1 Aralık 2025 Pazartesi

KEMALİSTLER BİR GÜNDE ŞERİATÇI KESİLDİLER; ARKADAŞLAR BİRAZ İNANDIRICI OLSALAR, ORTALIK BU KADAR GERİLMEYECEK

KEMALİSTLER BİR GÜNDE ŞERİATÇI KESİLDİLER; ARKADAŞLAR BİRAZ İNANDIRICI OLSALAR, ORTALIK BU KADAR GERİLMEYECEK Rüştü Kam 30.11.2025 / BERLİN “Papa’nın Türkiye Ziyareti ve Arkasında Bıraktığı Dedikodular” başlıklı yazımı yayımladıktan sonra gelen yorumlar, bu yazıyı da kaleme almam gerektiğini gösterdi. Sosyal medyada algı oluşturmaya çalışan yazıları okudukça o atılan palavralara kanan insanları gördükçe, gerçekten utanç duyuyorum. Koca koca köşe yazarları, hiçbir utanma emaresi göstermeden göz göre göre yalan söylüyorlar. Televizyon kanalları da bunlara ekranlarını açıp zemin hazırlıyor; palavra atmalarına ses çıkarmıyor. Yazıktır, günahtır. Bugün yalan söyleyip algı oluşturacaksınız, peki yarın o palavra ortaya saçıldığında ne yapacaksınız bre gafiller? “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derler. Ama sizin derdiniz hakikat olmadığı için umurunuzda bile değil. Palavralarınıza üç kişi bile inansa kârdır diye bakıyorsunuz. Sizler Türk Milletinin yüz karasısınız, utanın desem, boşuna nefes tüketmiş olurum, lafım ziyan olur… Neymiş efendim: “1924’te Papa Türkiye’ye gelmek istemiş de, Atatürk izin vermemiş!” Bu cümleyi kuranlar, normalde kendilerini “katı laik”, “Atatürkçü”, “Cumhuriyet muhafızı” diye pazarlayan tipler. Kemalist geçinenler. Ama iş Papa meselesine gelince, bir bakıyoruz, aynı insanlar bir anda “İslâm beldesine gavurun ayak basmasını istemiyoruz” edebiyatına sarılıp ortalığı velveleye veriyorlar. Muhteremler(!), siz gerçekte kimsiniz? Neyin nesisiniz? Tanımak istiyoruz sizi. Şu maskenizi çıkarıp da gelin, kim olduğunuzu açık ve net olarak görelim. Dün laiklik nutku atıyordunuz, bugün Atatürk’ü şeriatın muhafızı gibi pazarlıyorsunuz. Bir günde şeriatçı kesildiniz başımıza. Sizin dengeniz yok mudur? Belge? Yok. Arşiv? Yok. Ama Efsane Var. Oh Ne Güzel Bakıyoruz tarih kayıtlarına: • 1924’te Papa’nın Türkiye’ye gelmek için resmî başvurusu yok. • Atatürk’ün Papa’ya “Hayır, bu topraklar İslâm beldesidir, gelemezsin” dediğine dair tek satır yok. • Ne TBMM tutanakları ne Dışişleri arşivleri ne de dönemin gazeteleri böyle bir “kriz”den bahsediyor. Ama sosyal medyada, kahvede, TV ekranında, sanki Vatikan 1924’te bütün heyetiyle kapıya dayanmış, Atatürk de kapıya dikilip: “Burası Müslüman memleketidir, Papayı sokmam!” demiş… Sevgili Kemalist beyefendiler, kusura bakmayın ama sizin yaptığınıza tarih denmez; buna olsa olsa fantastik bir kurgu denir. Atatürk’ün laiklik politikalarına gelince ağzınıza geleni söyleyip “devletin dini olmaz”, diyorsunuz ve “Atatürk dini siyasetten ayırdı” nutukları atıyorsunuz; konu Papa olunca bir anda Türkiye “İslâm beldesi” oluveriyor, “Müslüman diyarı” oluveriyor. Arkadaşlar sizin ölçünüz yok mudur? Pardon ama siz neyin nesisiniz? Kusura bakmayın ama siz Atatürk’ü dolgu malzemesi gibi kullanıyorsunuz, sizin Atatürk’ü falan sevdiğiniz yok. İsteğinize göre, çıkarınıza göre; • Bazen, Atatürk laik oluyor, • Bazen, Atatürk şeriatçı oluyor, • Bazen Atatürk gâvura haddini bildiren kumandan oluyor, • Bazen de Batı uygarlığının önünü açan reformcu oluyor, İşin en trajikomik tarafı nedir biliyor musunuz? Normalde Atatürk’ün adını duyunca tüyleri diken diken olan kimi çevreler bile, söz konusu Papa olunca bu hayali sahneye sarılıyor ve “Atamız Türkiye’ye Papayı sokmadı kardeşim, adam gibi duruş sergiledi!” diye efelenebiliyor. Dün Atatürk’e küfreden ağız, papa düşmanlığı için, Hristiyanlık düşmanlığı için bugün “Atamız” diye başlayan cümle kurabiliyor. Böylece siyasal yelpazenin iki ucu, aynı yalanın etrafında buluşabiliyor. Biliyor musunuz; Bugün Kemalist, yarın şeriatçı, öbür gün “milli ve yerli” olmak tiksinti veriyor… Bir ülke tarihini belgelere değil de sloganlara dayandırıyorsa, o ülke her sabah başka bir Atatürk, başka bir din, başka bir rejimle uyanır. Papa meselesi bunun basit bir örneğidir. Tarihî gerçeklik açısından içi bomboş ama siyasi manipülasyon açısından son derece kullanışlı bir figür Atatürk. Eğer gerçekten Atatürk’ü, laikliği, dini ve devleti ciddiye alıyorsanız, ilk yapmamız gereken şey çok açıktır: Slogana değil belgeye sarılın; menfaat açısından hoşunuza gideni değil, doğru olanı savunun. Yoksa bugün Atatürk’ü “Papa’ya kapıyı kapatan şeriat koruyucusu bir lider” yapanlar, yarın da aynı rahatlıkla siyasetin öbür ucundakiler, “Atatürk hilafeti geri getirecekti, fırsat vermediler” diye başka bir masal anlatmaya başlarlar. İşte asıl felaket zamandır. Son olarak tekrar edeyim: • TBMM tutanaklarında • Dışişleri arşivlerinde • Vatikan arşiv dosyalarında • Atatürk’ün yazışmalarında • Basın haberlerinde • Diplomatik telgraflarda Hiçbirinde “Papa Türkiye’yi ziyaret etmek istedi ama Atatürk tarafından reddedildi” gibi bir kayıt yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder