Rüştü Kam Kasım 2011
Sevgili Berlinliler, Türk
Eğitim Derneği ve Berlin İlahiyatçılar Derneği “lll. Kurban Bayramı Sokak Şenliği”ne sizleri davet ediyorlar.
“Nefes almak bayramdır mesela; günün
birinde soluksuz
kalınca anlar insan...
kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu
karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...
sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun
direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek,
zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün
bayramdır.
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.
Zorluklara tek başına göğüs
gerebilmek, gereğinde
haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır...”
haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır...”
Böyle anlatıyor bayramı Can Yücel, bu
veciz dizeleriyle…
Evet sevgili Berlin’liler, gelin bu “Kurban
Bayramı”nı Alman dostlarımızla birlikte kutlayalım. Evimiz, sokaklarımız
mutlulukla neşeyle dolsun.
“Kurban Bayramı” müslümanlar
için önemli bir bayramdır. Çünkü müslümanlar bugün insanların, tanrılar için
kurban edilmesine Allah tarafından son verildiğine inanırlar. Bundan dolayı bu
bayramın adı, aslında ölümden kurtuluşun bayramıdır. Kesilen kurbanlar Allah’a
teşekkür anlamı taşır.
Müslümanlar bugün yaşama
sevinciyle coşarlar. Severler ve sevilirler, sevinçlerini kurban keserek ve
kestikleri bu kurbanı da dostlarıyla, komşularıyla, sevdikleriyle birlikte paylaşırlar.
Kısaca Kurban’ın tarihine
bakacak olursak, Kurban’ın, hak olan dinlerde de beşerî olan dinlerde de var
olduğunu görürürüz. Hz.Adem'in oğullarından Hâbil ile Kâbil birer kurban
kesmişler, Allah haklı olan Hâbil'in kurbanını kabul ettiği halde Kâbil'in
kurbanını kabul etmemiştir( Maide, 5/28).
Hz. İbrahim'e oğlunu kurban etmesi rüyasında emredilmiştir. Ama baba bıçağı oğlunun boğazına çalacağı zaman Allah ona büyük bir koç göndererek oğlu yerine bu koçu kesmesini emretmiştir. Böylece baba-oğul ideal bir itaat, teslimiyet ve fedakârlık örneği vermişlerdir (Saffat, 37/107).
İlkel dinlerde krallar,
kâhinler, ölüler ve putlar için kurban kesilirdi. İslâm öncesi Araplar da
putlar adına kurban keserlerdi ( Maide, 5/3, Bakara, 2/173, En'am, 6/145, Nahl,
16/115).
Hz. Peygamber'in dedesi
Abdülmuttalib oğlu Abdullah'ı kurban etmeye niyetlenmiş, fakat yaptığı istişareler
sonunda onun yerine yüz deve kesmişti (İbn Hişam, es-Sire, I- 98).
Görüldüğü gibi İslâm tâ Hz.
Adem'den beri süregelen kurban kesme geleneğini korumuş ve bu geleneği insancıl
olmayan uygulamalardan arındırmıştır. Hayvanlara gösterilmesi gereken şefkat ve
merhamet esasları dahilinde yeni bir düzenleme getirmiştir.
Kurban kesmek zorunlu değil,
gönüllü bir ibadettir. Kurban kesmek için zengin olmak da şart değildir.
İsteyen ve imkan bulan her müslüman kurban kesebilir.
Kurban kesmenin asıl amacı insanlarla
bir araya gelerek kucaklaşmaktır. Karşılıklı fedakarlıktır. Sahip olunan malın
birlikte paylaşılmasıdır. Bu paylaşımda ihtiyaç sahiplerinin de gözetilmesi
gerekir.
Hz. Peygamber kurban etlerinin kavrularak saklandığını ve ihtiyaç sahiplerine verilmediğini görmüş ve: "Hiç bir kimse kestiği kurbanın etini üç günden fazla evinde ve elinde tutmasın" buyurmuştur.
Hz. Peygamber’in koyduğu bu
yasağın amacı, insanların bencil duygulardan uzaklaşmalarını ve paylaşımcı bir
ruhla geniş halk kitleleriyle
kucaklaşmalarını sağlamaktır.
Türk Eğitim Derneği ve
İlahiyatçılar Derneği Kurban’ın belirttiğimiz amacına uygun olarak kesilmesine
önem verir. Bu amaçla Berlin’de bir ilke daha imza atmışlardır. Geçen sene
ikincisini yaptığımız bu şenliğin bu sene üçüncüsünü yapıyoruz. Bu kurbanlar
Türk Eğitim Derneği’nin çalışmalarını destekleyen duyarlı müslüman
kardeşlerimizin kurbanlarıdır.
Amacımız, kurban geleneğini
korumak ve burada yaşayan insanımızın Kurban Bayramı vesilesiyle kaynaşmasını
sağlamaktır.
Ayrıca, Alman komşularımızla
birlikte bu bayramı kutlayarak, fedakarlığımızı ve sevincimizi onlarla
paylaşmaktır.
Yüce Allah sadaka vermeyi
emreder. Ve der ki, “Sadakayı önce en yakınındakine vereceksin, sonra deniz
dalgası gibi yayılacaksın”.
Bizler Berlin’de
yaşıyoruz. Berlin’de
yaşayan insanımıza, akrabamıza ve Alman komşularımıza karşı görevlerimiz var bizim, hayırlarımızı verirken, önceliği Berlin’e
tanımalıyız.
„Kurban“ı sadece et yemek olarak görmeyelim.
Sadece et bayramı olarak da görmeyelim:
Çünkü, „Kurbanın ne eti, ne de kanı Allah’a
ulaşacaktır. Allah’a ulaşacak olan sizin takvanızdır.“ (Hacc 37)
buyuran Yüce Mevlâmız konunun önemini vurgulamıştır.
Yardıma muhtaç olan insanlara
elbette el uzatmak gerekir. Böyle bir yardım farzdır. Ancak; kendi evimizde
yangın varken komşunun evindeki yangını söndürmeye gidemeyiz. Oraya bir kova su
gönderebiliriz, ama hortumu uzatamayız...Uzatırsak biz yanarız…
Yani, Allah bize öncelikli olarak Pakistan’daki, Afganistan’daki,
Somali’deki ve başka yerlerdeki insanlara niçin yardım yapmadınız diye hesap
sormayacaktır. Fakat Berlin’deki insanlara niçin yardım elinizi uzatmadınız,
niçin onların geleceğine yatırım yapmadınız? Hatta, Alman komşunuz Thomas’la,
Rose ile İslam’ın güzelliklerini niçin paylaşmadınız? diye soracaktır…
Değişik ülkelere yapılan yardımlara karşı değiliz. O eli de tutalım,
ancak kendi çocuğumuzun elini bırakarak o eli tutmayalım. Kendi çocuğumuzu
kuyudan çıkardıktan sonra tutalım o
eli. O ülkelerin insanlarına dünya
devletleri yardım ediyor, Birleşmiş
Milletler de yardım ediyor… Oysa bize ve bizim geleceğimize kimse yardım
etmiyor, yatırım yapmıyor…
Yıllardan beri Afrika’da ve Asya’da
kurbanlar kesiliyor, ama sonuç değişmiyor. İnsan yılda bir öğün et yese
ne olur yemese ne olur. 364 gün açlıkla mücadele edilecekse bu bir gün et
yemenin anlamı ne olabilir ki?
O insanlara bir lokma et yedireceğiz diye uğraş vereceğimize, bulunduğumuz
ülkelerde kurban paralarıyla özel
okullar, üniversiteler, hastaneler açsaydık daha hayırlı bir hizmet yapmış
olurduk.
Şimdi o ülkelerdeki gençleri getirip kurban paralarıyla bu okullarda okutabilir veya hastanelerde tedavi
ettirebilirdik. Bu şekildeki bir uygulama İlahi iradeye daha uygun olurdu.
Ne dersiniz; isterseniz yardımlarımızı yaparken biraz da konuya bu
tarafından bakalım….
İşte, Türk Eğitim Derneği,
Berlin İlahiyatçılar Derneği, Hikmet Kütüphanesi ve Berlin Veliler
Topluluğu bu amaçlar doğrultusunda
çalışmalarını temellendirdi ve bu “lll.Kurban
Bayramı Sokak Şenliğini” düzenledi. Arzumuz bu şenliğin gelecek senelerde Berlin’in
bütün ilçelerinde düzenlenmesidir.
6 Kasım’da müslümanların Kurban
Bayramı’dır. Kısa bir süre sonra da Hristiyan aleminin önemli günlerinden biri
olan Weihnachten geliyor. Nasıl Alman komşularımız bizim davetlerimize
katılıyorlar ve en önemli günümüzde bizlerle birlikte oluyorlarsa, bizler de
onların davetlerine katılalım ve o önemli günlerinde onlarla beraber olalım. O
zaman Sarrazin ve Sarrazin gibi insanlar kötü emelleri için bizleri malzeme
olarak kullanamayacaklardır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Christian Wulff’un tarihe not
olarak düştüğü şu anlamlı sözüyle yazımı bitirmek istiyorum: “İslamiyet de Almanya’nın bir parçasıdır”.
Devam edecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder