Rüştü Kam
Ha-ber.com
11.11.2012
Hz.
Meryem'in kıssası, Kur'an'da geçen en ilginç ve en güzel kıssalardan biridir.
Meryem'in dünyaya gelişi, anesinin hayat hikayesi, bakire bir genç kız olduğu
halde gebe kalıp "Hz. İsa"yı doğurması gibi olaylar, Kur'an-ı
Kerim'de etraflıca anlatılan pek şirin ve ilginç hadiselerdendir. Bu kıssa,
özellikle Meryem suresinde tefsilatlı bir şekilde anlatılmıştır, ben burada,
Meryem ve Âl-i İmran surelerindeki kıssayı özetle vermeye çalışacağım.
Hz. Meryem'in yaşadığı Toplumun özellikleri
Hz.
İsa'yı dünyaya getirme göreviyle Allah'ın şereflendirdiği Hz. Meryem, tarihi
kaynaklara göre bundan yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış, Allah'ın dünyada ve
ahirette seçkin kıldığı kadınlardan biridir.
Hz.
Meryem, tarihi kaynaklara göre, o dönemde Roma İmparatorluğu'nun egemenliği
altında bulunan Filistin topraklarında doğmuştur. Yahudi bir toplum içerisinde
ve o soydan biri olarak dünyaya gelmiştir.
O dönemde Roma İmparatorluğu'nda yaygın olan din
"Putperestlik"tir. Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, bir zamanlar "alemlere üstün kılınmış"1 bir topluluk olan Yahudiler ise, kendi çıkardıkları
birtakım hurafelerle şekilciliğe sapmış, Allah'ın kendileri için seçip
beğendiği dinlerini tahrif etmişlerdir. Allah'ın emirlerine isyan etmiş ve
O'nun kendilerine verdiği nimetlere karşı şükredici olmamışlardır. Bazıları
ise, nefislerinin hoşuna gitmeyen emirlerle geldikleri için, Allah'ın
kendilerine bir rahmet olarak gönderdiği peygamberleri öldürecek kadar ileri
gitmişlerdir. Kuran'da İsrailoğulları'nın bu sapkın tavırları şöyle
bildirilmektedir:
Andolsun, Biz İsrailoğulları'ndan kesin söz almış
(misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna
gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü
de öldürdüler.2
"...
Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir.
İşte Hz. Meryem, tüm bu karışıklıkların hüküm
sürdüğü ve Yahudilerin tüm ümitlerini, bekledikleri Mesih (Kurtarıcı)'in
gelişine bağladıkları bir dönemde dünyaya gelmiştir. Allah, İsrailoğulları'nın
tüm beklentilerinin odak noktasını oluşturduğundan tamamen habersiz olan Hz.
Meryem'i, bu kutlu görev için özel olarak seçmiş ve yetiştirmiştir. Allah'ın "... Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın
kılınanlardandır... Ve o salihlerdendir."3 sözleriyle övdüğü Hz. İsa'yı dünyaya getirme görevini
Allah Hz. Meryem'e vermiştir.
Hz.
Meryem, Allah'ın seçtiği bir kimse olarak, bu insanların sapkın ve cahilce
inanışları arasında güzel ahlakı, hak dini temsil etmiştir.
Allah,
Kuran'da ailesinden, doğumuna, Hz. İsa'yı dünyaya getirişinden, yaşadığı
toplumun iftiralarına karşı koyuşuna ve gösterdiği üstün ahlak özelliklerine
kadar, Hz. Meryem'in hayatına dair pek çok konuyu bizlere bildirmektedir.
Allah'ın Alemlere Üstün Kıldığı İmran Ailesi
Allah Kuran'ın "Gerçek şu
ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine
seçti; Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir..."4 ayetleriyle, İmran ailesinin, Hz. Adem, Hz. Nuh ve
İbrahim ailesi ile aynı soydan geldiklerini ve alemler üzerine seçilmiş
kimseler olduklarını bildirmektedir. İşte Hz. Meryem de bu soydan, seçkin
kılınmış İmran ailesinden gelmektedir.
İmran
ailesi, Allah'a samimi bir kalple iman eden, her işlerinde O'na yönelip dönen
ve Allah'ın sınırlarını koruyan bir aileydi.
Hz. Meryem'in Dünyaya Gelişi
Meryen'in
annesi "Henne" (veya "Hena"), Hz. Yakub soyunun
büyüklerinden ve saygın bir dinadamı olan "İmran"la yıllardır evli
olduğu halde halâ çocukları olmamıştı. Yıllar geçti... Fakat bütün bekleyişi
boşa çıkmıştı. Nihayet bir gün Allah Tealâ'nın dergâhına sığınarak bütün
kalbiyle ona tazarruda bulunup yakardı:
"İmran'ın
karısı dedi ki: "Rabbim! Karnımda olanı... -dünyaya geldiği zaman Senin
evinin hizmetkârı olması için -serbest bırakacağıma dair adakta bulunuyorum. O
halde sen de bu adağı benden kabul ediver... Şüphe yok ki Sen işiten ve
bilensin!...! 5
Beyt'ul
Mukaddese o devirlerde "Heykel" deniliyordu. Bu mabedin yapımına Hz.
Davud başlamış, oldu Hz. Süleyman tarafından da tamamlanmıştı. İslâm devrinde,
işte bu mabedin yanında "Mescid-i Aksâ "veya" BEYT'UL
MUKADDES" inşa edildi.
Temiz tıynetli bir kadın olan "Henâ"nın
duası nihayet kabul olundu, Henâ gebe kalmıştı. Vakit tamamlanıp da doğum
yapınca bebeğin oğlan değil, kız olduğunu gördü; bunu beklemiyordu! Bu nedenle
"Ya Rabbi!" dedi, "Bu bir kız çocuğu!...
“Oysa ben, mabede daha iyi hizmette
bulunabilmesi için bana erkek evlat verirsin sanmıştım"
Ancak,
Allah Tealâ, bu kız çocuğunun ne kadar pâk ve temiz tıynetli olduğunu biliyordu
elbet. Ancak, Meryem'in annesi, kız çocuğunun erkek çocuk kadar Allah'ın evine
hizmet edemeyeceğini düşündüğünden "Onun adını Meryem -âbide, ibadet eden
kadın- koydum; onu ve soyunu, katından kovulmuş şeytanın şerrinden Sana
sığındırırım." dedi. 6
Meryem'in
annesi Hena, adağını yerine getirmesi ve ahdine vefa göstermesi gerektiğini
biliyordu. Bu nedenle, kız olmasına rağmen Meryem'i "İbadet eden kız"
olarak Allah'ın evine adadı.
"Allah da Meryem'i güzel bir şekilde kabul
ederek onu gereğince eğitip yetiştirdi."
Babası,
Meryem'in dünyaya gelişinden önce öldüğü için annesi Henâ, küçük yaştaki
Meryem'i getirip Allah'ın evinin mütevellilerine teslim etti ve onlardan,
çocuğunun, Allah'ın evine hizmet etmesi hususundaki adağını kabul etmelerini
istedi."
İsrailoğullarının
en önde gelen dinadamlarından ibaret bulunan Beyt'ul Mukaddes mütevellileri,
Meryem'in sorumluluğunu üstlenme ve onu yetiştirme hususunda ihtilafa düştüler.
Sonunda, kur'a çekmek için kalemlerini suya atmaya karar verdiler. Kimin kalemi
su yüzüne çıkarsa şehrin muhterem ve tanınmış siması İmran'ın kızını o
yetiştirecek, Allah'ın evinde onun velayet ve kefaletini üstlenme şerefi ona
ait olacaktı.
Hepsi
kalemlerini suya attılar. Bütün kalemler suya gömülmüş, sadece Zekeriya'nın
kalemi su yüzüne çıkmıştı! Böylece Meryem'i eğitme ve yetiştirme görevi
Meryem'in teyzesinin kocası olan Zekeriya'ya düşmüş oldu.
Beyt'ul
Mukaddes'te, yüksekçe bir yerde Meryem'e küçük bir oda yaptılar; eğitim ve
terbiyesi Zekeriya'nın uhdesine bırakılmıştı.
Meryem, Hz. Zekeriya'nın özel bakım ve nezareti
altında
Meryem'in
yiyecek ihtiyaçlarını karşılamakla da görevli olan Zekeriya, ne zaman Meryem'in
yanına gittiyse onun önünde cennet yiyecekleri buldu; Meryem cennet yiyecekleriyle
besleniyordu! Kur’an bu olayı şu şekilde ifadeye koyuyor:
"... Zekeriya ne zaman mihraba girdiyse onun
yanında bir yiyecek buldu. "Ey Meryem, bu yiyecekler nereden geldi
sana?" diye sorunca, Meryem, "Bu, Allah katındandır" dedi,
"Şüphesiz Allah dilediğine rızık verendir." 7
Zekeriya,
Meryem'in, Allah Tealâ'nın özel ihsan ve lütfuna mazhar olduğunu anlamıştı.
Böylece Meryem, Hz. Zekeriya'nın özel bakım ve nezareti altında, mabedde
yıllarca kaldı.
Artık
Meryem büyümüş, uzun boyu, ahlâkî ve fiziki güzelliği itibarıyle yaşadığı
devrin en güzel kızı olmuştu. Halâ mabeddeki yüksek odasında yaşıyor; ancak
bütün erkekler dışarıya çıktıktan sonra aşağıya inerek yerleri süpürüyor,
mabedin temizliğiyle meşgul oluyordu.
Bir
gün yine küçücük odasında oturmuşken Allah'ın melekleri gelip "Ey Meryem!
Allah'a gönülden itaat et!" dediler, "Secde et O'na, ve O'nun
huzurunda tevazu gösterenlerle birlikte sen de tevazuda bulun!" 8
Başka
bir gün yine melekler inerek "Ey Meryem" dediler, "Allah Tealâ
seni Meryemoğlu İsa Mesih adlı bir bebekle müjdelemektedir. O, dünyada da
ahirette de seçkin, onurlu, saygın ve Allah'a yakın kılınanlardandır."9
-
Hemedan'da yaşayan Amerikalı rahip Haks, "Mukaddes Kâmus" adlı
kitabının 806. sayfasında "Efendimiz İsa, belli bir hizmet ve fedakarlıkla
görevlendirilmiş olduğu için "Mesih" lâkabıyla
adlandırılmıştır." der-
"O,
beşikte de, tıpkı büyüdüğünde olduğu gibi insanlarla konuşacaktır. Ve o,
salihlerdendir, Allah'ın has kullarından biridir." 10
Meryem
"Allah'ım! dedi, "Şimdiye değin beşer eli bana değmemiş olduğu halde
nasıl olur da bir oğlan çocuğu doğururum ben?" Bunun üzerine melek:
"Bu böyle olacak, Allah dilediğini yaratır" dedi, "Allah Tealâ
bir şeyin olmasını istediği ve onu irade ettiği zaman yalnızca" ol!"
der, o da hemen oluverir! 11
Ruh'ul Kudüs, yakışıklı ve çekici bir erkek
kılığında ona göründü
Bu
kıssanın devamı Meryem suresinde geçer. Allah Tealâ mezkur surede yaşadığı
devrin en iffetli ve en temiz genç kızı olarak ün salmış bulunan çağın örnek
kızı Meryem'in nasıl hamile kaldığını şöyle anlatır:
"Ey
Peygamber! Meryem'i de hatırla! Hani o ailesinden uzaklaşıp, yaşadığı kentin
doğu tarafından bir yere çekilmişti."
"Sonra
onlara karşı- kendisini gizleyen -bir perde çekmiş ve suda yıkanmaya
koyulmuştu. İşte tam bu sırada ona Ruh'ul Kudüs'ü Hz. Cebrâili - gönderdik.
Ruh'ul Kudüs, yakışıklı ve çekici bir erkek kılığında ona göründü. Ansızın
karşısına dikilen güzel vücutlu ve çekici erkeği gören Meryem "Allah'a
sığınırım!" dedi, "O'ndan, senin kendisinden korkup çekinmeni, takva
sahibi bir insan olmanı ve hakkımda kötü şeyler düşünmemeni sağlamasını
dilerim!"
Allah'ın
görevlendirmiş olduğu Ruh'uh Kudüs "hayır! dedi. "İnsanoğlu değilim
ben" Rabbinin elçisiyim, sana O'nun tarafından tertemiz bir erkek çocuğu
armağan etmek için gönderildim."
Meryem
"Ben nasıl çocuk doğururum?" dedi, "Bana erkek eli değmemişken
ve zinada da bulunmamışken?!"
İlâhi
melek "İşte böyle" dedi, "Rabbin bu işin olmasını dilemiştir.
Rabbin, bu iş benim için pek kolaydır, diyor, biz onu, insanlara gücümüzü
göstermek üzere bir alâmet kılıyor ve tarafımızdan bir rahmet biliyoruz.
Velhasıl, bu işin artık olup bittiğini bilmen lazım!" 12
Genç, bakire iffetli ve vâkur bir kız olan ve o
sırada çıplak bir halde yıkanmakla meşgul bulunan Meryem'in karşısında Ruh'ul
Kudüs'ün maddeleşerek insan kılığına bürünmesi ve onunla konuşması; çıplak
olduğu bir sırada kendisinden bir adımlık mesafede güzel bir erkekle ansızın
karşı karşıya kalan Meryem'in aniden sarsılarak kanama geçirir gibi olmasıyla
sonuçlandı.
İşte
bu olayla birlikte, bütün bilim kurallarına ve tabiat kanunlarına aykırı olmak
üzere tamamen esrarengiz bir şekilde ve mutlak anlamda yalnızca Allah Tealâ'nın
iradesi sonucu Meryem gebe kalmış oldu!.. Yeryüzü yaratılalıberi ilk kez
gerçekleşen ve daha sonra da benzeri vuku bulmamış olan bir hadiseydi bu!..
Evet,
bu apaçık bir mucizeden, Allah Tealâ'nın iradesinden başka birşey değildi.
Zaten O'nun iradesi tabiat kanunlarının ötesinde, bütün bilim kurallarının
üzerinde ve bizim hesaplarımızın fevkinde değil midir daima?
Böylece
Meryem, Allah'ın ruhu ve O'nun iradesiyle hamile kalmış oldu ve bu hamilelik
duygusu onu, gözlerden uzak bir yere çekilmeye itti. Burada doğum sancısı
başlamıştı.
Çaresiz, bir hurma dalına sığındı
El
değmemiş genç ve iffetli bir kızken hamile kalmıştı ve şimdi de doğurmak
üzereydi! Bunu düşünmek bile zihnini alt-üst ediyor, tüylerini ürpertiyordu. Bu
nedenle, dayanamayıp "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş
olsaydım!" dedi. İşte tam bu sırada kupkuru bir halde bulunan hurma ağacının
altından bir ses yükseliverdi: "Ey Meryem, üzülme, hüzne kapılma! Rabbin,
ayaklarının altından bir pınar akıtmakta ve bunu, sana olan lütuf ve kereminin
bir belirtisi olarak göstermektedir".
"Ey
Meryem! -Demin kupkuru olduğu halde şimdi ansızın yeşermiş ve meyve vermiş
bulunan- hurma dalını salla, taptaze hurmalar dökülüversin sana! Sonra da o
taze hurmaları ye. Gözün aydın olsun! Sen bebeğini doğurduktan sonra ve kötü
yürekli yahudiler seni eleştirir ve bu çocuğu nereden getirdiğini sorarlarsa
onlara "Ben Allah Tealâ için oruç adağında bulundum, bugün kimseyle
konuşmayacağım" de. 13
Derken,
Meryem doğum yaptı. Pek şirin ve güzel bir bebek olan minik İsa'yı tertemiz bir
şekilde ve kundaklanmış olarak alıp kavmine getirdi. Bu hadisenin vuku bulduğu
şehir, Filistin'de bugün Hz. İsa'nın doğum yeri olarak tanınan
"Nâsıre" dir. Hz. İsa Nasıre'de dünyaya geldiği için ona
"Nâsıreli İsa" derlerdi; nitekim bugün izleyicilerine
"Nesârâ" ya da "Nasrânî" denilmesinin nedeni de budur.
Sen bakire bir genç kızdın, bu çocuğu nereden
getirdin?!"
Yakuboğullarından,
yani İsrailoğulları soyundan olan ve yahudi kavmine mensup bulunan Meryem, o
hal ve vaziyette, kucağında bir bebekle kavmine gelince, ona "Ey Harun'un
kızkardeşi!" dediler, "Ne baban kötü biriydi, ne de annen... Sen bakire
bir genç kızdın, bu çocuğu nereden getirdin?!"
Bu
sırada Meryem, gaybî bir ilhamla, eliyle çocuğuna işaret ederek bunu ondan
sormalarını istedi. Bunun üzerine onlar "Kundaktaki bir bebekle nasıl
konuşalım biz?!" dediler. 14
"Kundaktaki bir bebekle nasıl konuşalım
biz?!"
İşte bu sırada, kundaktaki bir bebek olan İsa
"Ben" dedi, "Allah'ın kuluyum!.. Semâvî kitabın -anlamı-
verilmiştir bana; Rabbim peygamber kılmıştır beni!.. Nerede olursam olayım,
Rabbim orasını bereketlendirmiş ve bana, hayatta olduğum müddetçe namaz
kılmamı, zekat vermemi, anneme karşı iyi olmamı, zalim ve taşyürekli olmamamı
tenbihlemiştir!.. Selam bana; doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim
gün!.."
Allah Tealâ, Tahrim suresinin son âyetinde Hz.
Meryem'in kişiliğinden şöyle sözeder:
"İmran'ın
kızı Meryem, imanlı bir insan hususunda verilecek en mükemmel örnekti. Rahmi
tertemizdi -ırzını korumuştu- ve biz de ona kendi ruhumuzu üfledik. O, Rabbinin
sözlerini ve kitaplarını tasdiklerdi; şahsen, Allah Tealâ'ya gönülden bağlı
olan ve O'na itaat eden kullardandı."
Prof.dr.Ali Akpınar’ın konu ile ilgili
yorumu:
Kadının ezildiği,
sömürü aracı olarak kullanıldığı bir topluma Yüce Allah Hz. Meryem'i anlatıyor.
Hz. Meryem, kadını insan yerine koymayan, onun mabedin yanından bile geçmesine
izin vermeyen Yahudi din baronlarının bu bakış açısını yıkıyor. Hem de onu
mabedin içerisinde yetiştirerek. Hz. Meryem sergilediği hayatıyla, kirli
toplumlarda kadın başına temiz kalmanın en güzel örnekliğini bize sunmuştur.
Kur'ân'da Hz. Meryem'in Adının Geçmesi
Kur'ân'da kadın
adı olarak yalnızca Hz. Meryem'in ismi geçer, hem de otuz dört ayette. Arap
kültüründe önde gelen kişiler hanımlarının ve kızlarının adlarını açıkça
söylemezler ve onlardan bahsetmek söz konusu olunca 'eşimiz, ailemiz, ehlimiz'
gibi kinaye lafızlarıyla onları anarlardı. Kur'ân da bu geleneğe uyarak
yalnızca Hz. Meryem ismine yer vermiştir. Çünkü Meryem, sıradan bir kadın
değildi. O, kadınların en seçkini, küfürden, günah ve fuhuştan uzak kalmış
temiz, iffetli, Allah'ın ikramlarına daha dünyada iken nail olmuş bir örnek
hanımdı.1 Onun hayatı, kadınlar başta olmak üzere tüm insanlar için sayısız
örneklerle doludur. Şöyleki:
1. İsrailoğulları
Hz. Meryem ve onun babasız dünyaya gelen çocuğu Hz. İsa hakkında ileri geri
konuştukları için Yüce Allah onun ismini açıkça zikretmiş, hem de onların
iddialarını tamamen geçersiz kılmak ve Hz. Meryem'in dedikodulardan tamamen
uzak olduğunu tekidli bir biçimde anlatmak için tekrar tekrar onun ismini
açıkça anmıştır.2
2. Meryem,
İbranice'de 'Rabbin hizmetçisi kadın, kul' anlamında bir kelimedir. Arapça'ya
Mariye olarak geçmiştir.3 Arapçada kadın özelliklerinden uzaklaşmış kadın için
4 'meryem' kelimesi kullanılır. Çünkü Hz. Meryem, Beyt-i Makdisin hizmetinde
bulunmakla alışılmışın dışında erkeklerin yapageldiği bir görevi üstlenmiştir.5
3. Hz. Meryem'in
adının geçtiği ayetlerin on yedisinde Meryem ismi, Îsâ b. Meryem (Meryem oğlu
Îsâ) şeklinde6, dördünde Mesîh b. Meryem (Meryem oğlu Mesîh) şeklinde 7,
ikisinde 'İbn Meryem' (Meryem oğlu) şeklinde 8 geçer. Kalan on bir ayette ise
Hz. Meryem'den bahsedilir ve onun adı geçer. Bu ayetlerin onunda 9 sadece
'Meryem' adı geçerken, bir ayette10 de 'Meryem bint Imran' (Imran kızı Meryem)
şeklinde geçmiştir.
4. Hz.Meryem'in
açıkça isminin anılmasının ise pek çok hikmeti vardır. Bu hikmetleri şöyle
sıralayabiliriz:
a. Her şeyden önce Hz.Meryem sıradan bir kadın değildir. O, hiçbir erkekle
beraber olmadığı/ evlenmediği halde (betül) hamile kalıp çocuk doğurmuş ve
Hz.İsa'ya anne olmuştur.
b. Hz.Meryem, doğar doğmaz mabedde ibadete adanmış; Allah'ın hizmetçisi
anlamına gelen "Meryem" ismine uygun bir kulluk sergilemiş; bir
başına, kirli bir toplumda temiz kalmasını bilmiş, iffet âbidesi bir hanım
olmayı başarmış; bu özellik ve güzellikleriyle Kur'an'da anılmaya ve bir Kur'an
suresine isim olmaya layık olmuştur.
c. Öte yandan, bu temiz kadına yahudi ve hıristiyanlar olmadık sözler
söyleyince, onu iffetsizlikle suçlayarak yahut ona ilahlık payesi vererek haddi
aşınca, Cenab-ı Hak hem onlara susturucu bir cevap vermek, hem de onu aklamak,
onun temiz, iffetli bir anne/kul olduğunu açıklamak için ismini ayetlerinde
anmıştır.
d. Yine Allah'ın erişilmez kudreti gereği babasız olarak Hz.Meryem'den
dünyaya gelen Hz.İsa'nın, babasız ama nesebi sahih bir evlat olduğunu belgelemek
için "Meryem oğlu İsa" diye takdim edilmiştir.
Şimdi de Hz.
Meryem ile ilgili ayetlerden bir kaçını okuyalım:
O, daha doğmadan
Allah'a adanmış bir çocuktu:
"Hani,
İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere
adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin”
demişti."11
Annesinin bu
duasıyla Hz. Meryem, kadının mabede sokulmadığı bir dönemde Mabede/ibadete
adanmış ve Allah'a kullukta, O'nun dinine hizmette kadınların da olduğunu
hayatıyla ortaya koymuştu. Çocukların Allah'a adanması, anne babalar için çok
önemli bir örnektir.
O ve soyu Allah'ın
koruması altındaydı:
"Ona Meryem
adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”12
Elbette Yüce
Allah, kendi korumasını hak eden kullarına lutfeder ve onları her türlü
tehlikeden korur. Yeter ki buna layık olunsun. Hz. Meryem, O'nun korumasına
müstehak olanlardandı.
O, kabul olunmuş
bir dua ve Rabbin gözetiminde yetişen bir çocuktu:
“Rabbi ona hüsnü
kabul gösterdi ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi.”13
Bu cümle, Imran’ın
karısının karnında taşıdığı çocuğunu Allah uğruna hizmete adayıp Rabbine bunu
kabul etmesi için yakarmasının ardından gelmekte ve Hz. Meryem’in annesinin
yaptığı bu dua ve adağının Yüce Allah tarafından en güzel bir biçimde kabul
edildiğini anlatmaktadır. Bir hanımın yaptığı böyle güzel bir davranışın ve
güzel bir duanın, tüm insanlara bir örnek olmak üzere Kur’ân’da yer alması
oldukça dikkat çekicidir.
O, melekle konuşan
bir hanımdı:
"Hani
melekler, 'Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya
kadınlarına üstün kıldı. Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (onun
huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et' demişlerdi."14 "Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de
ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.." diye başlayan Meryem suresi
17-21. ayetlerinde Hz. Meryem'in Vahiy meleği ile görüşüp konuştuğu anlatılır.
Buradan hareketle Hz. Meryem'in peygamber olduğu söylenmiştir. Kurtubî, Onun
peygamber olduğunu ve tıpkı diğer peygamberler gibi ona da Yüce Allah'ın melek
vasıtasıyla vahyettiğini söyler.15 Allah'a kulluk yarışında kadın erkek tüm
insanlar eşittir. Kadın da isterse bu yarışta mesafe kat edebilir ve erkekleri
geçebilir. Tıpkı Hz. Meryem gibi.
O, dünya
hanımlarına üstün kılınmış bir kadındı:
"Allah seni
dünya kadınlarına üstün kıldı."16 Peygamberimiz de cennet hanımlarının en hayırlı dört kadınından
birisi olarak Hz. Meryem'i saymıştır.17
O, dosdoğru bir
hanımdı:
"Onun (İsa'nın) annesi de dosdoğru bir kadındır."18
O, Allah'ın
ayetlerindendi:
"Meryem oğlu
İsa’yı ve annesini büyük bir ayet/mucize kıldık.."19 Yüce Allah, ondan babasız olarak Hz. İsa'yı
dünyaya getirmiştir. Hz. Meryem bu yönüyle okunup ibret alınması gereken bir
ayettir. Yüce Allah onu mucizevî bir şekilde rızıklandırarak 20 da seçkinlerden
kılmıştır.
O, en güzel
örnekti:
"Allah, bir
de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz,
Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de
(inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi."21
Öyleyse Kur'ân'ın
bir suresine de isim olan Hz. Meryem'i başta kızlarımız olmak üzere
çocuklarımıza ve gençlerimize tanıtalım. Bugün gençlerimizin yaşadıkları
problemlerin temelinde iyi ve güzel modelleri örnek almayışları yatmaktadır.
Onlar, kendilerine bile hayrı olmayan insanları, model/star olarak görüp onlara
özenmeye ve onlara benzemeye çalışmaktadırlar.
İşte onlara
sunacağımız en güzel örnek bir Kur'ân Kadın Kahramanı Hz. Meryem'dir. O,
bir iman, iffet ve dürüstlük abidesi, O Allah'a adanmış örnek bir kul ve bir
peygamber annesi olarak karşımızda durmaktadır.
...........................
Kaynaklar:
1.
1-Bakara Suresi,
47
2.
Maide Suresi, 70
3.
Al-i İmran Suresi,
45-46
4.
Al-i İmran Suresi,
33-34
5.
Âl-i İmran, 35
6.
Âl-i İmran, 36
7.
Âl-i İmran, 37
8.
Al-i İmran, 43
9.
Âl-i İmran, 45
10. Âl-i İmran, 46
11. Al-i İmran, 47
12. Meryem, 16-21
13. Meryem, 22,26
14. Meryem, 27-29
15. Bkz. Beyyûmî, Dirâsât, III, 280-281
16. Zerkeşî, el-Burhân, I, 163.
17. Kurtubî, el-Câmi', IV, 68; Âlûsî, Rûhu'l-Meânî,
I, 501; III, 219-220; Fîruzabâdî, Besâir, VI, 109. Batı
dillerinde Mary, Maria şeklinde kullanılmaktadır.
18. Dilimizdeki 'erkek fatma' ifadesinin kullanılması da
tıpkı bunun gibidir.
19. İbn Âşûr, Tefsîru't-Tahrîr, I, 594.
20. Bkz. 2 Bakara 87, 253; 3 Alu Imran 45; 4 Nisâ 157, 171; 5
Maide 46, 78, 110, 112, 114, 116; 19 Meryem 34; 33 Ahzab 7; 57 Hadid 27; 61 Saf
6, 14.
21. Bkz. 5 Maide 17 (İki kere), 72, 75; 9 Tevbe 31;
22. Bkz. 23 Müminûn 50; 43 Zuhruf 57.
23. Bkz. 3 Alu Imran 36, 37, 42, 43, 44, 45; 4 Nisa 156, 171;
19 Meryem 16, 27.
24. Bkz. 66 Tahrim 12.
25. 3 Alu Imran 35.
26. 3 Alu Imran 36.
27. 3 Alu Imran 37.
28. 3 Alu Imran 42-43.
29. Kurtubî, Tefsîr, IV, 83-84, XI, 95.
30. 3 Alu Imran 42.
31. "Cennet hanımlarının en hayırlısı, Meryem, Âsiye,
Hadice ve Fatıma'dır."
32. 5 Maide 75.
33. 23 Müminûn 50.
34. Bkz. 3 Alu Imran 37, İbn Kesîr, Tefsîr, I, 360.
35. 66 Tahrim 12.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder