Müslümanların
halledemedikleri meselelerden biri de İslâm’da kadının şahitliğidir. İki kadın
eşittir, bir erkek eder anlayışı. Kadının eğitim seviyesinin yüksek oluşu, ehil
olduğu konular, sosyal hayattaki aktiviteleri bu anlayışı maalesef değiştirememiştir.
Çünkü, bu anlayışın muhafaza edilmesi erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğinin devam etmesiyle doğru
orantılıdır.
Kur’an Peygamberimiz‘e
en son olarak nazil olan Allah kelamıdır. Mucizedir ve mükemmeldir. İlkeleri
vardır. Bu ilkelerden biri “tekabüliyet” ilkesidir: Erkek için
haram olan birşeyin kadın için de haram olması, erkek için helal olan birşeyin kadın
için de helal olması demektir. Cinsiyetlerle ilgili özel hükümler istisnadır. Bu
kurala tekabüliyet ilkesi denir.
Kur’an’da
kadınlığın erkeklikten daha az değerde
ve şerefte olduğunu belirten hiçbir beyan yoktur. Böyle bir beyan olmamasına
rağmen kadının şahitliği hususunda iki kadın bir erkeğe denk gelir gibi
anlayışlar doğmuştur. Bu anlayış doğru bir anlayış değildir. „…iki kadın, bir
erkek şahit getirin…“ ayeti insanların ilgi
alanları dışındaki şahitliklerde geçerlidir. Kur’an’ın verdiği örnek mali
işlemlerle ilgili bir örnektir. Bu örnek Orta
Çağ‘da yaşayan kadını esas alarak verilmiştir, kadının insan olarak bile
kabul edilmediği çağdır Ortaçağ. Ayetin nüzul ortamını iyi tahlil etmek lazım:
Görüldüğü gibi bu ayetteki şahitlik hükümü, unutkanlık ihtimali üzerine
bina edilmiştir, buradan şöyle bir sonuç çıkarılabilir. İnsanların kendi ilgi
alanları içine girmeyen konularda unutkan olmaları muhtemeldir. Çok sık
karşılaşmadığı konularda insanlar unutkan olabilirler. Bu durum kadınlar için
geçerli olabileceği gibi erkekler için de aynı derecede geçerlidir. Kur’an’ın insanlardan yerine
getirmelerini istediği buyruklar tekabüliyet ilkesi esas alınarak temellendirilmiştir. Kadının şahitliği konusundaki hüküm unutkanlık
üzerine bina edildiğine göre, ilgi alanları dışındaki konularda kadınların
unutkan olabileceği göz önünde bulundurulmuştur. Kendi ilgi alanı dışındaki
herhangi bir konuda erkekler de unutkan olabilirler. Bu gayet doğaldır. Birbirlerinden
farklı oldukları için değil, her ikisinin de insan olduğu için bu
böyledir.
Mesela, borçlanma hukukunda/ mali işlerde aranan, iki kadın, bir erkek
şahit görgü şahitliğinde aranmaz. Görgü şahitliğinde tek kadının veya tek
erkeğin şahitliği yeterlidir. Ayrıca ayet „birisi unutursa öbürü hatırlatsın“ der.
Yani, sonunda yine şahit olarak dinlenen tek kadındır, iki kadın değildir. Kadının
biri untmamışsa bu durumda ikincisine sorulmayacaktır.
Başka şahitlikler de vardır Kur’an’da, mesela lian şahitliği konusunda erkekle kadın aynı derecede eşittir. Lian: Eşlerine
zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanların
şahitliğidir. Kendisinin doğru
sözlülerden olduğuna dair Allah'ı dört defa şahit tutmaktır. Eğer her
şahitlikte iki kadın bir erkeğe eşit olsaydı lian konusunda kadının sekiz
kez Allah’ı şahit tutması gerekirdi:
„Kendi eşlerine bir zina isnat
edip de kendilerinden başka tanıkları olmayanların herbirinin tanıklığı,
kendisinin kesinlikle doğru sözlülerden olduğu hususunda Allah'a yeminden
ibaret olan dört kez tanıklık ikrarıdır. Beşincide, eğer yalancılardansa, Allah'ın laneti üzerine
olsun diye söz söyler.„ (Nur 6-7)
Öte yandan Nur suresinin beşinci
ayetinde namuslu kadınlara iftira atanlar konusunda şahit sayısı
belirlenirken kadın ve erkek ayırımı yine yapılmamıştır. Sadece dört şahitten
bahsedilmiştir. Bu dört şahit, dör kadın olabilir, iki kadın iki erkek
olabilir, üç erkek bir kadın olabilir veya tersi olabilir.
Ayet şöyledir:
„İffetli kadınlara iftira atıp da dört şahit getiremeyenlere
gelince, onlara hemen seksen sopa vurun. Ve onların tanıklıklarını asla kabul
etmeyin. Onlar, sapmışların ta kendileridir.“ Bu ayet dört şahit istiyor, bu şahitler kadın
da olabilir erkek de. Aralarında fark yoktur.
Kadının sesi haram mıdır?
Kapı komşusu iki
kadından biri, diğerinin kocasının olduğu yerde kendi kocasına seslenemiyor. Aynı
kadın çarşıda pazarda tanımadığı başka erkeklerle bağıra çağıra konuşabiliyor. Öyleleri
de var ki, kendisi misafir geldiği evin hanımıyla görüşebiliyor, konuşabiliyor,
hal ve hatırını sorabiliyor, fakat kendi
hanımı evine misafir gelen arkadaşıyla konuşamıyor. Uygulama böyledir. Bu
uygulamayı yapanlar takva sahibi müslüman olduklarına inanırlar. Bu uygulamanın
diğer bir adı haremlik selamlık
olarak bilinir halk arasında.
Örneklerde
görüldüğü gibi dinde cahil olmak kadar kötü birşey, çirkin birşey yoktur. Dilerseniz
bir de Allah‘ın buyruğuna bakalım yukarda sözünü ettiğimiz uygulamayla ne kadar
örtüşüyor: „Ey peygamber hanımları
konuşmalarınızda bayağılaşmayın, dürüst ciddi saygı değer sözlerle konuşun ki, kalbinde
maraz bulunan biri ümide kapılmasın.’’(Ahzab 32)
Bu ayete göre, kadınların seslerinin yasaklanmadığı, ancak bayağı, adi ve tahrik edici söz söylemelerinin
yasaklandığı ortadadır. Kadınların sesleriyle ilgili bu hüküm aynen erkekler
için de geçerlidir. Erkeklerin de bayağı
sözlerle kadınların zihinlerini çelmeleri yasaklanmıştır. Bu ayetin dışında
kadın sesiyle ilgili başka bir hüküm yoktur. İslâm’a maledilen müslümanlar
arasındaki uygulama tamamen örf ile alakalı bir uygulamadır, İslâm ile alakalı
değildir.
Peygamberimizin
uygulamasında da yasaklama yoktur kadın sesine: "Peygamberimizin zamanında
mescidde ve başka yerlerde kadınlar, erkeklerin yanında konuşurlardı. O (s.a.)
hicret ederken kadınlar ve çocuklar musikî eşliğinde karşılama yapmışlardı.
Bayram günlerinde Hz. Peygamber'in evinde ve onun yanında genç kızlar, Hz.
Aişe'ye sesli ve tefli müzik dinletmişlerdi. Kadının sesinin ve musikînin haram
olduğuna dair sahih ve kesin bir delil (dinî açıklama) yoktur. Kadın olsun
erkek olsun müzik icra ettiğinde bunu dinleyenler kendilerine bakmalıdırlar;
kötü, olumsuz bir etkilenme bulunmadıkça dinlemelerinde sakınca yoktur." (Şevkânî, Neyl, C.
VIII, s. 107)
„Aslında kadının sesi haram değildir; ancak
şehveti tahrik ederse Kur'ân okumasını bile dinlemek haram olur.“
"Bayramda iki cariyenin okuduğu şarkıyı Hz. Peygamber ve Ebû Bekr
dinlemiştir.“ (Hanefilerden
Buhârî şârihi allâme Aynî, Umdetu'l-Qârî, C. 3. s. 360. 60)
Sonuç:
1- Şahitlik konusunda, mutlak olarak iki kadın bir
erkek gereklidir demek yanlıştır. İlgi alanı dışındaki konularda bir kadın iki
erkek şahit gereklidir demek doğrudur. Tekabüliyet ilkesi bunu gerektirir.
2- Kadının sesi haram değildir. Kadın sesi haramdır
diyenler örflerine uyarak bu yasağı getirirler. Kadın şarkı da söyler,
Kur’an’da okur. Erkekler de bu güzel sesi dinlerler. İslâm buna mani değildir. İslâm
gbüzel olan herşeyi alkışlar ve insanları güzelin peşine salar. Yasaklananlar
toplum huzurunu bozan davranışlar ve teşviklerdir.
3- Allah‘ın sevmediği ses
eşek sesidir. Akortsuz olduğu için bu sesi sevmez Allah. Ayet şöyledir: „Yürüyüşünde
tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.“ (Lokman Suresi, 19)
Allah, çirkin sesi eşek sesine niçin benzetti? En çirkin ses eşek sesi midir? Acaba bundaki hikmet nedir? Gibi soruların cevabını Mevlâna’dan alalım: „Her hayvanın kendine mahsus bir iniltisi, bir zikri ve tesbihi vardır ki bununla, Yaratan ve rızık veren Rabbini zikreder. Nitekim devenin böğürtüsü, arslanın kükremesi, av hayvanlarının inlemesi, sineklerin vızıltısı, arıların uğultusu, göklerde de meleklerin, ruhanilerin tesbihleri ve zikirleri olduğu gibi, insanların da tesbihi, tehlili, batını ve bedeni, türlü ibadetleri vardır. Halbuki biçare eşek ise (sadece) iki belirli zamanda anırır: Biri cinsi yakınlık istediği vakit (Şehveti kabardığı zaman ), diğeri de aç kaldığı zaman.“ (Ariflerin Menkıbeleri, Ahmet Eflaki C,1; S 287. MEB Yayınları )