- Müslümanların geleceğine
inandıkları mehdi inancı beklenen kurtarıcıya olan inançtır. Kötü gidişe dur
diyecek olan bir kurtarıcıdır bu. İnsanların zulüm ve işkence altında inlediği
dönemlerde, ezilen ve baskı altında tutulan zavallı kitlelerin ürettiği hayali
bir kahraman…-
Rüştü Kam
Ezilen
kitlelerin ortak psikolojisi olan “beklenen kurtarıcı” düşüncesi, iktidarlara
muhalif ve baskı gören
Müslüman gruplar arasında “Mehdî” terimiyle ifade edilmiştir.
İslâm
tarihinde mehdilik iddialarının gündeme gelmeye
başlaması, hicrî
birinci asrın sonlarından
itibaren, ilk olarak Muhammed b. el-Hanefiyye’nin mehdiliğini ileri
süren Keysaniyye ile birlikte olmuştur. Daha sonra pek çok kişi hakkında
gündeme gelen bu iddialar, zamanla daha da çoğalarak
hicrî üçüncü asırdan
itibaren toplum hafızasında yer
etmeye başlamıştır. Mehdilikle
ilgili üretilen pek çok rivayet, Sünnîler arasında kabul
görmesine rağmen konuyu
asıl
gündemlerinde tutanlar, Şiî gruplar olmuştur. İktidar
muhalifi pek çok Şiî fırka, ölen liderlerini
Mehdî olarak beklemişlerdir. Ancak İmamiyye Şiasının on
birinci
imam
olarak kabul ettiği Hasan
el-Askerî’nin vefatıyla (ö.260/873) durum yeni bir
boyut kazanmıştır. Onun,
ardında bir
halef bırakmadan
vefat etmesi, onun gizli bir oğlu olup gaybete gittiği iddialarını gündeme getirmiştir. Söz
konusu fikri ileri süren İmamiyye Şiası, daha
sonra da, gaybete giden on ikinci imamlarının Mehdî
olarak geri döneceğini söylemiştir. Bu
iddiaları zamanla
bir inanç esası haline
getirilerek İmamiyye Şiasının itikadî
konularından biri
olan imamet inancının değişmez bir
parçası olmuştur.
İslam
toplumunun içine sokulan bu nifak tohumu, öyle yeşermiş dal budak sarmış ki,
artık ondan kurtulmakta neredeyse imkânsız olmuş. Birçok konuda yaptığımız
yanlışlar gibi, günümüzde İslam toplumu içine sokulan hurafe ve dinde olmayan Mehdi
konusu da, Rabb’in Kur’an’da hüküm vermediği bir konudur.
Bizler Kur’an’ı,
din ve iman adına yeterli görmediğimiz sürece de, yanlış itikatların peşi sıra
gitmekten asla kurtulamayacağız. Allah istediği kadar, sizleri Kur’an’dan
sorumlu tutuyorum, Kur’an’ın ipine sarılın desin; Rabb’in sesini işiten, duyan
mı var? Kur’an ile aramıza soktuğumuz veliler, şeyhler Kur’an gerçekleri ile
buluşmamızı, yüzlerce yıldır engellemiştir. Hâlâ engellemeye devam etmektedir.
Kur’an anlaşılması zor bir kitap ilan edilip, onu
herkes anlayamaz, veli insanlar ancak anlar fikrine inandırıldığımızdan beridir
ki; Müslümanlar Rabbin orta yolundan saptırılmış ve meçhule doğru hızla yol
almaktadırlar. (Geniş bilgi
için bkz. Avni İlhan, Mehdilik, ss.
50-52; Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi,
2004/1, 142)
Mehdi’nin
geleceğine inananlar, kıyametin kopmasından önce dünyaya geleceğini ve İslam
toplumlarının içinde bulunduğu zor durumdan kurtarıp, dünyada adaleti
saylayacağından bahsederler. Onun geleceğini Allah’ın buyruğu gibi gösterirler.
Kıyametten önce gelecek olan Mehdi bizim ne işimize yarayacaktır? Bu soruyu
kimse sormaz. Kıyametin ne zaman kopacağı belli değildir. İnsanların ömrü ise
bellidir. 70 yıl 80 yıl. Bunu kimse düşünmez.
Yüzlerce yıl, birilerini
beklemekle boşa geçirdik vaktimizi. Doğru yolu bulmak huzura, mutluluğa erişmek
için, Kur’an’dan başka ne arıyoruz, neyi bekliyoruz? Allah Kur’an’ın ipine sarılın,
sizi mutluluğa, huzura ulaştıracak Kur’an’dır diyor. Bizler bu uyarıyı
duymayarak veya duymazdan gelerek, hâlâ kurtarıcı bekliyoruz.
Dini kullananların,
kendi çıkarlarına alet edenlerin, toplumu Allah ile aldatanların dine verdikleri
zarar, affedilemez, bağışlanamaz sonuçlar doğurmaktadır. Allah onları asla
affetmeyecektir.
Müslümanları huzura
kavuşturacak olan rehber elimizdedir. Kur’an. Ama bizler farkında bile değiliz.
Kur’an’ı devre dışı bırakan bizlere, Allah’ın yardım edeceğini düşünüyorsak, hatta
Allah’ın, Müslüman toplumların içinde bulundukları yokluk, kin, nefret,
düşmanlık ve acı gerçeklerden kurtaracak birisini göndereceğini düşünüyorsak,
şunu üzülerek söylemeliyim ki, daha çok bekleriz. Böyle birisi gelmeyecektir.
Müslümanların geleceğine
inandıkları mehdi inancı beklenen kurtarıcıya olan inançtır. Kötü gidişe dur
diyecek olan bir kurtarıcıdır bu. İnsanların zulüm ve işkence altında inlediği
dönemlerde, ezilen ve baskı altında tutulan zavallı kitlelerin ürettiği hayali
bir kahramandır.
Kur’an’da bahsi geçmeyen bu kahramana, ne İmam-ı Azam, İmam-ı Maturidî,
İmam-ı Eş’arî gibi bilginlerin eserlerinde, ne de hadis kitaplarının en
sağlamları olarak kabul edilen Sahih-i Buharî ve Müslim’deki rivayetlerde yer
verilmiştir.
Bu kahramana
olan inancın temelini “rüya” ve “keşif” oluşturur. Bundan dolayı tasavvuf ve
tarikat çevreleri ile Şii mezhebinde revaç bulmuştur. İslâm’da zanna dayalı
inanç oluşturulmaz. “Onların çoğu zandan başka bir şeyin ardından gitmiyor.
Doğrusu şu ki, zan haktan hiçbir şey ifade etmez. Allah onların yaptıklarını
iyice bilmektedir.” (Yunus 36)
Rabbim
cümlemizi, Kur’an ı rehber alıp, onun ardı sıra giden kullarından eylesin.
Yoksa işimiz çok zor.
Sonuç olarak,
1-“Mehdilik, İslâm dünyasında oldukça geniş akisler uyandırmıştır. Cemiyetin
huzursuz ve karışık günlerinde, hep hadislerin gölgesine sığınarak ya
kendilerine teveccüh sağlayıp siyasi çıkar yahut da bilhassa son devirlerdeki
Mehdi iddiacılarında görüldüğü gibi, sömürgeci Hristiyan devletlerin İslâm
memleketleri üzerindeki artan nüfuzlarını kırmak için ortaya çıkmışlar, veya
tam tersine onlara yaranmak maksadıyla yeni tip mehdilikler icat etmişlerdir.
Netice itibariyle Mehdi konusundaki haberlerin kaynağı ihtida etmiş Yahudi
ve Hıristiyan ravilerdir dense de, hadislerden bir kısmına bağlı kalınıp
"Mehdi" ümmete, insanların ayrılığa düştüğü, din ve ahlak cihetinden zaafa
uğradığı devirlerde yol gösterip onları aydınlatan herkese verilen bir isimdir,
görüşüne ağırlık verilse de, kıyametten önce gelecek bir mehdi fikri bütün
canlılığıyla ayakta durmaktadır.
Ancak Şiiler için bir inanç konusu olan "Mehdi", Sünni-İslâm
dünyasında usul-i din'e dâhil bir
akide olarak yerleşememiş olmasına rağmen, renkli ve canlı süsleriyle birtakım maceracıların,
dünyevi ve siyasi emel" sahiplerinin ve' çaresiz kitlelerin alaka merkezi
olmuş ve olmaktadır (Prof. Dr. Ruhi Fığlalı)
Prof. Dr. Hasan Onat ise mehdilikle ilgili görüşünü şu şekilde ortaya
koyar:
2- “Sorunlara
kalıcı çözüm üretebilmek için akla ve doğru bilgiye güvenmek gerekir. Kendi
varlığının farkında olmayan, aklına güvenemeyen insanlar, her zaman
sığınacakları bir liman ararlar; bu süreçte çoğu zaman mağaraların
karanlıklarında kaybolup gitmeye mahkûm olurlar. Mevcut haliyle cemaatler,
ciddi anlamda bir sığınak işlevi görmektedirler. Ancak, cemaatin varlığı ve
sürekliliği birey bilincinin yok edilmesiyle, insanların itaat kültürünü dinin
gereği olarak algılamasıyla ve yaratıcı yetilerin törpülenmesiyle sağlandığı
için, bu sığınaklar insanları köleleştiren, toplumun geleceğini karartan
tuzaklara dönüşmektedir.
Sadece Türkiye’nin
değil, bir buçuk milyara yaklaşan tüm Müslümanların geleceği, eleştirel
düşüncede ve İslâm’ın özgürleştirici boyutunun etkin kılınmasında yatmaktadır.
Kölelerle ve köle ruhlu insanlarla ne bilimin gücü yakalanabilir, ne de
medeniyet iddiası sürdürülebilir. İslâm dini iman, sorumluluk ve kurtuluş
bakımından bireyi esas alır. Sağlıklı birey bilinci hem sağlıklı bir toplumsal
yapılanmanın, hem de sağlıklı bir demokrasi kültürünün en temel koşuludur.
Kur’an, “bir topluluk kendisini değiştirmedikçe, Allah onların durumu
değiştirmez” (Ra’d, 11) buyurarak çok önemli bir toplumsal yasayı insanlara
hatırlatmaktadır.”(
3- Mehdi inancının,
İslâm dini ile hiçbir alakası yoktur. Mesela Mehdi ne zaman gelecektir sorusuna
verilen cevaplara bakalım, İslâm inancı ile hiçbir alakasının olmadığı
görülecektir: Memleket zulüm ve fesada boğulduğu zaman, hiç kimsenin zahmet
edip bir çabaya girmesine gerek kalmadan Allah insanlara Mesih ya da Mehdi’yi
yollayacak, o da memleketi zulümden, baskıdan, fesattan kurtaracaktır.
İnsanların Mesih ya da Mehdi’nin dünyayı düzeltmesine yardım etmelerine de
gerek kalmayacak, çünkü Mesih ya da Mehdi’ye yardımcı olarak Allah mağaradan
Ashab-ı Kehf’i çıkaracak ve gökten İsa’yı indirecektir. Böylece insanlar
tekkelerde, tarikatlarda, ellerinde doksan dokuzluk tespihlerle duaya devam
edeceklerdir. Memleket böylece zulümden fesattan Mesih ya da Mehdi tarafından
kurtarılacaktır.
Bu senaryoya göre,
zulüm ve fesatla ölümüne mücadele etmiş peygamberler ve arkadaşları boşuna
mücadele etmişlerdir. Oysa Allah’ın insanlardan ve de Müslümanlardan beklediği
şeyler vardır. Kur’an bu senaryonun tam tersini söyler:
„Ey örtüye
bürünen! Kalk, hemen uyar“( Müddessir 1, 2 )
„İçinizden
hayra çağıran, doğruyu-güzeli emreden, kötü-çirkinden alıkoyan bir topluluk
olsun. Kurtuluş ve zafere eren işte onlardır.“ (Âl-i İmran 104)
„Allah’a
çağıran ve düzeltici işler yapan ve “ben Müslümanım” diyen kimseden daha güzel
sözlü kim vardır.“ (Fussılet 33)
„Fitne
kalmayıncaya ve din tümüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaş.
Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görendir.“( Enfal 39)
„Her biri için
onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah’ın emrine
bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz
kaldığı şeyleri onlar iç dünyalarındakini değiştirmedikçe değiştirmez. Allah
bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç
yoktur. Ve onlar için Allah dışında koruyucu bir dost da olmaz.“( Rad 11)
“Bu durum, Allah'ın bir kavme
verdiği nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmemesinden dolayıdır.
Gerçekten de Allah hakkiyle işiten, her şeyi bilendir.” (Enfal 53)
Görüldüğü gibi İslâm dinine göre
Müslüman, her kötülük karşısında şartlara göre tavır almak, kötülüklerle
mücadele etmek zorundadır. Çünkü insanlar hak etmedikçe, Allah onların içine
düştükleri perişanlığı değiştirmeyecektir.
3- Öte yandan tarihte mehdîlik iddiasıyla ortaya
çıkanların dünyevî menfaatleri ön plana aldıkları, fitne fesada yol açtıkları,
Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebebiyet verdikleri ve başarısızlıklarından
sonra kendilerine tabi olanları hüsrana uğratıp, inanç boşluğuna ittikleri
bilinmektedir. Ancak bütün bunlara rağmen, yeterli dinî eğitim alamayan, iman
ve İslam’ın hakikatine vakıf olamayan kimselerin basit mülahazalarla bu nevi kişilerin
peşinden gittikleri bilinmektedir.
4- Mehdi ve
Mesih’i karşılaştırdığımızda, Mehdi denilen kişinin Yahudi ve Hıristiyanlık
inancındaki Mesih olduğunu, diğer bir ifadeyle Mehdi’nin, Mesih’in İslamileştirilmişi
olduğunu görmekteyiz.
BİTTİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder