Müslümanların peygamber anlayışı
farklıdır: Kimisi onu ulaşılmaz biri olarak tanımak ister. Kimisi O’na
şefaat misyonu yükler ve işlediği günahların onun vasıtasıyla
affedilmesini umar. Yani torpilci peygamber olmasını ister. Kimisi O’nu
cıva gibi görür, gerektiğinde duvarı bile delip geçer, O’na kılıç ve
balta işlemez. Kimisine göre O olmasaydı dünya yaratılmayacaktı. Kimisi
onu sakallı, şalvarlı, sarıklı olarak tasavvur eder. Kimisi eline kılıç
verir, kimisi de asa verir. Kimisine göre fakir, miskin birisidir,
yiyecek ekmeği bile olmaz zaman zaman sofrasında.
Kimisine göre de O insan
peygamberdir. Evlenir, çocuk sahibi olur, bazen ağlar bazen güler. Bazen
de yaptığı yanlışlıklardan dolayı yaratıcısı tarafından azarlanır.
Bazen de savaşa katılır, yaralanır, dişi kırılır.
O gerçekten nasıl bir peygamberdir? Okuyalım ve hep beraber düşünelim:
Soyu :
Hz.Muhammed Kureyş kabilesindendir.
Zengin bir ailenin çocuğudur. Ailesi Mekke’nin yöneticilerindendir,
ileri gelenlerindendir. Dedesi Abdulmuttalip Mekke’nin sayılı
zenginlerindendir.
Babası Abdullah, annesi Amine’ dir.
Doğumu ve Çocukluğu :
571 yılında Mekke ‘de dünyaya
gelmiştir. İyi bir eğitim almak için Mekkeli zengin ailelerinin
çocuklarının gittiği sütannelik (çocuk yuvası) kurumuna verilmiştir.
(İslâm peygamberi; Muhammed Hamidullah; c.1 s. 25 )Eğitiminin
tamamlanmasından sonra tekrar Mekke’ye dönmüştür. Ailesi tarafından
geleceğin yöneticisi olarak yetiştirilmiştir. Bu durumda o okuması
yazması olan birisidir diyebiliriz.
Doğumundan önce babası Abdullah’ı, altı yaşında da annesini kaybetmiştir.
Annesinin ölümüyle sekiz yaşına kadar dedesi Abdülmuttalib’in, sonra da amcası “Ebu Talip” in yanında yaşamını sürdürmüştür.
Amcası Ebu Talip’in yanında ticaret
hayatını öğrenmiş, Suriye, Habeşistan ve Yemen bölgelerine düzenlenen
ticaret amaçlı düzenlenen kervanlara katılmıştır.
Gençliği :
Hz.Muhammed, müşrik bir toplumda
doğup büyümesine rağmen putlara tapmaz, doğruluktan ayrılmaz, yalan
söylemez, kimseyi kırmazdı. Akıllı ve olgun davranışlarıyla, doğru
sözlülüğü ve güvenilirliğiyle, liderlik vasfıyla, Kureyşliler arasında
saygınlık kazanmıştır. Bundan dolayı Mekkeliler ona “Muhammed-ül Emin”
(Güvenilir Muhammed ) demişlerdir. Daha o yaşta saygınlığı herkes
tarafından kabul edilen bir kişiliğe sahipti.
Kâbe tamir edildi. Tavafın başlangıç
köşesini belirtmek için Ebu Kubeys Dağı’ndan siyah bir taş getirildi
(Hacer ül Esved). Yerine konulması sırasında sıkıntılar doğdu. Her
kabile kendi reisleri tarafından taşın yerine konulmasını istiyordu.
Kabileler anlaşamadılar. Çözüm için Hz. Muhammed’e başvurdular. O da
kimseyi kırmamak için her kabilenin reisini davet ederek, hep birlikte
Siyah Taşı yerine koydular.
Hılf’ul Fudul:
Hz. Muhammed 20 yaşında Hılf’ul
Fudul Cemiyeti’nin /Derneği’nin yönetim kuruluna girdi: Erdemliler
İttifakı demektir. 580'li yıllarda Arap kabileleri arasında süregelen
savaşlar sonucunda ortaya çıkan anarşi ortamında, can ve mal
güvenliğinin sağlanması, zayıf ve güçsüzlerin korunması, zulmün
önlenmesi gibi amaçlarla, toplumda sözü geçen, saygın ve iyi niyetli
kişilerin önderliğinde kurulan barış cemiyetidir.
Erdemliler İttifakı sadece tarihsel
bir kurum değil, aynı zamanda, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar
da, temel ahlâkî ilkelerde anlaşan insanların zulmü engellemek için
uzlaşmalarının bir toplumsal zorunluluk olduğunun ifadesi olarak
değerlendirilmektedir.
Antlaşma yemini şöyledir:
1- Mekke’de, ister oranın halkından
olsun isterse dışarıdan gelen insanlardan olsun, bir kişinin zulme
uğradığını gördükleri zaman onunla birlikte olacaklardı.
2- Mazlumun hakkı zalimden
alınıncaya kadar zalimin karşısında olacaklardı. Başka bir ifadeyle
mazluma hakkı iade edilinceye kadar mazlumla bir tek el gibi -yekvücut-
olacaklardı.
3- Deniz, bir tek tüyü ıslatıncaya
kadar, Sebir ve Hira dağları yerlerinde kaldığı müddetçe ve maişette
(mali durumda) tam bir eşitlik sağlanana dek bu maddeler geçerli
olacaktı. (İslâm Peygamberi ;Muhammed Hamidullah;c.1.s.52, İbn Hişam,
Sîre, c. 1, s. 141)
Evliliği
Hz. Muhammed 25 yaşında Hz. Hatice
ile evlendi. O zaman Hz. Hatice de 28 yaşlarındadır. Hristiyan bir
aileye mensuptur. Ticaretle uğraşan zengin bir kadındır ve çocukları
olan dul bir kadındır. Eğitimini, Papaz Varaka b. Nevfel ve Osman ibn.
Huveyris’ten almıştır. Bu evlilikten dördü kız ikisi erkek olmak üzere
altı çocuğu oldu. (İslâm Peygamberi ;Muhammed Hamidullah; c.1.s.60)
Peygamber oluşu :
Peygamber olmadan önce tek bir
yaratıcının olduğunu düşünen Hz. Muhammed, zaman zaman Mekke
yakınlarındaki Hira Dağı’na gider, burada düşünceleriyle baş başa
kalırdı.
610 yılının Ramazan ayının 27.
gecesi ilk vahiy kendisine burada ulaştırılmıştır. Mekke’ye 20 km.
uzaklıktadır. Cirane Mescidi’nde vahyin geldiğini söyleyenler de vardır.
Ci'râne Mescidi, Mekke ile Tâif arasında, Mekke'ye daha yakın bir mevki
olup, burada aynı adı alan bir su kaynağı ve birbirine yakın su
kuyuları vardır (Yâkût el-Hamevî, Mu'cemü'l-Büldân, Beyrut 1977, II,
142).
İlk inen ayetler şöyledir: “Yaratan
Rabbinin adıyla oku! İnsanı bir kan pıhtısından yarattı! Oku! Rabbin
sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana
bilmediği şeyleri öğretti.…” (Alak Suresi 1-5)
İlk Müslümanlar :
Hz. Muhammed’in çağrısına uyarak
O’na ilk tabi olanlara ilk Müslümanlar diyoruz. ‘Sen ne dersen
doğrudur.’ dediler ve hemen Müslüman oldular. Ondan sonra da devamlı
Peygamber’in destekçisi oldular. Bunlar: Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz.
Ebubekir ve Zeyd’dir.
Mekke Döneminde Meydana Gelen Olaylar :
İslamiyet’in giderek yayılmaya
başlaması üzerine Mekkeliler, Müslümanlar üzerindeki baskı ve
işkencelerini artırdılar. Bunun üzerine Hz. Muhammed, Müslümanlardan
isteyenlerin Habeşistan’a göç etmesine izin verdi. Hristiyan Habeş
hükümdarının adaletine inanıyordu. Muhtemelen ticaretle uğraştığı
dönemlerde kral Necaşi ile teması olmuştur.
Mekkeliler, Müslümanlarla her türlü
ilişkilerini kesmişler, boykot uygulamışlardır. Bu durum üç yıl
sürmüştür. Ancak, ticarî ilişki ve akrabalık bağları gibi nedenlerle
boykot 3 yıl sonra kaldırılmıştır.
Sevgili eşi Hz. Hatice ile sevgili
amcası Ebu Talip aynı yıl içinde öldüler. Bu ölümlerden sonra
Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskıları arttı. Bunun üzerine Hz.
Muhammed, hem sıkıntılardan biraz da olsun uzaklaşmak ve İslamiyet’i
yaymak hem de güvenilir bir yer bulmak amacıyla Taif şehrine gitti.
Ancak Taifliler Hz.Muhammed’e iyi davranmadılar. ‘Anlattıkların doğru
olsaydı Mekkeliler ve akrabaların sana inanırlardı.’ dediler ve Taif’ten
kovdular.
Hz.Muhammed Taif dönüşü Mekke’ye
giremedi. O zamanın örfüne göre, İzinsiz Mekke’yi terkedenler geriye
dönerlerse bir kişinin kefaleti olmadan Mekke’ye giremezlerdi.
Peygamberimiz Mekke’ye Mut'im bin Adiyy'in himâyesinde girmiştir. Mu’tim
müşriktir. Ancak adalet sahibi mert ve cesur bir müşriktir.
Akabe Biatları (Sözleşme):
Taif deneyiminden sonra Hz.
Muhammed, ticaret ve Hac ibadeti için Mekke'ye gelen yabancılara tebliğ
yapmak istedi. Açıktan bu görevini yerine getiremediği için Mekke’nin
gözden ırak köşelerine çekiliyor davet çalışmalarını oralarda yapıyordu.
Amacı mümkün olduğunca çok insana ulaştırmaktı. Bundan dolayı Mekke’ye
gelen her kafileye yaklaşıp onlara İslâm’ı anlatıyor ve kendisini
ülkelerine davet etmelerini istiyordu. Medine’den gelen ve Hz.
Muhammed’in anne tarafından akrabası olan Hazreç kabilesine mensup altı
kişiyle görüştü. Hac ibadeti için Mekke’ye gelmişlerdi. Görevini
anlattı onlara, onlar da dikkatli bir şekilde dinlediler. Evs
Kabilesi’yle de problemli oldukları için Hz. Muhammed’in teklifine sıcak
baktılar. Prensipte İslam'ı kabul ettiler ve Hz. Muhammed’e bağlı
kalacaklarına ve sözlerini tutacaklarına da söz verdiler. Bu olaya ”I.
Akabe Biatı denilir (M.S.621).” Ancak kabile halkıyla istişare etmeleri
gerekiyordu. Mekke'den dönüşlerinde duyduklarını Medine halkına
anlatmaya başladılar.
Bir senelik çalışmanın sonunda
Medine'den 72 kişi geldi (622). Hz. Muhammed’le Akabe’de bir araya
geldiler. İslamiyet’in buyruklarını yerine getireceklerine ve Hz.
Muhammed’le birlikte çalışacaklarına dair yeniden akitleştiler. Ve Hz.
Muhammed'i Medine’ye davet ettiler. Bu olaya da II. Akabe Biatı denir.
Akabe Biatları, Müslümanların Mekke’den Medine’ye göç etmesine zemin
hazırlamıştır.
Hicret(622-Eylül):
Hz. Muhammed’in, Müslümanlarla birlikte Mekke’den Medine’ye göç etmesine “Hicret” denir.
Mekke’den Medine’ye göç edenlere
“Muhacir”, Medine’de onları karşılayıp yardım edenlere “Ensar” denir.
Peygamberimiz önce yol arkadaşı olarak Hz. Ebu Bekir'i seçti. Kendisinde
bulunan emanetleri sahiplerine teslim etmek için de Hz. Ali'yi yerine
vekil tayin etti. sonra da Hicret için bir plan hazırlandı ve sonuna
kadar bu plana sadık kaldı. Planı yol arkadaşı Hz. Ebu Bekir’le birlikte
yaptılar. Plana göre; Mekke’den Medine istikametine değil ters
istikamete doğru yola çıkılacaktır ve Sevr Mağarası'nda 2 gün kalıe Anayasası (Emirnamesi) hazırlanarak uygulamaya koyuldu
4-Hz. Muhammed, Medine’deki Arap ve Yahudi kabileleriyle görüşerek toplumsal barışı sağladı.
5-Böylenacaktır. Bu arada Mekke’de
ne olup bittiğini Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman ve kızı Esma
gizlendikleri mağaraya getirecektir. Beraberlerinde yiyecek ve içecek de
getireceklerdir. Üçüncü günün sabahında Abdullah b. Uraykıt 2 deve ile
birlikte Sevir Mağarası’na gelecek ve onun rehberliğinde Medine’ye doğru
yola çıkılacaklardır. Bütün bu hareketlilikten dolayı meydana gelen
ayak izlerini de Ebu Bekir’in çobanı Abdullah b. Fuheyra koyunlarını
Sevr’e doğru sürerek kaybettirecektir. Plan harfi harfine uygulanmış ve
Hz. Muhammed de böylece Medine’ye vasıl olmuştur.
Sonuçları :
1-Hicret’ten sonra İslamiyet hızla yayılmaya başladı.
2-Hz. Muhammed ve Müslümanlar, Mekkelilerin baskısından kurtuldu.
3-Medince Medine Site Devleti’nin temelleri atılmış oldu.
6-Hicret Hz. Ömer tarafından Hicri takvimin başlangıcı olarak kabul edildi.
Devam edecek
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder