İsmet
Mısırlıoğlu iftar yemeğine katıldı
Yenilik
ve Adalet Partisi (BIG) Almanya Genel Başkan Yardımcısı İsmet
Mısırlıoğlu Türk Eğitim Derneği'nin (TED) iftar yemeğine
konuk oldu.
Türk
Eğitim Derneği'nin (TED) iftar yemeğine katılan BIG Partisi Genel
Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, Türk toplumuna
''Oylarınıza sahip çıkın, İsmi Türk ama filleri Türklerin
aleyhinde olan kişilerin aday olduğu partilere oy vermekten vaz
geçin!'' çağrısında bulundu.
Berlin-Göçmenlerin
oylarıyla seçilen milletvekillerinin isimlerinin Türk olmalarına
rağmen Türk toplumunun değerleriyle bir bağlarının kalmadığını
iddia eden Mısırlıoğlu, ''Bu kişiler artık bizleri temsil
etmiyorlar. Bizim değerlerimizi temsil etmiyorlar. Meselâ Özcan
Mutlu; Ramazanlarda Müslümanlarla daha yakın olmaya çalışır,
ramazan geçince aslî kimliğine bürünür. Bir öğrenci mahkeme
kararıyla okulda namaz kılma hakkı elde etmişti, buna ilk kim
karşı çıktı dersiniz? Maalesef Özcan Mutlu çıktı. Bu konuda
kamuoyu oluşturmak için yapmadığını bırakmadı. Diğerleri de
ondan aşağı kalmıyorlar tabii. Memet Kılıç sünnet
tartışmaları sırasında ''Sünnet kanlı bir ritüeldir.''
şeklinde Hindistan'daki bir gelenekle kıyaslayarak açıklamalar
yapmıştı. Bir diğer milletvekili Ekin Deligöz de başörtüsünün
bu çağa yakışmadığını belirterek, yasaklanmasını
istemişti.'' şeklinde konuştu. Mısırlıoğlu sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Cem
Özdemir ise Stuttgart 21 olayları sırasında polisin göstericilere
uyguladığı orantısız güç uygulamasını görmezden gelir,
hatta desteklerken Türkiye'deki Gezi olaylarına müdahale eden
polise ise, dış güç olarak müdahale etmiş ve eleştirmiştir.
Demem o ki, ismi sizden olup yaptıkları işler sizin aleyhinize
olan kişilerin aday olduğu partilere oy vermeye son verin.''
İftar
öncesi BIG Partisinin kuruluş amacı ve hedefleri hakkında bir
sunum gerçekleştiren Mısırlıoğlu, hedeflerinin Almanya'yı daha
iyi yaşanılabilir, ırkçılık ve ayrımcılıktan uzak, adaletin
hüküm sürdüğü bir ülke haline getirmek olduğunu söyledi.
Eğitim
alanında
göçmen ve Alman çocukları arasında büyük uçurumlar olduğuna
dikkat çeken Mısırlıoğlu, ''Eğer böyle devam ederse
çocuklarımızın geleceklerini başkaları düzenleyecek.'' dedi.
Mevcut
hükümetin ve muhalif partilerin, göçmenleri, özellikle
Müslümanları anlamada ciddi sorunlarının olduğunu hatırlatan
Mısırlıoğlu, "Hatta bizlerle alay ediyorlar, Türkleri
çantada keklik olarak görüyorlar'' dedi. Mısırlıoğlu devamla,
''Oysa onlar seçim öncesi hoşumuza giden konulardan bahsedip seçim
sonrası kaybolup gidiyorlar'' diye konuştu.
Mısırlıoğlu
göçmenlerin problemleriyle ilgili çözüm önerilerini şu şeklide
sıraladı: ''Çözüm kimliklerin tanınmasından geçer. Herkesin
kendi inanış ve kültürüne uygun, anadilinde eğitim görmesinin
artık bir talep olmaktan çıkması gerek. Almanya'da siyasi ve
kamusal alanda ön yargıların kalkması ve göçmenlerin en azından
nüfuslarıyla orantılı olarak kamusal ve yöneticilik alanlarında
temsil edilmeleri şart. 50 yıllık göç tarihinde ilk kez
çoğunluğunu göçmenlerin oluşturduğu bir parti, federal
seçimlere katılmaya hak kazanıyor. Bu göç ve siyaset tarihine
düşülmüş önemli bir nottur." diyen BIG Partisi Genel
Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, bunun önemli bir
başarı olduğunu vurguladı.
Mısırlıoğlu,
partisinin hedefleri hakkında da şunları ifade etti: "Kendimizi
Almanya'da yaşayan her vatandaşın sesi olarak görüyoruz. Biz
göçmen olsun olmasın, haksızlığa uğramış herkesi temsil
ediyoruz. Sosyal adalet, fakirlikle mücadele, fırsat eşitliği
önceliklerimizden olacak. Farklılıkları, kimlikleri ve değerleri
zenginlik olarak görüp korunmasına destek vereceğiz. Özellikle,
ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele önceliklerimiz arasında
yer alacak." dedi.
Mısırlıoğlu,
başta göçmenler olmak üzere bütün seçmenleri 22 Eylül'de
demokratik haklarını kullanmak için sandığa davet etti.
Berlin
İlahiyatçılar Derneği
başkanı Rüştü Kam ise iftarda yaptığı günün mana ve
ehemmiyeti hakkındaki konuşmasında şunları söyledi:
''Zekât'ın
kimlere verileceği, Tevbe suresinin 60'cı ayetinde gayet açık ve
net olarak belirlenmiştir. Kur'an'ın beyanına göre Zekât'ı
bir kurum toplayacaktır. Aynı kurum zekât mükelleflerini ve
Zekât'ın Kur'an'da açıklandığı şekilde sarf yerlerini de
tespit edecektir.
Kur'an'ın
belirlediğine göre; zekâtın sarf yeri sekizdir: 100'ü, 8'e
bölersek, fakirin hakkına düşen kısım % 12,5 tir. Miskini de
fakir kısmında değerlendirirsek, % 12, 5 + % 12. 5 = %
25 eder. Yani Zekât'tan fakirin hakkı % 25 tir. Geriye kalan
% 75 lik pay ise, fakire ait değildir:
*Borçlulara
aittir:
Herhangi
bir şekilde işini kaybetmiş veya borçlanmış olan iyi niyetli
Müslümanlardır bunlar. Bu insanlar bugün zekâttan nasiplenemeyen
kişilerdir. Unutulmuşlardır.
*Zekât
memurlarına aittir:
Bu
madde zekâtın
bir kurum tarafından toplanacağını, şahıslara birebir
verilemeyeceğini belirtir.
*Kalbi
İslâm'a ısındırılmak istenene aittir:
Bu
madde İslâm'ın tanıtımı ile ilgilidir. Tanıtım amaçlı,
konferanslar sempozyumlar, açık oturumlar düzenlenir. Gazete,
dergi çıkarılır, televizyon kurulur, haber ajansı kurulur,
ihtiyaç duyulan alanlarda değişik dünya dillerinde kitaplar
basılır ve ücretsiz olarak dağıtılır, şenlikler-festivaller
düzenlenir.
*Özgürlüğünü
yitirmiş olanlara aittir:
Hürriyeti
kısıtlanan insanlar zekâttan payını almalıdırlar.
Hapishanelerde yatan insanlardır bugün bunlar. Fikir suçluları
öncelikli olarak zekâttan pay sahibidir. Sonra diğer mahkûmlar
gelir.
*Allah
yolunda yapılması gereken her işe aittir:
Bu
madde Müslümanların hizmet sektöründe yer almalarını emreder.
Hastane kurmasını, okullar açmasını, üniversiteler kurmasını,
enstitüler açmasını, vakıflar kurmasını, iş yerleri-
Fabrikalar kurmasını emreder.
*Yolda
kalmışlara aittir:
Seyahate
çıkan ve bir şekilde parası kalmayan insanlara, konaklaması,
yemesi ve içmesi, memleketlerine ulaşmaları için gerekli olan
miktardaki paradır. Zekât fonundan karşılanır.
Asr-ı
Saadet'te,
bu böyle uygulanmıştır. Zamanla işin ciddiyeti kaybolmuş ve
bugünkü duruma gelinmiştir. Bugün Müslümanların uygulamaları
Allah'ın iradesini tam olarak yansıtmamaktadır. Bilhassa Avrupa'da
yaşayan Müslümanlar 30-40 yıldan beri Filistin, Afganistan,
Çeçenistan, Somali ve benzeri ülkelere zekâtlarını
vermişlerdir. Hâlâ da vermeye devam etmektedirler. Ancak bu
zekâtlar oradaki insanları ayağa kaldıramamıştır,
kaldıramayacaktır da. Bu uygulama zekât mükelleflerini psikolojik
olarak rahatlatmış olabilir, ancak düşünseler ortada elle
tutulur ve gözle görülür bir şeyin olmadığını göreceklerdir.
Müslümanların,
ne kendi yaşadıkları ülkelerdeki konumları değişmiş, ne de
zekât ile yardım etmek istedikleri insanların konumları
değişmiştir. Böyle giderse değişmeyecektir de.
Oysa
Müslümanlar yaşadıkları ülkelerde yukarıda sözünü ettiğim
müesseseleri kursalardı, sıkıntı içinde olan o ülke
insanlarının çocuklarını getirirler okullarda okuturlar,
hastalarını hastanelerde tedavi edebilirlerdi. Bu uygulama
Müslümanın asıl yüzünü gösteren bir uygulama olurdu. Lütfen
bu ramazanda bir ilke imza atın. Zekâtlarınızı Berlin'de
bırakın. Buradaki Müslümanların ihtiyaçları doğrultusunda
kurumlaşın. Yoksa Allah'a hesap vermekte çok zorlanırsınız.
Çünkü Allah, ''Aklınızı çalıştırmazsanız, sizi pislik
içinde bırakırım'' der.(Yunus 100)
Müslüman
toplum, tek vücut gibi olmalıdır. Toplumu oluşturan bir kısım
fertler, refah içerisinde yüzerken, diğer
bir kısım fertler:
-
Yoksulluk içerisinde sürünmemeli, okulsuz kalmamalı,
hastanesiz kalmamalı, yurtsuz kalmamalı, evsiz barksız
kalmamalı, işsiz kalmamalıdır.
Kur'an
bu hükmü şu şekilde belirler: ''Altını ve gümüşü yığıp
ve biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar, (yok mu?) işte
bunlara pek acıklı bir azabı müjdele! Zekâtı verilmeyen mallar,
paralar, cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına,
böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi basılacaktır.''
Tevbe 34, 35
''Hak
teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler; iyi
ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Hâlbuki
kendilerine kötülük etmiş oluyorlar, o mallar cehennemde azap
aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa
kadar onları sokacaktır.'' Ali İmran180
Elimizdeki
kaynaklarda, zekât, zekât verilecek yerlerle ilgili yatırımlarda
kullanılamaz diye, mani bir hüküm yoktur.
Fakirin, yeme içme gibi tabii ihtiyaçları yanında:
-
Oturmak için eve, çalışıp rızkını kazanabilmek için
işyerine, tedavi edilebilmesi için hastaneye, okumak
için okula ve kütüphaneye, yurda ihtiyacı vardır.
Personelin
maaşları da zekât fonundan ödenir. Ayrıca, yolcular için
verilen zekâttan oteller/misafirhaneler yaptırılabilir.
ha-ber.com
/ Zülfikar Kam / Berlin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder