1 Aralık 2025 Pazartesi

İSLAM TOPLUMU MİLLİ GÖRÜŞ (IGMG) TEŞKİLATLARINDA BİR HESAPLAŞMA: 2025

İSLAM TOPLUMU MİLLİ GÖRÜŞ (IGMG) TEŞKİLATLARINDA BİR HESAPLAŞMA: 2025 “Keser döner, sap döner; bir gün gelir, hesap döner.” Rüştü Kam 29.10.2025 Berlin Zaman, unutulanın üstünü örter gibi görünür; fakat vicdanın mahkemesi ertelemeyi bilmez. Bugün sosyal medyada yükselen serzenişler, dün yaşananların gölgesinde yankılanıyor. Atalar “Keser döner, sap döner; bir gün hesap döner” derken, bir hakaret değil, bir ikaz bırakmışlar geriye: Dava adıyla kurulan her cümle, önce ahlâk ve vefa terazisine çıkar. Bu söz, sadece bir atasözü değildir; hayatın adalet terazisini hatırlatan kadim bir ikazdır. Aşağıdaki satırlar, kimin haklı olduğundan çok, nerede hata yapıldığını görmek içindir. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir video düştü önüme. Bir saatlik bir konuşma... “Hukuksuzluktan, adaletsizlikten, vefasızlıktan” söz ediliyor o konuşmada. Konuşan kişi, Milli Görüş Teşkilatlarının tanınan isimlerinden Yavuz Çelik Karahan. Bir zamanlar gençlik kolları başkanlığı, teşkilatlanma başkanlığı yapmış hatta genel başkanlık yapmış; bugünlerde de “Onursal Başkan” sıfatıyla anılıyormuş. Kendisi öyle söylüyor. Onursal başkan ne demekse… Videoda mevcut Başkan Kemal Ergün’ün hatalarından, tek adamlığa doğru gidişinden, tüzük değişikliği yaparak üyelerin-delegelerin iradelerine ipotek koymak istediğinden, teşkilat içindeki çürümeden bahsediyor. Aslında bu şikayetler bana yabancı değil. Yıllar önce Hakkı Çiftçi’nin benzer bir yazısı geçmişti elime; neredeyse kelimesi kelimesine aynı tonda serzenişler... Görünen o ki, teşkilat içinde bir kavga varmış bugünlerde yeniden alevlenmiş. Ne var ki bugün “adalet” diye feryat edenlerin çoğu, başta Yavuz Çelik Karahan olmak üzere, aynı hataların içinde olan insanlar. O gün ellerinde güç varken kendilerinden olmayanları ötekileştirdiler, mağdur ettiler. Nice insanı işsiz, aşsız bıraktılar; kapı dışarı ettiler. Çeşitli kulplar takarak yaptılar bunu. Soranlara da “Millî Görüşçü” değil diye bir de damga vurdular. Güç onlardaydı…Haklı olmamız bir anlam ifade etmedi. Berlin’de de ay nı kavga var. O kavgayı da aynı yolun yolcusu kifayetsizler sürdürüyor. Dün kendilerine günahsız gözüyle bakılan, “geleceğin Fatihi”yim ben afra ve tafrasıyla caka satan kifayetsizler bunlar da. Koltuktan düşmüşler düşmesine de yandaşları düşmesin diye uğraşıyorlar. Bunlar da dava adamı! Ben de onların hışmına uğrayan mağdurlardan biriyim. Yaşadıklarımı yıllar sonra bir kitapta topladım: “Bir Hezarfen’in Sergüzeşti.” Adıyla piyasaya arz edildi. O kitapta, Millî Görüş Teşkilatlarında geçen yıllarımı ve gördüğüm yanlışları anlattım. Yavuz Çelik Karahan’ın bugün dile getirdiği şikayetlerin çoğu, dün bizzat kendisinin bizlere yaptığı şeylerdir. Onun söylemiyle; “hukuksuzluklardır ve vefasızlıktır, tek adam yönetimidir.” Yaşanmışlıklarımız var bizim. Neler yaşadığımızı biz biliyoruz. O gün bizim telefonlarımıza çıkmayan, bizi yok sayan Yavuz Çelik Karahan, bugün kendi telefonlarına çıkılmayınca, dönülmeyince şikayet ediyor. Allah’ın sopası yok ki;… Ne garip bir döngü... Tarih gerçekten tekerrür ediyor. Olan ne Yavuz’a, ne Kemal’e oldu. Olan teşkilata oldu. Üyelere oldu, Hocalara oldu… Bin bir emekle, alın teriyle, gece gündüz çalışılarak kurulmuş bir davaya oldu. Bugün o köklü teşkilat, kifayetsiz muhterislerin elinde bir koltuk yarışına dönüşmüş durumda. Makam ve mevki, dava ruhunun önüne geçmiş. Ben 15 yaşından beri bu hareketin içindeyim — 1969’dan bu yana. Biz o günlerde bu teşkilatı bir okul bildik. Evimize gitmediğimiz, çocuğumuzun yüzünü göremediğimiz günler oldu. Aç kaldık, yorgun düştük ama dert etmedik. Çünkü inanıyorduk. İnandığımız şey, bir koltuk değil; bir dava idi. Biz “ben” değil, “biz” demeyi öğrendik o ocakta. Hâlâ aynı şekilde devam ediyoruz. Dün bizlere inanmayanlar, dava adamı gözüyle bakmayanlar bugün gerçekleri görüyorlar. Evet biz haklıydık ama güçlü değildik, güçlü olan onlardı… Bugün ise görüyoruz ki, bu yüce hareketin ruhunu koltuk sevdasına kurban edenler yine onlar. Kavgalar, kırgınlıklar, ithamlar...Yazıklar olsun sizlere…İkinize de yazıklar olsun. Oysa biz, “tevazu”yu ve “vefa”yı bir dava ahlakı olarak öğrendik. O düşüncemiz aynen devam ediyor. Tevazu ve vefa dava ahlakıdır. Atalarımız yine haklı çıktılar: “Keser döner, sap döner, bir gün gelir hesap döner” Ve o hesap ne mahkemede ne de sandıkta görülecek; vicdanlarda görülecektir. Bu millet sizi anladı. Siz zannetmeyin ki anlamadı, inanın anladı, hem de çok iyi anladı. O dava dediğiniz şey var ya ağzınızda sakız gibi çiğnediğiniz; rica ediyorum onu bir daha ağzınıza almayın, yakışmıyor, sırıtıyor; düşürmeyin onu ayağa. O, safiyetiyle gerçekten davaya inananların hafızasında öylece kalsın. Dün kendisine dokunulmaz sananların, bugün dokunulmaz olmadığını görmesi en büyük sevincimizdir... İşte hayatın adalet terazisi budur. Bu dünya, etme–bulma dünyasıdır. Kime ne makam verilirse verilsin, sonunda herkes yaptığının hesabını verir. Geride kalanlara ise sadece bir dua düşer: Allah, davasını şahsi menfaatine feda edenlerden değil, davasını kalbiyle taşıyanlardan eylesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder