-Tarih boyunca “Yorum” adı altında Kur’an’ı yordular-
Rüştü Kam
Ha-ber.com
Türk Eğitim Derneği’nin (TED)organize ettiği 6.Eğitim
Kampı’nda (20-22 Mayıs 2016) İlhami
Güler’i dinledik. Kampa 70 kişi katıldı. 3 gün devam etti. 4 oturum yapıldı.
Birinci oturumda: Terör-Şiddet ve Barış arasında İslam,
ikinci oturumda: Sünniliğin 7 büyük yanlışı, üçüncü oturumda: Kültür/Antropoloji
ve Teoloji arasında İslâm. Dördüncü oturumda: Tarih boyunca “Yorum”
adı altında Kur’an’ı “Yorma” stratejileri işlendi. Sunumlardan
sonra sorular soruldu cevaplar alındı.
Konusuna hâkim, üretken, dinamik, ezberci
değil; ezber bozan bir ilim adamı İlhami Güler.
Hatır için söz söylemiyor. Kur’an’ın ve Peygamber’in iyi
anlaşılamamasından şikâyetçi. Dördüncü oturumda, Müslümanların Kur’an’ı yorum
adı altında yorduklarından bahsetti ve bu süreçte yapılan 3 hatanın altını
çizdi. Bu hataları şu şekilde özetlemek mümkün:
Birinci hata, Kur’an’a Kelam-ı Kadim
denildi ve böylece Kur’an ilahileştirildi. Allah gibi oldu, kadim olunca böyle
olur. Bu anlayış Hz. İsa’nın da ilahi olmasını gerektiren bir anlayıştır. O
takdirde Müslümanların, Hristiyanların iddiasını kabul etmeleri gerekir. Onlar
da Hz. İsa’nın ilahi olduğundan başka bir şey söylemiyorlar. Bu anlayış
Müslümanların çelişkisidir.
Oysa Kur’an, Allah’ın Cebrail vasıtasıyla,
insan diliyle, insan aracılığıyla, insan aklıyla, insanlara (Araplara)
hitabıdır. Yani Mahlûktur. Yaratılmıştır.
İkinci hata, Hitabın Araplara
olduğu açıkken, hitabı bütün insanlığa
yorma anlayışıdır. Bu Kur’an’ı yormadır, yanlıştır. Arabın bilmediği hiç bir
şeyden Kur’an bahsetmez: Çünkü, ilk muhatabı Araptır Kur’an’ın. Mesela Kur’an,
köle ile efendi eşit değildir, o halde nasıl Allahla Putları bir tutuyorsunuz der
ve Arabın hayatından onlara örnekler verir. Kur’an’ın derdi önce Kendisi’ni
Arabın anlamasıdır: “O size kendi hayatınızdan örnek getirir: Sağ elinizin sahip olduğu
kimseleri size verdiğimiz rızık üzerinde (tam yetki sahibi) ortaklarınız olarak
görmeye ve böylece (onlarla) bu hakkı eşit olarak paylaşmaya razı olur musunuz?
Ve (daha güçlü olan) emsallerinizden korktuğunuz gibi onlar(a danışmadan o
hakkı kullanmak)tan korkar mısınız? İşte akıllarını kullanan insanlara
mesajlarımızı böylece açıklarız...” (Rum 30/28).
Bir başka yerde Allah rahimlerde olanı bilir
deniliyor, Arapların bilmediği ortamda söyleniyor bu söz ve Allah söylüyor: “Son Saat'in ne zaman geleceğini yalnız
Allah bilir; yağmuru yağdıran O'dur; rahimlerde yer alanı (yalnız) O bilir; Hâlbuki
kimse yarın ne kazanacağını ve hangi topraklarda öleceğini bilmez. (Yalnız)
Allah, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.”(Lokman 31/34)
Bu söz bugünkü
insana söylense anlamsız olur. Bugün rahimde olanın cinsiyeti dahi biliniyor.
3 vakitte çocuklarınız ve köleleriniz izin
istemeden odalarınıza girmesinler. Günümüzde öğle öncesi kimse yoktur evde, ama Arabın evinde vardır: “Meşru şekilde sahip olduğunuz kimseler,
içinizden henüz ergenlik çağına varmamış olanlar, günün şu üç vaktinde, sabah
namazından önce, gün ortasında soyunup dinlenmeye çekildiğiniz zaman ve yatsı
namazından sonra yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler; bu üç vakit mahremiyetinizin
korunmasız olabileceği vakitlerdir.” (Nisa 24/58)
Üçüncü hata, 2.yy dan
itibaren Kur’an’ın basit olması Müslümanlara
acayip geldi ve gelmeye başladı. Müslümanlar
Kur’an’ın anlamının basit olmasını kabullenemediler. Kur’an anlaşılamaz, ulaşılamaz
bir kitap olmalıydı onlar için. Kur’an mücmeldir(kapalıdır) denildi. Açık
olduğunu bildiren birçok ayet olmasına rağmen böyle denildi.
Buradan hareketle kurulan 3 tezgâhtan
bahsedebiliriz. 1-Sufilerin tezgâhı (Zahir, Batın) tezgahıdır. Kur’an’ın bir
zahiri bir de batıni manası var dediler ve Kur’an’ı yordular. 2- Kelamcıların
tezgâhı (Muhkem, Müteşabih) dediler ve Kur’an’ı yordular. Oysa Kur’an’da 50
kadar muhkem ayet vardır. 3- Fakihlerin tezgâhıdır(kıyas)
onlar da kıyas dediler Kur’an’ı yordular. Kıyas tezgahıyla helalleri haram,
haramları helal kılmak zor olmadı. Hukuk alanında da birçok zorlamalarda bulundular.
Yani, kıyas istismar mekanizması oldu.
Evet, Allah, Ed-Din mesajıyla sırf Araplara
sorumluluk yükledi. Onlar ilk muhataptır: Çünkü, çocuklar, köleler, erler
(Askerler) sorumluluğu direk sözden alırlar. Yani hitaptan.
Diğerleri
ise sorumluluğu idrakten alırlar ihbardan alırlar. Sonradan gelenlerin
sorumluluğu idraktendir, ihbardandır. İslam’ın evrenselliği ikinciden doğuyor.
Yani ihbardan, idrakten.
Bu
kitap insanlığın sorununu çözer ve çözecek güçte ve kabiliyettedir. Kur’an’da
değildir sorun. Sorun anlama sorunudur. Ehil olmayanların Kur’an’ı yorma hakkı
yoktur. Yarım molla dinden eder, yarım doktor candan eder derler. Doğrudur. Müslümanların
krizi görüp, Kur’an’a dönüş zamanı çoktan gelmiştir. Kaynağa dönmek gerekir. 1400
sene önce inen kitabın 1400 sene sonra anlaşılabilmesi ilmi birikim gerektirir. Bu konuda ilahiyat fakültelerine çok görevler
düşüyor. Bu iş ciddi uzmanlık gerektirir. Çiftçinin tarihi yorma hakkı yoktur. Bu
sözlerimden Kur’an’ı okumayın anlamı çıkmasın.
Devam edecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder