''Din
ve inanç özgürlüğü bağlamında, Almanya’daki Müslüman kuruluşlar içinde
en geniş temsile sahip DİTİB’le ilgili haksız itham ve iddiaların artık
son bulmasını istiyor, bu süreçte karşılıklı olarak sarsılan güvenin
yeniden inşası yönünde devam eden çabaları destekliyoruz.''
Türk
Eğitim Derneği (TED) bu sene 4 Cuma iftar sofrası kurdu: Bu iftar
sofralarına sofrayı anlamlı kılacak konuşmacılar da davet etti. Son iki
sofranın misafir hatipleri; T.C Berlin Başkonsolosu Mustafa Çelik, T.C.
Berlin Büyükelçiliği İletişim Müşaviri Refik Soğukoğlu, St.
Christophorus Katolik Kilisesi Papazı Kalle Lenz ve Neukölln Yabancılar
sorumlusu Jens Rokstadte, SPD Federal Milletvekili Fritz Felgentreu ve
Neukölln Emniyet Müdürlüğü adına polis Mehmet Aydın, konuk oldular.
Konuklar iftar öncesinde ve sonrasında birer selamlama konuşması
yaptılar.
![](https://www.ha-ber.com/images/upload/konsolos1v6Z8bzI7lO.jpeg)
Polis
Mehmet Aydın yaptığı selamlama konuşmasında, “Türk Eğitim derneğinin
üyeleri içinde polis mesleğine ilgi duyan bay ve bayan gençlerimiz varsa
onları gelip dernekte bilgilendirmeye hazırız” dedi.
Kiminle Ne Konuşacağız, Önce Aranızda Birliği Sağlayın Sonra Gelin ...
SPD Federal Milletvekili Fritz Felgentreu da Almanya'nın İslâm'ı din olarak tanıdığını ancak Müslümanların kendi aralarında bir birilik oluşturamadıklarından dolayı kendilerine bazı hakların verilemediğinden söz etti. “Neredeyse her cemaatin kendi din anlayışı var, kiminle neyi konuşacağız, önce aranızda bir birlik oluşturun sonra da bize gelin bakın o zaman istekleriniz nasıl da karşılanıyor...” dedi.
T.C.
Berlin Büyükelçiliği İletişim Müşaviri Refik Soğukoğlu, İletişimin
tarihini Hz. Adem'e kadar götürdü ve Türk toplumunun sıkıntısının
iletişim konusundaki sıkıntılardan kaynaklandığını söyledi.
![](https://www.ha-ber.com/images/upload/Papaz.jpeg)
Katolik
Papaz Lenz, Hristiyanlığın oruca bakışını anlattı ve Yeni Ahit'teki bir
ayetin metnini okudu. İşte Kutsal Kitap’taki oruç:
Gerçek Oruç-Yeşaya 58
1-“Avaz avaz bağırın, çekinmeyin, Sesinizi boru sesi gibi yükseltin; Halkıma isyanlarını, Yakup soyuna günahlarını bildirin.
2-Bana
her gün danışıyor, Yollarımı öğrenmekten zevk duyuyorlarmış! Doğru
davranan, Tanrısı’nın buyruğundan ayrılmayan bir ulusmuş gibi...Benden
adil yargılar diliyor, bana yaklaşmaktan zevk alıyorlarmış.
3-Diyorlar
ki, ‘Oruç tuttuğumuzu neden görmüyor, İsteklerimizi denetlediğimizi
neden fark etmiyorsun?’ “Bakın, oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyor,
İşçilerinizi eziyorsunuz.
4-Orucunuz
kavgayla, çekişmeyle, Şiddetli yumruklaşmayla bitiyor. Bugünkü gibi
oruç tutmakla Sesinizi yükseklere duyuramazsınız.
5-İstediğim
oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanın isteklerini denetlemesi gereken gün
böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı? Siz
buna mı oruç, RABB'i hoşnut eden gün diyorsunuz?
6-Benim
istediğim oruç, Haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları
salıvermek, Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak, Her türlü boyunduruğu
kırmak değil mi?
7-
Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize
alır, Çıplak gördüğünüzü giydirir, Yakınlarınızdan yardımınızı
esirgemezseniz,
8-Işığınız tan gibi ağaracak, Çabucak şifa bulacaksınız. Doğruluğunuz önünüzden gidecek, RABB'in yüceliği artçınız olacak.
9-O
zaman yardım çağrılarınızı RAB yanıtlayacak, Feryat ettiğinizde, ‘İşte
buradayım’ diyecek. “Eğer boyunduruğa, başkalarını suçlamaya, Kötücül
konuşmalara son verirseniz,
10-Açlar
uğruna kendinizi feda eder, Yoksulların gereksinimini karşılarsanız,
Işığınız karanlıkta parlayacak, Karanlığınız öğlen gibi ışıyacak.
11-RAB
her zaman size yol gösterecek, Kurak topraklarda sizi doyurup
güçlendirecek. İyi sulanmış bahçe gibi, Tükenmez su kaynağı gibi
olacaksınız.
12-Halkınız eski yıkıntıları onaracak, Geçmiş kuşakların temelleri üzerine Yeni yapılar dikeceksiniz.
‘Duvardaki gedikleri onaran, Sokakları oturulacak hale getiren’ denecek sizlere.
‘Duvardaki gedikleri onaran, Sokakları oturulacak hale getiren’ denecek sizlere.
13-“Kutsal
günümde dilediğinizi yapmaz, Şabat Günü’nü çiğnemezseniz, Şabat Günü’ne
‘Zevkli’, RABB’in kutsal gününe ‘Onurlu’ derseniz, Kendi yolunuzdan
gitmez, Keyfinize bakmayıp boş konulara dalmaz, O günü yüceltirseniz,
14-RAB’den
zevk alırsınız. O zaman sizi yeryüzünün yüksek yerlerine çıkarır,
Atanız Yakup’un mirasıyla doyururum.” Bunu söyleyen RAB’dir. (İncil-Yeni Çeviri 2009)
![](https://www.ha-ber.com/images/upload/Jens.jpeg)
Neukölln
Yabancılar sorumlusu Jens Rogstatte de; Türk Eğitim Derneği’yle bazı
projelerde ortak çalıştıklarını ve her davetlerine katıldıklarını
söyledi. Türk Eğitim Derneğine yapılan saldırıyı da nefretle
kınadıklarını sözlerine ekledi.
T.C.
Berlin Başkonsolosu Mustafa Çelik, Türk Eğitim Derneği’nin iftar
yemeğinde mesajlarını fazlası ile verdi. Başkonsolos Mustafa Çelik;
“Türk toplumunun birlik ve beraberlik içinde olmaya her zamankinden daha
çok ihtiyaçları var” dedi. Berlin’e yapılacak olan kültür merkezi ile
ilgili çalışmalarından da bahseden Çelik arsa arayışı içinde olduklarını
söyledi. Bu arada Neukölln yabancılar sorumlusuna dönerek
“Belediyenizin sınırları içinde kültür merkezi yapmaya uygun bir arsayı
bizlere tahsis edebilir misiniz?” diye de sordu.
Samimi
bir sohbet çerçevesinde devam eden son iftar sofrası bir türlü kalkmak
bilmedi. Sohbet sokağa taşındı ve Mustafa Çelik ile vatandaşlar uzun
süre baş başa kalma fırsatı buldular, Çelik de vatandaşın bu ilgisine
bigane kalmadı ve sorulara cevap vermeye sokakta da devam etti. Türk
Eğitim derneği üyeleri Başkonsoloslarını çok sevdiler. Birlikte, ayakta
Çaykur/Rize çayı içmenin tadına vardılar.
![](https://www.ha-ber.com/images/upload/toplu3e4Om2hO1n.jpeg)
Çok kazanmak, en büyük olmak
Mocca
dergisi, işadamları derneği NETU’nun iftar sofrasına da katıldı.
NETU’nun yeni resmi imaj filmi tanıtıldıktan sonra Genel Müdür Önder
Coştan NETU’nun güncel projeleri hakkında misafirleri bilgilendirdi.
Daha sonra kürsüye gelen NETU Genel Başkanı Veli Karakaya yaptığı
konuşmasında NETU’nun göçmen işletmelerini Berlin şehrinin aktif
iktisadi hayatına entegre etme konusundaki gayretlerinden ve
hedeflerinden bahsetti: .
“Çok
kazanmak, en büyük olmak, tek olmak gibi marjinal hedeflerle
yetinmeyip, marka olmak, imrenilen olmak, takdire şayan işlerde
bulunmak, toplumun her kesimine dokunarak gönül kahramanları oluşturmak
istiyoruz.
Dünyadaki
adaletsizlikten dert yanmak, haklının değil güçlünün egemen olmasını
eleştirmek, insanlığın bir avuç zengin tabakanın iki dudağı arasına
mahkum olduğunu dillendirmek gibi serzenişleri bırakıp yaralarımıza
merhem olmak istiyoruz.
Bizler alternatifler üretmek zorundayız, Bugün birçok yerde karşımıza çıkan sıkıntılar bizleri yıldırmamalı,
- ki uçurtmayı uçuran rüzgar değil uçurtmanın rüzgara karşı duruşudur.
Biz,
Avrupalı Türk İşletmeler Ağı NETU olarak üyemiz olsun veya olmasın
bütün işverenlerimizin güçlerine güç katabilecekleri, başarılarını ve
ticaretlerini artırabilecekleri platformlar sunmak için gayret
sarfediyoruz..
Ayrıca
üye işletmelerimizin özel şartlardan ve fırsatlardan istifade etmeleri
için sayısız marka ve şirketler ile anlaşmalarımız var. Bunun yanı sıra
NETU Akademisi olarak dijitalleşme, veri güvencesi, girişimcilik gibi
bir çok farklı alanda sertifikasyon programları ve seminerler sunuyoruz.
Özellikle
vizyon ve inovasyon sahibi gençlerimizin ticarete atılması için NETU
startup genç işverenler platformunu kurduk. Farklı devlet kurumları ile
koperasyonlar başlatarak 33 yaş altı genç girişimcilerimizi biraraya
getirdik. Kendilerine her türlü finansman ve bilim desteği sunarak
başarılı işletmeler kurmalarına yardımcı oluyoruz.
Bu
minvalde gençlerimiz ile NETU İşletmeler ağının gelecekte Almanya ve
Avrupa’da vazgeçilmez, güçlü bir lobby oluşturacağına inancımız tamdır.”
Son iftar sofrası
Son
iftar sofrası Kançılarya’da kuruldu. Ev sahibi Berlin Sefiri Ali kemal
Aydın. Mesaj yüklü bir konuşma yaptı: ''Son Avrupa Parlamentosu
seçimleri Avrupa’da kimlik siyasetinin giderek baskın hale gelmekte
olduğunu bir kez daha göstermiştir. (Alman) Basının, toplumun ve
siyasetin kamuya açık alanlarda kipa takma özgürlüğü hassasiyetini,
tramvaylarda saldırıya uğrayan başörtülü bayanlar için de göstermesini
beklemek Müslümanların en doğal hakkıdır.
Ötekileştirilmiş
bir Müslüman kimliği çabalarına verilecek en iyi karşılık özgür, adil
ve insan onuruna yakışan evrensel değerlere dayalı bir toplum ideali
çerçevesinde tüm kesimlerin bir araya gelmesi, iş birliği yapmasıdır.
Siyasi,
dini, mezhebi ve yaşam tarzı farklılıkları çatışma kaynağı değil,
sosyal ve kültürel zenginlik olmalıdır. Bu çoğulcu ve renkli
karakterimiz özellikle yurt dışında hepimizi ilgilendiren ortak
meselelerde uzlaşı, birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmamızı daha
da önemli kılmaktadır. Temel değerlerimiz etrafında çeşitlilik içinde
birlik olmayı başarabilmeliyiz.
Artan
ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı, dışlayıcı akımlar ve
politikalar karşısında içine kapanmadan, Alman Anayasasında yer alan
temel değer ve ilkeler etrafında, bu ülkede huzur ve barıştan yana daha
iyi bir gelecek için çalışan tüm kesimlerle yakın diyalog içinde olmak
lazımdır.
İnsanlığın ortak değerlerini hedef alan ırkçı, yabancı düşmanı ve popülist akımların sadece Avrupa’da değil, dünyanın diğer bölgelerinde de gün geçtikçe daha fazla zemin kazanmakta ve rağbet görmekte olduğunu hep birlikte görüyoruz. Son dönemde Yeni Zelanda'da camileri, Sri Lanka'da kiliseleri, ABD'de sinagogları hedef alan saldırılar aslında tüm insanlığı ve ortak değerlerimizi hedef almıştır.
Müslüman karşıtlığı, Antisemitizm ve Hristiyan karşıtlığı dahil ırkçılığın ve şiddetin her türüne karşı hepimizin aynı duyarlılığı göstermemiz ve tavizsiz bir duruş sergilememiz gerekir.
İnsanlığın ortak değerlerini hedef alan ırkçı, yabancı düşmanı ve popülist akımların sadece Avrupa’da değil, dünyanın diğer bölgelerinde de gün geçtikçe daha fazla zemin kazanmakta ve rağbet görmekte olduğunu hep birlikte görüyoruz. Son dönemde Yeni Zelanda'da camileri, Sri Lanka'da kiliseleri, ABD'de sinagogları hedef alan saldırılar aslında tüm insanlığı ve ortak değerlerimizi hedef almıştır.
Müslüman karşıtlığı, Antisemitizm ve Hristiyan karşıtlığı dahil ırkçılığın ve şiddetin her türüne karşı hepimizin aynı duyarlılığı göstermemiz ve tavizsiz bir duruş sergilememiz gerekir.
"Basın, kipa hassasiyetini saldırıya uğrayan başörtülü kadınlar için de göstermeli"
Din ve inanç özgürlüğü konusunda bir hiyerarşi inşa edilmesi yanlıştır. Basının, toplumun ve siyasetin kamuya açık alanlarda kipa takma özgürlüğü hassasiyetini, tramvaylarda saldırıya uğrayan başörtülü bayanlar için de göstermesini beklemek Müslümanların en doğal hakkıdır.
Olağan Şüpheli Muamelesine Hayır
Bu alanda çifte standartlı bir yaklaşıma herkesin karşı durması gerekir. Son yıllarda camilere ve Müslümanlara yönelik artan saldırılar karşısında Alman kamuoyunun daha duyarlı olmasını bekliyor, İslam dinine yönelik ön yargılardan ve Müslümanlara olağan şüpheli muamelesi yapılmasından derin endişe duyuyoruz.
Din ve inanç özgürlüğü bağlamında, Almanya’daki Müslüman kuruluşlar içinde en geniş temsile sahip DİTİB’le ilgili haksız itham ve iddiaların artık son bulmasını istiyor, bu süreçte karşılıklı olarak sarsılan güvenin yeniden inşası yönünde devam eden çabaları destekliyoruz.''
Böylesine
mesaj yüklü bir konuşmadan sonra, yapılan dua ve okunan Kur’an verilen
mesajlara uygun olsaydı ne kadar da anlamlı olurdu.
Sayın Ataşem Ahmet Fuat Çandır: O iftar sofrasında, Ehl-i Kitap ile ilgili bazı ayetler okunabilirdi. Mesela:
-“Şüphesiz,
Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene
-Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar
Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte
bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok
çabuk görendir.( Al-i İmran Suresi, 199. Ayet)
-“İçlerinde
zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın
dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman
ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim
olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46. Ayet)
-“De
ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye
(tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi
ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı
Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun,
biz gerçekten Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64. Ayet)
-“Kitap
Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri
verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun
tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler (zayıf
ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol
(sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği)
bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.” (Al-i İmran
Suresi, 75. Ayet)
-“Kitap
Ehlinin hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki,
gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye
kapanırlar.” (Al-i İmran Suresi, 113. Ayet)
Sayın Ataşem, İncilden de bir kaç ayet duanın içine konabilirdi.
Mesela:
-“Ülkenizde
sizinle birlikte yaşayan bir yabancıya kötü davranmayın. Ona sizden
biriymiş gibi davranacak ve onu kendiniz kadar seveceksiniz. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız. Tanrınız RAB Benim.“(Leviler 19)
-“Başkasını
yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız
öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle
alacaksınız. Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi
gözündeki merteği fark etmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine
nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce
kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü
çıkarmak için daha iyi görürsün. İinsanların
size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.
Çünkü Kutsal Yasa’nın ve peygamberlerin söylediği budur.”(Matta 7)
Sayın
Ataşem bu kadarını da yapabilecek birikiminizin olduğuna inanıyorum.
Almanlar, DİTİB’in hocalarından, ataşelerinden, müşavirlerinden bu ve
benzeri mesajları bekliyorlar. Kur’an Müslümanlarla Ehlikitap arasında
kavga istemiyor. Allah’ın bu isteğine bağlı olarak aradaki buzların
erimesi için, bu ve benzeri ayetler neden ön plana çıkarılmıyor. Sayın
Ataşem, biz bürokratız deyip işin içinden çıkamazsınız. Sayın Ataşem
alınmayın lütfen; siz yarın çekip gideceksiniz, ancak bizler burada
yaşamaya devam edeceğiz. Bazı şeyleri yapmıyorsunuz veya yapamıyorsunuz,
bari gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz sizlerden… Para atana değil
de biraz da Yaratan’a hizmet etmek gerekmez mi?
Allah’ım rızana uygun olarak tutulan oruçlarımızı kabul eyle…
Rüştü Kam