Rüştü Kam Kasım 2011
"Bu kadar kurban kesmeye gerek yok!"
Kurban kesmek ibadet olmaktan çoktan çıkmış durumda. Kurban bayramı et bayramına dönüşmüş durumda. Kimisi kurban bayramında hayvanını kesiyor ve derin dondurucuya koyarak canı istedikçe oradan çıkarıp afiyetle yiyor. Kimisi değişik ülkelere et göndererek aynı gayeye hizmet ediyor. Bilhassa Türklerin sünneti haline gelen kurban kesme konusunda, Hande Köseoğlu’nun İhsan Eliaçık ile yaptığı bir röportajı önemine binaen aynen iktibas ederek istifadelerinize sunmak istiyorum.
“Türkiye’deki mezbahalarda bir vahşet yaşanıyor,
hayvanlar birbirlerinin gözleri önünde kesiliyor, Avrupa Birliği’ndeki gibi
acısız kesim yöntemine geçmeliyiz” tartışmasına nasıl bakıyorsunuz? Dinen uygun
olup olmadığı endişesi taşıyanlara hak veriyor musunuz?
Acısız kesimde önerilen yöntem, elektroşok yöntemi. Bu yöntemde hayvanın baygın mı yoksa ölü mü olduğunun kesin olarak bilinmesi lazım. Baygın hayvanı kesmekte dinen sakınca yoktur, kanı akıtılıyorsa. Ama elektroşok vereceğiz derken hayvanı bayıldı sanarak öldürürseniz bu olmaz. Bunun iyi bilinmesi lazım.
Acısız kesimde önerilen yöntem, elektroşok yöntemi. Bu yöntemde hayvanın baygın mı yoksa ölü mü olduğunun kesin olarak bilinmesi lazım. Baygın hayvanı kesmekte dinen sakınca yoktur, kanı akıtılıyorsa. Ama elektroşok vereceğiz derken hayvanı bayıldı sanarak öldürürseniz bu olmaz. Bunun iyi bilinmesi lazım.
Kesimin çeşitli yöntemleri var, illa geçmişteki
gibi atadan kalma, dededen kalma yöntemlerle hayvan keseceğiz diye bir şart
yok. Önemli olan hayvanı kesmek ve kanını akıtmaktır. Kaldı ki mezbahaları
bırakın, kurbanın bu kadar yaygın olmasına da gerek yoktur, bu da ayrı bir
tartışma konusu.
Gereğinden fazla kurban kesiliyor diyorsunuz öyle mi?
Gereğinden fazla kurban kesiliyor diyorsunuz öyle mi?
Benim görüşüme
göre bu kadar kurban kesmeye dinen gerek yok. Her caddede, her
sokakta bir hayvan kesiliyor. Kuran-ı Kerim’e baktığımızda kurban ile ilgili konulara hac ayetlerinin geçtiği yerlerde değiniliyor. Hacılar Peygamberimiz’den öncesinden beri, Kâbe’ye gelince oraya hediye edilmek üzere kurban keserlerdi. Kuran-ı Kerim bu kültürden bahsediyor. Kuran’da kurban hac ile ilgilidir, hacca gitmeyenlerin kurban kesmesine gerek yok, zaten kurban bayramı da hac bayramıdır. Hacılar toplanıp Kâbe’nin etrafını tavaf edip, kurbanlar keserken biz de buradan, bulunduğumuz yerden onların bu büyük hac bayramına katılmış oluyoruz. Bu daha sonra bazı mezheplerce geliştirilmiş, “Hacca gitmeyenlerin de kurban kesmesi gerekir” denilmiş ve hacca gitmeyenler de kurban kesmeye başlamış. Ama İslam Dünyasına baktığımızda en çok Türkiye’de hacca gitmeyenlerin kurban kestiğini görüyoruz. Arap Dünyası’nda, İran Dünyası’nda kurban bu kadar yaygın değil.
sokakta bir hayvan kesiliyor. Kuran-ı Kerim’e baktığımızda kurban ile ilgili konulara hac ayetlerinin geçtiği yerlerde değiniliyor. Hacılar Peygamberimiz’den öncesinden beri, Kâbe’ye gelince oraya hediye edilmek üzere kurban keserlerdi. Kuran-ı Kerim bu kültürden bahsediyor. Kuran’da kurban hac ile ilgilidir, hacca gitmeyenlerin kurban kesmesine gerek yok, zaten kurban bayramı da hac bayramıdır. Hacılar toplanıp Kâbe’nin etrafını tavaf edip, kurbanlar keserken biz de buradan, bulunduğumuz yerden onların bu büyük hac bayramına katılmış oluyoruz. Bu daha sonra bazı mezheplerce geliştirilmiş, “Hacca gitmeyenlerin de kurban kesmesi gerekir” denilmiş ve hacca gitmeyenler de kurban kesmeye başlamış. Ama İslam Dünyasına baktığımızda en çok Türkiye’de hacca gitmeyenlerin kurban kestiğini görüyoruz. Arap Dünyası’nda, İran Dünyası’nda kurban bu kadar yaygın değil.
"Türkiye’deki dini ritüeller İslam değil
Şaman kültürüne aittir"
“Kurban, genel anlamda İslam kültürüne ait bir
olgu değil” mi demek istiyorsunuz?
Ben kurbanın bu kadar yaygın olmasının İslam kültüründen ve Kuran’dan değil, Şaman kültüründen kaynaklandığını düşünüyorum. Şaman inanışta kurban kesmek dinin direğidir. Şaman anlayışında mescit yok, camii yok, hac yok bunun yerine kurban kesme geleneği var. Kurbanın doğada, açık alanlarda kesilmesi gerekir. Bizim vatandaşımız da tüm dayatmalara rağmen kurbanı dışarıda kesmekte ısrar ediyor, belediyeler buna engel olamıyor. Her bayram etrafta kaçışan danalar, koyunlar görürüz ve ben bu manzaranın çok eski bir kültüre dayandığını düşünüyorum. Şaman kültürü etkilerini taşıyan bir geleneğimiz de domuz eti yememedir.
Ben kurbanın bu kadar yaygın olmasının İslam kültüründen ve Kuran’dan değil, Şaman kültüründen kaynaklandığını düşünüyorum. Şaman inanışta kurban kesmek dinin direğidir. Şaman anlayışında mescit yok, camii yok, hac yok bunun yerine kurban kesme geleneği var. Kurbanın doğada, açık alanlarda kesilmesi gerekir. Bizim vatandaşımız da tüm dayatmalara rağmen kurbanı dışarıda kesmekte ısrar ediyor, belediyeler buna engel olamıyor. Her bayram etrafta kaçışan danalar, koyunlar görürüz ve ben bu manzaranın çok eski bir kültüre dayandığını düşünüyorum. Şaman kültürü etkilerini taşıyan bir geleneğimiz de domuz eti yememedir.
Kuran-ı
Kerim’de domuz etiyle ilgili beş ayrı sure var bildiğim kadarıyla…
Var
ama eski Şaman Kültürü’nde olan bazı şeyler Kuran’da sınırlandırılmış derecede
de olsa kendine bir uç bulmuş ve böylelikle eski ve yeni kültür bütünleşip
birden bire yaygınlaşmış. Türkiye’deki en yaygın dini ritüellerin kurban
kesmek, domuz eti yememek, türbe ziyaret etmenin Gök Tanrı İnancı, Atalar
Kültürü, Şeyhlik Kurumu vb.nin kökeninin eski Şaman Kültürü’ne dayandığını
düşünüyorum. İslam Kültürü’nde domuz eti yememe daha çok Doğu Kültürü ve Asya
Kültürü’ne aittir. Kurbanda da böyle.
İslamiyet
kurban geleneğini Hac ile sınırlandırıyor. Şöyle garip örnekler de var: Adam
namaz kılmıyor, hacca gitmiyor, İslam’ın diğer gereklerini yerine getirmiyor,
yetim hakkı yiyor, işçisine asgari ücret veriyor ama asla domuz eti yemiyor!
Dini,
etik değerlerimiz esnemeye müsait ama konu domuz eti yemeye gelince asla, öyle
mi?
Evet. Bir örnek vermek gerekirse: Almanya’da çalışan Türk işçilerine yapılan bir ankette sorulmuş: ‘Vazgeçmeyeceğiniz en son şey nedir?’ diye. Anketten çıkan sonuç; ‘Türk vatandaşlığından ayrılıp Alman olabiliriz, Müslümanlıktan çıkıp Hıristiyan olabiliriz, içki içebiliriz, bar ve pavyona gidebiliriz ama asla domuz eti yemeyiz’ olmuş.
Evet. Bir örnek vermek gerekirse: Almanya’da çalışan Türk işçilerine yapılan bir ankette sorulmuş: ‘Vazgeçmeyeceğiniz en son şey nedir?’ diye. Anketten çıkan sonuç; ‘Türk vatandaşlığından ayrılıp Alman olabiliriz, Müslümanlıktan çıkıp Hıristiyan olabiliriz, içki içebiliriz, bar ve pavyona gidebiliriz ama asla domuz eti yemeyiz’ olmuş.
İnancı
algılayışımızdaki bu kopukluğun nedeni ne?
Ben
Türkiye’deki inancı algılayışta Şaman-İslam sentezi olduğu görüşündeyim. Eski
Şaman Kültürü ve temel ritüelleri genellikle ilkokul, ortaokul mezunu
seviyesinde olan kadınlarca devam ettiriliyor, o kadınlar tüm bunları taşıyıp,
nesilden nesile aktarıyorlar, çocuklarını ona göre yetiştiriyorlar. Örneğin:
‘Ocağı kirletme, eşikte oturma’ derler Anadolu’da. Biri size bu sözü söylerse
ve siz “Bu söz nereden çıktı?” derseniz alacağınız yanıt ”Sus, tövbe tövbe,
dinden çıktın” diyerek sana kızar. Bu deyiş aslında Şaman Kültürü’nde var olan
Ocak Tanrısı ve Eşik Tanrısı’nı kızdırmamak için kullanılır ve kökü Şaman
Kültürüne dayanır.
Türkler
Müslümanlığı kabul ettikten sonra Şaman inancı ile İslam inancı birbirine
karışmıştır ve dışarıdan İslam kökenli gibi görünen ama içine girdiğinizde
dinin temel imgeleri ve esasları, dinin akıp geldiği anafor Şaman Kültürüdür ve
iki bin yıldır değişmemiştir.
Yineliyorum, kurbanın Kuran’da bugün
uygulandığı kadar yaygın bir yeri yok, herkesin kesmesi gerekmiyor. Kuran’da
kurban, hacca gidenlerin, hacdan dönenlerin yapması gereken bir ibadet olarak
yer bulur. Bunu netleştirmek lazım.
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder