5 Aralık 2025 Cuma

ANADOLU ALEVİLİĞİ; NAKİ DE

ANADOLU ALEVÎLİĞİNİ; NAKİ DEDE’DEN DİNLİYORUZ -Türk Eğitim Derneğinin Kültür Gezisinden 2021- Rüştü KAM Aylar öncesinden almıştık randevuyu. Verilen saatte Cemevi’nin ana kapısından içeri girdik. Ziyaretçisi çok olduğu için, buraya ancak randevu ile girilebiliyor. Mütevazı, gösterişten uzak bir Cemevi burası. İçeri girdiğimizde, Naki Dede bizden önceki grubun son üyelerini uğurlamakla meşguldü. “Dede” denince, bizim zihnimizde bambaşka bir görüntü vardı: Aksakallı, başında sarığı, elinde bastonu, üzerinde cübbesiyle yaşını başını almış; belki de başında fötr şapkasıyla pir-i fani bir dede bekliyorduk. Karşımızda, kot pantolonlu, başı açık, gayet şık giyimli genç birini görünce şaşırdık. Elinde bir de kitap v ardı. Naki Dede, yüzündeki tebessümle, saygılı bir tavırla “Hoş geldiniz canlar,” dedi. “Hoş bulduk” efendim. Kendimizi tanıttık. Halimizi hatırımızı sorduktan sonra, hemen ne öğrenmek istediğimizi merak etti ve sözü bize bıraktı vaktinin olmadığı belliydi: “Benden ne öğrenmek istiyorsunuz?” - Tunceli deyince Alevîlik akla gelir. Hazır bir Dede bulmuşken ilk ağızdan, Alevîlik hakkında bilgilenmek isteriz. Alevîlik nedir, nasıl bir inançtır anlatır mısınız? Naki Dede, kim bilir günde kaç gruba anlatıyor Alevîliği. Onun işi de zor. Aynı şeyleri anlatıp durmak sıkıcı olmalı. Yarım ay şeklinde önüne dizildik. Bizden sonra başka grupların varlığından bahisle kısa bilgiler verebileceğini söyleyerek söze başladı: “Alevî”, Hz. Ali ailesinin adıdır. Hz. Ali’ye bağlı olan, O’nu seven, Hz. Ali’nin yolundan giden, Hz. Ali’nin taraftarı olan Müslümanlara Alevî denir. Alevîlik; İslami bir dinsel inanç sistemidir. Alevîlik, İslam kökenli bir mezheptir. Kitabı Kur’an’dır. Allah’a kul, Hz. Muhammed’e bağlı, Hz. Ali’ye talip, Hz. Hüseyin’in yolunu süren, Hacı Bektaş-ı Veli’nin ‘eline, diline, beline sahip’ olmayı ilke edinen, iyi düşünce, iyi söz ve iyi davranışta kendini bulan inançtır. Alevîlik; “Tanrı korkusu” yerine “Tanrı sevgisini benimseyen, “Zâhir’i bâtın’la, bâtın’ı Zahir’le birleştiren”, “Şeriat kapısını aşıp, marifet yoluyla hakikat dünyasına ulaşan”, Kur’an’ın şekline değil, özüne inen, akıl ve gönül ile ruhsal olgunlaşma yoludur. Alevîlik; İslam’ın özüdür, anasıdır. Alevîlik; Ehlibeyt ’in yoludur. Kur’an ve İslâm’ı, Hz. Ali’nin anlattığı gibi anlamaktır. Alevîlik, Muhammed’le Hz. Ali’yi birbirinden ayırmamaktır. Alevîler Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in Resul olduğuna ve Hz. Ali’nin Velayet makamına sahip olduğuna inanır. Bu nedenlerden dolayı Alevîlik İslam’ın içindedir. Dışında değildir. Alevîlik; Allah-Muhammed-Ali üçlüsünün sürekli öncelendiği bir inanç biçimidir. Kendine özgü ibadetleri, ritüelleri ve duaları vardır. Alevîler Müslüman olduğuna göre, ibadetlerinde Sünnilerle farklılıkların olmaması gerekir değil mi? “Alevîlikte, Müslümanın insani değerleri, günlük yaşamına ne kadar yansıtabildiği önemlidir. Müslüman Can’ın insanlarla ilişkilerindeki dürüstlüğü, nefsini kontrol altında tutma feraseti, yalan söylememesi, hak yememesi, adaletli olması, kendini kibirden arındırması, içindeki Allah, Muhammed ve Ehl-i Beyt bağlılığını sürekli canlı tutması ve onlara duyduğu sevgiyi içinde büyütmesi çok önemlidir. Alevîliğin inançsal ve sosyal düzeni; mürşit-pîr-rehber-talip sistemi üzerine kurulmuş dört mertebe oluşturmaktadır. Birinci mertebede bulunan mürşit; pîrin pîridir. Her talibin bir pîri olduğu gibi her pîrin de bir pîri vardır. Pîr, inancın yayıcısı, cemdeki on iki hizmetin yürütülmesinde rehberlik eden, yol bilgilerini taliplerine aktaran dini otoritedir. Evlad-ı resuldendir. Bu yolda her talip bir pîre, rehbere ve mürşide bağlıdır. Hiyerarşik bakımdan her talip mürşit, pîr ve rehber tarafından denetlenir. Talibin; suçsuz yere eşini boşama, başkasının namusuna yan gözle bakma, yalancı şahitlik yapma, faizle borç para alma-verme, başkasına iftira atma gibi suçları varsa talip “düşkün” ilan edilir. Toplumdan tecrid edilir. Lokması alınmaz ve ona lokma verilmez. Talibin girdiği yolda kalbi ile ikrar vermesi ve bu ikrarı dili ile onaylaması gerekmektedir. Talip, kibirden, insanları hor görmekten ve incitmekten, hak yemekten, iftira atmaktan, yalan söylemekten uzak durmalıdır. Hakka varmak isteyen talip pîrin eteğini tutar, aynı yolda yürüyen kardeşleriyle bir can olur. Kısaca talibin biricik hedefi bütün ömrü boyunca eline, beline, diline sahip olmaktır. Bu yolda ilerleme süreci, dört kapıyı kırk makamı birer birer geçerek gerçekleşir. Şeriat, tarikat, marifet, hakikat olarak adlandırılan bu dört kapıdan şeriat zahir, diğerleri batındır. Kırk makam ise bu dört kapının ara basamaklarını oluşturmaktadır. Her makamın on esası vardır. İnsan-ı kâmil olma, edep, erkâna uyma, yedi ulu ozanın inançları, kırklar meclisi, tevella ve teberra, miraçlar, düşkünlük, dâr, barış, esenlik, kardeşlik, eşitlik, toplumsal dayanışma hoşgörü, kul hakkını yememe, iyiliği emretme, kötülükten uzak durma, yalan ve riyadan sakınma, zina vb. çirkinliklerden kaçınma, haksız kazanç edinmeme, zulme karşı çıkma gibi, ahlaksal ilkeleri yaşama egemen kılan tüm değerler Alevî İslâm inancında olduğu içindir ki, Alevîlik İslâm’ın özüdür. Aslında cem törenlerini yürüten her pîrin Alevî şiiriyle ilgili, geniş bir repertuara sahip olması gerekmektedir. Pîr cem törenlerinde, saz eşliğinde özellikle Kerbela zulmünü, On İki İmam’ın ve diğer velilerin kerametlerini konu alan deyiş ve semahlar söylemek zorundadır. Alevîlikte her yıl Muharrem ayında tutulan on iki günlük oruçta da canlar nefislerini köreltmek, dünyevi olandan elini çekmek, yokluğu daha iyi anlayabilmek ve hakla yakınlaşmak için su içmezler, et gibi içinde can barındıran gıdalar tüketmezler, iftarlarını çok basit yiyeceklerle çok az yiyerek açarlar. Alevî inancında çok eski anaerkil toplumların bazı izleri de görülmektedir. Mesela kavga sırasında bir kadının; başörtüsünü çıkarıp ortaya atmasıyla kavga sona erer. Aralarında büyük husumetler bulunan ailelerden suçlu olan taraf eşini alıp düşmanının evine giderse bağışlanır ve düşmanlık son bulur. Ayrıca evin en yaşlı hanımı evin her şeyinden sorumludur, onun rızası olmadan önemli kararlar alınmaz. Kadına, Fatma Ana’nın yüzü suyu hürmetine büyük bir saygı duyulur.” Arkadaşların sorularına da uzun uzun cevap verince Dede, sohbet uzadıkça uzadı. Yarım saatlik randevu bir buçuk saate ulaştı. Ogün, Cemevi’nde taziye yemeği varmış. Sohbetten sonra, Naki Dede bizi de davet etti yemeğe. Canlarla birlikte taziye yemeği yedik. Cenaze sahipleri bize izzet ikram ettiler. Pilav üstü, et kavurma. Yanında ayran. Tabağını bitirenler bir tabak daha aldı. Müthiş bir lezzet. Yemekten sonra Naki Dede bizi dış kapıya kadar uğurladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder