Kendi ülkesini ve o ülke
yönetimini yabancı ülkelere ve o ülke yönetimlerine şikâyet eden başka bir millet
var mıdır bilmiyorum. Ülke içindeki kaostan, sıkıntıdan beslenmek kadar yüz
kızartıcı bir suç olamaz kanaatindeyim. Hele şikâyet edilen ülke ve ülkeler ile
geçmişte kötü sonuçlanan birliktelikleriniz olmuşsa; çok daha vahim bir durum.
Neredeyse yarım asra varan zamandır terör ile mücadele eden bir ülke Türkiye.
Halkının %99’u Müslüman.
Türkiye 15 Ağustos
1984'ten bu yana terörle mücadele için milyarlarca dolarını harcamış. 30 bine
yakın insanını toprağa vermiş. İçerdeki ve dışardaki düşmanlarına rağmen yıkılmamış,
hâlâ ayakta duruyor.
30 yılda teröre harcanan para yaklaşık 350 Milyar dolar: "Teröre
harcanan 350 milyar dolarla, Türkiye yeniden inşa edilebilirdi. Hesaplamak güç
olsa da; 117 Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı, 87 Atatürk Barajı, 100 Yavuz
Sultan Selim Köprüsü, 70 Marmaray, İstanbul'a yapılacak 3. havalimanı
özelliklerinde 35 havalimanı, 11 Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP),8 Kanal
İstanbul Projesi, 52 bin 500 adet 24 derslikli okul, 3 bin 60 tane 400 yataklı
tam teşekküllü eğitim ve araştırma hastanesi yapılabileceği düşünüldüğünde,
devletimizin ve halkımızın kaybının ciddi boyutlarda olduğu
görülmektedir.". (Türk Hava Kurumu (THK)Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Ünsal Ban-Ekotrent)
Cumhuriyet’in kurulduğu
günden beri Osmanlı’ya küfrederek varlığını sürdürmek isteyen parazitler var
Türkiye’de. Bunlar Osmanlı Hanedanını Türkiye’den sürmüşler. Laikliği öne çıkararak
yıllarca Müslümanları aşağılamışlar, İslâm diniyle alay etmişler, mukaddes
değerlerini ayaklar altına almışlar, karikatürize ederek, Müslümanları ve
Müslümanların liderlerini, önderlerini, peygamberlerini aşağılamışlar. İnandıkları
kitap olan Kur’an yakılmış, parçalanmış, çiğnenmiş. Bütün bunlar, fikir
hürriyeti adına yapılmış, demokrasilerde böyle ahlaksızlıklar normalmiş,
yapılırmış.
Temel eğitim
okullarında, üniversitelerde, iş yerlerinde, sokaklarda kitle iletişim
araçlarında, sinemalarda, tiyatrolarda velhasıl her platformda Müslümanlarla
alay edilmiş. Genç kızlar başörtüsüyle üniversitelerde okuyamamışlar, ikna
odalarında aşağılanmışlar. Kıyıma tâbi tutulmuşlar. Bunun adına irtica ile
mücadele demişler. 79 yıl bu aşağılama şiddetlenerek devam etmiş.
Bu maceraperestlerin yaptıkları
yanlışları zaman zaman yüzlerine vuranlar olmuş. Aydın Ovası’ndan Adnan
Menderes çıkmış, fesat çetesinin tekerine çomak sokmuş, fesat çetesine güç
yetirememiş, mağlup olmuş, idam etmişler demokrasi adına Menderes’i.
Daha sonra Malatyalı
Turgut Özal çıkmış er meydanına, kispet çırpmış, nice pehlivanları sırt üstü
çalmış çayıra, oyunlar bozulmuş, zulüm çarkları birer birer kırılmaya başlamış,
şaibeli bir şekilde onu da Menderes gibi öbür âleme göndermişler.
Arkasından Karadeniz’in
Yiğit evladı Necmettin Erbakan çıkmış sahneye.
‘Dünyada iki görüş vardır “hak ve batıl”. Hakkın temsilcisi Millî
Görüş’tür, bâtılın temsilcileri de diğerleri.’ demiş. Bütün dünyayı karşısına
almış. İslâm Birliği’nden bahsetmiş. İslâm ekonomik birliğinden bahsetmiş, İslam
Dinar’ı demiş. Avrupa Birliği’ne Hristiyan kulübü demiş. D-8’leri kurmuş. Şahsiyetli
dış politika demiş, faizsiz bankacılık sitemini savunmuş. Erbakan da 28 Şubat
post modern darbesiyle iktidardan uzaklaştırılıvermiş. “1.000 yıl devam edecek
olan bir kıyımdan bahsedilmiş…” Ama bu zulüm 1.000 yıl sürmemiş.
2002 yılına gelindiğinde
Kasımpaşa’dan bir ses gök kubbede çınlamaya başlamış. Her ne kadar “Milli Görüş
Gömleğini” çıkardığını söylese de, aslında o gömlek sırtından hiç çıkmamış. Recep
Tayyip Erdoğan. Seleflerinin yolundan ayrılmamış, sadece mücadele şeklini
değiştirmiş. Bir taraftan Avrupa Birliği’nin kapısını çalarken, öbür taraftan “
one minute” sloganıyla Arap baharının güneşi olmuş. Komşularla sıfır problem
politikasını savunmuş, ‘Dünya 5’ ten büyüktür.’ demiş…
Bütün şimşekleri üzerine
çekmiş, makam arabasında mahsur kalmış, suikastlarla yıldırılmaya çalışılmış, Gezi
Olayları ile gözdağı verilmiş, 17 Aralık karabasanıyla iktidarına ecel tayin
edilmiş, "beddualarla" halk ayaklanması başlatılmak istenmiş ama olmamış. Fesat
çetesi amaçlarına ulaşamamış. Şimdilerde PKK terör örgütüyle dirsek temasına
girerek başka bir yola girmiş.
Bazı Aydınları(!) fesat
çetesini destekleyici eylem içinde görünüyorlar. Çocuklar öldürülüyor
yalanlarıyla dünya gündemine oturmaya çalışıyorlar. Türkiye de başlayan bu
karalama kampanyası başbakan Davutoğlu’nun Almanya ziyaretinden önce, yandaş Alman
aydınları(!) tarafından Merkel’e açık mektup yazılarak desteklendi: “Türkiye’de
Kürtler öldürülüyor baskı yapın.”
Ve “Berlin Alevi Toplumu Cemevi“ gösteri düzenledi, bildiri yayınladı, bildiri
aynen şöyle: „…Bir ülke kendi
vatandaşını ölümle terbiye etmez, edemez. Bu zulümdür. Bu katliamdır.
Kentlerde, Kasabalarda, Mahallelerde günlerce sokağa çıkma yasağıyla insanları
evlere hapsetmek, abluka altına almak, açlığa susuzluğa mahkûm etmek, 10 bin
askerle, özel timlerle, Polisle, topla, tankla saldırmak Hitlerizm değil de
nedir? Diktatörlük hırsına, Başkanlık hevesine, para makam düşkünlüğüne bir
ülke feda edilemez. Bir gün bunların hepsinin er geç hesabı sorulacak. Vicdan
sahibi herkesin, aydınların, kadının, gencin, kimliği inancı ne olursa olsun,
bu insanlık suçuna ortak olmamak ve savaşa son, çocuklar ölmesin, anneler
ağlamasın, barış hemen simdi diyerek, Gezi ruhu ile bu karanlık ve gerici
zihniyetten Türkiye'yi kurtarmak, demokratik Türkiye inşa etmekten başka
kurtuluşun olmadığı.“ (ha-ber.com)
Bildiride barıştan
bahsediliyor… çocuk ölümlerinden bahsediliyor… gericilikten bahsediliyor… insanlık
suçundan bahsediliyor… Gezi ruhundan bahsediliyor… Bu bildiriyi Türkiye’den
gelen ve Almanya’da yaşayan bazı Alevi dernekleri yapıyorlar. PKK teröründen
hiç bahsedilmiyor.
Türkiye ve Misak-ı Milli
sınırlarının mahremiyeti bunlar için önemli değil. Kendi ülkesini dışarıya şikâyet
eden bir zihniyetin sahipleri bunlar. Türkiye’yi şikayet ettikleri ülke Enver
Paşa’yı nasıl kandırdıysa ve Birinci Dünya Savaşı’na soktuysa ve de ordu
komutanı olarak Liman Von Sanders’i Osmanlı Ordusu’nun başına getirdiyse ve
sonra da bu insanları birer birer ortadan kaldırttıysa, hem de kendi
ülkelerinde; benzer bir durum sizlerin de başınıza gelebilir, dikkat edin…kendi
ülkesini dışarıya şikayet edenlere hain denir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder