"Bir zamanlar Montaigne gibi bir insanın yaşamış olması, bugün şu
yeryüzünde yaşamanın hazzını gerçekten artırıyor." Böyle söyler
Friedrich Nietzsche, Montaigne için...
Dört evladını bebekken kaybeden ve amansız böbrek sancıları yüzünden
1571 yılında 38 yaşındayken şatosunun duvarları arasına çekilen
Montaigne yirmi yıl süresince, bin sayfadan fazla “Denemeler” adlı
eserini kaleme almıştır. “Denemeler” in yazılması XVI’ncı yüzyılın
başlarında Luther’in Papa’ya başkaldırışı ile başlayan ve Hristiyanlığın
bölünmesi ile sonuçlanan isyan döneminin bunalımlı devrine
rastlamaktadır.” Söze böyle başladı Dr. Ufuk Yaltıraklı ve devam etti
anlatmaya:
“Rönesans düşünce tarzıyla ve tamamen yeni ve çağdaş metotla
yetiştirilen Montaigne Katolik inançlarına bağlı Bordolu varlıklı ve
soylu bir ailenin çocuğu olarak 28 Şubat 1533 tarihinde Périgord’da
dünyaya geldi. Babası kentin belediye başkanı idi. Seçkin bir eğitim
alan Montaigne özenle yetiştirildikten sonra sarayda danışmanlık,
parlamento azalığı, yargıçlık gibi yüksek mevkilerde görev yaptı. Bir
ara politikaya girdi ve hayal kırıklığına uğradı. Erken ölümü ile
Montaigne’ye ölüm gerçeğini, arkadaş sevgisini ve Stoacılığı öğreten
sevgili dostu Etien la Boétie’yi 1558’de parlamentoda tanıdı ve yaşam
boyu anısını sakladı.
1572’de Montaigne kendi adıyla anılan topraklarına ve şatosuna çekilerek
kendisini etüd ve düşünceye vererek Denemeler’ini yazmaya başladı. Eser
1580’ de ilk kez yayınlandı. Yetkin bir diplomat olan Montaigne
Avrupa’nın her tarafını dolaştı, derin gözlem yetisi ile incelemeler
yaptı. 1558’de, kentte veba salgını çıkınca ailesiyle birlikte
topraklarını terk edip bölgeden kaçtı. Bir süre sonra geri dönerek
eserini yazmaya devam etti.
Ölüm onu 1592 yılında DENEMELER’ini yazarken
buldu. Dört evladını bebekken kaybeden ve amansız böbrek sancıları
yüzünden 1571 yılında 38 yaşındayken şatosunda hayata gözlerini yumdu.
“Denemeler” in yazılması XVI’ncı yüzyılın başlarında Luther’in Papa’ya
başkaldırışı ile başlayan ve Hristiyanlığın bölünmesi ile sonuçlanan
isyan döneminin bunalımlı devrine rastlamaktadır. Montaigne başlıca
yapıtı Denemeler (Essais) için “Ben kitabımı yaptığım kadar da kitabım
beni yaptı” der.
Onun yaşadığı dönemdeki sosyal ve politik çalkantıları göz önünde
bulundurursak onun bize, kendi kabuğumuza çekilip hayatın bir seyircisi
olma davetini belki de yadırgamamız gerekiyor.
Herşeyin durmadan değiştiği bir dünyada inançlarımızın temelini kesinlik
oluşturamayacağına göre; deneyimlerimizin temelinde kuşkuculuğun yer
alması gerektiğini söylemektedir Montaigne. İnanç sistemlerinin
değişkenliğine işaret ederek insanın bu değişkenlik nedeniyle, zaten
kaybedeceği bir oyun için özgürlüğünden vazgeçmemesini önerir.
Kanlı din savaşları, milyonlarca insanı yok eden salgın hastalıklar,
sevgili arkadaşı la Boétie’nin genç ölümü, Sokrat’ın içine sindiremediği
yok edilişi, Montaigne’ye ölümün en kaçınılmaz gerçek olduğunu
kanıtlamıştı. Fakat o ahiret inancı beslemez, genelde Epikür’cüdür.
Dinin insanlara, yaşamı aşağılama inancı aşıladığına inanır. O bütün
yaşamı boyunca kilisenin yolsuzluklarını eleştirmiştir.
"Bir zamanlar Montaigne gibi bir insanın yaşamış olması, bugün şu
yeryüzünde yaşamanın hazzını gerçekten artırıyor." Böyle söyler
Friedrich Nietzsche, Montaigne için... Haksız da sayılmaz. Michel de
Montaigne, özellikle Denemeler'inde, insanlık tarihini muhteşem bir
biçimde çözümler. Hem de okuyucuyla oldukça keyifli bir sohbet şeklinde
yapar bunu.
Onun Denemeler'i, ayrıca edebiyatta bu türde verilen ilk
örneklerdir.
Michel de Montaigne Denemeler'inden alıntılar:
1. "Kendimiz sandığımızdan çok daha zenginiz; ama bizi oradan buradan
alarak, dilenerek yaşamaya alıştırmışlar. Kendimizden çok başkalarından
yararlanmaya zorlamışlar bizi."
2. "İyinin aşırısı olmaz, çünkü aşırı oldu mu zaten iyi değil demektir."
3. "... Hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz.
Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı; daha
derin; daha can yakıcıdır."
4. "Bilmediğini bilmek için bir hayli anlayış olmalı insanda. Bir
kapının kapalı olduğunu anlamak için o kapıyı itmek gerekir."
5. "Hayat kendiliğinden ne iyi ne kötüdür. Ona iyiliği, kötülüğü katan
sizsiniz..."
6. "İnsan her yerde hep o insandır ve bir insanın özünde soyluluk olmadı
mı, dünyanın tacını giyse yine çıplak kalır."
7. "Bir şey yapmadım ne demek? Yaşadınız ya! Bu sizin yalnız başlıca
işiniz değil en parlak en onurlu işinizdir."
8. "Dışımızda aramayalım kötülüğü, içimizdedir o; ciğerlerimize
işlemiştir."
9. "Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder. Çünkü her yerde olmak,
hiçbir yerde olmamaktır."
10. "Delilik, özgür bir kafanın yiğitçe çıkışları, yüce ve görülmedik
bir erdemin ortaya attıklarıyla çok yakın kapı komşusudur."
11. "Aşk denilen şey, arzulanan bir varlıkta bulacağımız tada susamaktan
başka bir şey değildir."
12. "Derin bir sevinçte, eğlentiden çok ciddilik vardır. Mutluluk bile
haddini aşarsa azap olur."
13. "Eğitimin insanı bozmaması yetmez, daha iyiden yana değiştirmesi
gerekir."
14. "Bilgisizliği kavramak, bilimi kavramak için gerektiği kadar bilgi
ister."
15. "Kendini beğenmek; insanın özünde, yaratılışında olan bir
hastalıktır. İnsan yaratıkların en zavallısı, en cılızıdır; öyleyken en
mağruru da odur."
16. "Bize yaşamayı, ömür geçtikten sonra öğretiyorlar."
Evet Ufuk Yaltıraklı Montaigne’in Denemeler adlı eserinden yaptığı bu
alıntılarla sohbetini sonlandırdı. Sohbetten keyif aldım. Sohbeti
birlikte dinlediğim arkadaşım Cengiz Uçan da sohbetten keyif aldığını
söyledi ve bana teşekkür etti. Ve heybemize Montaigne’den bir şeyler
doldurarak ayrıldık salondan.
Ufuk Yaltıraklı Tiyatrom’da yapıyor sohbetlerini. Yekta Arman, Ufuk
Yaltıraklı’ya ve Berlinlilere kapılarını açmış.
Ancak Berlinliler bu
sohbetlerde Ufuk Yaltıraklı’yı yalnız bırakıyorlar. Çok az sayıda
dinleyicisi vardı o akşam Yaltıraklı’nın. Ancak Yaltıraklı salon tıklım
tıklım doluymuş gibi sohbetini sürdürdü. İlim adamları kolay yetişmiyor.
Az sayıda olan ilim adamları da salonlarda yalnız bırakılıyor. Türk
toplumunun yerinde saymasının sebeplerinden biri de, ilim adamlarına
sahip çıkmayışlarındandır denilse, iftira atılmış olunmaz. Ufuk
Yaltıraklı yoluna devam edecektir elbet. Gönül ister ki bütün Berlin
Türk toplumu onunla birlikte devam etsin yola...
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder