Rüştü Kam
www.ha-ber.com
27.02.2011
Ben O’nunla 19
yaşımda iken tanıştım. İmam Hatip Lisesi’nde öğrenci idim o zaman. Yeni bir
siyasi parti kurulmuş adı Milli Nizam Partisi imiş dediler. O zamanlar sadece
radyodan dinleniyordu haberler. Televizyon ve internet yoktu. Ben (MTTB) Milli
Türk Talebe Birliği şube başkanı idim. Milli ve dini duyarlılığı olan bir
teşkilattı Milli Türk Talebe Birliği. Gençler Sağcı, Solcu, Miliyetçi ve
İslamcı diye üç gruba ayrılmışlardı. Fikri
planda atışmalar oluyordu elbet. Ama ufak tefek kavgaların tartışmaların
dışında sıcak çatışmalar henüz başlamamıştı. Adil paylaşım, işçiler, emekçiler
gibi kavramları daha ziyade solcular kullanıyordu.
Milli Türk Talebe
Birliği’de İslâmî söylemlerin yanında solcuların kullandığı o kavramları da kullanıyordu.
Yani düzenden şikayet ediliyordu.
Yönetenlerin
adaletsiz davranışlarından şikayet
ediliyordu.
Dini özgürlüklerin
kısatlanmasından söz ediliyordu.
İşsizlikten söz
ediliyordu.
Sağlık hizmetlerinin
kötülüğünden söz ediliyordu.
Ameriken
uşaklığından, bolşeviklikten/ komünistlikten söz ediliyordu.
Gençlik
teşkilatları arasında düzenlenen münazaraların konusunu bu kavramlar oluşturuyordu.
İşte tam bu
yıllarda (1970) Necmettin Erbakan Denizli’ye geliyormuş dediler. Cem
sinemasında konuşacakmış dediler. Toplantıyı organize edenler de üç inanmış
adammış. Ben o muhterem insanları MTTB’den tanıyordum. Onlar da İslâmî duyarlılığı
olan insanlardı. Gençlik grubu olarak bizleri destekliyorlardı. Çünkü, Aynı
idealleri paylaşıyorduk. Her hafta hazırladığımız seminerlerimize katılıyorlardı.
Büyük Doğu Nesli de diyorlardı aynı zamanda bizlere. Üstad Necip Fazıl
Kısakürek “ayağa kalkmamızı istiyordu bizlerden.”..Bizler de ayağa kalkmaya
çalışıyorduk...
Necmettin Erbakan’ı
Denizli’ye davet edenler ve organizasyonu yapanlar. Sunuculuğu benim yapmamı
istediler. Kabul ettim.
Gençti, dinamikti,
konusuna hakimdi, inancını yaşamak istiyordu: Cem sinemasını tıklım tılım
dolduran halk ayakta alkışlıyorlardı O’nu.
Söylemleri
sıradışıydı:
“Halkın ezilmişliğinden bahsediyordu.
Adil paylaşımın
olmadığından bahsediyordu.
Mevcut düzenin
zengini daha zengin fakiri daha fakir yaptığından bahsediyordu.
Faizin sömürü
düzeninin vazgeçilemez leri arasında olduğundan bahsediyordu.
Doğu’da yaşayan
insanların daha kötü şartlarda yaşadığından, hasta olan o insanların hastane
yolunda öldüğünden bahsediyordu.
Eğitimde fırsat
eşitliğinden bahsediyordu.
Özgür bir dini
yaşamın olmadığından bahsediyordu, mevcut düzenin İslâm’a karşı savaş
açtığından bahsediyordu.”
O’na göre, “devlet
halkına zulmediyordu. Oysa Türkiye toprakları çok verimliydi. Yer altı ve yer
üstü madenleri daha henüz bakirdi. Türkiye aynı zamanda petrol zengini bir
ülkeydi. Amerikalılar, Avrupalılar buldukları petrolleri gizliyorlardı.”
Hislerimize
tercüman olmuştu bu genç lider. Çünkü, bizler de aynı dertlerden muzdariptik. Onun
için toplanmıştık MTTB’nin çatısı altında...
Düştük Erbakan
Hoca’nın peşine. Düşüş o düşüş. Sene 20011, 27 Şubat saat 11.40 . O artık
yaşamıyordu. Uğurladık O’nu ebedi
istiratgahına.
En yakınındakiler
anlatıyorlardı Erbakan’ı televizyon ekranlarından halka. Dinledim o insanları
ve bir sefer daha hayal kırıklığına uğradım. Onlar Erbakan’ı anlamamışlardı,
belki de anlayamamışlardı. Herkes kendi reklamını yapıyordu. Erbakan’ın ölüsü
üzerinden siyaset yapmaya devam ediyorlardı. Erbakan’ı kendi yazdıkları şiirin
daha iyi anlattığından dem vuranlar bile vardı. Yazıklar olsun sizin gibi Milli
Görüşçülere dedim ve kahroldum...
“Cihad edenlerle
etmeyenleri ayırt etmeden kurtuluşa ereceğinizi mi sanıyorsunuz?” İlahi buyruğu
herşeyi çok güzel özetliyordu aslında.
Muhterem Hocam,
sen mücadeleni
yaptın, ışık isteyenlere ışık oldun, adalet isteyenlere umut oldun.
Müslümanların özgüven sahibi olmalarına yardımcı oldun. Yıllarca Hakkı üstün
tutanları savundun güçlülere karşı.
“Hak gelince
batıl’ın yok olacağını söyledin”
İslâm Birliği
dedin,
İslâm Ortak Pazarı
dedin,
İslam Dinarı dedin,
Milli Ekonomi
dedin,
Milli Görüş dedin,
Milli Birlik dedin,
Ağır Sanayi dedin,
Bağımsız Türkiye
dedin... Sevgili hocam, görüyoruz ki 42 sene sonra yanı başında olanlar bile
seni anlayamamışlar...Sahte göz yaşları ile senin cesedinin üzerinden bile
çıkar elde etmek için gayret sarfediyorlar...Ben onlardan utandım. Milli Görüş
adına utandım...
Muhterem Hocam,
bilmeni isteriz ki,
biz onlardan değiliz, biz senin bu ideallerinin gerçek savunucularıyız,
ömrümüzün sonuna kadar bayrağı bıraktığın yerden taşımaya devam eeceğiz...!
Sana Allah’tan rahmet diliyoruz...Ruhun şad olsun...