Rüştü
Kam
10.02.2013
ha-ber.com
“Kürt açılımı” hepimizi
sevindiriyor. Kürt açılımına zeminini İslâmcılık anlayışının hazırladığı
muhakkak. Yıllardan beri dış mihraklar ve onların içerideki uzantıları Kürt halkını
istedikleri noktaya taşıyamadılar. Bu arada Kürt halkı da kendine güven veren
güçlü bir iktidarla karşılaşmadı.
Ak Parti iktidarında az da
olsa güven ortamı oluştu. AK Parti iktidarını oluşturanlar Milli Görüş
geleneğinden geliyorlardı. Mili Görüş’ün lideri merhum Erbakan Doğu ve
Güneydoğu halkından en çok oy alan lider olmuştur. Ancak Erbakan güçlü bir
iktidar şansını yakalayamamıştı. Kürt halkı müslümanlığı içselleştirmiş bir
halk olarak Erbakan’a güvenmişlerdi. Yıllar sonra bu güveni Erdoğan’da da
görmüş olacaklar ki, açılım konusunda oldukça hevesli görünüyorlar. Kürt
halkını kışkırtmaya çalışan mihrakların çabaları Kürtlerin müslümanlığını yok
etmeye yetmedi.
Önümüzde güzel günler olacak
gibi görünüyor. Hepimizin beklediği güzel günler. Osmanlı’da olduğu gibi
kardeşçe kucaklaşılan güzel günler. Bu açılımın gerçekleşmemesi için gayret
sarfedenler olacaktır. Aklı selimin galip gelmesi arzumuzdur.
Türk Eğitim Derneği’nde “Kürt
Açılımı ve Barış Süreci” konulu bir seminer verildi (09.02.2013) İlgi ile
izlenen semineri Bekir tank verdi. Bekir Tank barış sürecinde Müslüman
kimliğinin önemini vurguladı. Bundan sonrasını sayın bekir Tank’tan dinleyelim:
“Ben
Bekir Tank. Tarih doktoruyum, Viyana’da yaptım doktoramı. İstanbul Ticaret
Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim. Yakın Tarih okutuyorum.
Kürtlerle
Türkler 1071’de Malazgirt’te buluştu ve Bizans’a karşı savaş verdi. Anadoluyu
birlikte yurt yaptılar. Türkler müslüman olmadan önce Şamandı. Kürtler de
Mecusi idi. Kürtler de Türkler de tevhid inancında buluştular.
1937
dersim direnişine kadar birliktelikleri hiç bozulmadı. Osmanlı
İmparatorluğu’nda Kürdistan ve Ermenistan eyaletleri vardı, Osmanlı bu
eyaletlerden rahatsızlık duymuyordu. Kürtler de Osmanlı’nın reayası olmaktan
rahatsızlık duymuyorlardı. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda birlikte omuz
omuza düşmana karşı birlikte saf
tuttular.
1789
Fransız İhtilali’nden sonra bütün dünyada
milletler milliyetleriyle tanışırken, Kürtler yapılan kışkırtmalara
rağmen milliyetleriyle tanışmadılar, tanışmak istemediler. Onlar için milliyet
önemli değildi, önemli olan tevhid idi.
Cumhuriyetten sonra Mustafa Kemal ipleri
eline alınca işler biraz değişti.
Mustafa Kemal’in yapısı demokrasiye uygun değildi. Milliyetçiliği ön plana
çıkardı Mustafa Kemal. Türk milliyetçiliği kullanılmaya başlandı. Kürtler
potansiyel tehlike olarak görülmeye başlandı.
Şeyh Said isyanını çıkardılar. Bu bir provokasyondu.
1937
dersim direnişiyle birlikte Kürtler acımasızca katledildi ve aileler
parçalandı. Kürtler sessizliği tercih ettiler. İçlerine kapandılar,
yaşadıklarını kader saydılar. Kürt kelimesini kullanma yerine Güneydoğulu
denmeye başlandı. Ne kadar aşağılayıcı
bir yaklaşım. Kürtler de bu vatanın sahipleridir, Kürt çocukları da bu vatanın
evlatlarıdır.
Harf
devrimi yapılınca dillerini de kaybettiler. Harf devrimiyle birlikte Kürtçe ve
Arapça yasaklandı. Kürtler kaynaklarına yabancılaştırıldı. Medreseler de
kapatıldı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yasak söz konu değildir. İnsan
hakları açısından meseleye bakmak lazım. Anadilinizi konuşamıyorsunuz yasak,
insana o kadar acı veriyor ki. Bunu yaşamayan anlayamaz.
Yıllardan
beri Kütlerle Türkler bir arada yaşar, Kürtler Türkçe konuşurlar, ancak Türkler
bir kelime bile Kürtçe konuşmazlar, öğrenmemişlerdir. Bu garip değil mi?
Müslümanlar
Kürtlerle imtihan edildi. Ama bu imtihanı kaybettiler. Mesela Said Kürdi ismi
Said Nursi olarak değiştirildi. Kürt alimleri
idam edildi.
Zaman
zaman bazı siyasi liderler Kürt varlığından söz etti ama netice elde edilemedi.
1978
yılında PKK kuruldu. Bugüne kadar 10
binlerce vatan evlâdı kayboldu. Gözü yaşlı anneler kaldı geride. Hepimizin canı yandı. İstenilmeyen neticeler
yaşadık.
Kürtler
rejimin hatalarını Türklerin hatası olarak gördü veya öyle göstermek istediler.
Türkler de aynı gizli el tarafından kürtlere karşı hep kışkırtıldı, onları
aşağılayıcı tavırlar içine girdiler. Böylece Kürtler ötekileştirilmeye
çalışıldı. Bu arada dış güçlerde boş durmadı. Kürtler milliyetleriyle daha yeni
tanıştılar. Bu tanışılık bazılarının hoşuna gidiyor. Ancak Kürt halkı bu
oyunlara fazla prim vermedi. Müslümanlık bu konuda belirleyici oldu.
AKP
hükümeti “Kürt Açılımı” konusunda güven
verdi. Yol da katetti. Sıkıntıları var. Yapabilecekleri sınırlı mutlaka ama
yine de Kürt halkına güvan veriyor. Bir yola girildi, netice alınması için
herkes elinden geleni yapmalıdır. “
Bekir
Tank’ın görüşleri böyle, yorum siz değerli okuyucularıma aiddir. Katıldığınız
noktalar ile katılmadıklarınız arasında tarafsız olarak durun ve analiz yapın.
Sonucu aklı seliminizle değerlendirin. Kararınız size ışık olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder