Türkiye’de bir senede iki kez
milletvekili genel seçimleri yapılıyor. 4 sene müddetle Türkiye’yi
yönetecek bir hükümet aranıyor. 12 sene Türkiye’yi yöneten Ak Parti
iktidarına halka rağmen son verilmek isteniyor. AK Parti’nin tek başına
hükümet olması istenmiyor.
Bu istek Türkiye seçmeninin isteği
gibi görünüyor veya öyle gösterilmeye çalışılıyor. Seçmen manipüle
edilmemişse bu isteğe saygılı olmak demokrasi açısından önemlidir.
Halkın, kendisinin nasıl yönetilmesi gerektiğine karar vermesi
demokratik hakkıdır.
7 Hazirandan beri olup bitenlere
bakılırsa, Ak Parti’nin tek başına iktidar olmasını asıl istemeyenler
halk değil, dış güçler ve onların içerdeki işbirlikçileri gibi
görünüyor. HDP’nin Kürt seçmenin dışında hem sağdan, hem soldan oy
almasına bakılırsa, seçimler o kadar da demokratik bir ortamda
yapılmıyor gibi. Halkın ne istediğinden çok ideologlar ne istiyor, çıkar
çevreleri ne istiyor ona bakılıyor. Partilerin, güçlü olan başka bir
partiye karşı gizli veya açık olarak blok oluşturmaları demokrasilerde
olmaması gereken oluşumlar.
Türkiye’nin bir diktatör tarafından
yönetildiği ve yolsuzluk yapıldığı algısını yaymak için yazılı ve sözlü
basın, sosyal medya çok iyi kullanılıyor. Yürüyüşler yapılıyor,
provokasyonlar düzenleniyor, canlı bombalar sahaya sürülüyor. Olayların
Müslümanlar tarafından düzenleniyor olduğu konusunda halkı inandırmak
için, sürekli IŞİD üzerinden olaylar değerlendiriliyor. IŞİD’in nasıl
bir kuruluş olduğu, kimler tarafından kurulduğu ve yönlendirildiği ise
yorumcular ve medya tarafından fazla gündeme getirilmiyor, özellikle
böyle yapılıyor gibi bir düşünce akla gelmiyor da değil.
Amaç kargaşa yaratmak, halkı kamplara ayırmak ve sonunda Suriye, Irak ve Afganistan’da olduğu gibi iç savaş çıkarmak olsa gerek.
Türkiye stratejik açıdan çok önemli bir coğrafyada bulunuyor. Kaynakları bakir. Bu yüzden de düşmanı oldukça fazla.
Türkiye’yi korumak Türkiye’yi vatan
bilen herkesin görevi olmalıdır. Önümüze sandığı koymuşlar. Gelin
vatandaşlık hakkını kullanınız diyorlar. Bu sese kulak vermek lazımdır.
Eğer bu sese kulak vermez de duyarsız kalırsak, istenen olacaktır.
O zaman, kucağında çocuğuyla ülke
ülke dolaşarak vatan aramaya kalkan babalar gibi, gazetecilerin ayağına
takılabiliriz. Bir gün vatan arama derdine düşmek istenilmiyorsa bu
seçimde oyların mutlaka kullanılması gerekiyor. Hem de kullanılması
gereken yere kullanılması gerekiyor. Gerçek vatanseverlerle, vatanımızı
bölmeye çalışanları ayırmamız gerekiyor. Türk halkının değerlerine
saygılı olanlarla, Türk halkının değerlerinden utananları, onları
küçümseyenleri ve o değerlerle alay edenleri ayırmamız gerekiyor. Din
istismarcılarıyla, İslâm dinini yaşam biçimi olarak seçenleri ayırmamız
gerekiyor.
Bir tane Türkiye var, iki tane Türkiye yok.
Ülkesindeki iç savaş yüzünden, 13
yaşında ülke aramaya çıkan Suriyeli Mülteci Kenan’ın feryadını
unutmayalım: “Ülkemizdeki savaşı durdurun da, biz ülkemize geri dönelim,
Avrupa’nız sizin olsun.”
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder