zorlayana oruç fayda sağlamayacaktır. Dini insanlara anlatmak konusunda kendilerini görevli hissedenler, bu konuda sorumluluk üstlenenler, bu açıdan meseleye bakarak, muhataplarının başında ibadet yaptırma memuru olmadıklarını bilmelidirler. ''Oruç tutmayanın, namaz kılmayanın hapse atılması veya öldürülmesi''(12) gibi garip fetvalar ne yazık ki fıkıh kitaplarımızda yer almaktadır. Hangi amaçla, ne zaman, ne şekilde bu fetvalar kitaplara girdiyse girmiş, üzerinde durmaya değmez. Ancak bugünün müslümanları, bu garip fetvaları esas alarak insanlara İslâm'ı anlatacaklarını sanıyorlarsa büyük bir yanılgı içerisindedirler. Aklı başında hiç bir insan bilinçli olarak namaz kılmadığı zaman, oruç tutmadığı zaman hapsedileceği, öldürüleceği bir dine girmek istemez.

-O halde Allah'ın kullarına lutfettiği ruhsat ve kolaylıkları onların elinden almakla, hayırlı bir iş yapmış olmayız. Tam aksine onları samimiyetsizliğe ve riyakârlığa iteriz. Oysa Allah düzenini çok iyi kurmuştur, o düzenin içerisine, din adına, azimet adına, takva adına, iyi müslüman olma adına, cihad yapma adına, çomak sokmanın herhangi bir mantığı yoktur, bu tip temelsiz kurallarla ne yazık ki din tahrif edilmiştir, tahrife hâlâ da devam edilmektedir. Allah din tahrifçilerine, çok nazik bir şekilde, benim işime karışmayın, siz kendi işinize bakın dercesine şöyle buyurur: ''En güzel düzenleyici Allahtır.''(13)
-Oruç ayında, orucun açık bulunduğu saatlerde, cinsel ilişkide bir sakınca yoktur. Itikafta olanlar hariç.
-''Oruç, varlıkların birbirlerinden seçilebileceği, sabahın erken saaatlerinde başlar, güneşin batışıyla biter.''(14) İmsak ve iftar zamanı bu ayet esas alnarak düzenlenmelidir.

Devam edecek...
-Orucun fayda ve hikmetleri
Orucun fayda ve hikmetlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
-Herşeyden önce oruç tutmakla, Allah'ın rızası kaza nılmış olur. Oruç, insanı kötülüklerden alıkoyar, nefsi terbiye eder, ihtirasları bastırır ve ruhu yüceltir.
-Oruç tutarak aç kalan müslümanın, şefkat ve merhamet duyguları gelişir, fakirlerin, miskinlerin, açların yaşamlarını nasıl sürdürdüklerini tecrübe ile öğrenmiş olur ve onlara karşı daha insanî yaklaşımlar ortaya koyar.
-Oruçlu kişiler, açlığa, susuzluğa ve sıkıntılara tahammül etmeyi öğrenir, sabır, sebat sahibi olurlar.
-Orucun ruhumuz kadar bedenimize de faydası vardır. Ramazan boyunca mide ve kalb daha az çalışır, bütün organlar dinlenir, vücut sağlık kazanır. Bu sebeble oruç, maddî, mânevî hastalık ve kötülüklere karşı bir kalkandır :
- Oruç; Allah'a itaattır, ibadettir.
- Oruç; yalnız Allah içindir.
- Oruç; takvayı gerçekleştirir.
- Oruç; ahlâk mektebidir.
- Oruç; nefse karşı bir savaştır.
- Oruç; sabır alışkanlığı kazandırır.
- Oruç; iradeyi kuvvetlendirir, gayreti biler.
- Oruç; düzeni ve disiplini öğretir.
- Oruç; merhemet ve kardeşlik bağlarını güçlendirir.
- Oruç; toplumsal hastalıkları tedavidebirliği sağlar.
- Oruç; vücut için bir rektefe vazifesi görür.

-Ramazan orucu kimlere farzdır
Namaz kimlere farz iase oruç da onlara farzdır. Ancak biz yine bir sıralama yaparak bilgilerimizi tazelemiş olalım, oruç: Erginlik çağına gelmiş, akıllı, her erkek ve kadın müslümana Ramazan ayında oruç tutmak farzdır.

1- Orucun çeşitleri
Farz olması ve olmaması açısından çeşit oruç vardır.

2- Farzolan oruçlar: Ramazan'da oruç tutmak farzdır. Bu ayda tutulamayan oruçlar başka günlerde kaza edilir.

3- Sünnet olan oruçlar: Muharrem ayının dokuz, on, onbirinci günleri oruç tutmak sünnettir. Kamerî ayların onüç, ondört ve onbeşinci günleri ile haftanın pazartesi, perşembe günleri ve şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehabtır.

4- Haram olan oruçlar: Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört günü oruç tutmak haramdır. Çünkü bayram günleri Allah'ın kullarına birer ziyafet günüdür. Allah'ın ziyafetinden kaçınmak uygun değildir.

-Orucu bozan şeyler
Orucu bozan şeyler, orucu geçersiz kılan şeylerdir. Oruçlu iken bilerek herhangi bir şeyi yemek, içmek. Cinsî münasebette bulunmak ve Besin değeri olan iğnelerden kullanmak, besin değeri olmayan iğneler ise orucu bozmaz. Ayrıca cumhura göre kusmak da orucu bozmaz. Denize girmek, banyo yapmak, kan aldırmak, içerisinde şeker ihtiva etmeyen natur bir sakızı çiğnemek de aynı şekilde değerlendirilir. Ağız kokusunu kısmende olsa gidereceği için toplum içerisinde bulunan ve insanlarla konuşmak durumunda olan müslümanlara sakız çiğnemeleri tavsiye bile edilmelidir. Alah'ın hoşuna gittiği söylenen! oruçlunun ağız kokusu, insanların hoşuna gitmemektedir.

-Kazayı gerektiren haller
Orucu bozan şeyler, aynı zamanda kazayı gerektiren hallerdir. Herhangi bir nedenle orucu bozulan müslüman, Ramazan ayından sonraki bir günde, orucunu kaza eder.

-Oruçla ilgili diğer meseleler
Oruçla, oruca başlama zamanıyla ilgili, diğer meseleleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
 
1-Keffâret
Keffâret ceza demektir. Geleneksel fıkıh kitaplarımızda orucunu kasten bozan müslümana verilecek cezadan, keffaret adı altında uzun uzun bahsedilmiştir. Oysa hüküm koyucu, her ne sebeple olursa olsun orucunu bozan müslümana kaza etmesini söylemiştir. Peygamberimiz de bu yolu takip etmiştir. Sonradan bu yol terkedilmiş ve hüküm koyucuya rağmen, oruçla ilgili senaryolar, yukarda da bahsedildiği gibi yazılmaya devam edilmiştir.

Kur'an ve Sünnet'e göre, her ne suretle olursa olsun orucunu bozana keffâret lâzım gelmez. Keffâret cezası başka konulardaki (zıhar olayı Mücadele 2,3) keffâret uygulamalarının anlam kaydırmalarıyla, oruca da tatbik edilmesinden doğmuştur. Burada Allah adına hüküm koymanında ötesinde, Allah adına, O'nun kullarına ceza vermek gibi bir zulüm de vardır. Biz, böyle bir zulmü, Allah'ın dinine fatura etmekten Allah'a sığınırız. Hüküm ne kadar da açık: ''Ramazan günlerinde orucunu tutamamış olanlar, başka günlerde tutarlar.'' Allah rızası için oruç tutan müslümanın, öyle veya böyle, hiçbir mazereti yokken orucunu bozması mümkün değildir.

Oruçlu bir müslüman, tarafından tesbit edilen özel durumuna göre, kendini mazeretli görürse, mazeretli sayarsa, orucunu bozar, bozar demek biraz yanlış düşeceğinden, iftar eder demek daha doğru olacaktır. Bu kişiyede ceza yüklemek Bakara Sûresi'nin son âyetine ters düşer. Keyfi olarak oruç bozan insan ise, zaten Allah korkusundan veya ibâdet şuurundan uzaktır. Böyle bir özelliğe sahip olan insan da keffaret orucundan zaten korkmaz, çünkü onu da tutmayacaktır. Bu durumda ceza iyi niyetli olan müslümana verilmiş olurki yanlıştır. Yukardaki sözümüzü yeniden tekrar edelim. İnsan ibâdet yapıp yapmamakta hürdür. Bu hürriyet içerisinde yapılırsa, ibadet bir anlam taşır. Herkes Cennet'e girme hürriyyetine sahip olduğu gibi Cehennem'e girme hürriyyetine de sahiptir. Kimse kimsenin başına bekçi tayin edilmemiştir.
Keffârete delil olarak şu hadis gösterilir:
- Bir adam Peygambere gelerek'' mahfoldum''dedi,
- Peygamberimiz; Seni mahveden şey nedir ?
- Adam; Ramazan da hanımımla ilişkide bulundum.
- Peygamberimiz: Köle azad edebilir misin ?
- Adam: Hayır.
- Peygamberimiz: Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin ?
- Adam: Hayır.
- Peygamberimiz: Altmış fakiri doyurabilir misin ?
- Adam: Hayır.
- Peygamberimiz: Adama biraz hurma vererek al bu hurmaları dağıt dedi.
- Adam: Bizden fakiri var mı ki ben bu hurmaları dağıtayım?
- Peyagamberimiz: Güldü ve adama, git bunları ailene yedir dedi.''(15)

Bu hadis gereğince keffâret kabul edilse bile, sadece cinsi münasebetle ilgili olduğu görülür. Keffâretin umûmîleştirilmesi ve farz hükmünde görülmesi yanlış olur. İkincisi, Adamla peygamberimiz'in konuşmalarının sonunda hurmalar adama kaldı. Adam cezalandırılma yerine mükâfatlandırıldı. Üstelik, peygamberin huzuruna eliboş gelen adam, eli dolu olarak geri döndü, peygamberimizi keyiflendirdi ve güldürdü. Hadisi ilim adamları da değerlendirmiş ve şu sonuçları elde etmişler:
1- İmam Hanefi, kasden bozulan oruca 61 gün ceza vermiş.
2- İmam Şafiî, keffâret sadece, kendi isteğiyle cinsi münasebet yapan erkek için geçer-lidir, kadın için geçerli değildir, onun kaza yapması gerekir demiş.
3- İmam Malik, hadisteki sıra takip edilir demiş.
4- İmam Nevevî, keffâret erkeğedir, kadına hiçbir şey gerekmez demiş. Çünkü keffâret mehir gibidir, mehirde erkeğe mahsustur.(16)

-Sonuç
Keffâret ilim adamlarının çoğunluğunun ortak görüşüne göre orucu bozan diğer hususlarla ilgili değildir. Sadece cinsî ilişki ile ilgilidir, ve de erkek için geçerlidir, kadın için ise geçerli değildir. Herne sebeple olursa olsun oruç bozulduğu zaman, güne gün, oruç tutmakla farz yerine getirilmiş olur diyebiliriz.
 
2- İtikaf
Beş vakit namaz kılınan bir camide ibâdet niyetiyle durmaktır. Itikaf'ta olan insan, yeme içme işlerini camide yapar. Devamlı zikirle, tefekkürle, okumayla meşgul olur. Müddeti: Mezheblere göre değişir. Hanefîler, Şafiiler ve Hanbelîlere göre, enaz; ''az bir zaman, bir an'', olarak belirlenen müddet, Malîkiler'e göre bir gün, bir gecedir. İsteyen daha fazla da durulabilir. İtikâf'ın amacı; belirli bir zaman içerisinde, hertürlü dünya meşgalesinden uzaklaşarak, murakabeye dalmak, tabir caizse, Allah'la baş başa kalarak huzur ve mutluluğu yakalamaya çalışmak, hiçliğin şuuruna ermektir.(17)

3- Oruç ve Hilal
Hilâl, Ramazan ayının başlangıcının belirlenmesinde belirleyeci rolünü oynar. ''Hilali gördüğünüz zaman Oruç tutunuz, hilali gördüğünüz zaman bayram yapınız; hava bulutlu ise taktir ediniz'' Başka bir rivayette ''Hava bulutluysa veya hilâl'i gözetlemeye mani bir durum var ise, Şaban'ı otuza tamamlayınız''(18) buyurulmaktadır. Belirleme, o günün şartlarında şahısların şahadetiyle yapılıyormuş. Bugün belirleme, Astronomi uzmanlarınca, yapılmaktadır. Hassas aletler ve hesaplamalarla yapılmaktadır. Yapılması gereken, Ramazan ayının başlangıcının tesbitidir. Hangi şekil ve esas alınırsa alınsın tesbit yapıldıysa sorun çözülmüş demektir.'' 29 veya 30 gün oruç tutulur ve sonunda bayram yapılır.

- Biz deriz ki, mümkünse bütün İslâm aleminde orucun başlaması ve bitimiyle ilgili birlik sağlanmalı ve bir prensip üzerinde anlaşılmalıdır. Aynı zamanda oruca başlanmalı ve aynı zamanda bayram yapılmalıdır. Kimi oruç tutarken kiminin iftar etmesi, müslümanlar arasında sürtüşme meydana getirmektedir. Hilâl tartışmasının altında yatan gerçek dînî endişe değil, siyasî endişedir.

- Hanefî Mezhebine göre kılınması vacip olan bayram namazı, cumhurun görüşüne göre sünnettir. Bir özür gereği, bayram namazları, bir gün ertelenerek kılanabilir. Bu şekildeki bir uygulama ile müslümanlar arasındaki birliği korumak en güzeli olacaktır. Çoğunluğun sünnet olarak belirlediği bayram namazında kavga çıkararak ümmetin birliğini zedelemek haramdır. Ümmetin birli ğini sağlamak ise farzdır.

- Kaldıki, Şafiî Mezhebi'ne göre, hilâl tesbitinde hesaba itibar edilir.
- Cumhurun görüşü ise; ''onu takdir ediniz''(19) şeklindedir. Kısacası cumhurun görüşü hakikate daha yakındır. Namaz vakitlerinde saati dakikasına varıncaya
- kadar kullanan müslümanların, oruç tesbitinde hesabı dışlamaları mânidar değil midir?
- Oysa teknolojiyi en iyi kullananların, ondan en iyi şekilde istifade etmesi gerekenlerin müslümanlar olması gerekmez mi? ''Herşeyi bir nizam, bir hesap üzerine yarattığını, feleklerin kendi yörüngelerinde yürüdüklerini, yüzdüklerini''(20) Kuran altıncı asırda, tüm dünyaya ilan etmedi mi? Böyle bir Kitabın bağımlıları nasıl olur daKur'an'ı ve Sünneti dışlayarak oruç tesbitinde, ilkel yöntemleri seçer?

- Allah, herçağda dinini omuzlayabilecek, her platformda onu temsil edebilecek, akıllı, yetenekli, ehliyetli aksiyon sahibi yiğit müslümanlar istiyor, belirli çıkar hesapları olan, şovmen müslüman istemediği gibi, sünepe, dış görünüşüyle medine dilencisini andıran yobaz müslüman istemiyor. ''Allah Kitabında bu düşüncesini şu şekilde ifadeye koyuyor: ... hâlâ düşünmeyecek misiniz? Aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Aklınızı çalıştırmazsanız sizi pislik içerisinde bırakırım.''

4- Kutuplarda oruç
Kutuplar, günün gece ve gündüz olarak 24 saat gibi bir tesbit ile tayin edilemediği yerlerdir. Kutuplarda en yakın yerdeki, zaman dilimine göre ayarlama yapılarak, oruç tutulur, namaz kılınır.
5- Niyet
Oruçta niyet şarttır. Niyet kişinin kalbinden oruç tutacağını bilmesidir. Imam Hanefî, Malikî ve Hanbelî' ye göre şart olan niyet, Imam Şafii'ye rükündür.(21)

6- Sadaka-ı Fıtır
Sadaka-ı fıtır, Ramazan bayramını geçirmemek üzere verile-cek olan bir sadakadır. Bayram günü sabah namazına kadar verilmesi gerekir. İmkân bulunamamışsa daha sonrakî günlerde de verilebilir. Zengin (nisaba mâlik) olan hür müslümanlar, sadaka-ı fıtrı vermelidir. Fıtır Sadaka'sı bakmakla yükümlü olunan şahıs başına hesab edilerek Allah rızası için verilir. Sadaka-ı fıtır, sofraya konan tüm yiyecekler üzerinden zamanın şartlarına göre tesbit edilmelidir. Tesbit çağın getirdiği zorunluluklar göz önünde bulundurularak fakir lehine yapılır. Sadaka-ı fıtır, bir fakirin akşamlı- sabahlı bir günlük yiyeceğinin tutarıdır. Hesap buna göre yapılır.

-Orucun fidyesi
Oruç tutmaya güç yetiremeyenler (ağır işlerde çalışanlar, işyeri ile promlemleri olanlar, özürlü olanlar, hasta olanlar, kendi açılarından oruç tutmaya mani, herhangi bir mazereti olanlar), farz olan oruç için tutamadıkları her bir oruca bedel bir fidye verirler. Bir fidye, bir sadaka-ı fıtır miktarıdır. Fidye vermekle mükellef olan müslümanlar, fidye vermeye de güç yetiremezlerse, o zaman Allah'dan af ve mağfiret dilerler.
-Oruç tutmamayı mübah kılan özürler
Kendisine oruç farz olan bir mükellefin, aşağıda belirtilen sebeblerden dolayı, oruç tutmaması veya iftar etmesi mübahtır. Orucunu tutamayan veya iftar eden özür sahipleri,
mazeretleri geçince tutamadıkları gün sayısınca oruçlarını tutarlar.
1- Hastalık
Hasta olan ve orucun kendisine zararlı olacağı, doktor tarafından bildirilen kişi hastalığı süresince oruç tutmayabilir.

2- Yolculuk
Ramazanda yolculuğa çıkacak kimse, oruç tutmayabilir. Eğer yolculuk herhangi bir sıkıntı vermeyecekse oruç tutmak daha iyidir.

3- Kadınların hâmile veya emzikli olması
Hâmile olan veya çocuğunu emziren bir kadın, oruç tutmayabilir.
Kadınlar hayız ve nifas hallerinde, isterlerse oruç tutmayabilirler, tamamen kendi takdirlerine bağlıdır. Müslüman gücü yetiyor ve ibadet yapmak istiyorsa Allah ona sen hayızlısın, bana ibadet edemezsin demez. Hayızlı kadınlar kendileri istemedikleri taktirde hiçbir ibadetten uzaklaştırılamaz. Allah, güçleri yetmediği halde kendilerini ibadet yapmak zorunda hisseden kadınlara, sıkıntıya girmesinler diye, isterseniz bu hallerde oruç tutmayabilirsiniz demiştir. Yoksa hayızlı olduğunuz sürece bana yaklaşmayın dememiştir. Akıl var mantık var, Allah hiç böyle saçma birşey der mi?

Hayızlı kadınlar cahiliye çağında horlanırlar, dışlanırlardı. Fıkıh kitaplarındaki horlama ve dışlama da aynı mantıkla, sonradan Islâm'a fatura edilmiştir.(22)
Yok, namaz kılamazsın, yok oruç tutamazsın, yok Kâbe'yi tavaf edemezsin, böyle şey olmaz..., çoğaltabilirsiniz.

Efendim bu konuyla ilgili hadisler vardır gibi, üzerinde düşünülmeden sarfedilen sözleri, ancak Muaviye'nin sözcüleri söylerler. Kur'an'a ters hadis olmaz, peygamber böyle fahiş bir hata yapmaz. Kur'an hayızlı kadını- nifaslı kadını hasta kabul etmekte ve hastaların üzerinden sorumluluk yükünü kaldırmaktadır. Hasta olan, mazeretli olan müslümanlar ibadetlerini nasıl yapıyorlarsa hayızlı- nifaslı kadınlar da, onu yapacaklardır. Peygamberimiz de sözleriyle, fiilleriyle Allah'ın bu buyruğunu detaylandırmıştır, hepsi bu kadar.

4-Şiddetli açlık ve susuzluk
Oruçlu bir kimse açlık ve susuzluğa dayanamayacak bir duruma düşerse iftar eder, içinde bulunduğu durumdan kurtulduğu zaman, orucunu tutabilir.

5-Rızık endişesi ve ihtiyarlık
Bakara Sûresi'nin 184. Âyetinin beyan ettiği mazeretlere, sahib olan insanlar; senenin hiçbir gününde oruç tutamayabileceği gibi, rızık temini için zor şartlar altında çalışan insanlar da aynı şekilde oruç tutmayabilirler. Bu insanların oruç tutacağız diye hasta raporu almaları tamamen yanlış olur. Allah; insanları kandırarak, yanıltarak kendisine ibadet yapılmasını istemez. Yukarda açıkladığımız gibi, bu müslümanlar fidye vererek oruç ibadetini yerine getirmiş olurlar. Belkide bu usulle oruçtan daha hayırlı bir ibadeti yapmış olacaklardır. Ama, yıllık izinlerini oruç tutmak amacıyla kullanabilirler.

6-Delilik
Deliler oruç tutmakla mükellef değildir.

7-Zorlama
Oruçlu bir müslüman, tehdit altında kalırsa, hürriyyeti elinden alınırsa oruç tutamayacağı gibi tuttuğu orucu da bozabilir.
   
Rüştü Kam



(1) Bakara suresi 3
(2) Bakara suresi / 184
(3) Bakara suresi / 187
(4) Süleyman Ateş 1. cild 312- 315.
(5) Bakara 187
(6) M. sıyâm, 160.
(7) Buhârî, savm 9; Müslim, sıyâm, 161
(8) Buhârî, savm, 2; sıyâm, 162
(9) Tefsirul Kur'ân-nül Hakîm 2/156
(10) Buhârî, savm, 6
(11) Islâm'ın ışığında Günün Meseleleri c. 1 s. 110 H. Karaman
(12) Kerimoğlu Yusuf, Emanet ve Ehliyet, Ölçü yay. Ank. 1985, c. 1, s. 413, Ibn. Abidin- Reddü'l-Muhtar Ale'd Dürrü'l Muhtar- Ist. 1983, c. 4, s. 320
(13) Tefsiru‘l Kur'ân‘ı Hakîm 2/156
(14) Bakara 187
(15) Ebû Hureyre'de rivayet edilmiştir. Kütü- i Sitte, c. 9, s. 527, h. no: 3227
(16) Fıkhussire Cilt 2 Shf 47 Seyyid Sâbık
(17) Vehbe Zuhaylî, c. 3, s. 219
(18) Buharî, Savm 2
(19) Ibn. Rüşd, Bidayetü'l Müçtehid, c. 2, s. 25,
- Ege Hasan, Dört Mezhebin fıkıh kitabı, bahar yay.Ist.,c.2,s. 25
- Islâm Ilmihâlleri- Fikri Yavuz- Süleyman Ateş
- Kur'an Meali- Ali Bulaç / Ali Özek ve arkadaşları
- Tefsir- Süleyman Ateş- Prof. Dr. H. Atay Raporlar
- Islâm Fıkhı Ansiklopedisi- Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî
(20) Yâsin 37, 38, 39, 40
(21) Ege Hasan, Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı, c. 2, s. 15
(22) Bakara 185- 222



 







  Yorumlar (2)

 1 Ramazan
Yazan bekir sıddık yılmaz, 20-08-2010 22:02
hayırlı ramazanlar
 2 Hosgeldin Ramazan
Yazan Yunus, 10-08-2010 18:28
Sagolun hocam,

yine bizleri, oruc gibi kafalarda soru isareti dolu olan önemli
bir konuda, aydinlattiniz.

Ramazan ayinin tüm inanlar icin, hayirli ve huzur icinde gecmesi dilegiyle


Berlin' den sevgi dolu selamlar

Yunus Inci