31 Ekim 2023 Salı

BERLİN'DE CUMHURİYET'İN YÜZÜNCÜ YILINI KUTLADIK

Rüştü Kam Cumhuriyetin yüzüncü yılını Berlin Philharmonie konser salonunda kutladık. Büyükelçiliğin bütün çalışanları oradaydı. Herkes kendi muhataplarını karşılıyor ve onlara belirli süre eşlik ettiler. Devlet millet kaynaşması… Uzunca bir kuyruk oluştu. Bu kuyruk Büyükelçinin şahsında Cumhuriyet’in yüzüncü yılını kutlama kuyruğu. Büyükelçi Ahmet Başar Şen ve birinci derecede çalışma arkadaşları tebrikleri kabul ettiler. Onlarla fotoğraflar çekildiler. Cumhurun Almanya’daki temsilcileri ve yabancı misyon şefleri oradaydı. Herkes iki dirhem bir çekirdek. Kırmızı beyaz elbiseler giyilmiş, kravatlar takılmış. Kravatklarında ve yakalarında Türk bayraklarıyla salonu renklendirenler de var… Cumhuriyet resepsiyonunda başörtülü kadınlar da var, başörtüsüz kadınlar da. Birbirleriyle sohbet ediyorlar. Büyükelçinin ve askeri ataşenin elini bile sıktılar. Gördüğüm kadarıyla Laiklik elden gitmedi. Cumhuriyet de. “Vusülsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir” demişler, doğru demişler. Herşey usulüne uygun olarak yapılırsa kaynaşmak kaçınılmaz oluyormuş. Bunu gördük cumhuriyetin yüzüncü yıl kutlamasında Berlin Philharmonie konser salonunda. Velhasıl davetli portresinden anlaşılan odur ki; Türk Milleti Cumhuriyet’in anlam ve mahiyetini içine sindirmiş. İkramlar ayakta hızlı yemek (fast-food) anlayışına göre hazırlanmış. Amaç karın doyurmak değil. Bir süre mideyi susturmak. Hazır yiyecekler Türk milletinin damak tadına uygun: Yaprak sarması, humus, çemen, havuç salatası, baklava, sütlaç... Türk mutfağının en güzel örnekleri bunlar. Bir anlamda Türk mutfağı da tanıtıldı bu resepsiyonda. Elçi’nin görevlerinden biri de Türk ürünlerini bulunduğu ülkede tanıtmak değil midir? Üzülerek söyleyeceğim Çaykur çayı yine menüde yerini alamamış. İnşallah ikinci yüzyılda o da olur diyelim. İçecek olarak meyve suları ve su servisi yapılıyor. Şerbet de olsaydı iyi olurdu. Mesela Reyhan şerbeti. Belki hazırunun ilgi odağı olacak bir içecek olabilirdi şerbet. Alkol yoktu. Parfüm kokusunu bile bastıran alkol kokusundan bahsediyorum. Yani 20 yıl öncesinden. Tarih olan o alkol kokusundan. Dolayısıyla misafirler arasında sarhoş olan da yoktu. Normal şartlar altında sohbet yapma imkanımız oldu; cumhurdan bahsettik, cumhuriyetten bahsettik. Geçen yüzyıldaki kutlamalardan bahsettik. Evvelkileri, 20 yıl sonra bugün yapılanlarla kıyas ettik. Nereden nereye dedik. Yüce Mevlâm nelere kadir diye de O’na şükranlarımızı sunduk. Gelecek yüzyılda daha neler yapılmalı onları dile getirdik. Türkler, gelecek yüzyıla damgalarını vurabilecekler miydi? Bunları konuştuk. Ümitliydik. Karamsarlık yoktu. 20 yıl gibi kısa bir sürede bu kadar iş yapıldığına göre, gelecek yüzyılda neler yapılmazdı. Yeterki devlet iradesi “yerli olandan, milli olandan” yana tavır koysun. MERHABA dergisinde yayınlanan, “İslâm'da Ruhbanlık Yoktur ki, Laiklik Olsun“ başlığını taşıyan yazım üzerine sorular geldi. Bazı arkadaşlar tarafsız bir yaklaşımla konuyu işlediğim için beni tebrik ederken bazı arkadaşlar cumhuru ve laikliği yanlış anladığımdan bahisle beni eleştirdiler. Dozunda eleştiri her zaman faydalıdır. Teşekkür ettim onlara. Anons yapıldı ve konser salonuna geçildi. Akustik bir salon. Önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajı okundu. Sonrasında da Ahmet Başar Şen kürsüyü teşrif etti. Mesaj yüklü bir konuşma yaptı. Bihassa savunma sanayiindeki gelişmelerin Cumhuriyeti’n yüzakı olduğundan bahisle şunları söyledi: “Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler; Bugün, Cumhuriyetin bir asrını tamamlarken Türkiye Yüzyılı’nın ilk gününü idrak etmenin coşkusu içindeyiz. Heyecanımızı ve mutluluğumuzu paylaştığınız için hepinize teşekkür ediyor; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz! Konuşmama başlarken, ilk önce Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve dava arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum. Türk milleti, bundan yüzyıl önce, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, “bağımsızlık ancak milletin azim ve kararlılığıyla mümkündür” ve “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Böylece, yıkılan bir cihan imparatorluğunun küllerinden, çağdaş ilkelere dayanan modern bir ulus devlet doğmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, tarihin sayfalarına gömülmek istenen bir milletin sergilediği gururlu direnişin sembolü, büyük bedeller ödeyerek kazandığı milli varoluş davasının adıdır. Atatürk ve arkadaşlarının ortaya koyduğu Cumhuriyet ruhu, bağımsızlığı sadece siyasi ve askerî alanlarla sınırlamamış, aynı zamanda ekonomi, eğitim, adalet gibi alanları da tam bağımsızlığımızın ayrılmaz birer parçası olarak görmüştür. Türkiye Cumhuriyeti, işte bu yüzden sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda kapsamlı bir çağdaşlaşma hamlesidir. Bu hamle sayesinde Türkiye her alanda atılım yapmış, bugünkü dinamizm, kapasite ve potansiyele erişmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, tarımdan sanayiye, sağlıktan ulaşıma, havacılıktan enerjiye, savunma sanayiinden diplomasiye uzanan her alanda, çağdaşlaşma ülküsüdür. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün “Dünya yüzünde gördüğümüz her şeyin kadının eseri olduğunu” vurgulayan, “Bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” şeklindeki veciz sözlerinin içerdiği, Türk kadınlarının, toplumda eşit haklara sahip, gelişimin ve kalkınmanın öncülüğünü yapan, özgüvenli bireyler olarak yükselmelerinin önünü açan ufkun taşıyıcısıdır. Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda, eski Osmanlı topraklarından göçe zorlanan Müslüman-Türk toplumunun bugünkü anavatanlarında hürriyetine ve hayal kurabilme özgürlüğüne kavuşmasının simgesidir. Değerli Konuklar; Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılına girdiğimiz bu yıldönümü, bizim için bir takvim değişikliği olmanın çok ötesinde anlam taşımaktadır. Bugün girdiğimiz ikinci yüzyılımız, Türkiye Yüzyılı, Cumhuriyetimizi siyasi, ekonomik, sosyal, diplomatik, hülasa her alanda küresel düzlemde en ileri seviyeye getirecek bir yol haritasını içermektedir. Bu vizyon, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yeni nesillere bırakacağımız en büyük mirasımız olacaktır. Türkiye, gelecek yüzyılda; demokrasisi örnek alınan, yeşil ve dijital dönüşümü başarmış, sürdürülebilir bir kalkınma modeli benimsemiş, diplomasisi ilgiyle takip edilen, milli birlik ve kardeşliğini her türlü olumsuzluğa karşı en güçlü şekilde muhafaza eden, Atatürk’ün koyduğu sürekli hedefleri asla göz önünden ayırmayan bir ülke olarak ilerlemeyi sürdürecektir. Bakın Atatürk Cumhuriyetin onuncu yılı konuşmasında bugünlerimize nasıl ışık tutuyor: “Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.” Değerli Misafirler, Dış politikamızın temel düsturu olan, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle çevremizde bir barış ve refah kuşağı oluşturma çabalarımız sürecek; Millî gelirine oranla en çok insani yardım yapan, ayrıca dünyada en fazla sığınmacıyı barındıran ülke olarak, nerede bir mazlum, mağdur ve ihtiyaç sahibi varsa, kökenine, inancına, farklılıklarına bakmadan imdadına koşmaya devam edeceğiz. Küresel belirsizliklerin ve çok boyutlu krizlerin arttığı bir dönemde, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, Balkanlar’dan Orta Doğu’ya, Karadeniz’den Afrika’ya, Akdeniz’den Hazar’a ve Orta Asya’ya kadar uzanan geniş coğrafyadaki çatışma ve krizlerin barışçıl şekilde sonlandırılması ve insani trajedilerin önlenmesi için angajmanımızı milli dış politika anlayışımızla sürdürecek, barış, istikrar ve adaletin her yerde tesisine yönelik gayret göstermeye devam edeceğiz. Keza kendi savunma sanayii ürünlerimizi geliştirerek bu alanda da tam bağımsızlığımızı sağlama yolunda hızla ilerleyeceğiz. Değerli dostlar, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi olarak, Türk-Alman ilişkilerine değinmemek olmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci asrını, Türkiye Yüzyılını karşılarken, Türkiye ile Almanya arasındaki tarihi ve köklü ilişkilerde de yeniden güçlü bir ivme yakalamak istiyoruz. Dostluk ve Müttefiklik anlayışına dayanan kapsamlı siyasi ve askeri ilişkilerimiz, 50 milyar Avro’yu aşan ikili ticaretimiz ve her alanda yoğun diyalog ve işbirliğimiz bulunan Almanya’yla birçok konuda ortak çıkarlarımız mevcut. Örneğin, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması, hem bizim, hem Almanya’nın çıkarınadır. Bu stratejik hedefimize ulaşmak için bize destek vermesi esasen rasyonel dış politikanın gereklerindendir. Almanya’da yaşayan 3,5 milyon insanımız, tesis ettikleri kalıcı sosyal ve kültürel bağlarla, ikili ticari, ekonomik ve kültürel ilişkilerde üstlendikleri rollerle, ülkelerimiz arasındaki çok güçlü ve eşsiz insani bağı, ortak hazinemizi oluşturuyor. Almanya Türklerinin siyasetten iş dünyasına, bilimden spora-sanata, farklı alanlarda elde ettikleri başarılar ve Almanya’ya ve Türk-Alman ilişkilerine katkıları bizlere kıvanç veriyor. Beklentimiz Almanya Türk Toplumunun burada huzur ve refah içinde yaşamalarıdır. Bunun için, ırkçılık ve ayrımcılığın bütün tezahürleriyle ortak mücadelemiz önemlidir. Kıymetli misafirler, 2023 yılı aynı zamanda Hariciye teşkilatımızın temellerinin atılmasının 500. yılına tekabül etmektedir. Binlerce yıllık devlet geleneğini zamanın ruhuyla yoğuran Türk diplomasisi, 1523 yılında Osmanlı Döneminde kurulan Reisülküttaplıktan şimdiki Dışişleri Bakanlığına uzanan köklü bir geçmişe sahiptir. Bu eşsiz miras ve birikim, günümüzde, dünya çapındaki 260 misyonumuzda (bu sayı dünyada en büyük 5. Diplomatik ağa işaret etmektedir.) görev yapan meslektaşlarımla beraber ait olmaktan gurur duyduğum Türk diplomasisinin dünyada saygı uyandıran kabiliyet ve gücünün de en önemli yapıtaşlarından biridir. Büyükelçiliğimiz ve Almanya’daki 14 Başkonsolosluğumuzdaki görev arkadaşlarım ile birlikte, Türk vatandaşlığı bulunsun bulunmasın, Almanya Türk Toplumuna hizmet vermeye, iyi gününde, kötü gününde yanında olmaya, dertleriyle dertlenip, sevinçleriyle sevinmeye, sorunlara çözüm, derde deva aramaya ve elbette bulmaya devam edeceğiz. Saygıdeğer konuklar; Hepinizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı can-ı gönülden tebrik ediyorum. Yaşasın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız! Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!” Büyükelçi Ahmet Başar Şen, Türkiye sevdalısı bir diplomat. Başkonsolosluğu dönemimde ilklerin altına imza atan Şen, Büyükelçiliği döneminde de ilklere imzalar atıyor. Güzel işler yapıyor. Devlet millet elele anlayışını ısrarla devam ettirmeye çalışıyor. Cumhuriyetin yüzüncü yılını Berlin Philharmonie konser salonunda kutlaması da bir ilkti. Şen burada, cumhurun temsilcilerini senfoni ile tanıştırdı. Kendi deyimiyle, birbuçuk sene uğraş vererek cumhurun temsilcilerine muhteşem bir gece yaşattı. Sayın Şen, gelecek yüzyılda Cumhuriyet Bayramı mutlaka kutlanacaktır. Yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatıdır diye düşünüyorum. Hergeçen gün cumhur ile cumhuriyet biraz daha birbirine yaklaşıyor. Siz bu konuda bizlere umut oldunuz. Gördüğümüz kadarıyla bu yakınlaşma Türk Milletini güçlü kılıyor. O kutlamalar için tekliflerim: 1-Artık bu kutlamalara cumhur da katılmaya başlasın. Hep temsilcileri katılıyor. Hep aynı yüzler hep aynı simalar. Büyükçe bir salon tutulsun. Oraya cumhurun kendisi çağrılsın. 2-Bu kutlama bir güne sıkıştırılmasın bir haftaya dağıtılsın. Orada Türk halk musikisinden, sanat musikisinden, folklörümüzden örnekler sunulsun. Zeybeğimiz, horonumuz, halayımız, semahımız, halebimiz olsun…Çalsın davullar, zurnalar, kavallar, sipsiler, tulumlar, sazlar, kemençeler, udlar, tamburlar... 3-Çocuklarımız için karagöz-hacivat olsun. Nasrettin Hocamız olsun. Yunus Emremiz olsun, Mevlânamız olsun... 4-Kadınlarımız el sanatlarımızla, mutfak kültürümüzden örneklerle yer alsınlar orada. 5-Sempozyumlar düzenlensin, konferanslar verilsin, açık oturumlar yapılsın. Velhasıl bir hafta süresince festival havasında bir cumhuriyet kutlaması olsun. Bu kutlamalar bizzat cumhurun kendisiyle yapılsın. Cumhura rağmen değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder