Türk Eğitim Derneği (TED) Ramazan süresince her Cuma iftar
yemeği veriyor. Davetli listesinde Berlin’in önde gelen simalarını görmek
mümkün. SPD Federal Milletvekili Dr. Fritz Felgentreu, Ha-ber.com internet
gazetesi sahibi Sefa Doğanay, Bizim Alem Dergisinin sahibi Tevfik Dağdeviren,
TD1 televizyonunun sahibi Atalay Özçakır, Hürriyet Gazetesi’nin eski Berlin
temsilcisi Ahmet Külahçı, T.C Berlin Başkonsolosu Ahmet Başar Şen, T.C. Berlin
Din Hizmetleri Ataşesi Bilal Öztürk, Neukölln
Göç Sorumlusu Arnold Mengelkoch, T.C. Berlin
Büyükelçiliği Basın Müşaviri Refik Soğukoğlu, TD-İHK Genel sekreteri Suat
Bakır, STK Başkanları, Veli Karakaya(Müsiad), Adnan Gündoğdu(TDZ), Ünsal
Tokuç(Alperenler), Sevgi Bozdağ(Engelliler derneği), ve bazı işadamları davetliler arasındaydı.
Sohbetlerin iftardan sonra da saat 24 de kadar devam ettiği de oldu. Selamlama konuşmaları yapıldı. Berlin ve
dünya gündemi ile ilgili önemli açıklamalar yapıldı. Kimler ne söyledi:
Ahmet Külahçı:
“Ramazan mübarek bir aydır. Bu ayda iftar sofrasına davet
edilmem beni ziyadesiyle mutlu etmiştir. Rüştü hocama teşekkür ediyorum.
Almanya kültür zenginliğine sahip bir ülke. İslâmofobi gibi bir kavramı
kullanmak Almanlara yakışmıyor. Müslümanların Alman halkıyla bir sorunu yoktur.
Belirli mihraklar tarafından servise konan bazı olaylar vardır, bu olaylar
Müslümanları elbette rencide etmektedir. Ancak onlar da bilirler ki, bu olaylar
provokasyondur. Yetkililerden istenilen, hiçbir olayın gizli kalmaması ve
faillerinin mutlaka yakalanarak hak ettiği cezaya çarptırılmasıdır.
Martin Spangenberg:
Bugün biz bu iftar sofrasında bulunmaktan çok memnunuz.
Türk Eğitim Derneği’nin yaptığı çalışmaları takdirle karşılıyoruz. Bugün 5
güvenlik görevlisi ile birlikte geldik iftar davetine. Mocca Dergisi’ni
çıkarıyorlar. Dergide yazılanlar önemli yazılar ve yazan kişiler de ilim
adamları. İki dilde yayınlanıyor. Bilmediğimiz veya değişik öğrendiğimiz çok
şeyi bu dergiden öğreniyoruz. Olaylara başka bir pencereden bakıyorsunuz.
Tatilimi Fidel Kastro’nun ülkesinde geçireceğim. Mocca dergisini de sırt
çantama koyacağım ve yanımda götüreceğim.
Fritz Felgentreu:
“Üç senedir hem iftar programlarınıza hem de Kurban
şenliği davetlerinize zevkle katılıyorum ve bunun için derneğinize ve dernek
yöneticilerine teşekkür ederim.
Burada güzel işler yapılıyor, mesela MOCCA derginiz çok
değerli, okunması gereken bir dergi, bazen ben de yazıyorum. Son olarak gelecek
sayıda çıkacak olan “İslâm Almanya’nın bir parçası mıdır?” konulu bir makale
yazdım.
Ben artık İslam´ın Almanya'ya ait olup olmadığı
tartışmasını bile lüzumsuz görüyorum, eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff`un
dediği “İslam Almanya’nın bir parçasıdır” sözüne katılıyorum, bu bir gerçektir.
Tabii bu gerçeği kabullenemeyen birileri var hala. Bazılarının bu konuda
İslâm" ve "Müslümanlar" diye ayırım yapmaları kelime oyunundan
başka bir şey değildir.
Tartışmamız gereken, İslâm’ın Almanya´ya ait olup
olmadığından ziyade, ne zamandan beri Almanya’da var olduğudur. İslam Almanya’da
o kadar köklü değildir. Bu sene Berlin Şehitlik Camii’nde birçok ziyaretçi,
"Türkler, Mohren`ler ve Müslüman- Tatarlar Prusya´da” isimli serginin de
gözler önüne serdiği gibi, Orta-Avrupa İslam'ının ilk tomurcuklarının 16.-17.
Yüzyıllarda açtığını görme imkânını buldular.
Pegida olayına katılanların hepsini aşırı sağcı olarak
algılamak bence hata olur, öyle değildir. Mesela Dresden’de fazla Müslüman yok.
Oradan birileri kalkıyor geliyor Neukölln’e. Buradaki Selefileri, bazı camilerdeki
radikalleşmeleri görüyor veyahut medyadan öğreniyor. Bu onlar için yabacı bir
şey, onu “İslamlaşma” olarak algılıyor ve korkuyorlar ve Pegida’ya
katılıyorlar. Şimdi biraz geri çekildiler ama her zaman tekrar canlanabilirler,
buna karşı hep birlikte çalışmamız gerekiyor.
İnanç konularına karışmayan aydınlanmış bir devlet, büyük
bir değerdir. Devlet, birçok farklı inanç ve değerleri ile birçok kişinin bir
arada yaşaması için bir çerçeve sunmaktadır. Bir arada yaşama temelimizin genel
kuralı, inancın ve uygulamasının özel bir mesele olması ve üçüncü birinin bu
hususta karar verme hakkına sahip olamayacağı ilkesidir. İşte bu ilke beraberce
yaşamayı mümkün kılar.
Müslümanların kendi içlerine kapanmamaları, bilakis
yaptıkları şeyleri apaçık bir şekilde, yerli halkın anlayabileceği, takip
edebileceği bir şekilde yapmaları gerekir ki, yabancı olan bir şeye karşı
oluşan kuşku, korku meydana gelmesin.
Jobcenter-Neukölln ile ilgili büyük sorunların
yaşandığını biliyorum. Jobcenter Neukölln müdürü Bay Erbe ile sıkça görüşüyorum.
Bu sıkıntının giderilmesi için özel olarak ilgileneceğim. Şimdiden söyleyeyim, Kurban
bayramı şenliğine bu sene de memnuniyetle katılacağım.” .
Atalay Özçakır:
“Beni davet ettiniz ve ben bu davetten oldukça memnun
kaldım. Çok güzel işler yapıyorsunuz. Mocca dergisi takip ettiğim bir dergi.
Benim de orada bir röportajım yayınlandı. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.”
Sefa Doğanay:
“Ramazanınız mübarek olsun. Davetinizden dolayı teşekkür
ederim. Türk Eğitim Derneği güzel şeyler yapıyor. Geziler düzenliyor, eğitim
kampları düzenliyor. Benim çok önemli bulduğum bir çalışmanız da iftardan önce
yapılan okumalarınız. Mesela bugün ben oldukça istifade ettim. ”
Ahmet Başar Şen:
“Ramazanınız mübarek olsun. Bugün burada birlik ve
beraberliğimize bir kez daha şahit oldum. Değişik dünya görüşüne sahip olan
vatandaşlarımınız bir arada. Almanya’da Ramazan biraz zor geçiyor. Almanya’daki
Müslümanlardan Ramazan’ı daha da zor geçiren başka ülkeler var. Savaş halinde
olan ülkeler var. Onların acılarını içimizde hissediyoruz. Irak Şam İslâm Devleti
adıyla kurulan bir terör örgütü var. Ortadoğu’yu kasıp kavuruyor. Lanetliyoruz
onları. Ilımlı İslâm diye de bir şey olmaz. Sadece Müslüman vardır. Ben
bilinçli bir Müslümanım diyen herkes terörizmin karşısında olmalıdır. Terörün
dini de olmaz. Bu mübarek ramazan gününde İslâm adına kan akıtanlar Müslüman
olamazlar.
Bugün bu sofrada Almanlar da var. Ne güzel. Neukölln Göç
sorumlusu Sayın Mengelkoch da burada. Özlediğimiz güzel bir tablodur bu.
Dilimizi, kültürümüzü, dinimizi öğreneceğiz. Almanca’yı
ve Alman kültürünü de öğreneceğiz ve kendi kimliğimizi koruyarak Alman
komşularımızla birlikte Almanya’nın huzuru için birlikte çalışacağız.
Türk Eğitim Derneği bu mütevazı yerde çok güzel
çalışmaların altına imza atıyor. Takdirle izliyoruz bu çalışmaları. Gönül
isterdi ki, yeriniz daha geniş olsun ve öbür odadaki bayanlar da burada bizimle
birlikte olsunlar.”
Bilal Öztürk:
Rüştü hocam bizleri davet etti kendilerine teşekkür
ediyorum. Burada çok güzel bir ortam var. Şu kitapların içinde iftar yapmak
gurur verici. Dinimizin ilk emri “Oku”dur. İlk başta okunacak olan Kur’an’dır.
Sadece Arapça olarak değil, anlayarak okumamız gerekir. Allah’ın bizden istediği
Kitab’ını anlamamızdır. Kur’an’ın indiği bu ayda Kur’an’la olan münasebetimizi
artırmalıyız. Kur’an’ı okumasını bilmeyenler hemen daha fazla geç olmadan
öğrenmelidirler. Müslümanın Kur’an’ı öğrenememe gibi mazereti
olamaz.
Çocuklarımızın durumu sıkıntılıdır. Anne ve babalara çok
görev düşüyor. Çocuklarımıza dillerini mutlaka öğretelim. Kültürümüzden
uzaklaşmasınlar.
Arnold Mengelkoch:
“Önce davetiniz için Rüştü
Kam’a, Sayın Bozkurt’a ve dernek yöneticilerine teşekkür ederim. Sizlere Neukölln
ilçe Belediyesi’nin de selamlarını getirdim. Zaten her sene iftar
programlarınıza ve Kurban şenliğinize katılıyorum. Bazı dernekler Anayasa’yı Koruma
Dairesi’nin listesinde oldukları için her gelen davete katılmıyorum. Tür Eğitim
Derneği’nden davet gelince hemen geleceğimi bildirdim. Mesela St. Christophorus
Kilisesi’yle ve öbür komşularınızla aktif temas halinde olmanız beni memnun
ediyor. Ayrıca içinize kapalı değil de “açık” olmanız ayrıca sevindirici bir
şey. Kurban Şenliği’nde meydanda Kur’an okuyorsunuz ve arkasından da Almanca ve
Türkçe açıklamasını yapıyorsunuz. O zaman Kur’an’ın korkulacak bir şey
olmadığını anlıyorum.
MOCCA dergisini zaten öteden beri okuyorum. Benim de
röportajım yayınlandı dergide. Sayın Kam, Mocca’da yayımlanan sizin yazılarınız
geleneksel din anlayışından daha ötede değişik bir tarzda. Bundan dolayı dergiyi
ne zorluklar altında çıkardığınızı biliyorum, bunun için size teşekkür ediyor,
zorluklara ve haksız saldırılara rağmen, dergiyi çıkarmaya devam etmenizi
temenni ediyorum.
Bildiniz gibi Belediye Başkanımız değişti. Dr.
Franziska Giffey Belediye Başkanı oldu. Onun da düzenlediğiniz programlara
katılacağına inanıyorum. Beni dinlediğiniz için ve davetiniz için tekrar
teşekkür eder hayırlı ramazanlar dilerim.”
Suat Bakır:
“Müslümanlar suçlanırken, Almanlar dönüp bir de
kendilerine bakmalıdırlar. Hiçbir eylem tek taraflı gelişmez. Müslümanların da
bariz hatalar yapmamaları, olaylar karşısında soğuk kanlı davranmaları ve de
empati yapmaları da önemli tabii. Benim eşim Alman, geçtiğimiz senelerde Ramazan
Weihnachten’e denk geldi. İftar saatine kadar beklediler, bir şey yemediler.
Eşimin bir yakını beni evine davet etti doğum gününde bahçesine, ben geleceğim
diye Türk bayrağı asmış, böyle şeyler de oluyor. Birbirimizi iyi tanırsak
sorunlar büyük ölçüde azalacaktır. Ön yargılı insanlar her zaman olacaktır,
onlar bizlerin huzurunu bozmamalıdır. Birlik
ve beraberliğimizin söylemlerden öteye geçmesi gerekiyor. Burada kalıcı
olduğumuzun bilinciyle hareket etmemiz gerekiyor.
Ben çocuklarıma vasiyet ettim beni buraya defnedin diye. Ziyaretimize
gelip Fatiha okuyacak birisi olsun. Ancak sıkıntılı bir durum. Yeterli denecek
kadar mezarlığımız yok.
Son olarak şunu da söylemek isterim. Çocuklarımızı ya
üniversitede okutmalıyız, ya da mutlaka bir meslek sahibi yapmalıyız.”
Refik Soğukoğlu:
“Almanya insan hakları konusunda daha titiz
davranmalıdır. Müslümanlarla teröristleri aynı kefeye koymamalıdır. İslâm’la
terör yan yana getirilmemelidir. Pegida yürüyüşleri gibi yürüyüşler halkı provoke
eden yürüyüşlerdir. Müslümanların mukaddes saydığı değerlere saygı
gösterilmelidir. Karikatür olaylarıyla Müslümanlar tahrik edilmemelidir.
Camiler kundaklanmamalıdır. Suçlular bulunmalı ve adalete teslim edilmelidir.
Karşılıklı güven ortamı oluşturulmalıdır.
Müslümanlar da kendi içlerindeki aşırı uçları kontrol
altında tutmalıdırlar. Onların Müslümanların içinde barınma şansı olmamalıdır.”
Rüştü Kam
Ha-ber.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder