-Kur'an
bu ayda inmiştir-
-Oruç
tutacağız diye hasta raporu almak tamamen yanlış olur. Allah,
insanları kandırarak, yanıltarak kendisine ibadet yapılmasını
istemez. Bir de kandırılan kimse gayri müslimse vebali, daha
büyüktür-
Oruçla
ilgili gerekli olan bilgileri vermeden önce, Kur'an'ın oruca
yaklaşımını bilmekte fayda olacağı
kanaatindeyim.
Rahman
ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Farz
olan Ramazan ayı orucu
''- Ey
iman edenler oruç, sizden öncekilere farz kılnıdığı gibi, size
de farz kılındı. Umulur
ki dikkate alırsınız.(1)
- „Oruç, sayılı günlerdir.
Artık sizden kim hasta ya
da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka
günlerde tutsun. Oruca
güç yetiremeyenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye
vardır. Kim gönülden bir
hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız,
-eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.
Ramazan,
insanlara yol gösterici, apaçık bir öğreti ve yasa kitabı olan
Kuran'ın indirildiği aydır. Kim
o aya ulaşırsa oruç tutsun.
Hasta veya yolcu olanlarınız, tutamadığı günlerin sayısınca
diğer günlerde oruç tutar. ALLAH
sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.
Böylece (oruç günlerinin) sayısını tamamlar, sizi doğruya
ulaştıran ALLAH'ı yüceltip şükredersiniz.(2)
-
„Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı.
Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah,
gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi,
tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın
ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce
beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için,
sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz
zamanlarda kadınlarınıza yaklaşmayın. Bunlar,
Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yanaşmayın.
İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki
sakınırlar."(3)
Oruç
Oruç,
Müslümanın Kur'an'da belirtilen zaman dilimi içinde, yemek, içmek
ve cinsel ilşkiden, kendisini uzak tutmasıdır.
Orucun
zamanı
Orucun
zamanını, Kur'an'da belirtilmiştir. Peygamberimiz de
uygulamasıyla bize örnek olmuştur. Hz. Ömer, Huzeyfe, İb. Abbas,
Talk İb. Ali, Ata İb. Ebî Rabah, Ameş, Ali İb. Ebû Talip gibi
sahâbelerden gelen rivayetler şöyhledir:
''Oruca
başlama vakti, sabahleyin yolların dağların, tepelerin belli
olacağı zamandır. Yani çıplak gözle eşyaların birbirinden
seçildiği zamandır."(4)
Hz.
Huzeyfe'nin anlattığına göre, Hz. Muhammed s.'in uygulaması da
böyle olmuştur. Hz. Huzeyfe çöyle der: ''Sabah oluncaya kadar
Rasûlüllah ile beraber yiyip içtik ki, güneş henüz
doğmamıştı.''
Kur'an'ın
buyruğu böyledir:
''Fecir
vakti sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin
için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın.''(5)
Rivayetlerden
anlaşıldığına göre, peygamberimizin uygulaması da bu yöndedir.
Bu durumda Güneşin
doğmasına 45 dakika kalaya kadar yiyip içilebilir.
Oruç
ibadetiyle ilgili hadisler
Oruç
İslâm`ın beş şartından biridir. Allah Teâlâ, orucu
müslümanlara farz kılmıştır. Oruç, hikmetleri ve maddî manevî
faydaları çok olan bir ibâdettir. Aşağıdaki hadîsler, orucun
hikmet ve faydasını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
''Her
hangi biriniz oruçlu bulunduğu gün artık kötü söz söylemesin
ve cahilliğe kapılmasın. Eğer bir kimse kendisi ile dövüşür
yahut ona hakaret ederse derhal: ''Ben
oruçluyum, ben oruçluyum, desin.''(6)
''Âdemoğlunun
her işi kendisi içindir. Oruç müstesna. O, içine riyâ
karışmayan bir ibâdettir. Onun mükâfatını da doğrudan doğruya
Allah verir, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında, muhakkak misk
kokusundan daha hoş ve temizdir.''(7)
''Oruç
bir kalkandır.''(8)
''Herşey
için bir zekât vardır, cesedin zekâtı da oruçtur, oruç sabrın
yarısıdır.''(9)
''En
güzel düzenleyici Allahtır.''
-Oruç,
ruhsal yükselişi sağlamak için farz kılınmıştır. Oruç, aynı
amaçla önceki ümmetlere de farz kılınmıştır.
-Ramazan
ayında oruca güç yetiremeyenler, tutamadıkları gün sayısınca
başka günlerde oruç tutarlar.
-Oruca
tahammül edemiyecek olanlar ise, oruç yerine fidye verirler.
Bununla beraber kendileri için oruç tutmaları daha hayırlıdır.
Ancak şu unutulmamalıdır ki; Allah'ın temel tavrı, kullarının
işini kolaylaştırmaktır, güçleştirmek değildir.
''Rızık
temini için zor şartlar altında çalışanlar, çocuklu kadınlar,
esir veya hapiste olanlar ve bizim bilemeyeceğimiz, oruç tutmaya
mani herhangibir mazereti olanlar, hergün için fidye
verebilirler.''(11)
-Diğer
ibadetlerde olduğu gibi, oruç ibadetin de de mazeret tesbiti,
tamamen şahısların kendilerine aiddir. Kur'ân, oruç tutmakta
zorlananlara fidye kolaylığı getirmekle iki amacı birden
gerçekleştirmiş olmaktadır:
1-
Müslümanın, oruç ibadetimi yerine getiremedim diye, karamsarlığa
kapılmamasını sağlamak.
2-
Fidye imkanıyla, toplumda yoksulluk ve imkansızlığa çare bulmak.
Kur'ân'ın açıklamasına göre, „bir insana diğer bir insanın
yardım ulaştırması, sadece kendisinin faydalanacağı
ibadetlerden daha hayırlıdır."
Kur'an'ın
beyanına göre insan, dünyada; inaç açısından, düşünce
açısından, çalışma açısından velhasıl insan hakları
açısından, tamamen hür olarak yaşaması gereken bir varlıktır.
İnsan için ibâdet, bu hürriyet içerisinde yapıldığında bir
anlam taşır, zorlamayla veya şov olsun diye yapılan ibadetlerin
Allah'ın terazisinde bir ağırlığı olmayacaktır.
Dini
insanlara anlatmak konusunda kendilerini görevli hissedenler, bu
konuda sorumluluk üstlenenler, bu açıdan meseleye bakarak,
muhataplarına dini anlatmalıdırlar.
''Oruç
tutmayanın, namaz kılmayanın hapse atılması veya
öldürülmesi''(12) gibi garip fetvalar ne yazık ki fıkıh
kitaplarımızda yer almaktadır. Hangi amaçla, ne zaman, ne şekilde
bu fetvalar kitaplara girdiyse girmiş. Ancak bugünün müslümanları,
bu garip fetvalara itbar etmemelidir.
Aklı
başında hiç bir insan namaz kılmadığı, oruç tutmadığı
zaman hapsedileceği, öldürüleceği bir dine girmek istemez.
-O
halde Allah'ın kullarına lutfettiği ruhsat ve kolaylıklar
müslümanlara özellikle anlatılmalıdır. İbadetleri
zorlaştırmakla müslümana daha fazla sevap kazandırmış olmayız.
Tam aksine onları samimiyetsizliğe ve riyakârlığa itebiliriz.
Allah
ibadetlerle ilgili meseleleri Kitabı'nda bizlere açıklamıştır.
Bu Kitab'a rağmen müslümanlara din anlatılmaz, anlatılırsa o
din Allah'ın dini olmaz. Takva adına, azimet adına, iyi
müslüman olma adına, cihad yapma adına, imanı artırma adına
Allah'ın dinine çomak sokmanın âlemi yoktur. Bu tip temelsiz
kurallarla ne yazık ki din tahrif edilmiştir, hâlâ tahrife devam
edilmektedir. Allah din tahrifçilerine, çok nazik bir şekilde,
diyeceğini diyor aslında ama anlayana. Benim işime karışmayın,
siz kendi işinize bakın:
''En güzel düzenleyici Allahtır.''(13)
Orucun
fayda ve hikmetleri
Orucun
fayda ve hikmetlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
-Oruç
tutmakla, Allah'ın rızası kazanılmış olur. Oruç, insanı
kötülüklerden alıkoyar, nefsi terbiye eder, ihtirasları bastırır
ve ruhu yüceltir.
-Oruç
tutarak aç kalan müslümanın, şefkat ve merhamet duyguları
gelişir, fakirlerin, miskinlerin, açların yaşamlarını nasıl
sürdürdüklerini tecrübe ile öğrenmiş olur ve onlara karşı
daha insanî yaklaşımlar ortaya koyar.
-Oruçlu
kişiler, açlığa, susuzluğa ve sıkıntılara tahammül etmeyi
öğrenir, sabır, sebat sahibi olurlar.
-Orucun
ruhumuz kadar bedenimize de faydası vardır. Ramazan boyunca mide ve
kalb daha az çalışır, bütün organlar dinlenir, vücut sağlık
kazanır. Bu sebeble oruç, maddî, mânevî hastalık ve kötülüklere
karşı bir kalkandır :
-
Oruç; ahlâk mektebidir.
-
Oruç; nefse karşı bir savaştır.
-
Oruç; sabır alışkanlığı kazandırır.
-
Oruç; iradeyi kuvvetlendirir, gayreti biler.
-
Oruç; düzeni ve disiplini öğretir.
-
Oruç; merhemet ve kardeşlik bağlarını güçlendirir.
-
Oruç; toplumsal hastalıkların tedavilerinde önemli bir etkendir.
-
Oruç; vücut için bir rektefe
vazifesi görür.
Ramazan
orucu kimlere farzdır
Namaz
kimlere farz ise oruç da onlara farzdır. Ancak biz yine bir
sıralama yaparak bilgilerimizi tazelemiş olalım, oruç, erginlik
çağına gelmiş, akıllı, her erkek ve kadın müslümana farzdır.
Yani 15 yaşından itibaren müslümanlar oruç ibadetini yerine
getirmelidirler.
Orucun
çeşitleri
Farz
olması ve olmaması açısından 3 çeşit oruç vardır.
1-
Farzolan oruçlar: Ramazan'da
oruç tutmak farzdır. Bu ayda tutulamayan oruçlar başka günlerde
kaza edilir.
2-
Nafile olan oruçlar: Ramazan
ayının dışında tutulan oruçlar nafile olan oruçlardır.
3-
Haram olan oruçlar: Sıhhati
kesinlikle
oruç
tutmaya uygun olmayan kimseye oruç tutmak haramdır. Ramazan
bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört günü oruç
tutmak uygun değildir. Çünkü bayram günleri Allah'ın kullarına
birer ziyafet günüdür. Allah'ın ziyafetinden kaçınmak uygun
düşmez.
Orucu
bozan şeyler
Orucu
bozan şeyler, orucu geçersiz kılan şeylerdir. Oruçlu iken
bilerek herhangi bir şeyi yemek, içmek. Cinsî münasebette
bulunmak ve besleyici olan iğne yaptırmak orucu bozar. Besleyici
olmayan iğneler ise orucu bozmaz.
Denize
girmek, banyo yapmak, kan aldırmak, içerisinde şeker ihtiva
etmeyen natur bir sakızı çiğnemek de aynı şekilde orucu
bozmaz. Ağız kokusunu kısmende olsa gidereceği için toplum
içerisinde bulunan ve insanlarla konuşmak durumunda olan
müslümanlara sakız çiğnemeleri tavsiye bile edilir.
Kazayı
gerektiren haller
Orucu
bozan şeyler, aynı zamanda kazayı gerektiren hallerdir. Herhangi
bir nedenle orucu bozulan müslüman, Ramazan ayından sonraki
günlerde, orucunu kaza eder.
Oruçla
ilgili diğer meseleler
1-Keffâret
Keffâret
ceza demektir. Fıkıh kitaplarımızda orucunu kasten bozan
müslümana verilecek cezadan, keffaret adı altında uzun uzun
bahsedilmiştir. Oysa hüküm koyucu, her ne sebeple olursa olsun
orucunu bozan müslümana kaza etmesini söylememiştir.
Peygamberimiz de bu yolu takip etmiştir. Sonradan bu yol terkedilmiş
ve hüküm koyucu devre dışı bırakılarak keffaret uygulaması
esas alınmıştır.
Kur'an
ve Sünnet'e göre, her ne suretle olursa olsun orucunu bozana
keffâret lâzım gelmez.
Yani
orucun keffareti yoktur.
Keffâret
cezası başka konulardaki (zıhar olayı Mücadele 2,3) keffâret
uygulamalarının anlam kaydırmalarıyla, oruca da tatbik
edilmesinden doğmuştur.
Burada
Allah adına hüküm koymanında ötesinde, Allah adına, O'nun
kullarına ceza vermek gibi bir zulüm de vardır.
Biz,
böyle bir zulmü, Allah'ın dinine fatura etmekten Allah'a
sığınırız. Hüküm ne kadar da açık: ''Ramazan
günlerinde orucunu tutamamış olanlar, başka günlerde tutarlar.''
Allah
rızası için oruç tutan müslümanın, öyle veya böyle, hiçbir
mazereti yokken orucunu bozması zaten
mümkün değildir.
Oruçlu
bir müslüman özel durumuna göre, kendini mazeretli görürse,
mazeretli sayarsa iftar eder. Keyfi olarak oruç bozan insan, zaten
Allah korkusundan veya ibâdet şuurundan uzaktır. Bu müslüman da
keffaret orucundan zaten korkmaz, çünkü onu da tutmayacaktır. Bu
durumda ceza iyi niyetli olan müslümana verilmiş olur ki
yanlıştır.
Yukardaki
sözümüzü yeniden tekrar edelim. İnsan ibâdet yapıp yapmamakta
hürdür. Bu hürriyet içerisinde yapılırsa, ibadet bir anlam
taşır. Herkes Cennet'e girme hürriyyetine sahip olduğu gibi
Cehennem'e girme hürriyyetine de sahiptir.
Keffârete
delil olarak şu hadis gösterilir:
-
Bir adam Peygambere gelerek'' mahfoldum''dedi,
-
Peygamberimiz; Seni mahveden şey nedir ?
-
Adam; Ramazan da hanımımla ilişkide bulundum.
-
Peygamberimiz: Köle azad edebilir misin ?
-
Adam: Hayır.
-
Peygamberimiz: Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin ?
-
Adam: Hayır.
-
Peygamberimiz: Altmış fakiri doyurabilir misin ?
-
Adam: Hayır.
-
Peygamberimiz: Adama biraz hurma vererek al bu hurmaları dağıt
dedi.
-
Adam: Bizden fakiri var mı ki ben bu hurmaları dağıtayım?
-
Peyagamberimiz: Güldü ve adama, git bunları ailene yedir
dedi.''(15)
Bu hadise
gböre keffâret kabul edilse bile, sadece cinsi münasebetle ilgili
olduğu görülür. Keffâretin umûmîleştirilmesi ve farz hükmünde
görülmesi yanlış olur. İkincisi, Adamla peygamberimiz'in
konuşmalarının sonunda hurmalar adama kaldı. Adam cezalandırılma
yerine mükâfatlandırıldı. Üstelik, peygamberin huzuruna eliboş
gelen adam, eli dolu olarak geri döndü, peygamberimizi
keyiflendirdi ve güldürdü.
Bu hadisi ilim
adamları da değerlendirmiş ve şu sonuçları elde etmişler:
1-
İmam Hanefi, kasden bozulan oruca 61 gün ceza vermiş. (Keffaret)
2-
İmam Şafiî, keffâret sadece, kendi isteğiyle cinsi münasebet
yapan erkek için geçerlidir, kadın için geçerli değildir, onun
kaza yapması gerekir demiş.
3-
İmam Malik, hadisteki sıra takip edilir demiş.
4-
İmam Nevevî, keffâret erkeğedir, kadına hiçbir şey gerekmez
demiş. Çünkü keffâret mehir gibidir, mehirde erkeğe
mahsustur.(16)
Sonuç
Keffâret
ilim adamlarının çoğunluğunun ortak görüşüne göre orucu
bozan diğer hususlarla ilgili değildir,
sadece cinsî ilişki ile ilgilidir, ve erkek için geçerlidir,
kadın için ise geçerli değildir. Herne sebeple olursa olsun oruç
bozulduğu zaman, güne gün, oruç tutmakla farz yerine getirilmiş
olur diyebiliriz.
2-
İtikaf
Beş
vakit namaz kılınan bir camide ibâdet niyetiyle durmaktır.
İtikaf'ta olan insan, yeme içme işlerini camide yapar. Devamlı
zikirle, tefekkürle, okumayla meşgul olur.
Müddeti,
mezheblere göre değişir. Hanefîler, Şafiiler ve Hanbelîlere
göre, enaz; ''az bir zaman, bir an'', olarak belirlenen müddet,
Malîkiler'e göre bir gün, bir gecedir. İsteyen daha fazla da
durulabilir. İtikâf'ın amacı; belirli bir zaman içerisinde,
hertürlü dünya meşgalesinden uzaklaşarak, murakabeye dalmak,
tabir caizse, Allah'la baş başa kalarak huzur ve mutluluğu
yakalamaya çalışmak, hiçliğin şuuruna ermektir. (17)
3-
Oruç ve Hilal
Hilâl,
Ramazan ayının başlangıcının belirlenmesinde belirleyeci rolünü
oynar. ''Hilali gördüğünüz zaman Oruç tutunuz, hilali
gördüğünüz zaman bayram yapınız, hava bulutlu ise taktir
ediniz'' Başka bir rivayette ''Hava bulutluysa veya hilâl'i
gözetlemeye mani bir durum var ise, Şaban'ı otuza
tamamlayınız''(18) buyurulmaktadır.
Tespit,
o günün şartlarında şahısların şahadetiyle yapılıyormuş.
Bugün tespit, Astronomi uzmanlarınca, yapılmaktadır. Hassas
aletler ve hesaplamalarla yapılmaktadır. Yapılması gereken,
Ramazan ayının başlangıcının tesbitidir. Hangi şekil ve esas
alınırsa alınsın tesbit yapıldıysa sorun çözülmüş
demektir.'' 29 veya 30 gün oruç tutulur ve sonunda bayram yapılır.
Biz
deriz ki,
mümkünse
bütün İslâm aleminde orucun başlaması ve bitimiyle ilgili
birlik sağlanmalı ve bir prensip üzerinde anlaşılmalıdır. Aynı
zamanda oruca başlanmalı ve aynı zamanda bayram yapılmalıdır.
Kimi
müslümanların oruç tutarken kimi müslümanların iftar etmesi,
müslümanlar arasında sürtüşme meydana getirmektedir. Hilâl
tartışmasının altında yatan gerçek dînî endişe değil,
siyasî endişedir.
-
Hanefî Mezhebine göre kılınması vacip olan bayram namazı,
cumhurun görüşüne göre sünnettir. Bir özür gereği, bayram
namazları, bir gün ertelenerek kılanabilir. Bu şekildeki bir
uygulama ile müslümanlar arasındaki birliği korumak en güzeli
olacaktır. Çoğunluğun sünnet olarak belirlediği bayram
namazında kavga çıkararak ümmetin birliğini zedelemek
haramdır. Ümmetin birliğini sağlamak ise farzdır.
Kaldıki,
Şafiî
Mezhebi'ne göre, hilâl tesbitinde hesaba itibar edilir. Cumhurun
görüşü ise; ''onu takdir ediniz''(19) şeklindedir. Kısacası
cumhurun görüşü hakikate daha yakındır. Namaz vakitlerinde
saati dakikasına varıncaya kadar kullanan müslümanların, oruç
tesbitinde hesabı dışlamaları mânidar değil midir?
Oysa
teknolojiyi en iyi kullananların, ondan en iyi şekilde istifade
etmesi gerekenlerin müslümanlar olması gerekmez mi? ''Herşeyi bir
nizam, bir hesap üzerine yarattığını, feleklerin kendi
yörüngelerinde yürüdüklerini, yüzdüklerini''(20) Kur'an
altıncı asırda, tüm dünyaya ilan etmedi mi? Böyle bir Kitab'a
inanan müslümanlar nasıl olur da Kur'an'ı ve Sünneti dışlayarak
oruç tesbitinde, hâlâ hilalin çıplak gözle gbörünmesi
konusunda israr eder?
-
Allah, her
çağda dinini omuzlayabilecek, her platformda onu temsil edebilecek,
akıllı, yetenekli, ehliyetli aksiyon sahibi düşünren duyarlı
müslümanlar istiyor. 'Allah Kitabında bu düşüncesini şu
şekilde ifadeye koyuyor: ... "hâlâ düşünmeyecek misiniz?
Aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Aklınızı
çalıştırmazsanız sizi pislik içerisinde bırakırım.''
4- Güneşin
tam olarak batmadığı yerlerde oruç
Gece
ve gündüzün saat olarak eşit olmadığı coğrafi yerlerdir. Gece
ile gündüz arasındaki fark bu yerlerde fazladır. Böyle yerlerde
en yakın yerdeki, zaman dilimine göre ayarlama yapılarak, oruç
tutulabilir, namaz kılınabilir. Veya
Mekke ile Medine'deki namaz saatleri, imsak ve iftar saatleri esas
alınarak oruç tutulabilir namaz kılınabilir. Almanya böyle bir
ülkedir. Bilhassa bu sene gece çok kısa gündüz çok uzundur.
Havanın sıcaklığı da göz önünde bulundurulduğunda, Hicaz
bölgesine göre imsak ve iftar saatlerini ayarlamak zarurettir.
5-
Niyet
Oruçta
niyet şarttır. Niyet kişinin kalbinden oruç tutacağını
bilmesidir. İmam Hanefî, Malikî ve Hanbelî' ye göre şart olan
niyet, İmam Şafii'ye rükündür.(21)
6-
Sadaka-ı Fıtır
Sadaka-ı
fıtır, Ramazan bayramını geçirmemek üzere verilecek olan bir
sadakadır. Bayram günü sabah namazına kadar verilmesi gerekir.
İmkân bulunamamışsa daha sonrakî günlerde de verilebilir.
Zengin (nisaba mâlik) olan hür müslümanlar, sadaka-ı fıtrı
vermelidir. Fıtır Sadaka'sı bakmakla yükümlü olunan şahıs
başına hesab edilerek Allah rızası için verilir. Sadaka-ı
fıtır, sofraya konan tüm yiyecekler üzerinden zamanın şartlarına
göre tesbit edilmelidir. Tesbit çağın getirdiği zorunluluklar
göz önünde bulundurularak fakir lehine yapılır. Sadaka-ı fıtır,
bir fakirin akşamlı- sabahlı bir günlük yiyeceğinin tutarıdır.
Hesap buna göre yapılır.
Orucun
fidyesi
Oruç
tutmaya güç yetiremeyenler (ağır işlerde çalışanlar, işyeri
ile promlemleri olanlar, özürlü olanlar, hasta olanlar, kendi
açılarından oruç tutmaya mani, herhangi bir mazereti olanlar),
farz olan oruç için tutamadıkları her bir oruca bedel bir fidye
verirler. Bir fidye, bir sadaka-ı fıtır miktarıdır. Fidye
vermekle mükellef olan müslümanlar, fidye vermeye de güç
yetiremezlerse, o zaman Allah'dan af ve mağfiret dilerler.
Fidyeler
yaşanılan ülkenin
şartları göz önünde bulundurularak tespit edilmelidir ve o
ülkede yaşayan insanlarına verilmelidir. Almanya'da yaşayan
müslümanlar Afrika'daki veya başka ülkelerdeki müslümanlara
fidye göndermemelidir. Öncelik en yakındaki müslümanındır,
insanındır.
Oruç
tutmamayı mübah kılan özürler
Kendisine
oruç farz olan bir mükellefin, aşağıda belirtilen sebeblerden
dolayı, oruç tutmaması veya iftar etmesi mübahtır. Orucunu
tutamayan veya iftar eden özür sahipleri, mazeretleri geçince
tutamadıkları gün sayısınca oruçlarını tutarlar.
1-
Hastalık
Hasta
olan ve orucun kendisine zararlı olacağı, doktor tarafından
bildirilen kişi hastalığı süresince oruç tutmayabilir.
2-
Yolculuk
Ramazanda
yolculuğa çıkacak kimse, oruç tutmayabilir. Eğer yolculuk
herhangi bir sıkıntı vermeyecekse oruç tutmak daha iyidir.
3-
Kadınların hâmile veya emzikli olması
Hâmile
olan veya çocuğunu emziren bir kadın, oruç tutmayabilir. Kadınlar
hayız ve nifas hallerinde, isterlerse oruç tutmayabilirler, tamamen
kendi taktirlerine bağlıdır. Müslüman
gücü yetiyor ve ibadet yapmak istiyorsa Allah ona sen hayızlısın,
bana ibadet edemezsin demez. Hayızlı kadınlar kendileri
istemedikleri taktirde hiçbir ibadetten uzaklaştırılamaz. Allah,
güçleri yetmediği halde kendilerini ibadet yapmak zorunda
hissedenlere, sıkıntıya girmesinler diye, isterseniz bu hallerde
oruç tutmayabilirsiniz demiştir. Yoksa hayızlı olduğunuz sürece
bana yaklaşmayın dememiştir.
Hayızlı
kadınlar cahiliye çağında horlanırlar, dışlanırlardı. Fıkıh
kitaplarındaki horlama ve dışlama
da aynı mantıkla, sonradan İslâm'a fatura edilmiştir. (22)
Hayızlı
kadın, namazını
da kılar orucunu da tutar, Kâbe'yi de tavaf eder. Din bunlara mani
değildir.
Efendim
bu konuyla ilgili hadisler vardır gibi, üzerinde düşünülmeden
sarfedilen sözler
doğru değildir. Kur'an'a ters hadis olmaz, peygamber böyle fahiş
bir hata yapmaz. Kur'an hayızlı kadını- nifaslı kadını hasta
kabul etmekte ve hastaların üzerinden sorumluluk yükünü
kaldırmaktadır. Hasta olan, mazeretli olan müslümanlar
ibadetlerini nasıl yapıyorlarsa hayızlı- nifaslı kadınlar da,
onu yapacaklardır.
4-Şiddetli
açlık ve susuzluk
Oruçlu
bir kimse açlık ve susuzluğa dayanamayacak bir duruma düşerse
iftar eder, içinde bulunduğu durumdan kurtulduğu zaman, orucunu
tutar.
5-Rızık
endişesi ve ihtiyarlık
Bakara
Sûresi'nin 184. Âyetinin beyan ettiği mazeretlere, sahib olan
insanlar; senenin hiçbir gününde oruç tutamayabileceği gibi,
rızık temini için zor şartlar altında çalışan insanlar da
aynı şekilde oruç tutmayabilirler.
Oruç
tutacağız diye hasta raporu almak tamamen yanlış olur. Allah,
insanları kandırarak, yanıltarak kendisine ibadet yapılmasını
istemez. Bir de kandırılan kimse gayri müslimse vebali, daha
büyüktür.
Yukarda
açıkladığımız gibi, bu müslümanlar fidye vererek oruç
ibadetini yerine getirmiş olurlar. Belki
de bu usulle oruçtan daha hayırlı bir ibadeti yapmış
olacaklardır. Yıllık izinlerini de oruç tutmak amacıyla
kullanabilirler.
6-Delilik
Deliler oruç tutmakla mükellef
değildir.
7-Zorlama
Oruçlu
bir müslüman, tehdit altında kalırsa, hürriyyeti elinden
alınırsa oruç tutamayacabileceği gibi tuttuğu orucu da
bozabilir.
Rüştü Kam
(1)
Bakara suresi 3
(2)
Bakara suresi / 184
(3)
Bakara suresi / 187
(4)
Süleyman Ateş 1. cild 312- 315.
(5)
Bakara 187
(6)
M. sıyâm, 160.
(7)
Buhârî, savm 9; Müslim, sıyâm, 161
(8)
Buhârî, savm, 2; sıyâm, 162
(9)
Tefsirul Kur'ân-nül Hakîm 2/156
(11)
Islâm'ın ışığında Günün Meseleleri c. 1 s. 110 H. Karaman
(12)
Kerimoğlu Yusuf, Emanet ve Ehliyet, Ölçü yay. Ank. 1985, c. 1, s.
413, Ibn. Abidin- Reddü'l-Muhtar Ale'd Dürrü'l Muhtar- Ist. 1983,
c. 4, s. 320
(13)
Tefsiru‘l Kur'ân‘ı Hakîm 2/156
(14)
Bakara 187
(15)
Ebû Hureyre'de rivayet edilmiştir. Kütü-
i Sitte, c. 9, s. 527, h. no: 3227
(16)
Fıkhussire Cilt 2 Shf 47 Seyyid Sâbık
(17)
Vehbe Zuhaylî, c. 3, s. 219
(18)
Buharî, Savm 2
(19)
Ibn. Rüşd, Bidayetü'l Müçtehid, c. 2, s. 25,
-
Ege Hasan, Dört Mezhebin fıkıh kitabı, bahar yay.Ist.,c.2,s. 25
-
Islâm Ilmihâlleri- Fikri Yavuz- Süleyman Ateş
-
Kur'an Meali- Ali Bulaç / Ali Özek ve arkadaşları
-
Tefsir- Süleyman Ateş- Prof. Dr. H. Atay Raporlar
-
Islâm Fıkhı Ansiklopedisi- Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî
(20)
Yâsin 37, 38, 39, 40
(21)
Ege Hasan, Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı, c. 2, s. 15
(22)
Bakara 185- 222