Milli Park, sularıyla, yeşillikleriyle, kuğularıyla ve ferahlatan ortamıyla biraz da olsa bizi rahatlattı.
Benliğimizdeki duygu yoğunluğundan uzaklaşabildik. Ve döndürdük yönümüzü Travnik’e doğru. Eğri büğrü dağ yollarından yıldırım gibi gidiyor Vedud. Bazen yokuş yukarı, bazen baş aşağı. Kıvrıla kıvrıla aşıyoruz Bosna dağlarını. Başlangıçta biraz çekindim ama, sonra teslim oldum Vedud’a ve tevekkül ettim Allah‘a. Vedud haklıydı, ben onun kadar rahat ve hızlı kullanamazdım o yollarda arabayı. Vedud savaşta yüzbaşı rütbesiyle çarpışmış onurlu bir komutan ve çok iyi bir rehber ve aynı zamanda yol arkadaşı.
Benliğimizdeki duygu yoğunluğundan uzaklaşabildik. Ve döndürdük yönümüzü Travnik’e doğru. Eğri büğrü dağ yollarından yıldırım gibi gidiyor Vedud. Bazen yokuş yukarı, bazen baş aşağı. Kıvrıla kıvrıla aşıyoruz Bosna dağlarını. Başlangıçta biraz çekindim ama, sonra teslim oldum Vedud’a ve tevekkül ettim Allah‘a. Vedud haklıydı, ben onun kadar rahat ve hızlı kullanamazdım o yollarda arabayı. Vedud savaşta yüzbaşı rütbesiyle çarpışmış onurlu bir komutan ve çok iyi bir rehber ve aynı zamanda yol arkadaşı.
Yol buyunca cami minaresi de gördük
kilise minaresi de. Sırplarla, Hırvatlarla yan yana yaşıyor Müslümanlar.
Sordum Vedud’a, „Zor olmuyor mu bu kadar olanlardan sonra birlikte
yaşamak?“, „Elbette zor oluyor, eski samimiyet yok zaten, ama
katlanıyoruz.“
Kacuni kasabasına gelmişiz. Burada
bir tekke var. Mesudiye tekkesi. Tekke üst katta, alt katlarda klinik
var. ‘Bosna’yı ayakta tutan bu tekkelerdir diyor’ yine Vedud. Aynı
zamanda medrese olarak da kullanılıyor tekke. Namazlarımızı kıldık
tekkede ve yola devam ettik.
Travnik, Saraybosna'nın 90 km
batısında yer alan şehir. Travnik vezirler şehri olarak biliniyor. Çünkü
Osmanlı İmparatorluğu'na onlarca devlet adamı yetiştirmiş. Osmanlı’nın
çok önem verdiği bu şehri üst düzey vezirler yönetiyormuş. Bundan dolayı
Travnik “vezirler kenti” olarak anılıyormuş. Şehirde tam 77 Osmanlı
veziri görev yapmış. 19 vezirin türbe ve mezarları bu şehirde
bulunuyormuş.
Travnik, şu anda da Avrupa’nın
ortasında ayakta dimdik duran tam bir Osmanlı kenti. 60 bin kişilik
şehirde 18 cami var. Osmanlı Kalesi, medreseleri, çeşmeleri, saat
kulesi, köprüleri, kahvehaneleri, köftecileri, börekçileriyle sanki
zamanın 19. yy. Osmanlı İmparatorluğu döneminde durduğu bir yer.
Karşıdan kaleyi görüyorsunuz şehre
girerken. Travnik Kalesi, 14. yüzyıl sonunda Bosna Kralı II. Tvrtko
tarafından yaptırılmış. 1463’te Fatih Sultan Mehmet tarafından alınan
Travnik Kalesi’nin tek bir girişi var. O da kalenin etrafını saran
hendeğin üzerinden geçen dar ve uzun bir köprü. Altından ırmak akıyor.
Kale Osmanlıların eline geçtikten sonra komple yenilenmiş ve tam bir
Osmanlı kalesi hüviyetine kavuşmuş.
Bizi karşılayan ve hoş geldiniz
diyerek kucaklayan ilk bina ise Elçi İbrahim Paşa Medresesi. Medrese
1706 tarihli. Medrese bugün İmam Hatip Okulu gibi hizmet veriyor.
Medreseye girişte kapının hemen yanında Fatih Sultan Mehmet Han’ın
Bosnalı Hristiyanlar için verdiği koruyucu nitelikli ferman asılı*. TİKA
tarafından restorasyonu yapılmış, eğitime devam ediyor. Mükemmel bir
eğitim kurumu. Bosna’nın en önemli eğitim kurumlarından biri.
Medreseden sonra Osmanlı Türk
Kalesi’ne çıktık. Kapıda bir genç karşıladı bizi. Medrese öğrencisiymiş,
Türkçe konuşuyor. Türkçeyi medresede öğrenmiş. Kaleyi ve Travnik’i
anlattı bize. Kale içindeki yıkık dökük, yangında yara almış bir cami
var. Osmanlı Camisi diyorlar. Ayakta dimdik duran ve zamana meydan
okuyan sadece minare kalmış. TİKA burayı da elden geçirecekmiş. Kaleden
şehre bakarken gökyüzünü delercesine yükselen Travnik’in minarelerini
seyretmenin verdiği haz tarif edilemez. Bir Avrupa şehrinde 18 tane
minare...
Kalede kahve içtik. Kahve burada da
lokum ve su ile birlikte geldi. Kaleden Travnik’i seyrediyoruz, Osmanlı
kahvesini yudumlarken, keyiflenmemek, Osmanlı’yla gururlanmamak mümkün
mü?
Kaleden sonra sokak aralarından
yürüdük, yol üzerinde türbeler var. Paşaların vezirlerin türbeleri
bunlar. Sadece fotoğraflarını çekebildik. Detaylı bilgilere ulaşamadık. O
bize eşlik eden genç kalede kaldı. Travnik şehrine Osmanlı Türk mührünü
vuran üç büyük eserden biri ve en önemlisi Alaca Camii. Şehrin
merkezindeki bu caminin diğer adı Süleyman Paşa Camii.
Travnik ayrıca Nobel ödüllü (Drina
Köprüsü -The Bridge on the Drina) Sırp yazar Ivo Andrić'in doğduğu
kentmiş. Sırp yazar İvo Andriç’in evi en az Osmanlı eserleri kadar
şehrin gururu. Küçük ve sevimli bir müze olan İvo Andriç Evi de,
Travnik’e gelenlerin uğraması gereken yerlerden biri.
Osmanlı İmparatorluğu’nun gözbebeği
her zaman Bosna olmuş. İmparatorluğun batıya en yakın sancağı (Eyaleti)
olan Bosna, bir anlamda Osmanlı’nın batıya gösterdiği yüzü olmuş. Bu
sebeple İstanbul haricinde en büyük yatırımlar her zaman Bosna’ya
yapılmış. Köprüler, camiler, kaleler… Hepsi birbirinden gösterişli ve
ihtişamlı eserler. Bu sebeple Bosna’da birçok şehir hâlâ Osmanlı
şehirleri olarak yaşıyormuş. Bunlardan biri de işte bu şehir. ‘Vezirler
Şehri Travnik’…
Bu Osmanlı şehri Bosna Savaşı’nda en
büyük hedeflerden biri olmuş. Özellikle de camileri. Türkiye’nin
yardımlarıyla savaşın izleri silinmeye çalışılıyor. Eskiden Boşnaklarla
iç içe yaşayan Hırvat, Sırp ve Yahudi halklarının çoğu terk etmiş
Travnik’i.
Hoşcakal Travnik.
Devam edecek
Rüştü Kam
ha-ber.com
*
Fatih’in Ahidnamesi:
Bu ahidname, ilk insan hakları belgesi olarak kabul edilen 4 Temmuz 1776 tarihli ABD Anayasası’ndan
324 sene evvel yazılmıştır. 'Bu ahidname 550 yıl evvel ecdadımızın din
ve vicdan hürriyeti konusunda ne kadar hassas olduklarının
göstergesidir.
“Nişan-ı hümayun şu ki;
Ben ki Sultan Mehmet Han'ım. Üst ve
alt tabakada bulunan bütün halk tarafından şu şekilde bilinsin ki bu
fermanı taşıyan Bosna rahiplerine lütufta bulunup şu hususları buyurdum:
Söz konusu rahiplere ve kiliselerine hiç kimse tarafından engel olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir.
Bunlardan gerek ihtiyatsızca
memleketimde duranlara ve gerekse kaçanlara em nü aman olsun ki,
memleketimize gelip korkusuzca sakin olsunlar ve kiliselerinde
yerleşsinler. Ne ben, ne vezirlerim ne de halkım tarafından hiç kimse
bunlara herhangi bir şekilde karışıp incitmeyecektir.
Kendilerine, canlarına, mallarına,
kiliselerine ve dışarıdan memleketimize getirecekleri kimselere yeri ve
göğü yaratan Allah hakkı için, Peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV)
hakkı için, yedi Mushaf hakkı için, 124 bin peygamber hakkı için ve
kuşandığım kılıç için en ağır yemin ile yemin ederim ki, yukarda
belirtilen hususlara söz konusu rahipler benim hizmetime ve benim emrime
itaatkâr oldukları sürece hiç kimse tarafından muhalefet
edilmeyecektir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder