29 Nisan 2020 Çarşamba

UZUN GÜNLERDE ORUÇ 2020

MÜFTÜ EMEKLİSİ CENGİZ KESİMLİ'NİN BERLİN İLAHİYATÇILAR DERNEĞİ’NE CEVAP YAZISINA CEVAPTIR (2020)
Eskişehir Müftülüğünden emekli olduktan sonra bir Hac şirketi kurarak, hacca ve umreye müşteri taşıyan ve böylece Müslümanların sırtından para kazanmaya devam eden sevgili Cengiz'im. Konunun hassas olması sebebiyle sosyal medya üzerinden dünyanın her tarafından E-Mailler ile sorular alıyorum. Çoğu hakaret dolu ve küfür içerikli ve aşağılayıcı bir üslupla yazılanları cevaplamıyorum; bilgi almak amacıyla yazılanları cevaplıyorum. Bir de senin gibi eski dostların yazdıklarına aynı üslupla yazılmasına rağmen itibar ederek cevaplıyorum. Vaktimin olmamasından dolayı cevabını geciktirdim...
Ali Tekkoyun, Halil Yavuz ve Halil Şahan'da senin grubundan müftüler ve İlahiyatçılardır, onlara da cevap yazdım.
İzmir Yüksek İslâm Enstitüsü mezunları için Facebook sayfasında açılan "Zümre-İ Muhabbet" ve "Ankara Okulu" gruplarının sayfalarında yazılarım yayınlanıyor, onların desteklerini alıyorum. Ayrıca "www.dibace.net" ve "www.ha-ber.com" internet sayfalarında yazılarım yayınlanıyor. "www.rustukam.blogspot.de" bloğumda da. Takipçi sayım 130 bin civarında.
Hani diyorsun ya sizler marjinalsiniz diye; güneş balçıkla sıvanmıyor sevgili Cengiz. Asıl sizler gün güne marjinalleşiyorsunuz haberiniz yok.
Sevgili Cengiz’im,
Orucun başlama ve bitiş zamanını getirdin yine güneşin doğmasına ve batmasına bağladın ya. Tarih içinde bu konuyla ilgilenen bu konuları kendisine dert edinen İslâm alimlerinden de örnekler verdin ya. Sevgili kardeşim ben o yazılanları biliyorum ki; onların bıraktıkları yerden konunun yeniden ele alınması gerektiğini savunuyorum, sadece savunmuyorum gerekçelerini de açıklıyorum.
Oysa ben senden, sana ait bir açıklama bekliyordum. Nakilcilik yapmanı istemiyordum. Bu konuyla ilgilenenler o nakilleri zaten bilirler. Tereciye tere satmanın anlamı nedir?
Sevgili Cengiz’im.
Şöyle deseydin olurdu ve seni tutarlı bir müftü emeklisi olarak kutlardım. "Kutuplarda yaşayan Müslümanlara oruç farz değildir, çünkü şartlar oluşmamıştır" deseydin evet alnından öperdim.
Oruca başlamanın ve bitirmenin şartı, güneşin doğması ve batması ise orada güneş doğmuyor ve batmıyorken. Onlar için bu şarttan vazgeçerek 'takdir' ile oruçlarını tutabileceklerini söylüyorsun ya; paradoks derler buna Cengiz’im. Eğer prensibini bozduysan "Uzun günleri olan yerler" için de bozacaksın. Onlar içinde "takdir" usulünün yolunu açacaksın.
Sevgili Cengiz’im;
Kur'an bütünlüğü içinde Allah Müslümanlar için kolaylık prensibini esas alır. Bırakınız Kur'an bütünlüğünü Bakara suresini 184. ayetinde Allah, "Allah sizin için kolaylık diler zorluk dilemez" (çeviri, Mustafa Öztürk) buyurur. Oruç ayetinin içinde buyurur bunu. Buna rağmen kolaylık yolunu kapatıp zorluk yolunu hangi mantıkla açıyorsun anlamak mümkün değil. Dinin Sahibi ‘ne kafa tutmak değil midir bu yaptığın sevgili Cengiz’im. Bu işi ben Sen'den daha iyi bilirim demek değil midir bu yaptığın. (Hakka suresinin 44-47'inci, Nahl Suresinin 116'ıncı ayetleri okumalısın)
Akşam ve geceyi aynı kelimeyle açıklamaya devam ediyorsun. Türkçe ‘de de akşam demek gece, gece demek akşam demek değildir. "Mese ve ışeü" kelimesiyle "Leyl" kelimesine aynı manayı vermenin ve özellikle oruç için bu anlamı benimseme gayreti içinde olmanın altında yatan inadın sebebi nedir Cengiz’im.
Açlık konusunda, bilhassa az yemek konusunda teşvikler vardır. Ama susuzluk öyle değildir. Susuzluğun verdiği tahribat çok fazladır. Vücudun %90'ının su olduğunu düşünürseniz ve de beynin %70’inin su olduğunu düşünürdeniz, susuzluğun vücuda verdiği tahribatı anlayabilirsiniz.
Oruç, aç kalmak, susuz kalmak ve cinsel ilişkiden uzak durmak olarak anlaşılıyor tarafınızdan. Terk-i Kelam da var olmalı o şartların içinde. -Malayani konuşmalar, hakaret içeren sözler, aşağılamalar, küfürler, yalan gibi-. Maşallah Müslümanların Ramazan ayı içinde en çok yaptığı ameller, kötü ameller değil midir bunlar. Başta zat-ı âlileriniz olmak üzere..." Hani insan oruçlu iken kendini tutacaktı ...Hani birisi sataşırsa "ben uçluyum" cevabını verecekti...
Sevgili Cengiz’im,
"Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın" (2/Bakara ,195, Çeviri Diyanet İşleri Başkanlığı) ayetinin anlamı nedir, üzerinde hiç düşündün mü?
Sevgili Cengiz’im,
Uzun günleri olan yerlerde insanlar 18-22 saat oruç tutmak zorunda kalıyorlar, çoğu da oruç tutmuyor işinin oruç tutmaya müsait olmamasından dolayı, gücü yetmiyor. Senin için cız etmiyor. Bunlar için kılın bile kıpırdamıyor. Orucu sevap kazanmaya getirip dayayabiliyorsun. Arınmayı, sorumluluk sahibi olmayı, kişinin oruç ile eğitimini hiç düşünmüyorsun. Orucun fakir fukarayı düşünmek için farz kılındığını söylüyorsun. Peki Cengiz’im o zaman fakirler niçin oruç tutuyorlar? Oruç fakirlere niçin farzdır?
Allah bütün ruhsatları açıkladıktan sonra, "oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" (çeviri, Diyanet İşleri Başkanlığı) derken sizler gibi Müftülerin yüzünden bu insanlar daha hayırlı olan bu ameli yerine getiremiyorlar. Ramazan’ın bereketinden istifade edemiyor bu insanlar. Sana bir tavsiyem var, bir ay boyunca iş elbiselerini giy ve bir inşaatta amele olarak çalış veya bir fırında veya haddehanede, veya tarlada veya fabrikada veya dönercide çalış...Ve bunu Ramazan ayında yap...Sonra da otur şapkanı önüne koyarak düşün...Belki o zaman emekçilerin halinden anlarsın. Belki o zaman susuzluğun halinden anlarsın. O ilahiyatçı arkadaşlardan öğretmenlik yapan Halil Şahan "Berlin'de kaç kişi oruçtan öldü" diye sorabiliyor. Akla ziyan bir soru.
Sevgili Cengiz’im,
İslam’ı Maalesef Katolikleştirdiniz, onlar dinlerini kiliseye hapsetti, sizler de camiye. Sokakta-cadde din yok. İşyerinde din yok. Kilisenin Hristiyanlara Endülijans belgesi/senedi sattığı gibi Cennet satıyorsunuz. Ne kadar zorlanırsa insanlar o kadar sevap alacaklar. Hatta bu sevabı mukabele okuyarak alacaklar, mevlit okutarak alacaklar 22 saat oruç tutarak alacaklar, çünkü ona göre sevabı fazla olacak değil mi Cengiz’im... Kabahat sizlerin de değil, sizleri yetiştirenler de. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda. Oruçla ilgili konuları sadece Diyanet'in memurlarına bıraktıkları için bu gibi kısır fetvalar üretiliyor. Üniversite hocalarına ve de sağlıkla ilgili akademisyenlere bu konuda danışılmıyor, onların görüşleri alınmıyor.
Rusya'da bu yapılıyor. Ruslar Müftüler Konseyi kurmuşlar ve o konseye uzman olan sağlıkçıları çağırmışlar (17.07.2013). Onlara “bir insanın açlık ve susuzluk açısından sağlıklı olarak hayatını devam ettirebilmesi için süre ne kadar olmalıdır" sorusunu yöneltiyorlar. 12 saattir cevabını alınca da karar veriyorlar. "Mekke-Medine'deki süre esas alınacaktır" fetvası veriliyor. Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı bu yola neden baş vurmaz anlaşılabilir gibi değildir. Veya Bayraktar Bayraklı 'nın teklifine kulak verilmelidir. "Orucu mart ayına sabitleyelim "her sene mart ayında oruç tutarak "Uzun Günler “sorunu ortadan kalksın...
Sevgili Cengiz’im,
bir de bilerek ve isteyerek oruç bozana "61 gün keffâret cezası meselesi var" diye yapmışsın. Allah'tan korkun be Cengiz’im. Adam bir gün bile oruç tutamamış sen ona 61 gün oruç tutturacaksın...
Sevgili Cengiz’im,
bu konuda ne ayetten ve ne de hadisten bir deliliniz var. Cinsel ilişki ile ilgili bir hadis delil olarak gösteriliyor ki; evlere şenlik bir delil. Sadece Hanefi mezhebi bu hadisi delil olarak almış deniyor. Aklı ön planda tutan, hadislere fetvalarında yer bile vermeyen Koca İmam'a böylesine bir iftira akla ziyandır.
Şafii Mezhebi bu hadise dayanarak "keffâret sadece zina yapan erkek içindir kadın için değildir, çünkü cinsel ilişkide aktif olan erkektir, kadın erkek tarafından zorlanmıştır" demiştir.
Diğer iki mezhep ise sırasıyla uygulanabilir demişlerdir. Yani sonunda af vardır...Kalkıp da bu hadisin, İslâm da keffâret vardır şeklinde bir cümle ile hüküm olarak ortaya konulması komediden de öte bir şeydir.
Şayet Hanefi Mezhebi'ne ait olan bu görüş İslâm'ın görüşü ise; Şafii, Hambeli ve Maliki Mezheplerini İslâm'ın neresine koyacaksın. Yoksa onlara İslâm dışı mezhepler mi diyeceksin.
Sevgili Cengiz’im,
sana verdiğim değerden ötürü bu cevabı yazdım. Yoksa senin şartlanmış, kiraya verilmiş kafanı kiralayandan kurtarmak için değil...Bu saatten sonra da düzenceni netleştireceğine dair bir ümidim yok...
Seni eskiye dayanan dostluğumdan dolayı kırmamak için özel gayret sarf ettim. Buna rağmen seni üzecek bir kelime kullandıysam şimdiden özür dilerim...Selam ve dua ile…
Rüştü Kam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder