Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Denizli’ye,
“Kesir-i
tülenha olmağula Denizli, denmiştir” der. Ünlü gezgin Denizli’yi şöyle tanıtır. "Şehrin çevresinde pek çok
akarsular ve göller bulunduğu için şehre bu isim verilmiştir. Yoksa şehir denizden
4 merhale uzaktadır. Kalesi düz yerde dörtgen şeklindedir. Hendeği yoktur.
Çevresi 470 adımdır, 4 kapısı vardır. Kuzeyinde boyacılar, doğusunda
semerciler, güneyinde Yeni Cami, batısında Bağlar Kapısı bulunur. Kalede 50
kadar silahlı bekçi vardır ki dükkanları bekler. Asıl şehir kalenin dışında 44
mahalle ve 3600 evlidir. Büyüklü küçüklü 57 camii ve mahalle mescidi, 7 çocuk
mektebi, 6 hamamı, 17 tekkesi vardır.
Herkes bağlarda oturduğundan ehil ve ayalleri birbirinden kaçmaz.
Birbirleriyle akraba gibi olmuştur. Halkı beyaz ve mavi feraceler giyer.
Pamuğu, pamuk ipliği, beyaz ince sade bezli olup, Anadolu'ya sevk edilir.
Halkın kazancı "Beyaz Denizli Bezi" dir.
Diğer bir rivayete göre de Denizli, “Türkmen
boylarından Tonguzlu Beyi tarafından bir Türk şehri haline getirildiği için
onun ismiyle anılmaya başlanmıştır. Tonguzlu zamanla Denizli hâlinde telaffuz
edilmiştir. Tonguzlu olmadan önceki ismi Laodikeia’dır. Şehir ilk defa, bugünkü şehrin 6 km kuzeyinde,
Eskihisar Köyü civarında, Milattan önce 261 - 245 yılları arasında, Suriye
Kralı ikinci Antiokhos tarafından kurulmuştur. II. Antiokhos kente karısı Laodikeia'nin adını vermiştir.
Şehir, M. S. 7. yüzyılda büyük bir depremle yıkılınca, şehir, Abdullah oğlu
Seyfettin Karasungur tarafından yaptırılan bugünkü Kaleiçi mevkiine taşınmıştır. Türkler Denizli havalisini zaptettikten sonra, kent "Ladik"
adıyla anılmaya başlanmıştır.”
Bugün
nüfusu 1.100 bin civarındadır. Denizli, Horozuyla, Pamukkale’siyle,
Laodikya’sıyla ünlüdür.
Denizli’yi Denizli yapan birçok değerli ilim adamı vardır. Merkez Efendi,
Ahmet Hulusi, Hüseyin Yılmaz bu isimlerin başında gelir. Ünlü bestecilerimizden olan Selahattin
Pınar’ı da unutmamak gerekir.
Denizli 1070 tarihinde Selçuklu komutanlarından olan Afşin bey tarafından
fethedilmiştir. Servergazi Denizli’nin bir Türk yurdu haline gelmesinde emeği
geçen yiğit komutanlardan biridir. Servergazi ilçesi bu yiğit komutanın ismini
ölümsüzleştiren bir ilçedir. Türbesi de bu ilçededir.
Tarihi geçmişi açısından son derece önemli olan Denizli, günümüzde önemini
aynı derecede devam ettirememektedir. Son yıllarda kadir kıymet bilen bazı
duyarlı kişiler tarafından küller eşilmekte ve altındaki ışık gün yüzüne
çıkarılmaktadır. Külleri eşen ve onlara yardımcı olan resmi ve gayri resmi
zevat alkışlanmalıdır. Eşimin vefatı dolayısıyla uzunca bir süre Denizli’de
kaldım. Eski dostlarla birlikte konuşup sohbet edecek zaman buldum. Hüdaverdi
Akbeyik bu arkadaşlarımdan birisidir. Kurtuluş Savaşı sırasında büyük
yararlılıklar gösteren ancak unutulan Çal Müftüsü Ahmet Çalgüneri’yi anma günü etkinlikleri
yapılacakmış, kendisi de bu ekibin içindeymiş.
Hüdaverdi ile birlikte, Servergazi türbesine gittik. Dönüşte Gerzele
köyüne de uğradık. Orada İslâm Güneş ismi ile maruf gayretli bir kişi ile
tanıştık. Öğretmen emeklisiymiş. Kendi imkanlarıyla Gerzele köyüne bir kültür
merkezi kazandırmış. O merkezde Denizli ve ilçelerinden toplayabildiği tarihi eserleri
sergiliyor, isteyen herkes orada oturup kitap okuyabiliyor, çay içebiliyor. Çok
hoş bir mekan. İstenirse olabiliyormuş.
Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi ve Merkez Efendi de tanıtılmaya başlanmış.
Hüdaverdi kardeşimin verdiği bu haberler beni oldukça duygulandırdı. Çünkü
geçmişini unutanlar geleceklerini inşa edemezler. Bu tanıtımlar 100 yıl sonra
başlamış ama olsun, başlanmış ya, bundan sonrasına bakmak lazım.
Bu kadar güzel haberlerden sonra, bir de kötü haber verdiler bana. Çok
üzüldüm. Denizli tarikatların cirit attığı bir şehir haline gelmiş: Menzil cemaati,
İskender Paşa cemaati, Topbaş cemaati, Süleyman Efendi cemaati, Nur cemaati (Fetöcüler),
İsmail Ağa cemaati, Mir cemaati, Kepenek cemaati v.s.
Bu cemaatlerin hepsi faal durumdaymış. Bunlardan bir tanesi var ki
Fetöden sonra oldukça tehlikeli gibi duruyor. İskender Paşa cemaati. Başlarında
Mustafa Cevat Akşit var. Kendisi benim İmam-Hatip Lisesi’nden hocamdır. Kopya
çekmeyelim diye masaların üzerinde ayakkabısıyla yürüyerek öğrencileri kontrol
ederdi.
Şimdilerde Denizli İlahiyat Fakültesi’ni ele geçirmeye çalışıyormuş.
Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ da kendisine yardım ediyormuş.
İlahiyat Fakültesi’nin dekanı Abdulhamit Birışık aynı tarikatın üyesi imiş. Cevat
Akşit kendisinin köyü olan Yatağan da bir bina yaptırmış tarikat üyelerine. Ve
o binayı da İlahiyat Fakültesi’nin Yüksek Lisans yapacak olan öğrencilerine
tahsis etmişler. Denizli’ye 51 km. mesafedeki bir köy Yatağan. Fakülteden ve
fakültenin imkanlarından, alt yapısından uzak bir mesafede. Tarikat öğretisi ve
eğitimi için yüksek lisans öğrencilerinin fakülteden uzak olması gerekiyor
galiba. Ortalıkta dolaşan söylentilere göre öğrencilere devletten alacağı
kredinin haricinde 3.000 TL.ve artı ev kirası verilecekmiş.
Haydi Cevat Akşit böyle bir yola tarikat çıkarı için tevessül etti
diyelim; peki üniversite Rektörü Hüseyin Bağ bu işe nasıl onay verdi? Asıl
sorulması gereken soru bu olmalı.
Anlaşılan Denizli halkının Mehdilerle olan ilişkileri yeni başlıyor.
İşlerini Mehdilere bırakanlar çok kısa bir zaman sonra karşılarında DEAŞ
militanlarını bulabilirler. 15 Temmuz’un üzerinden daha 2 sene geçti. Geçmişten
ders almak gerekmez mi, ne dersiniz?
Beyefendi
YanıtlaSilBen Prof. Dr. Abdulhamit Birışık. PAÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanıyım.
Yazınız hangi kaynağa dayanıyor bilmiyorum ama malesef yanlış belgelere dayanan yanlış şeyler yazmışsınız.
Keşke bizimle de irtibata geçse idiniz. Sizi doğru bilgilendirirdik.
Makam sahibi nice insan gibi öğretim üyeleri ve öğrenciler de zarar görüyor. Allahtan korkmak lazım.
abdulhamit@pau.edu.tr
abdulbir@gmail.com