Bir sene önce ben de babamı kaybettim. Babamı kaybetmek
bana çok acı verdi. O hayattayken senede bir kez görüşürdük. İmkanlar onu
gerektiriyordu. Ama ben babamı hep
yanıbaşımda hissederdim. Ben de babayım, baba olmak başka bir şey, babamın
olması başka bir şeymiş meğer. Şimdi onun için sadece dua edebiliyorum. Allah
rahmet eylesin.
Sefa bey kardeşim de babasını kaybetti. Kısa da olsa
anlattı babadan ayrılığın verdiği ıztırabı bana. O da gurbet çocuğu. Allah onun
babasına da rahmet eylesin. Sefa bey kardeşime de sabırlar versin.
Başkonsolosumuz Muhammed Mustafa Çelik Bey de babasını
kaybetmiş. Biraz da olsa acısını dindirmek ve evlatlık görevini yerine getirmek
için dua ettirmek istemiş, bir evladın babası için yapabileceği en önemli
görevdir dua etmek, ettirmek. Ben babasına Allah’tan rahmet kendisine de Mevlâm’dan
sabırlar diliyorum. Dua için beni de Berlin Şehitlik Camii‘ne davet etti. Ben
de nazik davetine icabet ettim.
Baktım, Başkonsolos M.Mustafa Bey ve Elçi Müsteşar Ufuk Gezer
Bey ön safta yerlerini almışlar. Alışkın olmadığımız bir manzara. Devlet
görevlileri namaz kılmazlar, kılsalar bile gizli kılarlar. Dua etmezler- ettirmezler,
manevi değerlere saygı göstermezler; bizler böyle gördük, böyle bildik.
Bu görüntüler bir zamanlar, irticayı hortlatırdı, laiklik
elden gidiyor diye çığırtkanlık yapanların sahne almalarına sebep olurdu, tanklar
yürütülür balans ayarları yapılırdı, hükümetler yıkılırdı, kellelerin bile alındığı
oldu. Gericiler, yobazlar…
2018 yılında iki üst düzey devlet yetkilisi caminin
içinde en önde halk ile birlikte saf tutmuşlar, Allahü ekber diyorlar ve Yaratıcı’dan
yardım diliyorlar, „Allah’ım babamızı affet, günahları varsa hayra tebdil eyle.“
Diye dua ediyorlar lisanı halleriyle. Ben
gururlandım. Allah devletimize milletimize zeval vermesin diye de dua ettim…
Gel gör ki, bu güzelliğe aynı gözellikle mukabele
edilmesi gerekirken, sevgili Din Hizmetleri Ataşemiz çok sıradan bir program
organize etmiş. Organize demek bile doğru değil. Programda sıradan arabesk türü ilahiler vardı, ilahileri
de maalesef ilahi olmaktan çıkarmışlar tam bir arabesk havası. Kur’an okuyanlar
da aynı derecede sıradan okuyuş yaptılar. Bir kişi Süleyman Çelebi’nin şiir
kitabından Tevhid Bahri’ni okudu, hepsi o kadar.
Be mübarek Ataşem, madem ilahi okutacaksın, mevlid
okutacaksın dua yerine ölünün ardından, en azından musiki zevkimize uygun
okuyuşlar yapacak hafızlar getirseydin ya oraya. O zaman derdik ki; dini musiki
dinledik Şehitlik Camii’nde.
Din bu değil be sevgili Ataşem. Böyle bir din yok, böyle bir
dua da yok. Söyleyin Allah aşkına, okuduğunuz o arabesk ilahilerden ölüye ne
gitti, okuduğunuz Mevlid‘ten ölüye ne gitti. Sayın Ataşem sen de biliyorsun ki;
hiç birşey gitmedi. Boşu boşuna o soğukta bizleri caminin içine hapsettin. Bari
kaloriferleri yaktırsaydın da üşümeseydik olmaz mıydı?
Nasıl bir program yapılmalıydı:
1-
Önce Başkonsolosumuz kısaca
babasından bahsetmeliydi. Veya siz yazılı olarak okumalıydınız babasının hayat
hikayesini.
2- Orada yaptığınız konuşma gibi usulen değil, ciddi bir hazırlık yaparak yaşayanlara
ölüm gerçeğini anlatabilirdiniz.
3- Sonra da Kur’an’dan dua ayetlerini seçerek güzel sesli bir hafızımıza bu
ayetleri okutabilirdiniz.
4-
Finali de siz yapmaılıydınız. Hatim
duası değil. Vefat eden şahsın affı için niyazda bulunmalıydınız. Son
cümleleriniz de geride kalanların ölümü ibret olarak görmelerine yarayacak
niyaz cümleleri olmalıydı.
Sayın Başkonsolosum, “Her can ölümü tadacaktır ve sonunda
herkes dönüp Bize gelecektir. İman edip doğru ve yararlı işler yapanları,
mesken olarak, altlarından ırmaklar akan Cennet’teki köşklere yerleştireceğiz,
orası ne güzel yerdir, verilen ödül ne güzel ödüldür. ”(Ankebut 57-58) buyurur
Mevlamız. Umulur ki, babanız o ödülün sahibidir.
Sayın başkonsolosum, hayat çiçek gibidir, açar, sonra da solar. Zaman su gibidir, akar gider. Farkında
olmadan birgün o acılı gün ansızın geliverir. Bazen arkadaşlarımızı, bazen
sevdiklerimizi, bazen de en yakınımızdakileri alır götürür. Bu kaderdir, müdahale
edemeyiz, boyun eğmek teslim olmak gerekir.
Sayın Başkonsolosum, topraktan geldik yine toprağa gideceğiz, yaşadığımız
hayatın hesabını orada vereceğiz, herkes verecek, bu acı gerçeğin bilincinde
olmalıyız. Ben acınızı yürekten paylaşıyorum, dualarım kalptendir, başınız sağ
olsun, Allah Cennet’inde kavuştursun, Allah sizlere sabırlar versin, başka
acılar yaşatmasın, babanız nur içinde yatsın ve mekanı Cennet olsun…Amin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder