18 Haziran 2016 Cumartesi

İFTAR SOFRALARI BERLİN 2016 (l)

Ramazan geldi hoş geldi. Kur’an bu ayda indirilmeye başlandı. İndirilmeye başladığı ayın bin
aydan daha hayırlı olduğunu da yine kendisi haber verdi. Kur’an; Furkan’dır. Hak işle batılı ayırandır. Hak dediğimiz Kur’an’ın deruhte ettiği buyruklar bütünüdür. Bâtıl, Kur’an dışında kalan her sözdür, eylemdir, ideolojidir. Elbette kutlanacaktır Furkan’ın inişi. Ve Müslümanlar da kutluyorlar. Bizden önce gelip geçen ümmetlere farz kılınan bir ibadet de var bu ay içinde. Oruç ibadeti. Müslümanlar önem verirler oruç ibadetine. Akşamları teravih namazları kılarlar. İftar sofralarında bir araya gelirler. İkramlar yapılır, şenlenir Ramazan geceleri. Dualar okunur, tekbirler getirilir. Hele de gurbetteyseniz iftar sofraları bir başka şenlenir. 
 
Türk Eğitim Derneği
Ben üç ayrı iftara katıldım. İlki Türk Eğitim Derneği’nin organize ettiği iftar. Organizasyon güzeldi. Ezanı müteakip dua edildi ve iftar yemeğine geçildi. Hizmeti gençler yaptılar.
Büyüklere yapılan saygı, unutulmayan ve unutulmaması gereken bir geleneğimiz. Gençleri bu halde görünce geleceğimizden biraz daha emin olabiliyoruz. Yemek duasından sonra, Türkiye Cumhuriyeti Berlin Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Ahmet Fuat Çandır’a söz verildi. Çandır yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bugün Müslümanlar bölük pörçük durumdalar. Afrika’da % 15 Müslüman var, arta kalan halk diğer dinlere mensup. Oysa yüzyılın başında tam tersiydi bu durum, bir şeyden koptuk ve bu hale düştük: Kur’an’dan. Kur’an’dan uydurulmuş, hurafelere boğulmuş bir din var elimizde bugün. Kur’an’ın anlattığı dini insanlara anlatmamız gerekli. Müslümanlar birbirlerinin ayağına basmayı bırakmalılar. Müslüman isek diğer Müslümanlarla empati yapabilmeliyiz. Sabah akşam namaz kılmamız bizde olumlu manada bir değişiklik oluşturmuyorsa, yanlış giden bir şeyler var demektir. Hayatımızda değişiklik yapmamız gerekiyor demektir. Ataşelik olarak
Kur’an’la daha iyi tanışalım diye “Her gün bir ayet ” adıyla bir çalışma başlattık. Cemaatimizden o günün ayetini manasıyla birlikte ezberlemesini istiyoruz. Ataşeliğimiz Berlin’de İslami alanda nerede bir ihtiyaç varsa hizmet sunmak, ihtiyacı gidermek üzere kurulmuştur. Çeşitli dernekler din görevlisi talebinde bulunuyor. Berlin’de bulunan bütün dini cemaatlerin taleplerini yerine getirmek, toplumumuzun dini konulardaki sorunlarına yardımcı olmak Ataşelik olarak görevimizdir. Mesela alevi derneklerinin de dede talebi oluyor yardımcı oluyoruz."

Daha sonra Remzi Aru’ya söz verildi.
Aru konuşmasında: “Türk kökenli Milletvekili Cem Özdemir tarafından bir tasarı geldi Federal Parlamento’ya. Parlamento bu tasarıyı kabul etti. Ne tarihi bir belge var ne de mahkeme kararı. Tamamen siyasi bir kabuldür bu. Artık Türklerin kendi göbeklerini kendilerinin kesmesi zamanı gelmiştir. Bir parti kuruyoruz. Almanya’daki tüm azınlıkların sesi soluğu olacak bir parti kuruyoruz. Müjdeyi burada veriyorum. Allianz Europäischer Demokraten (AED). Avrupa Demokratlar İttifakı partisi. Çok güçlü bir ekiple geliyoruz. En az yüzde beş oy oranını hedefliyoruz. Bütün seçmenlere kapımız açıktır.” dedi. Aru konuşmasının devamında, 26 Haziran’da partinin kurucu üyeleriyle birlikte bir basın toplantısı da yapacaklarını ifade etti. 
 
T.C. Berlin Büyükelçiliği
İkinci gün Büyükelçililiğin davetine katıldım. Büyükelçilikte iftar sofrasının kurulmasının
ayrı bir anlamı var. Önceleri buralara mütedeyyin Müslümanlar davet edilmezdi. Şimdilerde başı örtülü bayanlar bile davet edilebiliyor. Elçilikte ezan okunuyor, Kur’an okunuyor, anlamı verliyor dua ediliyor. Arkada küçük de olsa bir mescid bile var. Gönül isterdi ki o mescid minyatür bir cami şeklinde misafirlerini ağırlasın. Belki bir gün o da olur. Belki bir gün Kültürümüzün elçiliğini de yapar. 
 
MÜSİAD
Salı gün Berlin MÜSİAD’ın iftar sofrasına davetliydik arkadaşlarımla birlikte.
Organizasyonda sorun yok. Kucaklaştık dostlarımızla. Berlin MÜSİAD başkanı Veli Karakaya masaları teker teker dolaştı ve hal - hatır sordu. Karakaya iftardan sonra yaptığı konuşmada Ermeni soykırım yasasının Meclis’ten geçmesinin üzerinde yaptığı etkiden kurtulamamıştı. Berlin’deki Türklerin ve onların temsilcileri gibi görünen milletvekillerinin halinden şikâyet etti ve bir fıkrayla Almanya’daki Türklerin durumuna açıklık getirdi:
Efendim, hikâye şöyle, Bekri Mustafa adında birisi vardır İstanbul’da, hafızdır. Ama hiç ayık gezmez. Küçük Ayasofya Camii’nin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin, beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’ya namazı kıldırmak için avluya davet ederler. Bekri Mustafa itiraz eder, direnir. “Yok, ben hoca değilim” der ama nafile. Cenazenin kalkması lazım. Zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat, ölüye ne söylediğini merak eder. Bekri Mustafa gülerek cevaplar soruyu: Dedim ki ona: “Eğer sana sorgu melekleri sorarlarsa, yukarda ne var yok diye. Onlara dersin ki; Bekri Mustafa Ayasofya Camii’ne imam oldu. Onlar yukarda ne olup bittiğini anlarlar.”
Evet, Almanya’da yaşayan biz Türklerin hali işte tam da böyle. Almanya’nın halini soran
meleklere Bekri Mustafa’nın göndereceği mesaj muhtemelen şöyle olurdu: Orada sana sorgu melekleri soracaklardır yukarda ne var yok diye, onlara de ki; “Türk kökenli bir Milletvekili yasa tasarısı sunmuştur Parlamentoya ve diğer Türk kökenli Milletvekillerinin de içinde bulunduğu meclisten soykırım kanunu bir Alman Milletvekilin hayır oyuyla geçmiştir”, onlar Almanya’daki Türklerin ne halde olduğunu anlayacaklardır.
Devam edecek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder