1 Aralık 2025 Pazartesi
ALINGAN TARİHÇİLERE VE ONLARIN TAKİPÇİLERİNE
ŞÜKRETMESİNİ BİLMEYEN ALINGAN TARİHÇİLERE VE ONLARIN TAKİPÇİLERİNE
Berlin – Rüştü Kam | 2025
Nasıl başlayayım, nereden tutayım? Ağlayayım mı, güleyim mi bilemedim.
Koca koca unvanlar taşıyan insanların, neyi ne zaman ve niçin konuşması gerektiğini hâlâ kestiremediğini görmek içimi acıtıyor.
Kimlikli görünen ama kimliksiz davranan tarihçiler! bunlar.
Yetinmesini, şükretmesini bilmeyen, memnuniyetsiz bir güruh.
Hani derler ya, “Elinle ürküt, değnekle say” diye… İşte tam da onlardan!
Bu yazıda size tarihi dizilerden ve onların toplum üzerindeki etkisinden bahsetmek istiyorum.
Çünkü bu diziler son yıllarda sadece ekranlarımızı değil, bir milletin ruhunu da aydınlatıyor.
Kimliğini arayan gençlik, o yapımlarda unuttuğu köklerini buluyor. Kahramanlarına yeniden kavuşuyor.
Ne var ki, bu büyük kazanımı görmek yerine, sahnedeki bir şimşir ağacına takılıp kalan tarihçiler türedi memlekette.
Fatih dizisinin bir sahnesinde şimşir ağacından bahsedilmiş. Şimşirgil Hoca da hemen üstüne alınmış. Ardından da çıkıp “Efendim, beni hedef alıyorlar” diyerek kırgınlığını dile getirmiş.
Allah aşkına, asıl mesele siz misiniz; yoksa bu milletin tarih bilinci mi sevgili hocam. Bu alınganlık niye?
Sevgili hocam bir sahnedeki açıklamayı fırsat bilip kendine alan açmak istiyorsan bunun başka yolları da bulunabilir.
Kurtlar Vadisi’nden Alparslan’a, Kuruluştan Payitaht Abdülhamid’e kadar pek çok yapım, tarihi yalnızca sınav sorusu olmaktan çıkardı; gençlerin kalbinde sahici bir aidiyete dönüştürdü. Bunu görmek lazımdır.
Ama ne gariptir ki, bu dizilere dil uzatanların pembe dizilere tek kelime etmeye mecali yok.
Aile yapısını dinamitleyen, Türk ailesinin değerleri altüst eden yapımlara susanlar, söz konusu milli içerikler olunca keskin eleştirmen kesiliyorlar. Derdiniz nedir sizin?
Etmeyin, eylemeyin... Kendi topuğunuza sıkmayın!
Neymiş efendim, tarihi dizilerde kan varmış. Ne olacaktı? Tarih lale tarlasında mı yazıldı?
Hollywood’un oluk oluk kan akıttığı yapımlar "kültür ürünü" sayılıyor.
O filmlerdeki karakterler bilgi yarışmalarında çıkınca sevinip övünenler, sıra Türk yapımlarına gelince “şiddet propagandası” diyebiliyor.
Biraz insaf, biraz izan rica ediyorum…
Geçtiğimiz aylarda Berlin Türk Eğitim Derneği’nden 30 kişilik bir grupla Özbekistan’a, Kazakistan’a ve Balkanlar’a uzandık.
Gördüğümüz manzara şu: İnsanlar Türkçe konuşuyorlar.
Sorunca da cevabı net veriyorlar: “Türk dizilerinden öğrendik.”
Bu, sadece bir dil aktarımı değil; kültürün, kimliğin, tarihin sessiz ama derin bir ihracıdır.
Ve sevgili Şimşirgil Hocam, siz hâlâ bu yapımları küçümsemekte ısrar mı edeceksiniz?
Evet, elbette daha iyisi yapılabilir. Elbette eleştirilecek yanlar vardır.
Ama şunu asla unutmamalıyız:
Bir nesle “Sen busun” diyebilen, “Senin de kahramanların var” hissini verebilen işler alkışlanmalıdır. Lütfen.
Tarihi diziler, tarih kitaplarını açmayan çocuklara tarihi sevdiren araçlara dönüştü. Bunu görmek gerek.
Bir milleti millet yapan ortak hafızaya yaslanan bu yapımlar, üç beş sahne hatasıyla gözden çıkarılmamalıdır.
Bu vesileyle, tarih ve kültür dostu tüm yapımcılara, senaristlere, yönetmenlere ve oyunculara ve iyi niyetli pazarlığı olmayan tarihçilere kalpten teşekkür ederim.
Onların emeği sadece ekranlarda değil, gençlerin hayalinde, karakterinde yankı buluyor.
Her şey mükemmel olmayabilir belki ama...
Şükretmesini de bilmek gerek.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder