-Sayın Başkan;
Diyanet İşleri Başkanlığı halkımızın itibar ettiği saygın bir kurumdur.
Yayınlanan eserler bu saygınlığa gölge düşürmemelidir. Din Şuralarında alınan
kararlar hayata geçirilmelidir. Kur’an’ı bir kenara bırakıp sadece hadisler ile
amel edilip edilmeyeceği halka anlatılmalıdır. Tarikatlara, cemaatlere ve
siyasi kişiliklere göz kırpılmamalıdır. Hatır için susulmamalı ve konjonktüre
göre fetvalar verilmemelidir. Cuma hutbeleri halkın ihtiyacı göz önünde
bulundurularak ihtiyaca cevap verecek netlikte hazırlanmalıdır. Ebû Hanife
Allah ile aldatma yolunu seçmediği için zindanda kırbaç altında ruhunu teslim
etmiştir. İlim ehli, heva ve hevesiyle değil Kur’an’a dayalı delillerle konuşmak
ve yazmak mecburiyetindedir-
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NA
AÇIK MEKTUP
Rüştü Kam
2019
Sayın Başkan; 26.09.2019 tarihinde www.ha-ber.com
internet gazetesindeki köşemde, “Denizli Tarikatçılar tarafından parsellenmiş”
başlıklı bir yazı yazdım. Yazıdan bir
bölümü şöyle: “Denizli tarikatların cirit attığı bir şehir haline gelmiş:
Menzil cemaati, İskender Paşa cemaati, Topbaş cemaati, Süleyman Efendi cemaati,
Nur cemaati (Fetöcüler), İsmail Ağa cemaati, Mir cemaati, Kepenek cemaati v.s.
Bu cemaatlerin hepsi faal durumdaymış.
Bunlardan bir tanesi var ki Fetöden sonra oldukça tehlikeli gibi duruyor.
İskender Paşa cemaati. Başlarında Mustafa Cevat Akşit var. Kendisi benim
İmam-Hatip Lisesi’nden hocamdır. Kopya çekmeyelim diye masaların üzerinde
ayakkabısıyla yürüyerek öğrencileri kontrol ederdi.
Şimdilerde Denizli İlahiyat Fakültesi’ni ele
geçirmeye çalışıyormuş. Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ da kendisine
yardım ediyormuş. İlahiyat Fakültesi’nin dekanı Abdulhamit Birışık aynı
tarikatın üyesi imiş. Cevat Akşit kendisinin köyü olan Yatağan da bir bina
yaptırmış tarikat üyelerine. Ve o binayı da İlahiyat Fakültesi’nin Yüksek
Lisans yapacak olan öğrencilerine tahsis etmişler. Denizli’ye 51 km. mesafedeki
bir köy Yatağan. Fakülteden ve fakültenin imkanlarından, alt yapısından uzak
bir mesafede. Tarikat öğretisi ve eğitimi için yüksek lisans öğrencilerinin
fakülteden uzak olması gerekiyor galiba. Ortalıkta dolaşan söylentilere göre
öğrencilere devletten alacağı kredinin haricinde 3.000 TL.ve artı ev kirası
verilecekmiş.
Haydi Cevat Akşit böyle bir yola tarikat
çıkarı için tevessül etti diyelim; peki üniversite Rektörü Hüseyin Bağ bu işe
nasıl onay verdi? Asıl sorulması gereken soru bu olmalı.
Anlaşılan Denizli halkının Mehdilerle olan
ilişkileri yeni başlıyor. İşlerini Mehdilere bırakanlar çok kısa bir zaman
sonra karşılarında DEAŞ militanlarını bulabilirler. 15 Temmuz’un üzerinden daha
2 sene geçti. Geçmişten ders almak gerekmez mi, ne dersiniz?”
Sayın Başkan, bu yazıyı okuyan Güngör Kesimli
isimli okuyucu, bana cevaben şu şekilde bir ifade kullanıyor ve İsa Ün de
Güngör Kesimli ’ye kullandığı bu ifadeden dolayı teşekkür ediyor: “Deccalda
gelecek, Hz. İsa’da gökten inecek, bunu ben demiyorum. Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları tarafından yayınlanan İlmihalde böyle yazıyor” diyor ve o bölümü alıntı
yapıyor. Sonra da “ben buna inanmayacağım da yolunu sapıtanların dediklerine mi
inanacağım” diye saldırgan bir tavır alıyor.
İlmihaldeki alıntı Hz. Îsâ'nın Gökten İneceği
ile ilgili. Kıyamet alametleri bölümünde geçiyor. Büyük alametlerin içinde
zikrediliyor: Konuyla ilgili bir Hadis rivayetine de yer verilmiş: "Kıyametten
önce on alâmetleri görmediğiniz sürece dünyanın sonu gelmez" ve sonra da bu
alâmetler sıralanmış. (Müslim, “Fiten”, 39; Ebû Dâvûd, “Melâhim”, 11; İbn Mâce,
“Fiten”, 28)
İlmihalde, alametlerin içinde, “Hz. Îsâ
kıyametin kopmasına yakın gökten inecek, insanlar arasında adaletle hükmedecek,
Peygamber'in dini üzere amel edecek, deccâli öldürecek, sonra da ölecektir.”
(İlmihal, iman ve ibadetler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları s.123,124)
bilgisine de yer verilmiş.
Vatandaş haklı, koskoca Diyanet Vakfı’nın
yazdığı ilmihal kitabı. Orada yanlış bilgi olmaz. Vatandaş haklı, evet orada
yanlış bilgi olmamalı. Ama oluyor. Olmuş.
Hemen gözümüzü aynı vakfın yayınlarından İslâm
Ansiklopedisine çevirelim, bakalım orada aynı konularla ilgili neler yazıyor. Güngör
Kesimli konuyu bir de ansiklopediden okusaydı, çelişkiyi zaten kendisi fark
edecek ve bu kadar da olmaz diyecekti. Koskoca Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
mezunu adam. Yıllarca devlet dairelerinde yöneticilik yapmış. O kadarını da
anlardı. Ve ben de sapık olmaktan kurtulurdum.
İslâm Ansiklopedisindeki Hz. İsa ile ilgili verilen
bilgiler aynen şöyle: ”Tefsir ve akâid kaynaklarında Hz. Îsâ’nın kıyamete yakın
bir zamanda dünyaya ineceği ve onun sayesinde Hıristiyanlığın teslis akidesinin
(Allah-Ruhu’l-Kudüs-Îsâ ), İslam’ın tevhid akidesine dönüşeceği ifade edilmekle
birlikte, bu görüş sadece Hz. Peygamber (s.a.s.)’e atfedilen haberlerde yer
almaktadır. Özellikle son devir İslam âlimlerinin bir kısmı, Kur’an-ı Kerim’de
açıkça yer almamış olması nedeniyle, Hz. İsâ’nın yeryüzüne inişi hadisesini
farklı yorumlamakta, ilgili hadisleri ya zayıf addetmekte ya da Hz. Îsâ’nın
inişini onun getirdiği tevhidî çizginin yeniden hâkim olması şeklinde te’vile
tabi tutmaktadırlar. “(DIA, İsl’am Ansiklopedisi, İsa
maddesi)
Ve açıklama devam ediyor: “Kur’an’daki açık bilgilerle çelişen
bu tür rivayetlere dayanarak bir inanç oluşturmak kelâm metodolojisi açısından
isabetli görünmemektedir. Tedvin döneminde Hristiyan kültürüyle karşılaşmanın
bir sonucu olarak nüzûl-i Îsâ inancının İslâm akaidine girmiş olması kuvvetle
muhtemeldir. Zira Hz. İsa’nın insanların aslî günahını affettirmek için kendini
feda ettiği ve Tanrı hükümranlığını kurmak üzere dünyaya yeniden döneceği
inancının Hristiyanlara ait bir akîde olduğu bilinmektedir.” (DIA, İslam Ansiklopedisi, İsa maddesi)
Sayın Başkan, 2014 yılında 5. Olağan Din Şûrası yapılmış. Orada Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan şu tespitleri yapmış: “Şunu da üzülerek ifade etmek durumundayım;
sahte hocaların, sahte dindarların adeta toplumu zehirlemek için yaptıkları
mücadele bu ülkede maalesef desteklenmiştir. Hatta teşvik edilmiştir. Resmî
ideolojinin dar kalıpları içinde kalan sözüm ona alimler teşvik edilmiş,
sırtları da sıvazlanmıştır. Vatanına ihanet şebekesi kuran, din adamı maskesi
altındaki şarlatanlar, ulusal ya da uluslararası teşviklere mazhar
olabilmiştir. Dini özünden, ruhundan koparmaya çalışan, dini sinsice çarpıtmaya
çalışanlar, dini bu noktada özel menfaatlere dönüştürmeye çalışanlar, ekranlar
yoluyla bu ülkede, imkanlarına imkân katmışlardır.
Bütün bunların karşısında samimi şekilde, hasbi şekilde Allah'tan
korkarak, ilim erbabı olmanın sorumluluğunu idrak ederek konuşanlar, yazanlar,
mücadele edenler, en ağır baskılara, en ağır zulümlere, maruz
bırakılmışlardır."
5. Din Şurası’nda alınan kararlardan bazıları oldukça çarpıcı: “Çağımızda dini görünümlü baskı, şiddet ve vahşet
üreten, dini duyguları istismar eden, hakikati sadece kendinde gören,
hedefine ulaşmak için her yolu mübah sayan, dini hizmetleri güç devşirmeye
ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştüren, dini değerleri hiçe sayarak
pragmatist tutumu esas alan ve bütün Müslümanları derinden yaralayan bu tutum
ve davranışlara karşı toplumsal bir bilinç geliştirilmeli ve bunun gereği
olarak insan yetiştirme süreç ve mekanizmaları yeniden gözden geçirilmelidir.''
Başka bir maddede de şu ifadelere yer veriliyor: ''Bilhassa
tasavvufi düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapılar, zaman zaman
etki alanlarını güçlendirme adına pragmatizme kayabilmekte ve varlıklarının
devamı için dünyevi kaygılarla hareket edebilmekte, kurumsal güç ve çıkar
güdüsü bireyin manevi tezkiyesinin önüne geçebilmektedir. Bu bakımdan
istismarların önlenebilmesi için toplumsal bilinç ve farkındalığın artırılması
yönünde çalışmalar yapılmalıdır.''
Sayın Başkan, 5. Din Şurası’nda alınan bu
kararlar uygulamaya geçebilseydi; belki 15 Temmuz darbesi olmazdı. Diyanetin
aymazlığı yüzünden 15 temmuz darbesi oldu. Ve hemen arkasından 3-4 Ağustos 2016
tarihlerinde Din Şûrası Ankara’da olağanüstü toplandı.
Darbeyi yapanların mehdi ve Hz. İsa’nın geleceği inancıyla beslenen dini bir cemaat
olduğu ortaya çıktı. Bu cemaati ve cemaatleri elbette diyanet besledi, büyüttü
ve palazlandırdı. Güngör Kesimli de Diyanet İlmihalinden beslenenlerden. Ben onun
iyi niyetli ve samimi olduğuna inanıyorum.
Bu toplantıdan sonra 20 maddelik bir sonuç
bildirisi yayınlandı. Maddelerden bir tanesi aynen şöyle:
“Tarih boyunca toplumun güvenliğini tehdit eden mehdici-mesihçi ve
hurufi-bâtınî karakter arz eden pek çok fitne ve fesat hareketi ortaya
çıkmıştır. Sır, gizem, adanmışlık, karizmatik kişilik gösterisi ve
takiyyecilik/çift şahsiyetlilik bu hareketlerin en bariz özelliği olmuştur.
Modern zamanlarda ise bu tür hareketler, uluslararası siyasal mühendisliklerin
güdümünde İslam toplumlarının parçalanması ve sömürülmesinin birer aracı olarak
kullanılmışlardır. “
Haksızlık da etmeyelim, Diyanet Vakfı’nın yayınladığı
İslâm Ansiklopedisi’nde olağanüstü Din Şurası’nda alınan kararlara benzer
açıklamalar var:
“Mehdî inancı, dinî deliller
açısından sübut bulmamasının ötesinde İslâm tarihinin akışında birçok
olumsuzluğun kaynağı olmuştur. Siyasî iktidara göz diken pek çok kimse mehdî
olduğu iddiasıyla ortaya çıkıp Müslümanların sosyal birliğini parçalamış ve
savaşlara yol açmıştır. Hareket noktası olarak ileri sürülen iddiaların aksine
mehdî inancı insanların zulme karşı eyleme geçmesini sağlamak şöyle dursun
harekete geçilmesini engellemiş, kitleleri mehdîyi beklemeye itmiş, zulmü mehdî
dışında birinin yok edemeyeceği düşüncesini zihinlere yerleştirmiş ve Müslümanları
çözümsüzlüğe sürüklemiştir.” (bk. MEHDÎLİK). (DIA, İslam Ansiklopedisi, Mehdi maddesi)
Ancak bu tespitler, merkezden gönderilen ve
bir anda bütün Türkiye’nin beslendiği din görevlisinin okuduğu hutbelerde yok. İlmihallerde
yok. O hutbelerde Hz. İsa’nın gökten ineceği okunuyor. Türkiye’nin en ücra köyündeki
din görevlisinin elinde o ilmihal var. 90 bin camide görev yapan din görevlisi
o ilmihalden besleniyor.
Sayın Başkan, görüldüğü gibi, İslâm
Ansiklopedisinde Hz. İsa ve Mehdi ile ilgili olumsuz bilgiler verilirken,
Diyanet vakfının bastığı İslâm İlmihalinde Hz. İsa’nın geleceğinden
bahsedilmektedir. Kıyamet alametlerinden olduğu anlatılmaktadır. Bu çelişki
düzeltilmelidir. Düzeltilmelidir ki; Cevat Akşitler, İlahiyat Fakültelerine
sızmasın, vatandaşı kandırmasın. Mehdi ve Hz. İsa anlayışı devam ettiği sürece Cevat
Akşitlerin sayısı artacaktır. Ve vatandaşa doğru bilgileri ulaştırmak isteyenler
de sapıklıkla suçlanmaya devam edecektir. 15 temmuzlar tekrar edecektir. 15
Temmuz’u gerçekleştirenler mehdi, şeyh, abi ve Hz. İsa’nın geleceği gibi
düşüncelerle beslenen cemaatlerdir. Bu tarih unutulmamalıdır.
Sayın Başkan;
Diyanet İşleri Başkanlığı halkımızın itibar ettiği saygın bir kurumdur.
Yayınlanan eserler bu saygınlığa gölge düşürmemelidir. Din Şuralarında alınan
kararlar hayata geçirilmelidir. Kur’an’ı bir kenara bırakıp sadece hadisler ile
amel edilip edilmeyeceği halka anlatılmalıdır. Tarikatlara, cemaatlere ve
siyasi kişiliklere göz kırpılmamalıdır. Hatır için susulmamalı ve konjonktüre
göre fetvalar verilmemelidir. Ebû Hanife Allah ile aldatma yolunu seçmediği
için zindanda kırbaç altında ruhunu teslim etmiştir. İlim ehli, heva ve
hevesiyle değil Kur’an’a dayalı delillerle konuşmak ve yazmak mecburiyetindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder