31 Aralık 2024 Salı
YENİ YIL 2024 YILINDAN 2025 e GEÇİŞ
2024 YILI İTİBARİYLE, ALMANYA'DA MÜSLÜMANLARA VE MÜSLÜMANLARIN İBADETHANELERİNE YÖNELİK ÇEŞİTLİ SALDIRILAR VE WEINACHTSMARKTLARA YAPILAN SALDIRILARIN FATURASININ İSLÂM’A KESİLMESİ..
Rüştü KAM
Sevgili okuyucularım, ben de 2024 yılından 2025 yılına geçerken bir değerlendirmek yapmak istedim. Bu gece eğleneceksiniz. Hindiler yiyeceksiniz. Abartılı kutlamalar yapanlarınız olacak. Çamları süsleyeceksiniz. Bunun için kapitalizmin istediği harcamaları çoktan yaptınız bile. Ne yaptığınızı, niçin yaptığınızı bilerek yaparsanız tüm bunları sorun yok. Herkes yapıyor ben de yapayım diye yaparsanız sıkıntı var demektir. Şuursuzca yapılan işler sonucunda bedeller ödemek zorunda kaldığımız zamanlar çok olmuştur. İbret alınmamışsa başımıza daha çok sıkıntılar gelecek demektir. Ben yeni yılınızı kutlamayacağım. 2024 yılının dünyada Müslümanlar açısından nasıl bir grafikle sona erdiğini sizlerin değerlendirmesine bırakarak 2025 yılının Müslümanlar açısından hayırlar getirmesini Mevlam’dan temenni edeceğim.Ve siz okuyucularımdan 2024 yılında Almanya’da Müslümanların başına neler gelmiş bir göz atmanızı istirham edeceğim. Okuyalım:
2024 Yılında Almanya
2024 yılı itibariyle, Almanya'da Müslümanlara ve Müslümanların ibadethanelerine yönelik çeşitli saldırılar düzenlenmiştir. Maalesef saldırıları gerçekleştiren gerçek saldırganlar bulunamamıştır. “Saldırıyı bu kişi yaptı” diye takdim edilenler de Müslümanlar tarafından inandırıcı bulunmamıştır. Ayrıca Hristiyanların yaptığı teröre Hristiyan terörü denilmezken, "İslamcı terör" kavramının kullanımı da Müslümanları rahatsız etmiştir, etmektedir.
Müslümanlara ve İbadethanelerine Yapılan Saldırılar:
Almanya, son yıllarda özellikle camilere ve Müslümanlara karşı gerçekleştirilen ırkçı saldırılarla karşı karşıya kalmıştır. Bu tür saldırılar, genellikle aşırı sağcı grupların ve bireylerin motivasyonları ile gerçekleşmektedir. 2024 yılında, camilere yapılan saldırılar, Müslümanlara yönelik saldırılardır. “Seni almanya’da istemiyoruz, defolun gidin saldırısıdır.” Bu durum, Almanya’daki Müslümanlar için tehdit oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra, sosyal medya üzerinden yapılan nefret söylemleri ve tehditler de işin tuzu biberi olmuştur, olmaktadır.
Müslümanlara Fatura Edilen Cinayetler ve Saldırılar:
Almanya’da, bazı saldırılar da islâm ülkelerinden gelen birilerine fatura edilmektedir. Bu cinayetler veya saldırılar, "İslamcı terör" olarak nitelendirilmeye çalışılsa da, bu tür saldırıların motivasyonları daha karmaşık ve çeşitli olabilmektedir. Her durumda, cinayet ve saldırıların, Müslümanlara fatura edilmesi, Alman devlet kurumlarına olan güveni sarsmakta ve toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirmektedir.
İslamcı Terör Kavramının Yanlışlığı:
"İslamcı terör" ifadesi, terörizmin İslâm dini ile ilişkilendirilmesi anlamına gelir. Bu terimin bu şekilde yanlış ve tehlikeli kullanımı, tüm Müslümanları suçlu gibi gösterme eğiliminden olsa gerektir. Müslümanları potansiyel suçlu olarak göstermek demektir. Terörizmin, bir ideoloji veya dini inançtan bağımsız olarak tanınlanması gerekir. İslamcı terör ifadesi ile tüm Müslümanların terör ile ilişkilendirilmesi, demokratik Almanya'ya hiç yakışmamaktadır. Bu şekildeki yaklaşımlar, toplumsal önyargıları ve ayrımcılığı da körüklemektedir. Bu, özellikle Almanya gibi çok kültürlü toplumlarda, Müslümanların daha fazla dışlanmasına, şiddete ve önyargılara maruz kalmalarına yol açabilir. Yanlıştır.
Almanya, Ülkesinde Yaşayan Müslümanlara Yönelik Nefret Söylemlerine Yol Vermemelidir:
Almanya’da yaklaşık 6 milyon Müslüman yaşamaktadır. Bu rakam ülkenin kültürel ve toplumsal çeşitliliğine önemli bir katkı sağlamaktadır. Demokrasinin kurallarına bağlı olarak bildiğimiz Almanya, her bireyin temel haklarını ve özgürlüklerini korumakla yükümlüdür. Müslümanlar da bu haklardan yararlanmalıdır. lrkçılık, ayrımcılık ve nefret söylemlerinin muhatabı olmamalıdırlar.
Bir siyasi parti olan AfD (Almanya için Alternatif), göçmen karşıtı ve ırkçı söylemleri ile dikkat çekmektedir. Bu tür partiler, toplumsal barış ve uyum açısından tehdit oluşturabilir. Almanya, gelecekte kendisini zor durumda bırakacak bu tehlikelerden, içinde yaşayan 26 miyon yabancı kökenli insanların haklarını korumak için gerekli adımları acilen atmalıdır.
Irkçı ve ayrımcı söylemlerin önlenmesi, Müslümanların dışındaki diğer yabancıların ve din mensuplarının da haklarının korunması, sadece devletin değil, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının, eğitim kurumlarının ve toplumun geniş kesimlerinin de görevidir.
İslamofobi, Yani İslam'a Karşı Duyulan Korku, Önyargı Ve Nefreti Tetikleyen Yayınlar Ve Söylemler, Toplumsal Barışı Tehdit Eden Önemli Faktörlerdir:
İslamofobi, Müslümanlara yönelik önyargı, ayrımcılık ve şiddet anlamına gelir. Bu kavram son yıllarda Almanya genelinde sıkça kullanılır olmuştur. Dolayısıyla, özellikle medya, sosyal medya platformları ve bazı politik figürler tarafından da aynı oranda kullanıldığı için, geniş kitleler üzerinde yanlış algılar oluşmaya başlamıştır ve farklılıklar tehdit olarak hedefe konmuştur. Bunun sonucunda, İslam ve Müslümanlar tanınmadan, bilinmeden, önyargı ile yargılanarak itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Yargısız infaz.
İslamofobiye karşı durulması ve bu tür söylemlerden vazgeçilmesi; daha sağlıklı, hoşgörülü ve adil bir toplum inşa edilmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca, kültürel çeşitliliği önemsemek ve insanlar arasında anlayış ve saygıyı teşvik etmek önemlidir. Bu bağlamda, medya kuruluşları, liderler ve bireyler, toplumda nefret söylemlerine karşı durmalı, daha pozitif ve kapsayıcı dil kullanmaya özen göstermelidirler.
İşte ülke genelinde İslamofobiye karşı atılabilecek bazı ciddi adımlar:
1. Eğitim ve Bilinçlendirme Kampanyaları: İslamofobiyi engellemek için toplumda hoşgörü ve farklılıklara saygıyı teşvik eden eğitim programları düzenlenebilir. Okullarda ve üniversitelerde İslam ve diğer inançlara dair doğru bilgi verilmeli, önyargıların ve yanlış anlayışların önüne geçilmelidir.
2. Medyanın Rolü: Medya, toplumsal algıyı şekillendiren önemli bir araçtır. Medya kuruluşları, Müslümanları ve İslam'ı olumsuz bir şekilde betimleyeci haberlerden kaçınmalı ve çeşitliliği ve hoşgörüyü teşvik eden içerikler üretmelidir. Ayrıca, medyada İslamofobiye karşı duyarlılık yaratacak düzenlemeler yapılmalıdır.
3. Toplumsal Diyalog ve Entegrasyon: Farklı dini inançlara sahip insanlarla toplum içinde düzenlenecek etkinlikler, diyalog platformları ve kültürel değişim programları, İslamofobinin azalmasına yardımcı olabilir. Bu tür platformlar, insanların birbirlerinin kültürlerini, inançlarını ve yaşam tarzlarını daha iyi anlamalarına imkan tanır.
4. Hukuki Düzenlemeler: İslamofobik saldırılar, ayrımcılık ve nefret söylemi gibi suçların cezalandırılmasına yönelik yasal düzenlemeler güçlendirilebilir.
5. Dini Özgürlüklerin Korunması: Her bireyin dini inançlarına saygı gösterilmeli ve dini özgürlüklerin güvence altına alındığı bir ortam yaratılmalıdır. Bu, cami ve diğer dini mekanların güvenliği için önlemler almayı da gerektirir.
6. Sivil Toplum Kuruluşlarının Güçlendirilmesi: İslamofobiyle mücadele etmek için sivil toplum kuruluşlarının (STK) aktif bir şekilde rol alması gerekir. STK'ler, toplumsal farkındalık yaratma, eğitimler düzenleme ve İslamofobiyi teşvik eden davranışlara karşı kampanyalar yürütme konusunda etkin olabilirler.
7. Politikacıların Sorumluluğu: Siyasetçiler, toplumu birleştirici, kapsayıcı bir dil kullanarak, önyargıları pekiştiren değil, azaltan açıklamalar yapmalıdır. Aynı zamanda, İslamofobiye karşı kamuoyunda güçlü bir duruş sergileyerek, toplumu hoşgörüye ve barışa yönlendirmelidirler. Aksi uygulamalar, söylemler Almanya'da yaşayan topluma zarar verir. Yazıktır, günahtır. Tarihten ibret almak gerekir.
Sonuç olarak,
İslamofobiyi engellemek, yalnızca Müslümanların değil, tüm toplumun huzuru için önemlidir. Bu tür adımlar, uzun vadede daha barışçıl, eşitlikçi ve hoşgörülü bir toplumun temellerini atmaya yardımcı olacaktır.
2024 yılında Almanya'da Müslümanlara ve ibadethanelere yönelik olarak yapılan saldırılar, toplumsal bütünlük ve dini özgürlük açısından büyük bir endişe kaynağı olmuştur. Aynı zamanda, "İslamcı terör" gibi genellemelerin de yanlış kullanımı, Müslümanlara yönelik toplumsal önyargı ve dışlanmayı artırmıkştır. Bu tür kavramların dikkatli bir şekilde kullanılmaması, toplumsal huzursuzlukları daha da derinleştirebilir.
Dikkatli olmak gerekir. Tüm kışkırtmalara ve saldırılara ve işlenen cinayetlere rağmen Müslümanların bugüne kadar oyuna gelmemeleri sevindiricidir. Alkışlanacak bir durumdur. Bundan sonra da oyuna gelmeyeceklerine olan inancım tamdır...Almanya bizim de ülkemizdir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder