11 Eylül 2001’de ABD’de dört uçakla tarihin en büyük
saldırısı gerçekleşti. Uçaklardan ikisi ünlü Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz
kulelerine, biri Pentagon’a çarparken, nereye yöneldiği bilinmeyen bir başka
uçak da iddiaya göre yolcuların isyanıyla hedefine ulaşmadan düşürüldü.
Olayın hemen akabinde yapılan resmi açıklamaya göre dört
uçakta bulunan El Kaide üyesi 19 terörist, bıçak, biber gazı ve sahte
patlayıcılarla uçakları ele geçirdiler. Özel uçuş eğitimi almış bu
teröristlerin yönlendirmesiyle uçaklar hedeflerine çarptılar. Çarpmaların
etkisiyle Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin ikisi de yerle bir olurken,
Pentagon’un da bir bölümü yıkıldı.
ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra Ortadoğu'ya büyük bir
savaş ilan etti. Saldırıları gerekçe gösteren dönemin ABD Başkanı George W.
Bush, önce Afganistan, ardından da Irak'ı işgâl etti. ABD Başkanı George W.
Bush "Terörizmle Savaş Kampanyası" başlattı ve bu kampanya ile
NATO'nun 5. maddesini işletmeye başlattı:
“ Taraflar, Kuzey Amerika'da veya Avrupa'da içlerinden
bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş
bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM
Yasası'nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını
kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için
bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil
olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da
Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir
saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik Konseyi'ne
bildirilecektir. Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve
korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.”
Bu Kampanya'da ABD'ye başta Birleşik Krallık olmak üzere
birçok ülke destek oldu. 11 Eylül saldırıları sonucu, başta ABD olmak üzere
batılı devletler de Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında büyük artış görüldü.
Afganistan işgali (Ekim 2001),
Irak’ın işgali ( Mart 2003),
Anders Behring Breivik’in
Norveç katliamları (2011) 91 ölü,
Benazir Butto 27 Aralık 2007 tarihinde Ravalpindi'de öldürüldü.
Dünyanın her yanından insanlar kaçırılıp ya öldürüldü ya da
işkence ile ifadeleri alınmak üzere değişik ülkelerdeki gizli sorgu
merkezlerinde aylarca gözaltında tutuldu.
Yine 1.000’e yakın insan yasa dışı yollarla kaçırılarak
Küba’daki Guantanamo Amerikan askerî üssüne götürülerek yıllarca suçlanmaksızın
hapiste tutuldu.
Gizliden gizliye sürdürülen medeniyetler çatışması 11
Eylül ile birlikte belirgin bir hal aldı.
İslamiyet terörizm ile aynı kefeye konuldu.
Günümüzde devam etmekte olan Suriye gerçeği var. Avrupa
ülkelerinde camilerin kundaklanması, karikatür krizleri, NSU var. Günümüzde PEGİDA yürüyüşleri var ve Fransa’da Charlie Ebdo katliamı var.
Ancak, İslâm ülkeleri bütün bu olup bitenlere rağmen, ABD
ve yandaşlarına karşı yine de birlik olamadı. Hâlâ, her biri ayrı telden
çalıyor.
Rusya’nın çöküşünden sonra, Margaret Thatcher’ın önerdiği
ve Amerika’nın hedefine koyduğu yeni düşman İslâm’dı. O düşman bugün, ekonomik ve
siyasi krizlerle boğuşan Avrupa Birliği’ne de lazım oldu.
Dresden’de Ekim 2015 yılında 300 kişi ile bu düşman
dünyaya ilan edildi; Müslümanlar, yani İslâm: „Patriotische Europäer gegen
die Islamisierung des Abendlandes (PEGİDA)„ , .“Batı’nın İslâmlaşmasına Karşı
Vatansever Avrupalılar.“) Aranan düşman Müslümanlardır.
Aslında bu düşmanı, Margaret Thatcher, 1990 yılında,
İskoçya’daki NATO toplantısında işaret etmişti: "Sovyetler Birliği
yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji
yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni
düşmanımız İslam'dır." (AA / Hürseda Haber. 09.04.2013/09:22)
2015 de Dresden yürüyüşü 18.000 ne ulaştı. Paris
katliamıyla da Dresden yürüyüşü taçlandırıldı.
Fransa’da 17 kişiyi öldüren teröristler, hüviyetlerini unutup(!)
gittiler. Terör eylemi yapmaya giden insanlar kimliklerini niçin unuturlar
arabada bilinmez. Kimlik bırakmaları yetmiyor bir de “tekbir” çekiyorlar.
Türkiye’de de böyle olurdu AK Parti iktidarından önce:
Bir cinayet işlenince mürteciler işledi denirdi, Danıştay basılır tekbir
çekilirdi. Turan Dursun öldürülür mürteciler öldürdü, Madımak Oteli’nde
insanlar yakılır, “Mürteciler yaktı”, Uğur Mumcu öldürülür,” Mürteciler
öldürdü. Bahriye Üçok öldürülür,” Mürteciler öldürdü.” denilirdi.
Avrupa’da olan bu olaylar bana çok tanıdık geliyor. Vurun
abalıya.
Kur’an, cana kıymaya sıcak bakmaz, kasten insan öldürenin
ebedi olarak cehennemde kalacağını söyler Kur’an. Terörün her türlüsünü
lanetler: “Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî olarak
kalacağı cehennemdir.” Der.. (Nisa 93)
Biraz daha ileri gider ve ses tonunu yükselterek:
"Eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibidir; ve
bir kimse bir hayat kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur." Diye
vurgu yapar. (Maide 32)
Böyle bir Kitap’a, inanan Müslüman insan öldüremez. Bu
mümkün değildir. Müslüman adam öldüremez. Müslüman canlı bomba olamaz, Müslüman
savunmasız insanlara silah çekemez. Çünkü o Müslümandır. Allah’a inanır,
ahirete inanır. Orada hesaba çekilecektir. Orası onun ebedi yurdudur. Üç günlük dünya hayatını ebedi olana tercih
etmez Müslüman.
Ancak her toplumda olduğu gibi, paranoyak, satılık, vicdansız insanlar Müslümanların içinde de
bulunabilir. Bunlara bakarak Müslümanların geneliyle ilgili hüküm
verilemeyeceği gibi, dinlerine, peygamberlerine ve kutsal değerlerine hakaret
edilemez, edilmemelidir, aşağılanmamalıdır. Fikir hürriyetinin, ifade
hürriyetinin arkasına sığınılarak Müslümanlar provoke edilmemelidirler.
Orada katledilen insanların yardımına ilk koşan yakındaki caminin imamıdır. İşte
Müslüman odur. O öldürülenlerin Müslüman mı gayri Müslüm mi olduğuna bakmadan
yardıma koşmuştur.
Medya patronu Rupert Murdoch’un Fransa’daki saldırıdan
dolayı söylediklerine göre bundan sonra Avrupa’da yaşayan Müslümanların işi
oldukça zor gibi: “Tüm Müslümanlar özür dilemelidirler.”
Yaratılmak istenen algı Müslümanlar teröristtirler
algısıdır. Müslümanlar bu konularda dikkatli olmalıdırlar. Oyuna
gelmemelidirler.
Sol Parti(Die Linke) Başkanı George Gysi’nin federal Mecliste yaptığı konuşmayla bitireyim
yazımı: “ El- Kaide A.B.D tarafından kurulmuştur. Sovyetlere karşı
Afganistan’da kuruldu. Sonra kontrolden çıktı.
Hamas Filistin Kurtuluş Örgütünü bölmek için MOSSAD tarafından
kurulmuştu. Bunu hepimiz biliyoruz. Onlar da sonra İsrail’in başına bela
oldular.
Artık tüm dünyada bu oyunları bir taraf bırakmak
zorundayız.”
Velhasıl, Fransa’daki bu katliam ikinci ikiz kule
saldırısı gibi geliyor bana. Artçılarına dikkat etmek lazımdır.
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder