-ÖZGÜRLÜĞÜ YAKALAMA TÜNELİ-
Bosna-Hersek, Balkanlar'da 51.197
km2'lik yüzölçümü ve yaklaşık 4.500.000 nüfusu olan bir ülke. Ülke bir
bütünü oluşturan üç etnik gruba ev sahipliği yapmakta:
Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar.
İngilizce'de ve daha birçok dilde etnik kimlik göz önünde tutulmadan tüm
Bosna-Hersek halkına Bosnalı deniyor. Ancak Türkçe'de tarihten gelen
yakınlıktan dolayı Bosnalı denildiğinde Boşnaklar yani Bosnalı
Müslümanlar akla geliyor. Ayrıca ülkede Bosnalı veya Hersekli olmak da
ayrı etnik kimliği vurgulamak için kullanılıyor. Ülke yönetim açısından
iki etnisiteye yani devletçiğe bölünmüş durumda.
Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti.
İşte ben ve eşim bu ülkeyi ziyaret
ettik, Boşnakların yaralarını sarmak için oradaydık. Çok acı çekmişler
Osmanlı oradan ayrıldıktan sonra. En acı günlerini 8.000 Boşnak’ı
Srebrenitsa’da askerlerin Sırplara teslim ettiği gün yaşamışlar.
Vedud savaşta yüzbaşıymış. Sordum
ona; savaşı biraz anlatır mısın? Cevabı çok kısa oldu: „ Hacca giden
insana duygularını sorarsanız anlatamaz, çünkü o duygu anlatılmaz,
yaşanır. Savaşta aynen öyledir.“ Gözleri doldu. Belli ki, o günleri hatırladı.
Başladık Bosna’yı gezmeye,
mihmandarımız Vedud. Önce Aliya’nın adını taşıyan müzeye gittik.
Aliya’nın çantası, yüzüğü, gözlüğü ve birkaç özel eşyası var. Savaşta
kendilerinin borudan yaptıkları silahlar var. Savaş resimleri, bazı
devlet başkanlarının resimleri var. Çok mütevazı bir müze. Ya müze
kültürü henüz gelişmemiş, ya da sadeliği seçmiş olmalılar.
Müze müdürü sınırlı denecek kadar az
kelimeyle konuştuğu Türkçe’yle, dağları işaret ederek Fatih’in
askerlerinin nasıl şehri teslim aldıklarını, Bosna-Hersek sanki bugün
fethedilmiş gibi anlattı bize. Devamla „Aliya vefat etmeden önce, bizi
önce Allah’a sonra da başbakanınıza emanet etti“ dedi.
Şehitliğe gittik: Bilge Kral vasiyet
etmiş, ‘Beni askerlerimin arasına gömün.’ diye. Öyle de yapmışlar.
Askerlerin arasında mütevazı bir mezar, bir tek asker tarafından önünde nöbet tutuluyor. Fatih’in şehitleri ile Aliya’nın şehitlerini sadece aradan geçen yol ayırıyor.
Ayrıldık şehitlikten, yol üzerinde
Nakşi tekkesine uğradık, şeyh efendiden dua aldık. Bosna’da, bu
tekkelerin bir hayli fazla olduğundan bahsedildi. Bosna’yı ayakta tutan
bu tekkelermiş.
Yolumuza devam ettik: Önce Sırplar
tarafından yakılan kütüphaneye uğradık, yenisi yapılmış, ancak mevcut
kitapların hepsi yanmış. Berlin’de Hitler’in yaktırdığı kitaplar aklıma
geldi, kirli İsabel’in Endülüs’teki 800 yıllık İslâm Medeniyetini nasıl
yok ettiği aklıma geldi. Bugünlerde de Amerikalılar ve Avrupalılar
Irak’ta ve Suriye’de aynı şeyleri yapıyorlar, yaptırıyorlar. Önce
kütüphaneler, camiler ve türbeler bombalanıyor. Gayeleri İslâm
medeniyetini yok etmek. Moğol istilalarında da aynı vahşet uygulanmıştı.
Sırada “Tünel” var dedi, Vedud ve
anlattı: „ Saraybosna’yı Sırplar her taraftan kuşatmıştı. Ortada dar bir
bölge vardı, havaalanının bulunduğu yer. Birleşmiş Milletler’in
(BM)denetimindeydi havaalanı. Saraybosna’yı ikiye ayırıyordu. BM
askerleri Boşnakları sağa da geçirmiyordu sola da. Önde ve arkada da
Sırplar vardı. Boşnakların çoğu açlıktan ve susuzluktan ölmüştü. BM’in
askerlerinin gözü önünde ölmüşlerdi. Aliya emir verdi, havaalanının altından bir tünel kazıllacaktı ve böylece Boşnaklar birleştirilecekti.
Gizlice 1993 yılının Temmuz ayında
başlatılan çalışma 4 ay, 4 gün sürdü. Tünel, bir metre genişliğinde, 1,6
metre yüksekliğinde ve 800 metre uzunluğundaydı.
Tünelin hayata geçirilmesiyle
birlikte savaşın ve Saraybosna'nın kaderi değişti. Silah, gıda, ilaç ve
gereken her türlü sevkiyat bu tünelden yapıldı.”
Saraybosna Uluslararası Havaalanı'na
800 metre uzaklıktaki tünelin kazılmaya başlandığı Dobrinya
Mahallesi'ndeki iki katlı ev, ayakta ve savaş müzesine dönüştürülmüş.
Evin dış cephesinde mermi izleri, iç duvarlarında ise savaşa ait
unutulmaz resimler, asker giysileri ve ekipmanı teşhir ediliyor.
Bu kadar duygusallık yetti de arttı bile. Tünelden ayrıldık, biraz nefes almak için Bosna
Milli Parkı’na gittik. Yeşili ve suyu bol olan bir park. Karnımız da
acıktı. Vedud bizi Cevapčići yemeye davet etti. Balkan ülkelerinde
yapılan bir tür kebap. Bosna-Hersek'de ulusal yemek sayılmaktaymış.
Hedefimizde Travnik var. Dağ yollarından aşarak ulaşacağımız tarihin örseleyemediği bir kentmiş Travnik.
Devam edecek
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder