10 Nisan 2025 Perşembe

ADAM GİBİ ADAM OLMAK

ADAM GİBİ ADAM OLMAK Rüştü Kam 11.04.2025 Adam gibi adam olmak deriz; mert, yiğit, sözünün eri olan kişileri tanımlarken. Asıl maksadımız kendimizi tanımlamaktır. Kendimizin dışındaki insanların adam olmadığını îmâ ederiz böylece. Adamlıkla ilgili ne kadar olumsuz sıfat varsa başkasınındır, olumlu sıfatlar ise kendimize aidtir. Bizde hata yoktur. Olamaz da. Hatalı olanlar hep başkalarıdır. Anlatılmak istenen tam da budur. Adamlık okumakla elde edilmez. Sadece okumakla adam olunamayacağı bir gerçektir. Dünyanın bütün kitaplarını yalayıp yutsanız, en iyi üniversitelerinde de okusanız adam olmayı yine de beceremeyebilirsiniz. Adam olmak vicdanla, duyguyla alakalı bir vasıftır. İstisnalar vardır elbet. Adamlık, asaletten gelir. Önce asalet lazımdır, yani asil bir soydan gelmek lazımdır. Sonra da uygun bir çevrede yetişmek gerekir. Hem aile ve hem de çevre terbiyesi olmalıdır adamlığın temelinde. Daha sonra iyi bir eğitim gerekir. Boşuna dememişler atalarımız “ağaç yaş iken eğilir” diye. Çocuk küçük yaşlarda eğitilmeye başlanır, belli bir yaştan sonra çocuk artık eğitilemez hale gelir. Hele o çocuk bir de her şeyi bilen cinsinden bir aileye mensup ise ve de ergenlik yaşı sendromunu yaşıyorsa onu eğitmek daha zordur. Çünkü, dünya onun etrafında dönmeye başlamıştır. O adamım deyip ortalıkta gezer durur, kendini hiçbir olaydan sorumlu tutmaz. Olup bitenlerden habersizdir, sadece yer-içer, yatıp-kalkar ve zorunlu ihtiyaçlarını giderir. Adam olmak, zor zanaattır. Ona adam gibi adam denir. Her haliyle güvenilir insan demektir. Ona güvenebilirsin. Canını ve aileni bile emanet edebilirsin. Çünkü o adam gibi adamdır. O kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına asla yapmaz. Yapana da müsaade etmez. Hatır için konuşmaz. Adam gibi adam deyimi tam da onun için söylenmiştir… O köklerine bağlıdır, taklitçi değildir, başkasına özenmez, kendinde olan güzel hasletlere sahip çıkar, yaratılmışlara yaratandan dolayı saygılıdır. O omurgalıdır. Dik durur, rüzgara göre yön değiştirmez. Ona neden omurgalıdır dedim: Çünkü omurga, genel olarak canlılarda bulunan bir mekanizmadır! Allah, ‘kainatın en şerefli mahluku’ olarak nitelendirdiği insanı tasarlarken, omurgayı esas almıştır! -Dik dursun, -eğilmesin, -bükülmesin, -kırılmasın diye böyle tasarlamıştır. O harika yaratığı, bir omurga üzerinde biçimlendirmiştir. Dolayısıyla, adam gibi adam olmanın ilk şartı; -omurgalı bir varlık olmanın şuuru ile hareket etmektir! Adam olmak için; sadece iki ayak, iki göz, iki kulak, burun ve ağız yetmez! -ikinci şartı; fıtrî değerleri özünde toplamaktır! -üçüncü şartı; yalan dünyanın sahte görüntüsüne itibar etmemek; hakkın, hakikatin peşinden gitmektir! Hak bellenen yolda tek başına bile olsan yürümektir! -dördüncü şartı; meşhur olmak, anlı-şanlı olmak, namlı olmak ile gerçekten büyük olmak arasındaki kalın çizgiyi iyice idrak etmektir! -beşinci şartı; olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmaktır! Korkaklığa, namertliğe, kalleşliğe, mandacılığa, emperyalizme prim vermemektir! Adam gibi adam; giyinişi ile, cebindeki parası ile, boyu posu ile, güzel konuşması ile tanınan biri değildir! -O, Diyojen’in gündüz vakti ‘mum’ ile aradığı adamdır! -O nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilmez! -Düşman belledikleri onun sırtını yere getiremezler, dost gibi gözükenlerdir onu arkadan vuranlar! -O gücünü; oturduğu koltuklardan, bulunduğu mevkilerden almaz, aksine o oturduğu koltuğa güç ve şeref verir! -Onun karakterinde; bukalemunluk, ikiyüzlülük, kahpelik ve kalleşlik yoktur! -O çevresindekilerin alkış ve yuhalamalarına fazla önem vermez! -Onlar bilirler ki, en küçük bir başarısızlıkta, alkış sesleri bir anda yuhalamalara dönüşebilir! -Onların, en nefret ettikleri kişiler, şahsi çıkarları için vicdanlarını köleleştirmiş olan insanımsı yaratıklardır! O insanımsı yaratıklar, adam gibi adamlara gördükleri her yerde havlayıp saldırıya geçerler! Adam gibi adamların kulakları, kin ve intikam çığlıklarına kapalıdır! Onlar için en sadık dost ölümdür. Onlar seviyesizliklere sadece gülüp geçerler! Onlar, sarp yokuşların yolcusudurlar, o yol tuzaklarla doludur, orada yürümek yürek ister! Velhasıl, ‘adam’ olmak, hele hele ‘adam gibi adam’ olmak; ‘omurga’ sahibi olamayan, ‘dik’ duramayan, ‘kula kul olmayı’ kendisine ilke edinen, ‘başkalarından’ emir alıp onların borusunu öttüren, ‘gelene ağam, gidene paşam’ demeyi marifet sayan, ‘iktidar sahiplerinin’ etrafında pervane olan; -düzenbaz, -yağcı, -dalkavuk, Ve yardakçı tabakası ile el ele verip, günlük ihtiyaçlara göre rotasını tayin eden sürüngenlerin ağızlarına alacakları, ayağa düşürecekleri basit kişilerin vasfı değildir! Kur’an adam olmayan o insanımsı yaratıkların sıfatlarını sayar döker ve şöyle der: “İstediler ki, sen alttan alıp gevşek davranasın/ Yağcılık edesin de onlar da yağcılık etsinler/ Yumuşaklık göztersinler. Şunların hiçbirisinin önünde eğilme, onlara uyma: Çok yemin eden, bayağı-alçak, alaycı, gammaz, koğuculuk yapmak için fırsat kollayan, hayrı engelleyen, sınır tanımaz-saldırgan, günah içinde debelenen, kaba-saba, obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülük yapmakla damgalanmış, görgüzüz, insanlıktan nasibini almamış, mal sahibi ve oğul sahibi olmuş da ne olmuş? Şımarığın teki işte. Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: “Bunlar daha öncekilerin masallarıdır. Yakında biz ona göstereceğiz dünyanın kaç bucak olduğunu. Alnının ortasına basacağız damgayı, burnunu sürteceğiz yere! “ (Kalem 9-16) "Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin..." (Nisa Suresi, 86) İlim adamları ve bazı kanaat önderleri de tanımlamışlar Adam gibi Adamları: -“Nice insan gördüm üzerinde elbise yok. Nice elbise gördüm içinde insan yok.” (Mevlâna) -“Cahille oturup bal yiyeceğine, alimle oturup kuru ekmek ye.”( Mevlâna;) - “Parası olmayan adamı, adamlığı olmayan zengine tercih ederim.” (Victor Cousin) -“İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin Ya nice okumaktır.”(Yunus Emre) -“Sorgulanmamış bir hayat yaşamaya değmez.”(Sokrates) -“Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan farklıyım.”(Sokrates) -“Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.” (Leo Tolstoy) “İkilik kinini içimden atıp Özde ben bir insan olmaya geldim Taht kuralı Âriflerin gönlünde Sözde ben bir insan olmaya geldim Serimi meydana koymaya geldim Meğerse âşk imiş canın mayası Ona mihrap olmuş kaşın arası Hâkk'ın işlediği kudret boyası Yüzde ben bir insan olmaya geldim Serimi meydana koymaya geldim Bütün Mürşitlerin tarif ettiği Sadıkların menziline yettiği Evliyanın Enbiyanın gittiği İzde ben bir insan olmaya geldim Serimi meydana koymaya geldim Ben de bir zamanlar baktım bakıldım Nice yıllar bir kemende takıldım O âşkı mecazla yandım yakıldım Közde ben bir insan olmaya geldim Serimi meydana koymaya geldim Süregeldim âşk meyini içerek Herbir ak'ı karasından seçerek Varlık dağlarını delip geçerek Düzde ben bir insan olmaya geldim Serimi meydana koymaya geldim Gör ki Nimri Dede şimdi neyleyip Gerçek âşkı her yönüyle söyleyip Her türlü sefaya veda eyleyip Sazda ben bir insan olmaya geldim Serimi meydana koymaya geldim.”(Nimri DEDE) Ne mutlu, sırf ‘yaratana karşı’ sorumluluğunu yerine getirmek için ‘adam gibi adam’ olmayı ilke edinenlere!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder