24 Kasım 2010 Çarşamba

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

 
KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Sevgili dostlar, müslümanlar önemli bir günlerine daha kavuştular. Bu günlerde müslümanların sevdikleriyle, büyükleriyle ve kendilerinin yetişmelerine katkıda bulunan insanlarla kucaklaşmaları gerekiyor.

Bu önemligünlerde: Dünya meşgalesinden dolayı, işin gücün verdiği sitresle veya dünya eğlencesi olan mal ve mülkün insan yaşamında kurduğu baskı sonucu, sevgide ölçü kaçırılmamalı, önceliklerin seçiminde gaflete düşülmemeli, yapılması gereken tebrikleşmeler en iyi şekilde yapılmalıdır. Telefonun tuşlarına basılarak, dünyanın öbür tarafındaki bir dosta ulaşmak o kadar da külfetli olmasa gerektir.

Unutmayın, dostlarınızın, sevdiklerinizin, büyüklerinizin ve sizlerin bugünlere gelmenizde az da olsa emeği geçen insanların gönlünü almak, o insanlara binlerce Euro vermekten daha önemlidir.

Bizler bu bayramda hâlâ gurbetteyiz. Boynumuz bükük, kalbimiz kırık. Çoğumuz bu bayramda yine anne ve babasıyla birlikte değil. Bütün bu sıkıntılara rağmen bizler, gurbette de olsak bizi biz yapan değerleri asla unutmamalıyız:

Çünkü, bayramların, millî ve dinî duyguların, gelişmesinde büyük bir önemi vardır. Bayramlar millet olma şuurunu geliştirir. Aile olma ve akraba olma duygularını zenginleştirir.

Bayramlar mutluluk duygularını ve yaşama gücünü kuvvetlendirir. Bayramlar düşmanlıkları dostluğa tebdil eder.

Bayramlar büyüklerin küçüklere olan sevgilerini artırırken, küçüklerin büyüklere karşı saygılarını da artırır.

Hastaların ziyaret edilmesi, verilecek küçük hediyelerle çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır.

Bayramlarda insanlar birbirleriyle daha iyi kaynaşır. Stresten, sıkıntıdan yorgun düşen, bunalan insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır.

Bayram sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep birlikte ve içtenlikle yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri ayrı bir önem taşır: Çünkü, böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve heyecanı taşıyan toplulukları yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve onları affeder.

Bayramda anne ve babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almamız gerekir. Yüce mevlamız bizlere o dünya güzeli insanlara
"öf" bile demememizi emreder. Yaratıcımız, Sahibimiz, varlık sebebimiz olan Mevlamız kendisine ibadetten sonra, anne ve babaya saygıyı ve iyiliği emretmiştir.

Bayramlarda, karşılaştığımız herkesle tebrikleşmeliyiz, birbirimize karşılıklı iyilikler dilemeliyiz.

Hastahanelerde ve bakım evlerinde, kendi evlerinde yatan hastaları ziyaret ederek şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerle, şksüzlerle ve kimsesiz çocuklarla ilgilenip onların sevinmelerine vesile olmalıyız. Onlara yardım ellerimizi uzatarak, bayram sevincini yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden hayır dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dualar etmeli, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmalıyız.

Bayramınız mübarek olsun. Allah nice bayramlara sağlık ve sıhhat içerisinde ulaşmaya nasip eylesin. Evleriniz neşe ve sevinçle dolsun.

Kulaklarınızda sevdiklerinizin sevgi çığlıkları eksik olmasın. Ve yarınlarınız bugünlerinizden daha güzel olsun.

Hoşca kalın, sağlıcakla kalın.
 
Rüştü Kam
 


 







  Yorumlar (2)

 1 Kafam karisti.
Yazan Pelin Turnsek, 10-09-2010 21:39
Baska bir yazinizda Kurban kesmenin sadece hacca gidenlere farz oldugunu belirtmisken, mesela Kurban bayrami diye bir olgunun Kuran'da veya sünnette var olamayacagini düsündürtmüstünüz. Takdir edersiniz ki biraz kafam karisti.

Peygamberimiz dahi Kevser suresine ragmen Kurban kesmemis, siz yazmissiniz. E bunca müslüman hem Kurban bayramini kutlayarak hem de olmayan bir günde kurban keserek bidah mi isliyor?

Olay sosyolojik olsa gerek. Bayramla ilgili yazinizi ne sekilde el alalim? Zira diger yazinizi cok ikna edici bulmustum.

Malesef Almanya'da cok farkli dini görüslerin kutuplastigi bir Müslumanlik yasaniyor, hatta bu kutuplasmalardan dolayi cogu zaman yasanamiyor. Mesela ben Kurban kesmek Hacca gidene farz diye düsündügüm icin kafir olarak nitelendirildim. Oysa ilk ayet "Oku"'dur. Okumayi bilmeyenlerin bir de sirk kosarak beni cehennemlik ilan etmesi tuhaf. Sizi bu kokusmus zumreden ayri belledigim icin samimiyetle sordugum bu soruya ayni samimiyetle cevap vereceginizi umuyorum.
 2 Yüzünüzü görmeden yazınızla tanıştık
Yazan Ali Kemal SARAN, 28-11-2009 17:07
Rüştü kam kardeşim, ne güzel yazmışsın. kalemine kuvvet , diline letafet versin yüce Allahım ! seni uzun bir süredir kaybetmiştgim. nihayet buldum. Şimdi geçici olarak berlindeyim. Tehlef:03062720054

HACC II

  HACC II
  Degerli ha-ber.com okurları, Hacc konusu ile ilgili soruların çokluğu nedeniyle tekrar konuyu ele almak benim çin zaruret oldu. Birinci yazımda ele alamadığım bazı konuları bu yazımda ele alarak sorulara cevap vermiş olacağım.
Hacc, belli bir zaman diliminde Kabe'ye yapılan bir ziyarettir. Hacc, yapmaya gücü yeten, oraya gitmeye yol bulabilen kullar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır.1 Hacc, gücü yeten müslümanların üzerine farzdır. Bun kavram geniş manaları içeren bir kavramdır. Sadece zenginlik olarak meseleye yaklaşmak manayı daraltır. Müslümanlar, Allah'a kaşı sorumluluklarını, Allah'ın tüm şartları ve düşünceleri bildiğini, vicdani kanaatlerden de mesul olduklarını göz önünde bulundurup, "yol bulabilme ve güç yetirme" kavramını en iyi şekilde değerlendirecek ve kendilerinin Hacca gitmeye güçlerinin yetip yetmediğine karar vereceklerdir.
Hac, İbrahim Peygamber döneminden beri yapılan bir ibadettir.2 Kabe'de Hz. İbrahim'in makamı ve apaçık deliller vardır. 3
Bilinen aylarda Hacca gitmek, izdihamı önleyecektir
Allah Haccın bilinen aylarda yapılması gerektiğini söyler.4 Günümüzde hacılar, Haccın kısa bir süreye sıkıştırılması yüzünden kalabalıktan birbirlerini ezmekte, birçok ölüm vakası meydana gelmekte ve hacılar perişan olmaktadırlar. Hz. İbrahim döneminden beri uygulanan Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir.
Hac aylarının bilinen aylarda olmasından kasıt, aynı zamanda bu ayların haram aylar olmasındandır. Haram aylarda savaşmak yasaktır. Bu yasak Hac görevinin yerine getirilmesine imkan sağlamaktadır. Kabe'nin etrafındaki kavimler haram aylara riayet ederek, Hac ibadetinin durmamasını, kendi çekişmelerinin kişileri Hacdan alıkoymamasını sağlamaktadırlar.5
Zaten bu ayların haramlığı da Hacla ilgilidir
Haram aylardan bahseden Bakara Suresi 194. ayetten iki ayet sonra Hacdan bahsedilmesinden, Bakara Suresinin 217. ayetinde haram aylarda savaşmanın büyük suç olduğunun vurgulanmasından, Haccın yapıldığı bölgedeki Mescidi Haram'a ulaşılmasının engellenmesinden bahsedilmesinden, Maide Suresinin 2. ayetinde haram ayın ve Hac ibadetindeki ihramın beraber anılmasından, yine aynı surenin 97. ayetinde haram ayların ve Hacda ziyaret edilen Kabe'nin beraber anılmasından, bilinen Hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılır. Zaten bu ayların haramlığı da Hacla ilintilidir.
Tevbe Suresi'nin 2. ve 36. ayetlerinden ise bu ayların arka arkaya gelen üç ay olduğunu anlıyoruz. Bazıları bu ayların dört olduğunu söyler. Bu aylar, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Bakara Suresinin 189. ayetinden bu üç ayın, Ay (kameri) takvimindeki "aylar" olduğunu anlarız. Yani Hac art arda gelen üç ayda yapılan bir ibadettir. Bu üç ay aynı zamanda içinde savaşılmasının haram olduğu aylardır.6 Yani Hac bu üç ayda yapılması gereken bir ibadettir. Ayrıca Kur'an Tevbe Suresi nin 37. ayetinde haram aylarla oynanmasını kötü bir fiil olarak takdim etmektedir.
Hacda kavga, kötülüğe sapma, eşler arasında cinsel ilişki yasaklanmıştır.7 Hac kişinin davranışlarına dikkat etmesi gerektiği, insanlarla bir arada sorun olmadan yaşamanın sınavının verildiği bir ibadettir.
İhram elbisesini giymek Farz değildir
Hac ibadeti sırasında kişi, kendisine helal olan bazı şeyleri de haram eder. "Eşlerin cinsel ilişkiye girmesi" ve "kara avı"8 gibi... Buna ihram denir. Hacının ihramda olması budur. Fakat günümüzde belli bir elbiseye de ihram adı verilerek bu elbisenin giyilmesi farzlaştırılmıştır. Eğer Allah, Hacda böyle bir elbisenin giyilmesini isteseydi, onun giyilmesi gereken bir elbise olduğunu söyleyerek, şüpheye meydan vermeden bunu açıklardı. Böyle bir izahın olmaması ve bu kelimenin sözlük manasının, Kuran'daki anlatımla tam örtüşmesi yüzünden ihramın; belli bir süre içinde, belli şeylerin yasaklanması dışında bir manası olmadığını anlarız. İhram sırasında yasak olan şeylerin biri de avdır. Bu av bir tek kara avını kapsar, h deniz avı yapılabilir.
Kim ihram sırasında kara avı yasağını bilerek çiğnerse, cezası öldürdüğü hayvanın bir benzerini Kâbe'ye ulaşacak bir kurbanlık yapmasıdır. Bu benzer kurbanı adaletli iki kişi belirler. Av yasağını çiğneyen kişi bunun yerine yoksulları doyurarak veya onun dengi oruç tutarak bu yasağı çiğnemesinin kefaretini yerine getirebilir. 9 Bu yasağın sebebi, doğayı ve hayvanları koruma altına almaktır. Milyonlarca insanın böyle bir yasakla karşı karşıya olmadıklarını düşünürsek, o bölge de Hacc'dan sonra hiç bir canlının kalmadığı görülecektir.
Hac da, umre de Allah için tamamlanmalıdır
Hac da, umre de Allah için tamamlanmalıdır.10 Bu ibadetleri yapmaları engellenenler kurban keser veya kestirirler. Kurban yerine varıncaya kadar başlar traş edilmez. Hasta ya da başından rahatsız olanlar oruç tutarak, sadaka vererek ya da kurban keserek fidye verme yoluna giderler. Güvene kavuşulduğunda Hacca kadar umre yapmak isteyen kolayına gelen bir kurbanı keser veya kestirir. Bunu bulamayan ise üçü Hacda, yedisi döndüğünde olmak üzere on gün oruç tutar.(Bu ailesi Mescidi Haram'da olmayanlar için geçerlidir.)11
Hacda, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek gerekir
Kurbanların üzerine Allah'ın adı anılır ve bunlardan yoksullara verilir ve yenir.12 Hac ibadeti yapılırken kirlerden arınılmalı, adaklar yerine getirilmelidir.13 Kirleri arındırmak genel bir ifade olduğundan birçok insanın buluşma yeri olan Hacda, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek iyi olur. Mescidi Haram'a saçların kısaltılmış, ya da traş edilmiş olarak girilmesinden bahseden Fetih Suresi'nin 27. ayeti bu çerçevede değerlendirilebilir. Kabe'nin tavafı (çevresinde yürünmesi) böylece temiz bir ortamda yerine getirilecektir.14 Böylece Kabe'nin etrafı temiz tutulacak ve Hac ibadetinin yapıldığı yerin de tertemiz olması sağlanmış olacaktır. 15
Arafattan topluca inmek
Arafat'tan ayrılıp topluca inilince Meşari Haram'da Allah'ı hatırlamak (zikir) lazımdır. Bu hatırlama Allah'ın bize öğrettiği şekilde olmalıdır.16 Allah'ı nasıl hatırlayacağımızı (zikredeceğimizi), Allah bize Kuran'da öğrettiğine göre, bu hatırlama faaliyeti de Kuran'a uygun olacaktır. Sonra insanların topluca akın ettiği yerden akın edilip Allah'tan bağışlanma dilenmelidir.17 Gerekli ibadetler bitince Allah'ı kuvvetli bir biçimde hatırlamak (zikretmek) gerekir.18
Sayılı günlerde Allah hatırlanır. İsteyen iki gün içinde işini bitirir, isteyen daha geniş bir zamana işini yayar.19 Günün biri Arafatta Vakfe(durmak, düşünmek, dua etmek) için diğeri tavav (Kâbe'nin etrafında yedi kez , Allah'ı hatırlayarak, dua ederek dönmek) yapmak içindir. Ve bu iki fiil Haccın farzını oluşturur.
Safa ile Merve tepelerini ziyaret
Bakara Suresinin 158. ayetinde Safa ile Merve'yi ziyaret etmenin bir sakıncası olmadığı söylenir. Hacıların bu tepeleri ziyaret etme yükümlülüğü yoktur.
Şeytan Taşlama
Şeytan taşlama diye bir faaliyetin Hacla hiç bir ilgisi yoktur. Bu tamamen uydurma bir eylemdir. Kişilerin birbirini en çok ezdiği ve ölümlerin en çok olduğu yerler bu yerlerdir.
Sonuç:
* Şeytan taşlama eyleminden vazgeçilmesi,( taşlamak isteyen için şeytan heryerde vardır) , Haccın üç/dört aya yayılması ve Safa ile Merve arasında koşturmanın farz olmadığının söylenilmesi, Hacerül Esved denilen taşın etrafında yapılan garipliklerin terkedilmesi, tek başına kadının Hacca gidebilmesinin yolunun açılması ve dolayısıyla hülle rezaletinden vazgeçilmesi, yani Hac ibadetinin Kuran'daki aslına döndürülmesiyle; Hacc insanları öldüren, perişan eden bir ibadet olmaktan çıkacaktır.
* Mezheblere göre Haccın Farzları20
Hanefi Mezhebi
Bu Mezheb Kur'an'ın beyanına sadık kalarak Haccın farzını iki olarak belirlemiştir. Arafatta Vakfe ve Ziyaret tavafı. Ancak bu mezhebi kabul eden müslümanlar bir ilaveyle ihram elbisesini giymeyi de üçüncü farz olarak bilirler. Yanlıştır.
Maliki ve Hanbeli Mezhebleri
Bu mezheblere göre haccın fazları dörttür. İhram, Arafaffatta Vakfe, Ziyaret tavafı ve Say.
Şafii Mezhebi
Bu mezhebe göre haccın farzları beştir. İhram, Arafatta Vakfe, Tavaf, Say ve Saçları tıraş etmek/kısaltmak.
Görüldüğü gibi Haccın farzlarında bile bir birliktelik oluşturulamamıştır. Haccı farz kılan Allah Haccın farzını iki olarak belirlediği halde, mezhebler ilavelerle bu farzları birbirlerinden farklı olarak çoğaltmışlardır. Bu durumda hangi mezhebin takipçisi olan müslümanın Haccı tamamdır. Eğer Haccın farzı gerçekten beş ise, Haccın farzını dört ve iki olarak kabul edenlerin Haccı eksik olmuş olmayacak mıdır? Eğer Haccın Farzı gerçekten iki ise diğer mezhebleri kabul edenlere verilen eziyetin sorumluluğunu kim taşıyacaktır?
Güzel koku sürünmek
Hacda güzel koku sürülemeyeceği, dikişli elbise giyilmeyeceği de Kuran'da yer almayan ifadelerdir. Hacdan getirilen zemzem suyunun, koku, takke ve seccadenin kutsallığı, hep uydurmadır. Temel prensibimiz Kuran'ın izahlarını baş üstüne koymak, geri kalan izahları çöpe atmak olmalıdır.
Allah rızasına uygun bir Hacc yapmayı isteyen her müslümana nasip etsin.
Bu köşede sorularınızı cevaplamak her zaman mümkün olacaktır.
 
Rüştü Kam
 
 
Kaynaklar:
1: 3 Ali İmran Suresi 97
2: 22 Hac Suresi 26,27
3: 3 Ali İmran Suresi 97
4: 2 Bakara Suresi 197
5: 8 Enfal Suresi 34, 35
6: 9 Tevbe Suresi 3
7: 2 Bakara Suresi 197
8: 5 Maide Suresi 95
9: 5 Maide Suresi 95
10: 2 Bakara Suresi 196
11: 2 Bakara Suresi 196
12: 22 Hac Suresi 28
13: 22 Hac Suresi 29
14: 22 Hac Suresi 29
15: 22 Hac Suresi 26
16: 2 Bakara Suresi 198
17: 2 Bakara Suresi 199
18: 2 Bakara Suresi 200
19: 2 Bakara Suresi 203
20: İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Prof.Dr. Vehbe Zuhayli, IV.Cilt 1991 İst.
 

HACC, GİDEBİLEN HERKESE FARZDIR

Yüce Yaratıcı sağlıklı olan müslümanlara, kadın ve erkek ayırımı yapmadan hicretin dokuzuncu yılının sonlarında haccetmeyi farz kılmıştır. Hacc, bilinen aylarda Arafat'da durmak ve Kâ‘be'yi ziyaret etmektir. Kur'ân'ın beyanı şöyledir: „Hacc bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur.„415
Bilinen aylar, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır.416
Bu aylarda Hacc yapmak farzdır. Zilhicce ayında Hacc yapmak ise Sünnet‘tir. Müslümanların iş durumları ve dünyadaki müslüman nüfus gözönünde bulundurularak, Hacc'ın bu üç aya dağıtılması izdihamı önlemek açısından kanaatimizce faydalı olacaktır. Böyle bir uygulamayı şartlar belirleyecektir. Buyruk şöyledir: „Yoluna gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır.„417
„Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır. Kim Kâbe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir günah yoktur.„418
„Ey insanlar Allah size haccı farz kıldı, haccediniz"419
„İnsanları hacca çağır ki, yürüyerek veya uzak yollardan gelen idmanlı binekler üstünde sana gelsinler.„420
Hacc‘ı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurbanı kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.„421

O Ev sığınakatır
Yüce Yaratıcı Kitabında, Hacc ibadetinin önemini, Evi'nin emin bir yer olduğundan bahisle, müslümanlara sığınağın adresini göstererek vurgular ve o sığınaktaki görevlerini tenbih eder:„Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah'ı insan için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir dua yeri edinin.
İbrahim ve İsmail‘e şu sözü ulaştırmışdık: Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû- secde edenler için evimi temizleyin.„422

Müslümanların boy gösterisi
Oruç ibadetiyle kötü arzularından kurtulan, zekatla fedakarlık duygularını geliştiren, namazla ruhen yükselen, cihadla Allah'a teslimiyetin tadına eren müslüman; hacc ibadeti ile de müslümanların birlikteliğini ve gücünü dünyaya ilan eder.

İhram
Hacc ibadeti süresince, belirlenen yerlerde „kara avıyla avlanmanın, cinsel ilişkiye girmenin, didişmenin,itişipkakışmanın" haram olmasıdır.„(Ankebût 67)
Didişmek, itişip- kakışmak her zaman yasaktır. Hacc ibadeti sırasında özel olarak vurgulanması, müslümanın bu ibadet esnasında daha disiplinli ve dikkatli davranmasını tenbih içindir.
Aynı zamanda Hacc ibadeti yapılırken giyilen dikişsiz elbiseye de ihram denilir. Farz olan; elbise anlamındaki ihramı giymek değil, Hacc ibadetine başlanmasıyla önceden helal olan bazı şeylerin Hacc bölgesinde geçici olarak haram olmasıdır. 426

İslâmdan önce Arap geleneğine göre, günlük elbiselerle Kâbeyi tavaf etmek hoş karşılanmazdı, tavaf için özel elbiseler giyilirdi. Özel tavaf elbiseleri olmayanlar, Kâbe'yi çıplak olarak tavaf ederlerdi. Kur'an, çok nazik bir biçimde çıplaklığın hoş olmadığını güzel ve şık elbiselerle tavafın daha uygun olacağını insanlara beyan etmiştir. „Ey Âdem oğulları! Tüm mescidlerde süsü, güzel giysilerinizi kuşanın.„427

Bugün ihram olarak tanıdığımız iki parçadan oluşan beyaz elbise, tavaf için öteden beri kullanılan tören elbisesidir, diyebiliriz. Kur'an bu tören elbisesiyle ilgili bir ölçü vermemiştir. Peygamberimizden gelen rivayetler de, birbiriyle çelişmektedir. „Bu elbisenin dikişsiz olması gerektiğini hatta bu açıdan iç çamaşırı bile giyilemeyeceğini" belirten rivayetlerin yanında, „elbi-senin dikişli olabileceği gibi iç çamaşırı giyilebileceğini" bildiren rivayetler de vardır.
„Ayağa yalnız takunya giyilebileceğini" belirten rivayetlerin yanında, „mest giyilebileceğini" bildiren rivayetler de vardır, ihramlı iken „koku sürünmemek" gerektiğini bildiren rivayetlerin yanında „koku sürünülebileceğini" bildiren rivayetler de vardır.428

İhramlı iken, iç çamaşırı giyilemeyeceği, koku sürünülemeyeceği, banyo edilemeyeceği, yıkanılamayacağı, dikişli elbise giyilemeyeceğiyle ilgili rivayetler, bize İslâm öncesindeki çıplak tavafı hatırlatmaktadır.

Biz deriz ki; bu elbisenin dikişli olmasıyla dikişsiz olması arasında fark yoktur. Hem kadına serbest olan dikişli elbise erkeğe niçin yasak olsun ki. Mesele elbisenin dikişsiz olmasıysa bu bir çifte sıtandart değil midir? Yöre sıcak olduğu için, beyaz olması ve de özel bir günde giyileceği için oldukça şık olmasında fayda vardır. Hacc ibadetinin asıl espirisi dünya müslümanlarının birlikteliğini, gücünü, temizliğini, şıklığını, örnek alınabilecek örflerinin olduğunu insanlığa takdim etmektir.

Hiç şüphe yok ki, tören elbisesi olarak giyilen ihramın ayrı bir ihtişamı ve güzelliği vardır. Sanki herkes kefenlerini giymişte ölümün provasını yapıyor. Aman Alla'hım o ne ihtişam öyle.

İhramlıya neler yasaktır
Müslümana Hacc ibadeti süresince o bölgede ne yasaksa Kur'an bu yasakları belirlemiştir. Kur'an'ın ruhuna uygun detayları da O'nun elçisi vermiştir. İlave yasaklarla hacc ibadetini zorlaştırmanın müslümana getireceği fayda yoktur. Buyruk şöyledir: İhramlı iken cinsel ilişki, itişip- kakışmak, çirkin söz söylemek (Bakara 197) ve kara avı yasaktır. (Maide 1, 96)
Bildirilen yasaklar bunlardır. „Başınızı yıkayamazsınız, vücudunuzu kaşıyamazsınız kıllar dökü-lebilir, başınızdaki, vücudunuzdaki biti pireyi öldüremezsiniz, güzel koku sürünemezsiniz, tırnağınızı kesemezsiniz v.s.„432 gibi, eziyete dönüşen fetvalar doğru olmayan fetvalardır. Başka benzer yasaklarla ve o yasakları işleyenlere verilen cezalarla, hacc ibadetini çekilmez hale getirmemek lazımdır.

Biz, bazı görevli hocaların hacılara başınızı kaşıyamazsınız, eğer kaşırken yere bir kıl düşerse ceza ödemeniz lazım gelir diye fetva verdiği halde, kendilerinin hacıların gözü önünde saçlarını taradıklarını biliriz.
Haksız yere ceza adı altında toplanan paralar hacc şirketlerini zenginleştirirken, sırtına ikinci bir mali külfet yüklenen hacının vebalini kimler üstlenecektir acaba. Fetva veren hocalar mı, onlara fetva verdiren şirket sahipleri mi?
 
Arafat'da vakfe
Haccın farzlarından biri de Mekke yakınında bulunan Arafat mevkiinde (Arafat ve Müzdelife), Hacc'ın birinci günü zeval vaktinden ikinci gününün fecrine kadar bir süre durmaktır. Kur'an Arafat vakfesinden sonra, Müzdelife‘ye hareket etmemizi ve orada öğretilen şekliyle Allah'ın anılmasını bizlere tenbih eder, Arafat vakfesi, Müzdelife zikriyle birlekte zikredilir; yani haccın ikinci günü hava aydınlanıncaya kadar Müzdelife‘de duran kimsenin haccı tamamdır.

Kâ‘be'yi tavaf
Arafat'da vakfeden sonra, Kâ‘be' nin ziyaret edilmesidir. Bakara Sûresi‘nin 203. âyetinde Hacc'ın süresi belirtilir. „Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki günde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de geciktirir, ertelerse sakınıp korunduğu taktirde ona da günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki siz O' nun huzurunda haşredileceksiniz. „ Tavaf ile ilgili buyruk da şöyledir: "Sonra, kirlerini atsınlar, adaklarını yerine getirsinler, Beytullah'ı tavaf etsinler. „ (Hac 29)

Hayızlı kadının tavafı
Tavafın zamanıyla, abdestli olmak ile ve kadınların hayız durumlarıyla ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunların hiçbirisi, tavafın olmazsa olmaz şartları değildir. Sadece tavafın bir disiplin içerisinde yapılabilmesi için yapılan tavsiyelerdir. Buyruklar içerisinde, Kâbe tavaf edilirken abdestli olmak gibi bir şart yoktur. İmam Şafii ve İmam Maliki'nin aksine, İmam Hanefi ve İmam Hanbeli bu görüşü savunurlar.439

Hayızlı olan kadının Kâbeyi tavaf etmesinde de bir sakınca yoktur. İhramda iç çamaşırı giyilmesi konusunda yapılan tartışmaları göz önüne alırsak, hayız halinde kadının Kâbe‘yi tavaf etmesi, hayızlı olduğu için değil, psikolojik açıdan doğru olmazdı, sağlık açısından doğru olmazdı. Düşünün, kırk derecenin üzerindeki bir sıcaklıkta Kâbeyi tavaf ediyorsunuz, hayızlı kadınlar yeterince kendilerini koruyamadıkları için tavaf mevkiinde hoş olmayan durumlarla karşılaşıyorsunuz, ve havaya son derece hoş olmayan bir koku hakim. Böyle bir ortamda müslüman herhalde, doya doya ibadet keyfini yaşayamayacaktır. Peygamberimiz o dönemin kadınlarına ancak, yasak getirerek bu durumun önüne geçebilirdi ve O da öyle yapmıştır. Yoksa; tedbirini aldıktan sonra, kadın hayız halinde iken Allah'a yaklaşamaz, O'na ibadet edemez gibi kural olmaz.

Yirmibirinci asırdaki hayızlı kadına tavaf ve namaz yasağı getirmenin hiçbir haklı mantığı yoktur. Üstelik bu tür tedbirleri ibadetlerin olmazsa olmaz şartları olarak anlatmak İslâm'ın son din oluşuna gölge düşürmektedir. Sanki, İslâm dîni erkeklerin dinidir de kadınların dini değildir.

Temizlik İslam'ın olmazsa olamazlarındandır
Sıcaklığın 50 derecelere ulaştığı bir yerde, banyo yapamamanın, güzel koku sürünememenin, kaşınamamanın vereceği sıkıntı ve ortaya yayılan ağır koku sadece insanlara eziyet verir, sevap kazandırmaz. Müslümanlar kendilerine ve bir başkalarına eziyet yaparak Allah'a ibadet etmemelidirler. Böyle bir ibadet Kur'an buyruklarına ve peygamber anlayışına ters düşer. İbadet sıkıntı içerisine girmek için yapılmaz, huzur bulmak için yapılır.

Öte yandan Haccın farzlarından olan Arafat Vakfesiyle ilfgili bir yasaklama da yoktur. Haccın farzlarından birisini yerine getiren kadına diğerini yasaklamak fazla mantıklı olmasa gerektir. Bugün kadınların hayız halinde rahat çalışmaları, dolaşmaları için gereli korunma tedbirleri alınmıştır. Dolayısıyla, sebep ortadan kalktığı için yasak da kalkmıştır.

Öte yandan hayız konusuyla ilgili delil gösterillen hadis Hz. Aişe‘ye söylenilmiştir. Bence Hz. Aişe hayızlı iken ya çok ızdırap çeken birisiydi, tavaf edecek bir güce sahip değildi, ya da bu hadis Pey-gamber hanımının böyle durumlarda daha dikkatli olması gerektiği konusunda bir uyarıdır.

Günümüzde yaşayan geleneksel din anlayışına göre:"Toplumda kadın yoktur, sosyal aktivitenin içerisinde kadın yoktur, cematla yapılan ibadetlerde kadın yoktur, yaratılışı icabı hastalandığı zaman; namazda kadın yoktur, hacda kadın yoktur, camide kadın yoktur ve sonra „kadının aklı kısa, dini de yarım olduğundan cehennemin çoğunu onlar dolduracaktır!„ Bütün bu ve buna benzer hükümler son ve mükemmel din olan İslâm Dîni‘nin hükümleri değildir. Ve günün müslümanları da İslâm diye bu garip hikâyelerden, ucûbelerden müteşekkil „uydurma" dini, insanlara Allah'ın dinidir diye tanıtmamalıdırlar. Bu din, Allah'ın dini değil; Allah'a fatura edilen "geleneğin" dinidir.
 
Duamız şudur
Güzel Allah'ım, ne olur bizlere yardım et, gerçek dininle bizi tanıştır, din bezirganlarının elinden, bizleri kurtar, onların şerlerinden bizleri koru. Amîn
 
Rüştü Kam
 
 
Kaynaklar:
415 Bakara 189-197
416 I. Derveze, Kur'ân'a göre Hz. Muhammed‘in Hayatı, Yöneliş, Ist. , 1989, c. 1 s.178,Bidayetü'l- Müçtehid, c. 2, s. 163
417 Ali Imrân 97
418 Bakara 158
419 Müslim 4 / 224
420 Hacc 27
421 Bakara 196
422 Bakara 125
426 Mâide 1- 2, 95- 96- 97
427 Araf 31
428 Rivayetlerle ilgili geniş bilgi için bkz: Izzet Derveze, Kur'an'a göre Hz. Mahammed'in Hayatı, Yöneliş, Ist. 1989, c. 1, s. 186, Seyyid Sabık, Fıkhu's- Sünne, Pınar yay. Ist. 1992, c. 2, s. 91, Canan Ibrahim, Kütüb'i Sitte, Akçağ, Ank. , 1995, c. 5 ve 6. Bidayetü'l Müçtehid, c. 2, s. 165
432 Kerimoğlu Yusuf, Emanet ve Ehliyet, ölçü yay. Ankara, 1985, c. 1, s. 530- 551, Ter. Ege Hasan, Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı, Bahar yay. Ist. , c. 2, s. 160- 170
439 Bidayetü'l Müçtehid, c. 2, s. 187
 
 







  Yorumlar (2)

 1 Kurbanınızı Berlinde kesin(Hidayet Yılma
Yazan Rüştü Kam, 14-11-2009 11:41
Sayın yılmaz bey,
kurban Allah rızası gözetilerek yapılan bir ibadettir. Asıl olan herkesin kurbanını kendisinin kesmesidir. Avrupa\'da yaşayan müslümanlar, burada yeteri kadar et yiyoruz düşüncesiyle, kurbanlarını Avrupa dışındaki ülkelerde kestirme yoluna gitmektedirler. Onlar kurbanı sadece insanlara et yedirmek için kesilen hayvan olarak düşünmektedirler. Oysa Allah \"kurbanın etinin ve kanının O\'na ulaşmadığını, O na kurban kesenin takvasının ulaştığını\" ısrarla müslümanların gündeminde tutmaktadır.

Takva: Yapılan işi sadece Allah için ve Allah\'ın dediği şekilde yapmaktır.

Mesela, Allah sadaka konusunda en yakınınımızdaki ihtiyaç sahibinden veya onların ihtiyaçlarının giderilmesinden başlayarak verilmesini ısrarla emreder. İşte bu şekilde davranmak takvadır. Bu şekilde davranan insanlara muttaki denir. Duruşu belli olan insan demektir. O insan hatır için iş yapmaz. Onun için ilk önce Allah\'ın hatırı gelir. O insan duyguları ile değil sağ duyusu ile hareket eder. Aklını da kimseye kiraya vermez.

Dolayısıyla, Avrupadaki müslümanlar en yakınındakilerini bırakarak en uzaklarda muhtaç bir insan veya giderilecek ihtiyac aramamalıdırlar. Bu arayış Allah\'ın sadaka konusundaki iradesiyle uyum içerisinde değildir.

Avrupadaki müslümanlar kurbanlarını burada kesmelidirler. İçerisinde yaşadığımız toplumun insanlarıyla bu güzelliği paylaşmalıdırlar. Evsiz yurtsuz bir çok insan var Berlin\'de. Bu insanlarla kurbanını paylaşmalıdırlar. Ayrıca burada yaşayan müslümanların bir çok ihtiyacı vardır. Onların ihtiyaçları kurban bedelleri ile giderilebilir. Neslimizin geleceğine kurban paralarıyla yatırım yapabiliriz. Bu yapılan yatırımı kurban niyetiyle yapmak kurban kesmekle aynı şeydir. Bunun böyle olduğunu yukarda anlamını yazdığım ayette, Allah söylüyor.

Dünyanın öbür ucundaki bir insana bir lokma kurban eti yedirmek ve o bir lokma kurban etini ona ulaştırmak için masraflar yapmak Allah\'ın iradesine uygun olmaz. Bu bir lokma etle o insan öbür seneye kadar tok olacak diye bir düşünce de zaten olmaz.

Hidayet bey, gelelim sorunuzun cevabına: Kocaeli Müftü vekili Erdoğan\'ın verdiği cevap doğru cevaptır. Belki bir ilave mümkündür. Söz konusu yaşlarda olmadığı halde o yaştaymış gibi gösterişli olan hayvanları da kurban olarak kesmek mümkündür.

Vekalet usulünü esas alarak kurban kestirmeyi daha uygun görmüşşseniz, siz vekalet vererek sorumluluğu vekalet verdiğiniz kişiye devretmişsinizdir, niyetiniz esas alınır. Bundan sonrası için vekil olan kişi sorumluluk altındadır.

Ancak, gelin siz Berlin\'de kurbanınızı kesin ve etrafınızdaki insanlara Alman ve Türk ayırımı yapmadan kurban etinizi paylaştırın veya birlikte yiyin. İslâm\'ın Müellefet-ül Kulûb (İnsanların İsâm\'a hoşgörüyle bakmalarını sağlamak için verilen sadaka) anlayışına bu davranışınız daha uygun olacaktır.

Aallah\'a emanet olunuz.
 2 vebali kimin boynuna..........
Yazan hidayet yilmaz, 10-11-2009 16:02
Yetkililer, kurbanlıklarda 'kapak attı' hilesine karşı vatandaşları uyardı...

Kurban Bayramı'na az bir süre kala bazı hayvan satıcılarının genç yaştaki büyükbaş hayvanlarını, öndeki iki dişini sökerek 'kapak attı' (halk arasında ergenleşen hayvanın ön iki dişi dökülünce kurbana uygun hale gelmesi) gibi gösterip kurbanlık olarak satmaya çalıştığı öğrenildi.

Kocaeli Müftü Vekili Bayram Erdoğan, kurbanın kesilebilmesi için koyun ve keçinin 1, sığır ve mandanın 2, devenin ise 5 yaşını tamamlamış olması gerektiğini söyledi.

Kurban hazırlığına başlayanların dikkat etmesini öneren Erdoğan, bazı hayvan satıcılarının kurbanlık almayı planlayan vatandaşları yanıltmak amacıyla büyük baş hayvanlarının öndeki iki dişini söküp 'kapak attı' gibi göstererek satmaya çalıştığını söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:

Hayvanın kurban olabilecek yaşı doldurması gerekir. Her kurbanlık hayvan alıcısı hayvanların yaşını bilemez. Bazı satıcılar hayvanın dişlerinin döküldüğünü, kapak attığını gösterebilmek için hayvanın ön dişlerini sökerek satmaya çalışıyor. Kurbanlık alacaklar mümkün olduğu kadar tanıdığı ve güvendiği kişileri arayıp bulursa yanılmamış olur. Hayvan satıcılarını kurban satışı konusunda daha dürüst davranmaya davet ediyorum.

Sayin Rüstü Kam ,

avrupali muslumanlarin vekalet üzeri kestirdikleri kurbanlarda böyle oyunlarin olmasi halinde kesilen kurbanliklarin ibadet olup olmaayacagi, muslumanlarin butur konularda özellikle Avrupada nasil bir tavir takinmalari veya önlem almalari gerekir. vekaleten kestirilen kurbanlarda yapilan butur hile vekaleti veren acisindan dinen sorumlulugu nedir ?

saygilarimla

Yilmaz

MEZHEPLER VE KURBAN KESMEK

Hacc mevsimi geldi. Hacca gitmek için Zilhicce ayını esas alan müslümanlar hacca gitmeye hazırlanıyorlar. Yine deri ve kurban tartışmaları gündemimizi meşgul ettmeye başlayacak. Tartışmaların temelinde yatan asıl neden; müslümanların gönül huzuru ile kurban kesmeleri ve verilmesi gereken yerlere verilecek olan payların adil bir şekilde dağıtılması ve kurban paralarının cemaatlar arasında nasıl pay edileceği miydi? Yoksa kimin ne kadar kurban parası toplaması gerektiği miydi?

Tartışmaların temelini yine ikinci kısım oluşturacağa benziyor ve bu hedefe yönelik yapılan propagandalar kurban paralarının gidiş yönünü tayin edecek yine. Bunun için hadisler okundu yazılıyor ve çiziliyor. Mesela, "Hali vakti yerinde olupta kurban kesmeyen kimse sakın namazgahıma yaklaşmasın"1 gibi. Kurban kesmenin vacipliği üzerinde durularak insanlar kurban kesmeye teşvik edildiliyorlar. Bu konuda İmam Ebu Hanife'nin fetvası İslam'ın hükmü olarak takdim ediliyor. Diğer mezheplerin görüşleri kürsüye bile getirilmiyor. Oysa Almanya'da Şafi, Hanbeli ve Maliki mezhebinden de müslümanlar var.


Kurban temelinden harekeetle Kevser suresine bakış
Ebter (soyu kesik)
Sevgili dostlar Kevser suresinin iniş sebebi, müşriklerin peygamberimize erkek çocuğu olmadığı için ebter (soyu kesik) diye alay etmelerini kınamak, böylece peygamberimizi yüreklendirmek ve onurlandırmak içindir. Sure okunurken bu durum göz ardı edilmemelidir.

Kurban kesmek vacip midir? Yani, farz mıdır?
Kurban konusunda en meşhur sure Kevser suresidir. Surenin "Fesalli li rabbike venhar" ayeti "Rabbin için namaz kıl kurban kes" şeklinde anlaşılarak, her durumda kurban kesmenin namaz gibi dini bir gereklilik olduğu ifade edilmiştir. Bu anlayış özellikle Hanefi mezhebi taraftarlarınca zorunlu bir uygulama olarak algılanmış ve bu mezhebin vacip anlayışı kurban çerçevesinde şekillendirilmiştir. Farz ibadetlerin bir altı olan vacip ibadetler katagorisine sokulmuştur. İlgili ayet de, "vacibin" ne olduğunun bir örneği olarak aktarılmıştır. Bu "vacip ibadetler" konusu zaten başlı başına bir tartışma konusudur onu başka zaman ele alalım.

Venhar
Kevser suresindeki, "Fasalli li Rabbike Venhar" ayeti, kurbanın zorunlu ibadet olduğunun kaynağı olarak gösterilir. Oysa kesmek, "Venhar" kelimesinin birçok anlamından sadeci biridir. Kelimenin öz anlamı sabır ve dayanma ile ilgilidir. Kelime, dini ikame ederken, yaşarken, örneğin namaz kılarken karşılaşılan zorluklar karşısında göğüs gerilmesini, sabredilmesini ifade eder.

Kevser suresi Mekkidir
Bilindiği gibi Kevser Suresi Mekki bir suredir. Mekki surelerin karakteristik özellikleri müslümanların dik duruş sergilemeleri için onları cesaretlendiriyor olmalarıdır. Asıl üzerinde konuşulması gereken şey, bu ayeti "Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" şeklinde anladıktan sonra, Allah'ın Rasülünün bunu nasıl uygulamaya koyduğu olmalıdır. Eğer peygamberimiz bu ayeti bu manada anlamış olsaydı, emir gereği Mekke'de mutlaka Kurban keserdi. Oysa peygamberimizin Mekke'de kurban kestiği vaki değildir.

Kurbanı hali vakti yerinde olanlar keser
Hakim anlayışa göre; kurban ibadeti hali vakti az çok yerinde olan her müslüman üzerine vaciptir, bu durumda Mekke'de az çok hali vakti yerinde olan (ki esirler dışında ilk müslümanların hepsinin hali vakti az çok yerindedidir) herkesin başta Rasülüllah olmak üzere kurbanını kesmesi gerekirdi. Ancak Peygamberimizin ve Mekkeli müslümanların böyle bir uygulama içinde olduklarına dair, bir bilgiye ve en azından brir işarete rastlamıyoruz.

Şimdi sorulması gereken soru şudur
Madem bu ibadet ayetle sabittir ve Mekke'de inmiştir, öyleyse herşeyden önce Allah'ın Rasülünün ve arkadaşlarının bu emri Mekke'de yerine getirmeleri gerekmez miydi?
Bu emri yerine getirmek için, yani kurban kesmek için niçin Hudeybiye'ye kadar beklenildi.
Biz biliriz ki, Allah kendisine bir emir verdiğinde, Allah'ın Rasülü onu uygulamaktan hiçbir zaman çekinmezdi. Bu konuda eğer çekindiyse görevini yerine getirmemiş, gelen ayetleri gizlemiş bir Rasul konumuna düşer ki, böyle bir durum O'nun için asla söz konusu olamaz.

Demek ki, Kevser suresindeki, "venhar" ibaresinin, bizim bildiğimiz ve uygulayageldiğimiz kurban ibadeti ve geleneğiyle bir ilgisi yoktur.

Nahr
"Nahr" kelimesinin iki anlamı vardır: Elini göğsüne değdirmek, göğüslemek, deveyi göğsünden kesmek...
-"Elini göğsüne değdirmek" ifadesi namaz için yorumlanarak buradan "kıyam" veya "tekbir" ifadesi çıkarılabilir. Fakat Kevser suresi indiğinde, daha namazın farz kılınmaması ve ayetlerin efendimize yönelik direk bir emir içermesi, şekil ifade eden bu anlamı zayıflatır.
-"Nahr" ifadesini kesmek kökünden alırsak "deve kes" gibi bir anlam çıkar ki bu kelimenin en uzak anlamından biridir: Çünkü, bu durumda kurbanın sadece deveden olması, sığırdan ve küçük baş hayvanlardan olmaması gerekir: Çünkü sığır ve küçük baş hayvanları kesmek için zebih kelimesi kullanılır.

Aallah'a takvanız ulaşır
Öte yandan kesilen kurbanların eti ve kanının Allah'a ulaşmayacağı, Allah'a ulaşacak olanın samimiyetimiz olacağı, Allah tarafından bizlere bildirilmektedir. Yanlış bir şey yapılmaması ve kurbanın istismar edilmemesi için sanki özel bir tenbihtir bu. Allah'a ulaşan yalnızca samimiyetlerimizdir. Buyruk şöyledir: "(Kestiğiniz kurbanların) ne etleri ve ne de kanları Allah'a ulaşacaktır. Allah'a ulaşacak olan, ancak sizin O'nun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadetlerinizdir (takva). O hepsini sizin emrinize vermiştir. Size doğru yolu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı yüceltmelisiniz. İyilik yapanları müjdele". 2

Bu açıklamalardan sonra Kevser Suresi'nin olması gereken anlamını şu şekilde yazabiliriz
"Sen onların sözlerine aldırış etme de nübüvvet makamının şükrünü eda için Allah'a yönel; gönlünü, sadrını, nahrını O'na aç, teslimiyetle O'nun huzurunda el-pençe divan dur! Hayırlardan (kevser'den) mahrum olan sen değilsin ki! Hayırdan mahrum olanlar asıl seni mahrumiyetle suçlayan o zavallıların kendileridir!" 3

Karşılaştırma yapmanız için alışageldiğimiz anlamı da şöyledir
"(Resulum!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. Şimdi sen Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir." 4
Mezhebler ve Kurban

Kurban
Kurban, Hacca giden kişinin yanında götürmesi ve Mekke'de kesmesi gereken bir hayvandır. Kur'a'nın buyrukarı içerisinde bugün Türkiye'de (vacip olarak algılanıyor) uygulanan şekiyle bir kurban ibadeti yoktur. Kevser suresi ile ilgili açıklamayı yukarıda okudunuz. Şimdi de mezheplerin kurban hakkındaki görüşlerine bakalım.

Kurban kesmek vaciptir
Kurban kesmek İmam Ebu Hanife'ye göre vaciptir. Bu hüküm Hanefi mezhebinin hükmü değildir. İmam Ebu Hanife'nin hükmüdür. Öğrencileri İmam Muhammed ve İmam Yusuf, İmam Hanefi ile bu konuda ayrı düşmüşlerdir. Onlara göre kurban kesmek sünnettir. Bu durumda Hanefi mezhebinde kurban kesmek vaciptir demek doğru değildir.

Kurban kesmek sünnettir
İmam Şafiî, İmam Malik, İmam Ahmet b. Hanbel ve Hanefi mezhebinin ikinci imamları olan İmam Muhammed ve İmam Yusuf'a göre kurban kesmek sünnettir. Hatta İmam Şafi'ye göre ailede bir kişi ömründe bir sefer kurban keserse sünnet yerine getirilmiş olur. Bu konuda en isabetli hükmü Şafiî âlimleri vermiştir.
Kur'an buyruklarında, kurban ile ilgili hükümler tavsiye niteliği taşımaktadır. Ve hacc ibadetiyle birlikte zikredildiği için, daha ziyade hacc yapan müslümanlarla ilgili bir tavsiyeyi çağrıştırmaktadır.
Kurban, mezheblerin görüşleri belirtilerek anlatılmalıdır. Her müslüman kurban konusunda bu görüşlere bakarak tercihini yapmalıdır ve bu tercihi hür iradesi ile yapmalıdır.
Hanefi mezhebine bağlı olan hoca efendilerin cami kürsülerinden, diğer mezheplerin kurban kesmekle ilgili görüşlerini açıklamadan, kendi mezheblerinin görüşüne dayanarak, kurban kesmek vaciptir demeleri ve İmam Ebu Hanife'nin görüşünü İslam'ın görüşüymüş gibi takdim etmeleri doğru değildir. Hem dört tane hak mezheb vardır diyeceksin, hem de çoğunluğun görüşünü yok sayarak İslam'da kurban kesmek vaciptir diyeceksin, bu doğru olmaz.
Bize göre Sünnettir demek daha doğru olur: Çünkü, bu görüş en azından mezheplerin çoğunluğunun görüşüdür.

Kurban'ı kimler keser
İslâm Âlimleri‘nin belirledikleri ölçüye göre, zengin sayılan müslümanlar kurban keserler. Ancak zenginliğin alt sınırında ittifak edilemediği için kimlerin kurban kesebileceği bile ihtilaflıdır.

Meselâ:

a- Hanefilere göre: Fıtır sadakası verebilen müslümanlar, heryıl kendi adlarına kurban kesmelidirler. Vaciptir. Bu hüküm: „Hali vakti yerinde olupta kurban kesmeyenler namazgahıma yaklaşmasın" hadisiyle! desteklenmektedir.

b- Malikilere göre: Başkasına muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürebilenler her yıl kendi adlarına kurban kesebilirler.

c- Şafiîlere göre: Kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir güce sahip olanlar, sünnet-i ayn olarak ömürlerinde bir kez olmak üzere „bakmakla yükümlü oldukları insanlar" adına kurban kesebilirler.

d- Hanbelîler: Mali gücü yeterli olmadığı halde, birisinden borç aldığı zaman onu ödeyebileceğine inanan kimseler de kendi adlarına kurban kesebilirler. 5

Bayramlar:
Bayramlar eşin dostun akrabanın hatırlanması için çok önemlidi günlerdir. Birlik bilincini geliştiren en önemli faaliyetlerdendir. Kur'an'ın infak konusundaki ayetlerinin genel anlamı içinde bu mantık çok önemli bir yer tutar. Dini ve milli olarak bilinen bayramlar ihmal edilmemelidir, örfflerin Kur'anla örtüşenlerini, Kur'an teşvik eder, destekler. Buyruk şöyledir: "Allah'a kulluk edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez." 6

Sonuç:
-Kurban, hac için (belirli günlerde) şart olduğu gibi, nimetlerden yararlanmak, ziyafet, isteyen veya isteyemeyen fakirleri doyurmak ve Allah'ı anmak için bir ibadet yolu olarak seçilebilir. Hac dışında farz ya da vacip olduğundan değil, sadece Allah'a karşı bir ibadet yolu olarak seçilebileceğinden, amacın Allaha yönelmek ve takva olmasından, hizmetimize sunulan nimetlerden dolayı şükretmemiz gerektiğinden ve fakirlere yardımdan bahsedebiliriz. Yani bir tür infak söz konusudur..."...Sizin için onlarda hayır vardır... ". 7

Müslümanların kurban kesmesi için sıhhatli veya sıhhatsiz işlerine yarayan bazı hadisleri ön plana çıkaranlar, kurban ibadetini çok önemsedikleri için bu kadar cesur davranıyor değillerdir. Onların gayesi kurban gelirlerinden azami ölçüde nemalanmaktır.

Cemaatlardan bazıları onar Euro topladı ve bazıları da peygamberimiz için kurban kestiklerini söyleyebildiler. Oysa kurbanı büluğ çağına gelen ve hali vakti yerinde olan müslümanlar kesebiliyordu, yukarda izah ettik. Müslümanlar mali ibadetler konusunda oldukça dikkatli olmalıdırlar. Bu ibadetler istismara açıktır. Dikkatli olun ve kendinizi istismar ettirmeyin. Mümkün olacaksa kendi kurbanınızı kendiniz kesin. Din istismarcılarının ağına düşmeyin.
 
-Kurban, ister hacda kesilsin ister normal zamanda bayram veya başka vesileyle kesilsin Kur'an'ın, "isteyen veya isteyemeyen fakirleri doyurmak" ifadesi unutulmamalıdır. Kurbanların herhangi bir sebepten dolayı israf olacak şekilde kesilmesi, telef edilmesi kesinlikle ne hac ne de kurban tanımına uygun düşer. Yapılması gerekenin aksine Kur'an'a ters düşen bir davranış şekli olur.

Hacca gidip bahsi geçen kurbanı kesmek, bayramlaşmak, insanların birbirleriyle kaynaşması hoş olur ama; amaç fakirlere yardım etmekse eğer, et yerine, fakirlerin başka ihtiyaçlarına derman olmak daha mantıklı olacaktır. Bu nokta kesinlikle göz ardı edilmemelidir.

Evinde tüpü olmayan fakire et vermek bir işe yaramayabilir!
 
 
Rüştü Kam
 
1 İbn-i Mace
2 Hac suresi:22/37
3 Kevser Suresi
4 Kevser Suresi
5 Neylül Evtar s. 108, Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, c. 4, s. 394
6 Nisa,36
7 Hac, 36
 
 









  Yorumlar (5)


 1 kevser suresi - kurban
Yazan Gul, 20-09-2010 12:08
Benim okuduğum kuran mealinde kevser suresinin peygamberimizin oğlu öldükten sonra indiği yazıyordu. "Kurban kes" kelimesinin ikinci tercümesi "Allah'a saygı göster" şeklinde parantez içinde verilmişti. Evladını kaybetmiş bir insana ne öğüt veririrz? Allah'a sığın, sabret, dua et deriz. Hiçkimse kurban kes demez. Kevser suresi aslında çok güzel bir sure, anlamını doğru anlayabilene. En büyük acı karşısında Allah'a teslim olmayı ve ona sığınmak üzerine. Kurban boğazlamaya nasıl varmış din bilginleri anlamak mümkün değil. Arap ve yahudi geleneklerinin islamiyeti zamanla bozduğunu düşünüyorum. Kötü niyetle değil. Neticede okuduğumuzdan ne anladığımız kültürümüzden ve görgümüzden doğal olarak etkilenir. Kevser suresinden hayvan boğazlamaya varmak tek kelime ile yazık. Güzel dinimize yazık. Yazınız çok güzel. Keşke daha çok kişi haberdar olsa.

 2 Halife beye cevap
Yazan Rüştü Kam, 06-11-2009 01:46
Sayın Halife bey,
Kurban konusunu açıklamak ve bu konudaki istismarları önlmek amacına yönelik yazıma yorum yazmanız, gerçekten konuyu anlamış olmanızdan kaynaklanan bir davranış olurdu.

Ancak sizin ısrarla ikinci kez gündeme getirdiğiniz soru ve açıklama karışımı yazınızı, belirli bir amaca yönelik olarak yazdığınızı düşünüyorum. Hiçte şık durmuyor.

Bu konuyla ilgili bilgiyi gerçekten arzu ediyorsanız, adresim bellidir; termin alarak gelirseniz hem çayımızı içeriz, hemde merak ettiğiniz sorularınızı cevaplarız.

Sonra Hz. İbrahim Yahudi değildi, oğulları İshak ve İsmail'den sonra böyle bir ayırım yapıldı ve İshak'ın soyundan gelenlere Yahudi denildi. Burada bir bilgi eksikliğiniz var onu da giderirseniz sorular daha da isabetli olur diye düşünüyorum.

Ben Kurban ibadeti konusunda görüş belirleyen Sünni mezheblerinden bahsettim. Şii mezheblerinin içerisin değerlendirilmesi gereen Caferi mezhebinden bahsetmedim. Caferilerin bu onudaki görüşünü de aktarmamam tabiki bir eksiklik o konuda haklısınız.

Caferiye mezhebi, Peygamberimizin dördüncü göbekten torunu olan İmam Ca'fer-i Sadık'ın içtihatlarından ve bunun zamanla sistemleştirilmesinden oluşan bir mezheptir. Bu mezhebin, dinin amel kısmında diğer fıkıh mezhepleriyle önemli farkı yoktur.

Sadece bu mezhepte beş vakit olan namazlardan öğleyle ikindi, akşamla yatsı namazları cem edilerek kılınır. Ayrı ayrı kılmak daha sevap ise de artık birleştirerek kılmak bu mezhebin ayrıcalıklarından biri haline gelmiştir.

Aslında diğer mezheplerde de bu konu varsa da onlar bunu genellemez, sadece yolculuk, yağmur, soğuk gibi şartlara münhasır kılarlar.
Hanefi mezhebi ise bunu Hac'da Arafat ve Müzdelife'de uygular.

Ayrıca Caferiler abdestte çıplak ayağa meshederler. Aslında Kur'ân'ın emri de böyledir.

Kur'ân, abdestte yüzle el-kolların yıkanmasını, başla ayakların meshedilmesini emreder. Bunda en ufak bir kuşku yoktur.

Caferi mezhebinde Kurban kesmek müekked sünnettir.

Bir ibadetin sünnet olması o ibadetin önemsiz olduğu anlamına gelmez. Biz bu açıklamamızda ibadetin öneminden ziyade istismarının yapılmaması konusunda uyarıda bulunduk.

Yine de ilginize teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Bu vesile ile Mustafa Ekşinin sorusuna da cevap verelim: Bir hayvanın eti, sağlık ve değer açısından, et olarak tükettiğimiz zaman sorun olmuyorsa; , kurban olarak da kesilmesinde bir sakınca yoktur. Bu şekildeki bir özre sahip olan hayvana, fıkıh dilinde ayıplı hayvan denir.

 3 Halife bey veya hanima
Yazan Mehmet, 05-11-2009 23:12
Bütün dinlerin kökü birdir. Dinler yanlisa ve dogru yoldan ciktigi icin devamli yeni peygemberler gönderilmistir. Hz. Muhammet son peygemberdir. Ondan sonra artik peygember gelmeyecektir.

Cafri mezhebi adi üstünde oldugu gibi Caferi Mezhebini kurana dayanir. Mezehbler Hz. Muhammedin vefatindan sonra ortaya ciktigina göre Caferi mezhebide onun vefatindan sonra ortaya cikmistir.

baska sorunuz varsa yazin

maydemir@web.de

 4 Kopyalanan hayvanlar derken GDO denilen
Yazan Mustafa Eksi, 04-11-2009 02:21
Hocam Bilimsel gelismeler ,Dünyanin nufus artisi derken ,bilim adamlari Kurban edibelecek hayvanlarin genetik yapisi ile oyanayip onlari bu endustriden para kazanan insanlara kar saglamasi icin sunuldu .
Demek istedigim su Kesilen hayvanlarin Hollanda ,danimarka veya bu konuda ilerlemis ükelerden kesim icin getirlmis olmasi ve bu hayvanlarin genetik yapilari ile oynanip kurban eti diye sunulmasi ne kadar dogrudur .Kurban edilen hayvanin yaratilisa aykiri olarak ibadete sunulmasi dogrumudur ?

sanirim kesilen kurbanliklarin belli sartlarda olmasi gerekli saglikli belli yasda olmasi anne olmamasi gibi

acaba bu sartlara kurbanlarin genetik yapasina insan mudahelesi olmamasi sarti konulmusmudur veya konulabilirmi?

Islam dünyasi bu konuda ne yapiyor ,
bize bilgilendirirseniz memnun oluruz.

 5 soru ?
Yazan halife, 03-11-2009 11:08
degerli rüstü bey,
size bir kac sorum var aydinlmak icin, bildigim kadariyla ibrahim peygamber yahudiydi ve hz. mihammetten önce olan bir hadise - nicin müslümanlar buna sahiplendi ve müslümanlik ne zaman basladi - ve yukarda belirttiginiz mezehbler den birini unuttunuz galiba o da caferi mesebi belki baska mesebletrde vardir neyse bu soruyu tarhsel olarak aciklayabilirseniz sevinirim.
büyük halife