24 Şubat 2025 Pazartesi
ORUÇ İB ADETİYLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
ORUÇ İBADETİYLE İLGİLİ BAZI DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
12:44 - 06/07/2014
- Takva adına, azimet adına, iyi Müslüman olma adına, cihad yapma adına, imanı artırma adına Allah’ın dinine çomak sokmanın âlemi yoktur-
Rüştü KAM
Kur’an’ın beyanına göre insan, dünyada; inanç açısından, düşünce açısından, çalışma açısından velhasıl insan hakları açısından, tamamen hür olarak yaşaması gereken bir varlıktır. İnsan için ibâdet, bu hürriyet içerisinde yapıldığında bir anlam kazanır, zorlamayla veya gösteriş olsun diye yapılan ibadetlerin Allah’ın terazisinde bir ağırlığı olmayacaktır.
Dini insanlara anlatmak hususunda kendilerini görevli hissedenler, sorumluluk üstlenenler, bu açıdan meseleye bakarak, muhataplarına dini anlatmalıdırlar.
Oruç ibadetiyle ilgili hadisler
Oruç ibadeti, İslâm’ın şartlarından biridir. Sene de bir ay. On bir ay Müslümanın günlük yaşamında yoktur. Ancak hikmetleri ve maddî manevî faydaları çok olan bir ibâdettir. Peygamberimiz oruç ibadetiyle ilgili tavsiyelerde bulunmuştur. Önemli tavsiyelerdir bunlar. Orucun niçin farz kılındığıyla ilgilidir, bu tavsiyelere kulak vermek gerekir. Oruç tutmanın aç ve susuz kalmaktan ibaret olmadığı anlatılır bu tavsiyelerde:
-”Her hangi biriniz oruçlu bulunduğu gün artık kötü söz söylemesin ve cahilliğe kapılmasın. Eğer tahrik edilirse, dövüşmeye kavgaya sebep olacak olan bir tutum ile karşılaşırsa, yahut hakarete uğrarsa derhal: ”Ben oruçluyum, ben oruçluyum, desin.”(6)
-” Âdemoğlunun her işi kendisi içindir. Oruç müstesna. O, içine riyâ karışmayan bir ibâdettir. Onun mükâfatını da doğrudan doğruya Allah verir, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında, muhakkak misk kokusundan daha hoş ve temizdir.”(7)
-” Oruç bir kalkandır.”(8)
-” Her şey için bir zekât vardır, cesedin zekâtı da oruçtur, oruç sabrın yarısıdır.”(9)
-” Rızık temini için zor şartlar altında çalışanlar, çocuklu kadınlar, esir veya hapiste olanlar ve bizim bilemeyeceğimiz, oruç tutmaya mani herhangi bir mazereti olanlar, her gün için fidye verebilirler.”(11)
Tamamen toplum düzeninin sağlanmasına yönelik tavsiyelerdir yapılan. Açlık ile sınanacaktır kişi. Zor bir sınamadır bu. Oruç, Cömertliğe, fedakarlığa giden yolun basamaklarındandır. Fedakârlık istenir kuldan, kendinde olandan vazgeçme. Kişinin sorumluluk sahibi olmasının bilincine varmasıdır istenen. Oruç, sadece mideye değil bütün azalara tutturulmalıdır. Bu iş hür iradeyle hiçbir baskı altında kalmadan yapılmalıdır.
Oruç tutmayanın öldürülmesi
Allah ibadetlerle ilgili bütün meseleleri Kitabı’nda kullarına açıklamıştır. En ince noktasına varıncaya kadar açıklamıştır. Karanlıkta kalan bir kör nokta yoktur. Dolayısıyla Kitap’a rağmen Müslümanlara din anlatılmaz, anlatılırsa o din Allah’ın dini olmaz. Takva adına, azimet adına, iyi Müslüman olma adına, cihad yapma adına, imanı artırma adına Allah’ın dinine çomak sokmanın âlemi yoktur. Bu tip temelsiz kurallarla ne yazık ki din tahrif edilmiştir, hâlâ tahrife devam edilmektedir. Allah din tahrifçilerine, çok nazik bir şekilde, diyeceğini diyor, diyor demesine de anlamak isteyen fazla olmuyor. Allah, Benim işime karışmayın, siz kendi işinize bakın diyor:
” En güzel düzenleyici Allahtır.”(13) Diyor dinleyen yok. Her münadinin elinde çift tarafı keskin birer kılıç var. Rasgele sallıyorlar. Düz kesim yapıyorlar…
Oruç tutmayanın öldürüleceğine dair fetvalar var. Bu kafa nasıl bir kafadır anlamakta zorlanıyor insan. ” Oruç tutmayanın, namaz kılmayanın hapse atılması veya öldürülmesi” (12) gibi garip fetvalar ne yazık ki fıkıh kitaplarımızda yer almaktadır. Hangi amaçla ne zaman ne şekilde bu fetvalar kitaplara girdiyse girmiştir. Müslümanlar, bu garip fetvalara itibar etmemelidir.
Aklı başında hiç bir insan namaz kılmadığı, oruç tutmadığı zaman hapsedileceği, öldürüleceği bir dine girmez, girmek istemez.
Oruç ibadetinin kolaylıkları
İbadetler hakkında, Allah’ın kullarına lütfettiği ruhsat ve kolaylıklar Müslümanlara mutlaka anlatılmalıdır. İbadetleri zorlaştırmakla Müslümana daha fazla sevap kazandırmış olamayız. Tam aksine onları samimiyetsizliğe ve riyakârlığa iteriz. Allah’ın temel prensibi, kullarının işini kolaylaştırmaktır, güçleştirmek değildir. Dini Katolikleştirmenin kimseye yararı olmaz. Oruç, ruhsal yükselişi sağlamak için önceki ümmetlere de farz kılınmıştır ve beraberinde ruhsatlarla Müslümanların önü açılmıştır. Mesela:
-Ramazan ayında yaptıkları işlerin zorluğundan dolayı oruca güç yetiremeyenler, tutamadıkları gün sayısınca başka günlerde oruç tutarlar.
-Oruca tahammül edemeyecek olanlar(hastalar) ise, oruç yerine fidye verirler. Bununla beraber kendileri için oruç tutmaları daha hayırlıdır.
-Diğer ibadetlerde olduğu gibi, oruç ibadetinde de mazeret tespiti, tamamen şahısların kendilerine aittir. Kur’an, oruç tutmakta zorlananlara fidye kolaylığı getirmekle iki amacı birden gerçekleştirmiş olmaktadır:
1- Müslümanın, ‘Oruç ibadetini yerine getiremedim’ diye, karamsarlığa kapılmamasını sağlamak.
2- Fidye imkânıyla, toplumda yoksulluk ve imkânsızlığa çare bulmak, bir insana diğer bir insanın yardım ulaştırması, sadece kendisinin faydalanacağı ibadetlerden daha hayırlıdır. Bu uygulama Kur’an’ın ruhuna daha uygundur.
Orucun fayda ve hikmetleri
Orucun fayda ve hikmetlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
-Oruç tutmakla, Allah’ın rızası kazanılmış olur. Oruç, insanı kötülüklerden alıkoyar, nefsi terbiye eder, ihtirasları bastırır ve ruhu yüceltir.
-Oruç tutarak aç kalan Müslümanın, şefkat ve merhamet duyguları gelişir, fakirlerin, miskinlerin, açların yaşamlarını nasıl sürdürdüklerini tecrübe ile öğrenmiş olur ve onlara karşı daha insanî yaklaşımlar ortaya koyar.
-Oruçlu kişiler, açlığa, susuzluğa ve sıkıntılara tahammül etmeyi öğrenir, sabır, sebat sahibi olurlar.
-Orucun ruhumuz kadar bedenimize de faydası vardır. Ramazan boyunca mide ve kalp daha az çalışır, bütün organlar dinlenir, vücut sağlık kazanır. Bu sebeple oruç, maddî, mânevî hastalık ve kötülüklere karşı bir kalkandır:
– Oruç; ahlâk mektebidir.
– Oruç; nefse karşı bir savaştır.
– Oruç; sabır alışkanlığı kazandırır.
– Oruç; iradeyi kuvvetlendirir, gayreti biler.
– Oruç; düzeni ve disiplini öğretir.
– Oruç; merhamet ve kardeşlik bağlarını güçlendirir.
– Oruç; toplumsal hastalıkların tedavilerinde önemli bir etkendir.
– Oruç; vücut için bir rektefe vazifesi görür.
Ramazan orucu kimlere farzdır
Namaz kimlere farz ise oruç da onlara farzdır. Ancak biz yine bir sıralama yaparak bilgilerimizi tazelemiş olalım. Oruç yaşı; kişinin leh ve aleyhinde olan meselelere karar verebileceği yaştır. Ebû Hanîfe'ye göre bu yaş erkek için on sekiz, kız için on yedidir.
Yani 17 yaşından itibaren Müslümanlar oruç ibadetini yerine getirmelidirler. (İslam Ansiklopedisi Büluğ maddesi).
Orucun çeşitleri
Farz olması ve olmaması açısından 3 çeşit oruç vardır.
1- Farz olan oruçlar: Ramazan’da oruç tutmak farzdır. Bu ayda tutulamayan oruçlar başka günlerde kaza edilir.
2- Nafile olan oruçlar: Ramazan ayının dışında tutulan oruçlar nafile olan oruçlardır.
3- Haram olan oruçlar: Sıhhati kesinlikle oruç tutmaya uygun olmayan kimseye oruç tutmak haramdır. Ramazan Bayramı’nın birinci günü ile Kurban Bayramı’nın dört günü oruç tutmak uygun değildir. Çünkü bayram günleri Allah’ın kullarına birer ziyafet günüdür. Allah’ın ziyafetinden kaçınmak uygun düşmez.
Orucu bozan şeyler
Orucu bozan şeyler, orucu geçersiz kılan şeylerdir. Oruçlu iken bilerek herhangi bir şeyi yemek, içmek. Cinsî münasebette bulunmak orucu bozar. Daha fazlası yoktur. Allah’ın buyruğu böyledir. İğne vurulmak orucu bozmaz. Denize girmek, banyo yapmak, kan aldırmak, içerisinde şeker ihtiva etmeyen tabii bir sakızı çiğnemek de aynı şekilde orucu bozmaz. Ağız kokusunu kısmen de olsa gidereceği için toplum içerisinde bulunan ve insanlarla konuşmak durumunda olan Müslümanlara sakız çiğnemeleri tavsiye bile edilir.
Kazayı gerektiren haller
Orucu bozan şeyler, aynı zamanda kazayı gerektiren hallerdir. Herhangi bir nedenle kendi isteğiyle, bile isteye orucunu bozan Müslüman, Ramazan ayından sonraki günlerde, orucunu kaza eder.
Kefâret
Kefâret ceza demektir. Fıkıh kitaplarımızda orucunu kasten bozan Müslümana verilecek cezadan, kefaret adı altında uzun uzun bahsedilmiştir. Oysa hüküm koyucu, her ne sebeple olursa olsun; ister bile isteye olsun, isterse mazeretinden dolayı olsun, orucunu bozan Müslümana kaza etmesini söylemiştir. Peygamberimiz de bu yolu takip etmiştir. Sonradan bu yol terkedilmiş ve hüküm koyucu devre dışı bırakılarak kefaret uygulaması esas alınmıştır.
Kur’an ve Sünnete göre, her ne suretle olursa olsun orucunu bozana kefaret lâzım gelmez. Yani orucun kefareti yoktur.
Kefaret cezası başka konulardaki (zıhar olayı Mücadele 2,3) kefaret uygulamalarının anlam kaydırmalarıyla, oruca da tatbik edilmesinden doğmuştur. Burada Allah adına hüküm koymanın da ötesinde, Allah adına, O’nun kullarına ceza vermek gibi bir küstahlık vardır, zulüm vardır.
Biz, böyle bir zulmü, Allah’ın dinine fatura etmekten Allah’a sığınırız. Oysa buyruk ne kadar da açıktır:
” Ramazan günlerinde orucunu tutamamış olanlar, başka günlerde tutarlar.” Bu hükmü anlamsızlaştırmanın manası yoktur. Dine müdahale edilmemelidir. Buyruklar eğip bükülmemelidir: “Buna göre, artık, kendi yalanınızı (adeta) Allah’a isnad ederek öyle dilinize geldiği gibi yalan yanlış “bu helaldir, şu haramdır” demeyin; çünkü, haberiniz olsun, Allah’a yalan isnad edenler asla kurtuluşa erişemezler! (16 Nahl 116)
Allah rızası için oruç tutan Müslümanın, öyle veya böyle, hiçbir mazereti yokken orucunu bozması zaten düşünülemez.
Oruçlu bir Müslüman özel durumuna göre, kendini mazeretli görürse, mazeretli sayarsa iftar eder. Keyfi olarak oruç bozan insan, zaten Allah korkusundan veya ibâdet şuurundan uzaktır. Bu Müslüman kefaret orucundan zaten korkmaz, çünkü onu da tutmayacaktır. Bu durumda ceza iyi niyetli olan Müslümana verilmiş olur ki yanlıştır.
Yukarıdaki sözümüzü yeniden tekrar edelim. İnsan ibâdet yapıp yapmamakta hürdür. Bu hürriyet içerisinde yapılırsa, ibadet bir anlam taşır. Herkes Cennet’e girme hürriyetine sahip olduğu gibi Cehenneme girme hürriyetine de sahiptir.
Kefârete delil olarak zıhar ayetinden sonra bir de şöyle bir hadis gösterilir:
– Bir adam Peygambere gelerek” mahvoldum” dedi,
– Peygamberimiz; Seni mahveden şey nedir?
– Adam; Ramazan da hanımımla ilişkide bulundum.
– Peygamberimiz: Köle azad edebilir misin?
– Adam: Hayır.
– Peygamberimiz: Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin?
– Adam: Hayır.
– Peygamberimiz: Altmış fakiri doyurabilir misin?
– Adam: Hayır.
– Peygamberimiz: Adama biraz hurma vererek al bu hurmaları dağıt dedi.
– Adam: Bizden fakiri var mı ki ben bu hurmaları dağıtayım?
– Peygamberimiz: Güldü ve adama, git bunları ailene yedir dedi.”(15)
Bu hadise göre kefaret kabul edilse bile, sadece cinsi münasebetle ilgili olduğu görülür. Kefaretin umumileştirilmesi ve farz hükmünde görülmesi yanlış olur. İkincisi, Adamla Peygamberimiz ‘in konuşmalarının sonunda hurmalar adama kaldı. Adam cezalandırılma yerine mükâfatlandırıldı. Üstelik, Peygamber’in huzuruna eli boş gelen adam, eli dolu olarak geri döndü, Peygamberimiz’i keyiflendirdi ve güldürdü.
Bu hadisi ilim adamları da değerlendirmiş ve şu sonuçları elde etmişler:
1- İmam Hanefi; kasten bozulan oruca 61 gün ceza vermiş. (Kefaret)
2- İmam Şafiî; kefaret sadece, kendi isteğiyle cinsi münasebet yapan erkek için geçerlidir, kadın için geçerli değildir, onun kaza yapması gerekir demiş.
3- İmam Malik; hadisteki sıra takip edilir demiş.
4- İmam Nevevî; kefaret erkeğedir, kadına hiçbir şey gerekmez demiş. Çünkü kefaret mehir gibidir, mehir de erkeğe mahsustur. (16)
Sonuç
Her ne sebeple olursa olsun oruç bozulduğu zaman, güne gün, oruç tutmakla farz yerine getirilmiş olur. Allah buyruğu böyledir. Mezhep imamlarının çoğunluğuna göre de kefaret orucu yoktur. Cumhurun görüşü de böyledir. Hanefi mezhebine atfedilen kefaret masa başı fetvasına benziyor. Hatır için fetva vermek istemeyen ve bu direncinden dolayı da dönemin halifesi tarafından hapse atılan ve orada kırbaç altında can veren İmam Hanefi’nin böyle bir fetvası olamaz. Ben böyle bilir böyle söylerim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder