24 Temmuz 2013 Çarşamba

İsmi Türk ama filleri Türklerin aleyhinde olan kişilere oy vermeyin!

Türk Eğitim Derneği'nin iftar yemeğine katılan BIG Partisi Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, Türk toplumuna ''İsmi Türk ama filleri Türklerin aleyhinde olan kişilerin aday olduğu partilere oy vermekten vaz geçin!'' dedi
 
 
İsmet Mısırlıoğlu iftar yemeğine katıldı

Yenilik ve Adalet Partisi (BIG) Almanya Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu Türk Eğitim Derneği'nin (TED) iftar yemeğine konuk oldu.
 

Türk Eğitim Derneği'nin (TED) iftar yemeğine katılan BIG Partisi Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, Türk toplumuna ''Oylarınıza sahip çıkın, İsmi Türk ama filleri Türklerin aleyhinde olan kişilerin aday olduğu partilere oy vermekten vaz geçin!'' çağrısında bulundu.

Berlin-Göçmenlerin oylarıyla seçilen milletvekillerinin isimlerinin Türk olmalarına rağmen Türk toplumunun değerleriyle bir bağlarının kalmadığını iddia eden Mısırlıoğlu, ''Bu kişiler artık bizleri temsil etmiyorlar. Bizim değerlerimizi temsil etmiyorlar. Meselâ Özcan Mutlu; Ramazanlarda Müslümanlarla daha yakın olmaya çalışır, ramazan geçince aslî kimliğine bürünür. Bir öğrenci mahkeme kararıyla okulda namaz kılma hakkı elde etmişti, buna ilk kim karşı çıktı dersiniz? Maalesef Özcan Mutlu çıktı. Bu konuda kamuoyu oluşturmak için yapmadığını bırakmadı. Diğerleri de ondan aşağı kalmıyorlar tabii. Memet Kılıç sünnet tartışmaları sırasında ''Sünnet kanlı bir ritüeldir.'' şeklinde Hindistan'daki bir gelenekle kıyaslayarak açıklamalar yapmıştı. Bir diğer milletvekili Ekin Deligöz de başörtüsünün bu çağa yakışmadığını belirterek, yasaklanmasını istemişti.'' şeklinde konuştu. Mısırlıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

''Cem Özdemir ise Stuttgart 21 olayları sırasında polisin göstericilere uyguladığı orantısız güç uygulamasını görmezden gelir, hatta desteklerken Türkiye'deki Gezi olaylarına müdahale eden polise ise, dış güç olarak müdahale etmiş ve eleştirmiştir. Demem o ki, ismi sizden olup yaptıkları işler sizin aleyhinize olan kişilerin aday olduğu partilere oy vermeye son verin.''
big-berl-turk-egt-merk-b.jpg
İftar öncesi BIG Partisinin kuruluş amacı ve hedefleri hakkında bir sunum gerçekleştiren Mısırlıoğlu, hedeflerinin Almanya'yı daha iyi yaşanılabilir, ırkçılık ve ayrımcılıktan uzak, adaletin hüküm sürdüğü bir ülke haline getirmek olduğunu söyledi.
Eğitim alanında göçmen ve Alman çocukları arasında büyük uçurumlar olduğuna dikkat çeken Mısırlıoğlu, ''Eğer böyle devam ederse çocuklarımızın geleceklerini başkaları düzenleyecek.'' dedi.

Mevcut hükümetin ve muhalif partilerin, göçmenleri, özellikle Müslümanları anlamada ciddi sorunlarının olduğunu hatırlatan Mısırlıoğlu, "Hatta bizlerle alay ediyorlar, Türkleri çantada keklik olarak görüyorlar'' dedi. Mısırlıoğlu devamla, ''Oysa onlar seçim öncesi hoşumuza giden konulardan bahsedip seçim sonrası kaybolup gidiyorlar'' diye konuştu.

Mısırlıoğlu göçmenlerin problemleriyle ilgili çözüm önerilerini şu şeklide sıraladı: ''Çözüm kimliklerin tanınmasından geçer. Herkesin kendi inanış ve kültürüne uygun, anadilinde eğitim görmesinin artık bir talep olmaktan çıkması gerek. Almanya'da siyasi ve kamusal alanda ön yargıların kalkması ve göçmenlerin en azından nüfuslarıyla orantılı olarak kamusal ve yöneticilik alanlarında temsil edilmeleri şart. 50 yıllık göç tarihinde ilk kez çoğunluğunu göçmenlerin oluşturduğu bir parti, federal seçimlere katılmaya hak kazanıyor. Bu göç ve siyaset tarihine düşülmüş önemli bir nottur." diyen BIG Partisi Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, bunun önemli bir başarı olduğunu vurguladı.

Mısırlıoğlu, partisinin hedefleri hakkında da şunları ifade etti: "Kendimizi Almanya'da yaşayan her vatandaşın sesi olarak görüyoruz. Biz göçmen olsun olmasın, haksızlığa uğramış herkesi temsil ediyoruz. Sosyal adalet, fakirlikle mücadele, fırsat eşitliği önceliklerimizden olacak. Farklılıkları, kimlikleri ve değerleri zenginlik olarak görüp korunmasına destek vereceğiz. Özellikle, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele önceliklerimiz arasında yer alacak." dedi.

Mısırlıoğlu, başta göçmenler olmak üzere bütün seçmenleri 22 Eylül'de demokratik haklarını kullanmak için sandığa davet etti.

Berlin İlahiyatçılar Derneği başkanı Rüştü Kam ise iftarda yaptığı günün mana ve ehemmiyeti hakkındaki konuşmasında şunları söyledi:

''Zekât'ın kimlere verileceği, Tevbe suresinin 60'cı ayetinde gayet açık ve net olarak belirlenmiştir.  Kur'an'ın beyanına göre Zekât'ı bir kurum toplayacaktır. Aynı kurum zekât mükelleflerini ve Zekât'ın Kur'an'da açıklandığı şekilde sarf yerlerini de tespit edecektir.
big-berl-turk-egt-merk-c.jpg
Kur'an'ın belirlediğine göre; zekâtın sarf yeri sekizdir: 100'ü, 8'e bölersek, fakirin hakkına düşen kısım % 12,5 tir. Miskini de fakir kısmında değerlendirirsek,  % 12, 5 + % 12. 5 =  % 25 eder. Yani Zekât'tan fakirin hakkı % 25 tir.  Geriye kalan % 75 lik pay ise, fakire ait değildir:
*Borçlulara aittir:

Herhangi bir şekilde işini kaybetmiş veya borçlanmış olan iyi niyetli Müslümanlardır bunlar. Bu insanlar bugün zekâttan nasiplenemeyen kişilerdir. Unutulmuşlardır.

*Zekât memurlarına aittir:

Bu madde zekâtın bir kurum tarafından toplanacağını, şahıslara birebir verilemeyeceğini belirtir.

*Kalbi İslâm'a ısındırılmak istenene aittir:

Bu madde İslâm'ın tanıtımı ile ilgilidir. Tanıtım amaçlı, konferanslar sempozyumlar, açık oturumlar düzenlenir. Gazete, dergi çıkarılır, televizyon kurulur, haber ajansı kurulur, ihtiyaç duyulan alanlarda değişik dünya dillerinde kitaplar basılır ve ücretsiz olarak dağıtılır, şenlikler-festivaller düzenlenir.

*Özgürlüğünü yitirmiş olanlara aittir:

Hürriyeti kısıtlanan insanlar zekâttan payını almalıdırlar. Hapishanelerde yatan insanlardır bugün bunlar. Fikir suçluları öncelikli olarak zekâttan pay sahibidir. Sonra diğer mahkûmlar gelir.

*Allah yolunda yapılması gereken her işe aittir:

Bu madde Müslümanların hizmet sektöründe yer almalarını emreder. Hastane kurmasını, okullar açmasını, üniversiteler kurmasını, enstitüler açmasını, vakıflar kurmasını, iş yerleri- Fabrikalar kurmasını emreder.

*Yolda kalmışlara aittir:

Seyahate çıkan ve bir şekilde parası kalmayan insanlara, konaklaması, yemesi ve içmesi, memleketlerine ulaşmaları için gerekli olan miktardaki paradır. Zekât fonundan karşılanır.

Asr-ı Saadet'te, bu böyle uygulanmıştır. Zamanla işin ciddiyeti kaybolmuş ve bugünkü duruma gelinmiştir. Bugün Müslümanların uygulamaları Allah'ın iradesini tam olarak yansıtmamaktadır. Bilhassa Avrupa'da yaşayan Müslümanlar 30-40 yıldan beri Filistin, Afganistan, Çeçenistan, Somali ve benzeri ülkelere zekâtlarını vermişlerdir. Hâlâ da vermeye devam etmektedirler. Ancak bu zekâtlar oradaki insanları ayağa kaldıramamıştır, kaldıramayacaktır da. Bu uygulama zekât mükelleflerini psikolojik olarak rahatlatmış olabilir, ancak düşünseler ortada elle tutulur ve gözle görülür bir şeyin olmadığını göreceklerdir.

Müslümanların, ne kendi yaşadıkları ülkelerdeki konumları değişmiş, ne de zekât ile yardım etmek istedikleri insanların konumları değişmiştir. Böyle giderse değişmeyecektir de.

Oysa Müslümanlar yaşadıkları ülkelerde yukarıda sözünü ettiğim müesseseleri kursalardı, sıkıntı içinde olan o ülke insanlarının çocuklarını getirirler okullarda okuturlar, hastalarını hastanelerde tedavi edebilirlerdi. Bu uygulama Müslümanın asıl yüzünü gösteren bir uygulama olurdu. Lütfen bu ramazanda bir ilke imza atın. Zekâtlarınızı Berlin'de bırakın. Buradaki Müslümanların ihtiyaçları doğrultusunda kurumlaşın. Yoksa Allah'a hesap vermekte çok zorlanırsınız. Çünkü Allah, ''Aklınızı çalıştırmazsanız, sizi pislik içinde bırakırım'' der.(Yunus 100)
big-berl-turk-egt-merk-d.jpg
Müslüman toplum, tek vücut gibi olmalıdır. Toplumu oluşturan bir kısım fertler,   refah içerisinde yüzerken,   diğer bir kısım fertler: 
        -   Yoksulluk içerisinde sürünmemeli, okulsuz kalmamalı, hastanesiz kalmamalı,  yurtsuz kalmamalı,   evsiz barksız kalmamalı, işsiz kalmamalıdır.

Kur'an bu hükmü şu şekilde belirler: ''Altını ve gümüşü yığıp ve biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar, (yok mu?) işte bunlara pek acıklı bir azabı müjdele! Zekâtı verilmeyen mallar, paralar, cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi basılacaktır.'' Tevbe 34, 35

''Hak teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler; iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar, o mallar cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar onları sokacaktır.'' Ali İmran180

Elimizdeki kaynaklarda, zekât, zekât verilecek yerlerle ilgili yatırımlarda kullanılamaz diye,   mani bir hü­küm yoktur. Fakirin,  yeme içme gibi tabii ihtiyaçları yanında:

          -   Oturmak için eve, çalışıp rızkını kazanabilmek için işyerine,  tedavi edilebilmesi için hastaneye,  okumak için okula ve kütüphaneye, yurda ihtiyacı vardır.

 Personelin maaşları da zekât fonundan ödenir.  Ayrıca, yolcular için verilen zekâttan oteller/misafirhaneler yaptırılabilir. 

ha-ber.com / Zülfikar Kam / Berlin
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder