Hatasıyla sevabıyla bir seçimi arkada bıraktık. CDU bu seçimden zaferle çıktı. Demek ki Alman halkı CDU ve CSU'yu istiyor. Demokratik bir hak kullanıldı ve demokratik bir tercih yapıldı. Saygı göstermek lazımdır. Bu seçimlerde beceremedik, ama belki gelecek seçimlerde biraz daha iyi organize olur da Avrupa'da yaşayan Türkiyelilerin ve Müslümanların menfaattarını korumak için aynı kuyuya taş doldururuz.
Sivil toplum örgütleri de gördü ki, bu iş öyle "Haydi seçime" demekle olmuyormuş. Vatandaş nereye bakacağını biliyormuş. Partiler de gördü ki, seçimlerden seçimlere cami ziyaretleriyle, iftar yemeklerine katılmakla da bu iş olmuyormuş. Halkın değerleriyle barışık olmak gerekiyormuş.
Ancak bir konuda dini cemaatleri tebrik ediyorum: Ben bu köşemde zaman zaman birlikte okunan hutbelerin cemaat üzerindeki tesirinden bahsettim. Haftada bir gün mütedeyyin Müslümanların camileri doldurduğundan bahisle, bu fırsatı değerlendirmek gerektiğinin altını çizdim. Sivil toplum kuruluşlarının toplantılarında Cuma hutbesinin öneminden bahsettim. Bazı çatı kuruluşlarına bu konuda teklifler sundum. Teklifim aynen şöyleydi: "Din hizmeti veren dernekler ihtiyaç duyulan zamanlarda , -ideali ayda birdir- bir araya gelerek hutbe hazırlamalı ve bu hutbe bütün camilerde okunmalıdır. Hem Müslümanların bilinçlenmesi açısından, hem de Alman kamuoyuna verilen mesaj açısından önemlidir..." Uzunca bir teklif dosyasıdır bu. Buraya bir cümle ile özet aldım.
20.09.2013 tarihinde bütün camilerde "Federal Almanya 2013 Genel Seçimleri İnisiyatif Grubu" nun hazırladığı bir hutbe okundu. 50 seneden beri ilk defa bütün camilerde aynı hutbe okunuyor. Hem de milletvekili genel seçimiyle ilgili bir hutbe. Bu bir milattır. Bu milatta benim tekliflerimin azda olsa katkısı olmuşsa kendimi bahtiyar hissederim. Ayrıca, bu hutbenin hazırlanması konusunda teklif sunan ve teklifi hayata geçiren derneklere teşekkür ediyorum. Birlik ve beraberlik konusunda atılan bu ilk adımın ikincisini, üçüncüsünü, dördüncüsünü....bekliyor halkımız. Avrupa'da yaşayan Türkiyelilerin kaderini değiştirecek olan adımlardır bunlar. Allah'ın ayetleri aynen şöyledir:
"Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin..."(Âli İmran 103)
"Ve Allah'a, Onun Elçisine duyarlık ve bağlılık gösterin ve sakın birbirinizle çekişmeye girmeyin, yoksa yılgınlığa düşersiniz; cesaretiniz sönüverir. Ve zor durumlarda sabır gösterin: çünkü Allah, gerçekten, zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir." (Enfal 46)
Yüce Mevla'mızın bu uyarılarına kulak vermek gerekir. Bilhassa Hristiyan çoğunluk içinde yaşayan Müslüman azınlıkların, tefrikaya düşmeleri intihar olur. Bugün muhafazakâr yelpazedeki insanımızın attığı bu ilk adım, gelecekte sosyal demokratlarla birlikte atılması gereken ilk adıma eşiklik etmelidir. Avrupa'da yaşayan Müslümanların, muhafazakârı, sosyal demokratı olmamalıdır. Avrupa'da, Müslümanların menfaattarı ön plana çıkarılmalıdır. Avrupa'da yeteri kadar, sosyal demokrat ve muhafazakâr var, onların, Müslümanların muhafazakârına ve sosyal demokratına ihtiyaçları yok. Müslümanlar, sosyal demokratlarıyla, muhafazakârlarıyla hep birlikte geleceklerini nasıl inşa edecekler, bu konular üzerinde yoğunlaşmalıdırlar.
Sözü fazla uzatmadan bütün camilerde okunan o hutbeyi tam metin olarak taktim ediyorum. Bu hutbeyi bana E-Posta marifetiyle ulaştıran Milli Görüş Berlin Bölge Başkanı İrfan Taşkıran'a teşekkür ediyorum.
"Toplumsal sorumluluğumuz
Muhterem
Müslümanlar,
İnsanlar
topluluk hâlinde yaşar ve bu topluluğu meydana getiren her fert
toplumsal bir sorumlulukla yükümlüdür. Özellikle biz Müslümanlar
bu sorumluluğun bilincinde olmak zorundayız. Çünkü Müslümanlar
olarak, yani Allah'ın, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e
gönderdiği dine teslim olmuş insanlar olarak, bu sorumluğu
kuşanmak öncelikli olarak bizlere düşer. "İnsanların
en hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır." (Feyzu'l-Kadir,
3, 480) buyuran bir peygamberin ümmeti olarak, içinde yaşadığımız
toplumlarda olup biten her şeyin bizi de ilgilendirdiğini bilmek
durumundayız.
Toplumsal
sorumluluğumuz, hayatın her alanında Müslümana yakışır bir
şekilde aktif ve görünür olmaktan geçer. Eleştirdiğimiz, karşı
çıktığımız davranışların, tutumların ortadan kalkmasını
istiyorsak her şeyden önce bizler bu konuda örnek birer Müslüman
olarak yaşamalıyız. İşimizi en iyi biz yapmalıyız.
Komşularımıza, akrabalarımıza, çocuklarımıza, ailemize ve tüm
insanlara karşı en iyi biz davranmalıyız. Çünkü Efendimiz,
"Allah
Teâlâ, sizden birinizin bir iş yaptığı zaman, onu sağlam ve
güzel yapmasını sever." (Beyhâki,
Şuabu'l-İman, IV, 334-335) buyurmaktadır. Öyleyse Allah'ın
bu emrine en iyi şekilde uyması gerekenler de bu hadisin muhatabı
olan biz Müslümanlarız.
Değerli
Kardeşlerim,
İçinde
yaşadığımız ülkelerin huzur ve refahına katkı sağlamak hem
insani hem de İslami bir görevimizdir. Toplumun kenarında kalmış
bir grup şeklinde yaşayarak bu katkıyı sağlamamız mümkün
değildir. O hâlde, toplumun
merkezinde yer almak ve bu topluma aktif katılımda bulunmak, önde
gelen toplumsal sorumluluğumuzdur. Hiçbirimizin
sorumluluktan kaçamayacağı ve herkesin kendi konumuna göre bir
gün hesaba çekileceği bir gerçektir. Hepimiz bu
sorumluluklarımızın hesabını elbette ki Allah'a karşı
vereceğiz; bu yüzden, ahlâkımızla, çalışkanlığımızla,
toplumsal duyarlılığımızla herkesin örnek aldığı Müslümanlar
olmak durumundayız.
"Her
nefis kazandığına karşılık bir rehindir." (Müddessir
suresi, 74:38) âyet-i kerimesi gereği, yaptıklarımızın,
kazandıklarımızın rehini olduğumuzu unutmayalım. Sadece
yaptıklarımızın değil, yapabildiğimiz hâlde, örnek olmamız
gerektiği zamanda bu örnekliği göstermediğimiz anda,
yapmadıklarımızın da rehini ve esiri olacağız demektir. Biz
inanıyoruz ki, "Her
kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre
kadar şer işlemişse onu görecektir." (Zilzâl
suresi, 99:7-8)
Muheterm
Müslümanlar,
Yaşadığımız
ülkelerde seçimler yapılıyor. Bu seçimler, mutlaka hepimizi
etkileyen kararları uygulayacak, çeşitli konularda yasalar
çıkaracak olan partileri iktidara getirecektir. Doğrudan biz
Müslümanları ilgilendireceği için, bu toplumların bir parçası
olarak hepimizin ortak hayatını etkileyecek konuma gelecek olan
iktidar sahipleri, bizim de varlığımızı hissetmelidirler. Bu da
bilhassa seçimlerde oy kullanarak mümkün olabilecektir. Bu
sebeple, bu ülkelerde olup bitenlere göz yummadığımızı, bu
olup bitenlerin bizi de ilgilendirdiğini göstermek için, yapılacak
olan seçimlerde oy kullanalım. Böylelikle hem sosyal
sorumluluğumuzu yerine getirmiş, hem de içinde yaşadığımız
topluma duyarsız kalmadığımızı göstermiş olacağız
inşallah."
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder