Rüştü Kam
Ha-ber.com 2013
Allah‘ın yarattığı ve haram
kılmadığı bütün nimetler bizlere helaldir. Sözlükte mübah, caiz ve serbest
olmak gibi anlamlara gelen helal kelimesi, "yapılması dinen serbest
olan şeyleri" ifade eder.(İbn Manzur, Lisanu'l Arab, XI, 163-174) Bu
yüzden "yenilmesi, içilmesi dinen yasaklanmayan şeylere ve dinin
yapılmasını serbest bıraktığı fiillere "helal” denir. Allah'ın yarattığı
nimetlerin tamamına yakını, temiz ve helaldir. Eğer haram olduğuna dair bir
delil yoksa, eşyada asıl olan ibahedir. Çünkü Kuran, yeryüzünde her şeyin
insanın emrine verildiğini (Bakara 29; İbrahim 32-33), helal ve mubah olmanın
asıl, haramlığın ise istisna olduğunu bildirir.(Bakara 187; Al-i İmran 93;
Maide 44)
Bu durum, İslâm'da helal
dairesinin hayli geniş, haram dairesinin ise oldukça dar tutulduğunu gösterir.
Ahlaka uygun olmak şartıyla helal nimetlerden istenildiği kadarına sahip
olunabilir. Bu nimetler, israfa gidilmedikçe ve ihtiyaç sahipleri onlardan
yararlanmaya devam ettikleri sürece helal niteliğini sürdürür.
Nitekim sığır, deve, koyun, keçi
gibi hayvanların etleri de, biz insanlar için helal olan nimetlerdendir.
Kur'an, haram olan bir şeyi helal, helal olan birşeyi de haram kılmama
konusunda bizi şiddetle uyarır:
“De ki: "Peki, Allah’ın size
ihsan ettiği rızıklardan, bir kısmını helâl, bir kısmını haram yapmanıza ne
dersiniz?
"De ki:"Allah mı sizin
böyle yapmanıza izin verdi, yoksa siz Allah’a iftira mı ediyorsunuz?" (Yunus
59)
“Kendi dillerinizin yalan yanlış
nitelendirmesiyle uydurduğunuz yalanı Allah’a mal ederek "bu helâldir,
şu haramdır" demeyin. Çünkü Allah adına yalan söyleyenler asla iflah
olmazlar.”(Nahl 116)
“Allah adına yalan uydurandan veya
O’nun âyetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir ki? Şu muhakkak ki o
zalimler felâh bulamayacak, muratlarına eremeyeceklerdir.” (En’am 21)
Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi
Allah hüküm koyma, haram ve helal kılma konusunda yetkinin tamamen kendisinde
olduğunu insanlara, özellikle de Müslümanlara deklare eder. Hatta Peygamber’ine
bile bu konuda gözdağı verir:
“Şimdi o, (kendisine bunu emanet
ettiğimiz kişi,) (kendi) sözlerinden bir kısmını Bize isnad etmeye kalkışsaydı,
o'nu sağ elinden yakalardık; ve şah damarını kesiverirdik; ve hiç biriniz o'nu
koruyamazdı!” (Hakka 45-47)
Helal kesim
Helal kesim konusuna bu ayetlerin
ışığında yaklaşmak gerekir. Hemen şunu söyleyebilirim, helal kesim yakıştırması
İslâmî değildir. Kesimin helali-haramı olmaz. Ancak, hayvan Allah’ın koyduğu kesin
kural ihlal edilerek kesilirse, işte o zaman et haram olabilir. Burada bakmak
lazımdır, ihlal edilen kural nedir? Besmele çekmeden kesmek mi, yoksa Allah’tan
başkası adına kesim yapmak mı? Bahse konu olan mesele nedir?. Kur’an durduğu
yerde helal olan bir şeyi niçin haram konumuna getirmiştir? Bu sorulara cevap
arayarak konumuzu açıklayalım:
İslamiyet'ten önce, Arapların
büyük çoğunluğu puta tapardı ve her kabilenin kendine özgü putları vardı. Kâbe,
Araplarca kutsal sayılırdı. Bundan dolayı Kâbe’de her kabilenin putları
bulunurdu. En önemli putlârı "Hubel, Lat, Menat, Uzza"dır.
Zaman zaman, Araplar putlarını
ziyaret için Kâbe'ye gelirler ve putları adına kurban keserlerdi ve bu ziyaret
zamanlarında kabileler arası savaşlar, çatışmalar yapılmazdı. Bu aylara, Haram Aylar denilirdi. Etraftaki kabilelerin
içinde sadece putperestler yoktu. Mecusilik Zerdüştlük, Musevilik, Hristiyanlık
gibi dinlere inananlar da vardı. Az sayıda da olsa Hz. İbrahim'in dinine
inananlar " Hanif " ler de vardı.
Putperestler, Putun huzurunda
yalvarırlar, yakarırlar, belâ ve musibetlerden kendilerini kurtarmalarını
isterlerdi putlardan. Kâbenin etrafında tavaf ederler ve dualarının kabul
olması için putlar adına kurbanlar keserlerdi.
Hatta, yiyecek ve içeceklerinden,
hayvanlarından, ekinlerinden bir
miktarını da putlara ve Yüce Allah'a hak olarak verirlerdi, Kur'an–ı Kerim, bu
durumu şu şekilde dile getirir:
"Allah'ın yarattığı
ekinlerden ve hayvanlardan kendilerince Allah'a bir hisse ayırdılar da, kendi
batıl iddialarınca: 'Şu, Allah'ın' dediler, ‘şu da (ulûhiyette ortak
edindikleri) putlarımızın. 'Ortakları için ayırdıkları, Allah'ın hissesine
konulmaz, ama Allah'a ait olanlar ortaklarının hissesine aktarılır. Bunlar ne
kötü hüküm veriyorlar!” (En'am, 136)
Lat, Menat ve Uzza adına
Müşrikler, putları için hayvan
keserken seslerini yükseltirler ve şöyle derlerdi: “Lat, Menat ve Uzza adına.” Putların adı zikredilerek kurbaların kesilmesi
o kadar önemliydi ki, putların isimleri yüksek sesle zikredilmezse, o hayvan
ilahlardan başkası adına kesilmiş kabul edilir ve etini yenmezdi.
Sırf bu sebepten dolayı, eğer bir kişi
herhangi bir hayvanı, müşriklerin yaptığı gibi, Allah’tan başkasına yaklaşmak
gayesiyle keserse, kesen kişi müşrik ve kestiği hayvan leş sayılır, haramdır. Kur'ân–ı Kerim'de bu
durum şu şekilde dile getirirlir: "Putlara ait sunaklarda kesilen
hayvanların etleri size haram kılındı."(Maide, 3)
Daha açık bir ifadeyle söylersek, hayvanların
eti zaten helaldir. Bu hayvanın besmeleyle kesilmesi, haram olan eti helal
duruma getirmek için değildir. Kurban edilecek olan hayvanın Allah’tan başkası
adına kurban edilmemesi içindir. Buyruk şöyledir: “Her ümmet için, Allah’ın
onlara rızık olarak verdiği koyun, keçi, sığır, deve cinsinden hayvanlar
üzerine Allah’ın adını ansınlar diye kurban ibadeti koyduk…”(Hac 34)
Kurban bir ibadet olduğu için onu
keserken Allah’ın adını anmak farzdır. Bu da kurban bayramı günlerinde olur: ”İri
gövdeli hayvanları da (koyun, keçi, sığır ve develeri) sizin için Allah’a
ibadetin simgelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Sıra sıra
dizildikleri zaman (kurban bayramında) üzerlerine Allah’ın adını anın.” (Hac 36)
Et nasıl haram olur
Aslında, etin nasıl helal olacağı
üzerinde değil, nasıl haram olduğu üzerinde durmak gerekir. Çünkü kesilen
hayvanların etlerini haram durumuna getiren fiilleri /davranışları bilir ve bu
fiillerden/davranışlardan sakınırsak, haram hududlarına girmeyen et zaten
helallik vasfını kaybetmeyecektir.
Kur'an'ı Kerim'in muhtelif
yerlerinde açıkça zikredildiği gibi, Allah'tan başkası adına kesilen hayvanların
eti, Müslümanlar için haramdır. Ancak bu ayet-i kerimelerden hareket ederek
"Sadece Allah'ın adıyla kesilen hayvanlar helaldir" diyemeyiz. Çünkü
burada, ayet-i kerimelerde kesilen hayvanların helal olmasıyla ilgili fiil
değil, haram olmasıyla ilgili fiil beyan edilmektedir. “Allah'tan başkası
adına kesilen hayvanlar Müslümanlar için haramdır” ve Müslümanlar bu
haramdan şiddetle sakınmalıdırlar.
Mekke döneminde nazil olan
"Üzerine Allah ismi anılanlardan yiyin (En’am 118) ve "… Üzerine Allah'ın
ismi anılmadığı şeyi yemeyin…” (En’am 121) mealindeki ayet-i kerimeler Müslümanların
içinde bulunduğu konuma göre değerlendirilmesi gereken ayet-i kerimelerdir. Bu
ayetler Mekkidir ve Mekke’deki Müslümanların söz konusu haramdan nasıl
sakınabilecekleriyla ilgilidir. Mekke müşriklerin yönetimindedir. İdarede söz
sahibi olanlar Mekkeli müşriklerdir. Müşrikler putları adına kurban keserler ve
putlarının isimlerini yüksek sesle zikrederler, Eğer putların adı yüksek sesle
zikradilmazse o kurbanın eti haramdır. Bu Mekke ve civarında böyle bilinir.
Konu ile ilgili Medine’de inen
ayetler ise bir nebze ruhsatlarla yumuşatılmıştır, hatta Ehl-i Kitap kavramı
İslâm literatürüne girmiş ve Ehl-i Kitap müşriklerden istisna edilmiştir.
Çünkü, putlar az da olsa fonksiyonlarını yitirmiştir Medine’de.
Meseleyi örneklendirecek olursak çoğunluğu
Müslüman olan bir ülkede yaşayan bir Müslüman, kasaptan et alırken ve lokantada
et yemeği yerken, bu etin nasıl ve ne şekilde kesildiğini araştırmakla mükellef
değildir. Çünkü o ülke Müslümanların ülkesidir. Orada hayvanlar Allah’tan
başkası adına kesilmez. Buradaki genel mükellefiyet devlete ait olup, devlet
konuyla ilgili tebliğini ve tahkikatını Müslümanlar adına zaten yapacaktır. Bu
böyle bilinir, böyle kabul edilir.
Çoğunluğu Müslüman olmayan bir
ülkede yaşayan Müslümanlar ise, bulundukları toplumun genel yapısını ve konuya
olan yaklaşımlarını dikkate almalıdırlar. Şayet bulundukları toplumda kesilen
hayvanlar, Müslümanların yaşadığı Mekke toplumunda olduğu gibi, genel olarak hayvanları
Allah'tan başkası adına kesiliyorsa, bu toplumun kasaplarındaki veya
lokantalarındaki etler Müslümanlara haramdır, değilse helaldir.
Bu durumda Ehl-i Kitab’ı
tanımlayarak konuyu daha da iyi anlamaya çalışmak gerekecek. Burada bakmak
lazımdır, hayvan kesilirken ihlal edilen kural nedir? Söylenildiği gibi besmele
çekmeden kesmek mi, yoksa Allah’tan başkası adına kesmek mi? Bu kural ibadet
maksadıyla kesilen hayvanlar için midir, yoksa ticaret maksadıyla kesilen
hayvanlar için de geçerli midir? Besmelenin imanî boyutu nedir? Kur’an durduk
yerde helal olan bir şeyi niçin haram kılmıştır? Ehl-i Kitap’ın kestiği yenir
mi, yenmez mi?
Ehl-i Kitap
"Kitap ehli, kitaplı, kitaba
bağlı olanlar" demektir. Dinî bir terim olarak Ehl-i Kitap’ın mânâsı
konusunda İslâm müçtehitleri farklı görüşlere sahiptirler. Hanefîlere göre,
sonradan bozulmuş, değiştirilmiş bile olsa aslı itibarıyla ilâhî olan, vahye
dayanan bir kitaba iman eden kimseler Ehl-i Kitap’tır. Buna göre yahûdîler ve
hristiyanlar Ehl-i Kitap oldukları gibi, Hz. İbrâhîm'e, Hz. Dâvûd'a gönderilen
kitaplara iman edenler de Ehl-i Kitap içinde yer almaktadırlar. Diğer
müçtehitlerin çoğuna göre Ehl-i Kitap’tan maksat, yalnızca yahûdîler ile
hristiyanlardır. (Fetâvâyı Hindiyye, c. I, s. 281.)
Kur'ân-ı Kerîm, nüzulü sırasında
mevcut Ehl-i Kitap’ın özelliklerinden, inanç, âdet ve ibadetlerinden bahseder. Onların
tevhidden saptıkları, kitaplarını değiştirdikleri, helâl-haram çizgisine riâyet
etmedikleri de zikredilir Kur’an’da. O zaman Kur’an, bu vasıfta olan kimselere
Ehl-i Kitap dediğine göre, aynı çizgiyi devam ettiren yahûdî ve hristiyanlara
bugün de Ehl-i Kitap denir. Değişen bir şey yoktur. Yeni bir ayet de
gelmemiştir ve gelmeyecektir.
Hz. Peygamber (s) Medîne'ye hicret
ettiğinde burada yahûdîler, Yemen vb. uzak çevrede de hristiyanlar vardı. İlk
İslâm devleti olan Medîne devleti anayasasında yahûdîlere değer verilmiş, onlar
tebanın bir parçası olarak kabul edilmiş, devletin himayesi altına alınmış ve
kendilerine adlî muhtariyet ve din hürriyeti bahşedilmiştir. Hususi hukuk ve
sosyal ilişkiler sahasında da Rasûlullah'ın (s) ve ashâbının sonrası için örnek
teşkil eden davranış ve tasarrufları vardır. Ehl-i Kitap ile evlenilmiş, iş
ortaklığı kurulmuş, kendilerinden kredi alınmış, komşuluk haklarına riâyet edilmiştir.
Bu vesile ile Hz. Peygamber'in,
Necrân hristiyanlarının şahsında bütün kitaplı gayr-i müslimlere hitaben
yazdırdığı antlaşma metnini vermekte fayda görüyorum. Bu metin, gayr-i
müslimlere verilen düşünce ve vicdan hürriyetinin muhteva ve sınırlarına ışık
tutmaktadır:
".... Hiçbir din adamının
görevi, rahibin ruhbanlığı değiştirilmeyecek, kimse seyahatten menedilmeyecek,
mabetleri yıkılmayacak, binaları İslâm mescidlerine veya Müslümanların
binalarına katılmayacaktır. Kim bunları yaparsa Allah'ın ahdini bozmuş,
Rasûlüne (s) karşı durmuş ve Allah'ın verdiği emandan yüz çevirmiş olacaktır...
Papazlardan, din adamlarından, kendilerini ibadete vermiş kişilerden,
keşişlerden, tenha yerlerde ve dağ başlarında ibâdetle meşgul olanlardan cizye
ve haraç (vergi) alınmayacaktır... Hristiyan dînini benimsemiş bulunan hiçbir
kimse Müslüman olması için zorlanmayacaktır; '...ehl-i kitap ile ancak güzellik
yoluyla mücadele edilecektir.' Onlar nerede olurlarsa olsunlar kendilerine
merhamet kanatları gerilecek, kimsenin onları incitmesine izin verilmeyecektir...
Bir hristiyan kadın kendi isteği ile bir Müslüman erkekle evlenirse, Müslüman
koca onun hristiyanlığına râzı olacak, kendi büyüklerine uyma ve dini
görevlerini yerine getirme konusundaki arzularına uyacak ve onu bunlardan men
etmeyecektir.
Kim buna uymaz ve kadını dîni
konusunda sıkıştırır, baskı altında tutarsa Allah'ın ahdine, Rasûlü’nün antlaşmasına karşı çıkmış olur ve o kişi
Allah nezdinde 'yalancılardan' biridir.
Eğer onlar (Hristiyanlar) kilise
ve manastırlarını tamir, yahut başka bir din ve dünya işinde Müslümanların
yardımına muhtaç olurlarsa, Müslümanlar onlara yardımda bulunacak ve onları
borç altına sokmayacaktır, yardım, dinî bir ihtiyaçlarından dolayı onları
destekleme, Allah Rasul’ünün ahdine vefa, onlara bağış ve Allah'ın bir lütfu
olarak yapılacaktır..." (M. Hamidullah, el-Vesâık, s. 124-126)
Bu antlaşma Rasûlullah'ın (s)
halifeleri tarafından teyid edilmiş, ancak, daha sonraları İslâm ülkesinin
istiklâl ve bütünlüğünü, İslâm toplumunun izzet ve düzenini koruyacak bazı
ekler getirilmiştir.(M. Hamidullah, age. s. 128, 133 vd.)
Bu antlaşmada, müşrik, dinsiz ve
materyalistlere nispetle Ehl-i Kitap’a bazı ayrıcalıklar ta-nındığı
görülmektedir. Bir önceki maddede verilen vesika bu ayrıcalıklara ışık tutar
mahi-yettedir. Bunlara ek olarak, diğer kâfirlerin yiyecekleri Müslümanlara
helâl olmadığı hâlde, Ehl-i Kitap’ın yiyecekleri -domuz, şarap gibi özellikle
Müslümanlara haram kılınanlar dışında kalanlar- helâl kılınmış, Müslümanların
bunlardan yiyebilecekleri bildirilmiş-tir.(Mâide 5)
İşte Ehl-i Kitap budur. Peygamber
tarafından böyle taltif edilmiştir. Bu Ehl-i Kitap’ın kestiklerinden ve
yediklerinden yenilebileceği Kur'an'ı Kerim'de ve Efendimiz'in sünnetinde de
açıkça beyan edilmiştir.
Burada dikkate alınması gereken
husus şudur, "Ehl-i Kitap’ın kestiği hayvanların etleri yenilebilir"
denilirken, bu kitlenin şirkine herhangi bir katılım ve destek verilmeyecektir.
Hayvan kesim işlerinde gerçekten bir şirk varsa, bu durumda da, kestikleri
hayvanların etleri tabii ki haramdır, yenilmeyecektir. Fakat Allah'a ve ahirete
inanan ve kendilerini semavi Kitab'a nisbet eden bu kimseler, kesim işinde
Allah'a eş koşmuyorlar ve Allah'tan başkası adına kesmiyorlarsa, bu şekilde
kestikleri hayvanların etleri Müslümanlara helaldir, yenilmesi konusunda
tereddüde gerek yoktur. Kraldan fazla kralcı olmanın anlamı yoktur. Hiçbir
Müslüman, Müslümanlık konusunda Peygamberimizi geçemeyecektir.
Sadece Ehl-i Kitap’ın değil,
Müslüman kabul ettiğimiz bir kimsenin dahi, Allah'tan gayrisi adına boğazladığı
hayvanın eti kesinlikle haramdır, yenilmez. Tekkelerde, türbelerde, anıtlarda
ve daha birçok yerlerde bu şekilde kesilen hayvanlar, ister azılı bir kafir
adına, ister salih bir mü'min adına kesilsin, o et murdardır, durum değişmez.
Bu hükmün istisna yoktur. Hatta ve hatta Resulullah adına kesilen kurbanlar da,
aynı şekilde haram hükmüne girer.
Elektroşok yöntemi ile kesilme
Beynine çekiçle vurulan veya
Elektroşok yöntemi ile kesilen hayvanlara gelince: O hayvanlar daha canları çıkmadan
kesiliyorsa helaldir, özellikle ve kasten öldükten sonra kesiliyorlarsa bu
hayvanların eti de leş hükmündedir ve haramdır.(Maide 3)
Bu konuda, 28 Haziran – 3 Temmuz
1997′de Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde toplanan Mecmau’l-Fıkhi’l-İslâmî bazı
şartlar altında hayvanların bayıltılarak kesilebileceği yönünde bir karara
varmıştır. Bu karara göre, kesimden önce
hayvanlara şu şartlar altında elektroşok uygulanabilir denilmiştir:
a. Elektroşok aletinin kutupları
hayvanların ya şakaklarına ya da alın bölgelerine uygulan-malıdır.
b. Uygulanacak voltaj 100 – 400
volt arasında olmalıdır.
c. Elektrik akımı şiddeti koyun
cinsinde 0,75 – 1 amper, sığır cinsinde ise 2 – 2,5 amper olmalıdır.
d. Elektrik akımı 3 – 7 saniye
süresince verilmelidir. (Mecmau’l-Fıkhi’l-İslami, Karar Ra-kam: 101 (3/D10) “Bi
Şe’ni’z-Zebâih”, Mecelletu Mecmai’l-Fıkhi’l-İslami, Cidde, Yıl: 1997, Sayı: 10,
C:I, s: 653-654.)
Bu kadar açıklamadan sonra,
gelelim işin can alıcı noktasına. Hayvanı besmele ile kesmek farz mıdır?
Yukarıda açıkladığımız gibi, etin
helal olması için hayvanın besmele ile kesilme şartı getirilmemiştir.
İnsanların istifadesine sunulan her şey zaten helaldir. Bu ilahî bir kuraldır.
Et de bu helallerdendir. Hayvanı besmele ile keserek eti helalleştirmeye
çalışmanın mantığı yoktur. Ancak bazı şeyler Yaratıcı tarafından özellikle
haram kılınmıştır. Bu konuda sıkıntı çekilmesin diye Yüce Yaratıcı yine
kullarını düşünerek En’am suresinin 145’inci ve maide suresinin 3’üncü
ayetlerinde haramları tekrarlamış ve bu tekrarlanan haramların dışında herhangi
bir şeyin haram olarak bildirilmediğini Peygamber’ini muha-tap alarak yüksek
sesle ilan etmiştir. Delilleri şu şekilde sıralamak mümkün:
Delil 1:
”De ki: Bana vahyolunanlar içinde,
bu haram dediklerinizin, yemek isteyen kimseye haram kılındığını görmüyorum.
Ancak leş, yahut akıtılmış kan, yahut pis olduğunda hiç şüphe olmayan domuz
eti, veya Allah yolundan çıkarak Allah'tan başkası adına kesilen hayvan olursa
başka (bunlar haramdır). Fakat kim çaresiz kalırsa başkasının hakkına tecavüz
etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere bunlardan yiyebilir. Çünkü Rabb’in
gafûrdur, rahîmdir (affı ve merhameti boldur).”
“Leş, kan, domuz eti, Allah’tan
başkası adına kurban edilenler, boğulmuş, bir yerine vu-rularak öldürülmüş,
düşüp ölmüş, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenilmiş olanlar -ölmeden
yetişip kestikleriniz hariç- ve dikili taşlar adına kesilen hayvanlar ve
fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bunlar fâsıklıktır. Bugün
kâfirler, sizin dininizden ümitlerini kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden
korkun. Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım
ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum. Kim, açlık dolayısıyla zorda
kalırsa, günaha düşmeye meyilli olmadan (bu hayvanlardan yiyebilir.) Allah,
bağışlayandır, merhametlidir.”
Açıklama 1:
Bu ayetlerde haramlar sayılmış ve besmele
çekmeden kesilen hayvanın eti yenmez diye bir hüküm konulmamıştır. Oysa, Allah’tan
başkası adına kesilenlerin eti yenmez diye bir hüküm konmuştur. Yani konu
itikadîdir. İnançla ilgilidir. İnançsızlığından dolayı, Allah’ı tanımamadan
dolayı, sırf Allah’a muhalefet etmek için yapılan kesimdir konu. Haram olan et
bu hayvanın etidir.
Şoklanarak kesilen hayvanların
İslâmî usullere göre kesilen hayvan olduğunu Maide suresinin 3’üncü ayetinden
net olarak anlıyoruz. “-ölmeden yetişip kestikleriniz hariç-“ deniyor bu
ayette. Ben bizzat bu işle uğraşan meslek erbabına sordum ve onlardan şu cevabı
aldım; “Şoklanan hayvanları bırakırsanız üç dakika sonra ayağa kalkarlar.”
Yani şoklanan hayvanlar
ölmüyorlar, sadece belirli bir süre bayılıyorlar. Bu durumda şoklanan hayvan
leş olmaz. Haram kılınan leştir. Dolayısıyla haram değildir.
Bazı Müslümanlar, Yahudilerin
kestiği İslâmî kesimdir diyorlar. Onların kesimine İslâmîdir demek yanlıştır.
İslâm’ı bilmemektir. Onların kesimi Müslümanlara emsal olamaz. Yahudilik tahrif
edilen bir dindir. İslâm ise en son inen dindir, “mükemmeldir” kesim
konusundaki hükmü bellidir ve çok açıktır. Haramlar konusundaki hükümleri ise tartışmaya
açık değildir, hüküm koyucu Allah’tır.(Nahl 116)
Delil 2:
Yine sıkıntı çekilmesin, çıkar
çevreleri tarafından istismar edilmesin diye Maide suresinde bir hatırlatma
daha yapılmıştır: “ Bugün size temiz ve iyi şeyler helal kılınmıştır.
Kendilerine kitap verilenlerin (Yahudi, Hristiyan vb.nin) yiyeceği size
helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helaldir…” (Ma-ide 5)
Açıklama 2:
Eğer, hayvan kesilmeden önce
besmele çekme şartı olsaydı, Ehl-i Kitap’ın kestiği hayvanın etinin helal
olmaması gerekirdi, yenilmemesi gerekirdi. Çünkü ayette, besmele çekmeleri
şartıyla diye bir açıklama konulmamıştır. Onlar da zaten hayvanı besmele
çekerek kesmeyeceklerdir.
Hatta, bu ayette Ehl-i Kitap
müşriklerden istisna edilmiştir. Yani Allah, Müslümanların Ehl-i Kitap’la
kavgalı olmalarını istemiyor. Onlarla uzlaşma sağlanmasını istiyor. Bilhassa
Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar, Ehl-i Kitap’la olan münasebetlerini bu
ve benzer ayetlerden istifade ederek yeniden gözden geçirmelidirler.
İslâm, kestiğinin yenilmesi
konusunda Ehl-i kitap’ı yani Hristiyan ve Yahudileri müşrik ve münkirlerden
ayrı tutmuştur, onları istisna etmiştir. Çünkü Ehl-i Kitap temelde vahye, peygamberliğe
ve genel anlamda dinin aslına inandıkları için mü'minlere daha yakındır.
"Ehl-i Kitap’ın yemeği" ifadesi, onların her türlü yemeğini kapsamına
alır. Kestikleri hayvanlar da buna dahildir. Ancak leş, akan kan ve domuz eti
gibi bizzat haram olanlar bundan müstesnadır. Bunlar haram kılınmıştır. Diğer
yandan kestikleri hayvan üzerine Mesîh, Üzeyir, haç ve benzeri, Allah'tan
başkasının ismini zikretmemeleri de gereklidir. (el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanayî,
V, 45; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, cz.1, 365 vd; el-Cezîrî, Kitabü'l-Fıkh
alel-Mezâhibi'l-Erbaa, 11, 22 vd.; el-Kardâvî, İslâm'da Helal ve Haram, terc.
Ramazan Nazlı, İstanbul 1967, s. 64 vd.)
İbni Kesir Maide suresi 5’inci
ayetin tefsirini yaparken şunları zikreder: “… Ehl-i Kitap’ın kestikleri
Müslümanlara helaldir. Çünkü onlar, Allah’tan başkası adına kesmenin haram
olduğunu kabul ederler. Ve kestikleri hayvanların üzerine Allah’ın adını
anarlar. Her ne kadar onlar Allah’u Teâla hakkında - ki Allah’u Teâla onların
söylediklerinden yüce ve münezzehtir - yanlış inançlara sahip iseler de,
kestikleri hayvanlar üzerine Allah’tan başkasının adını anmazlar. “ (İbni
Kesir: 5.c.2135.s)
İmam Taberi hayvanı besmele ile
kesme konusunda şöyle der: “Kitap ehlinin kestiğinin helal olabilmesi için
Allah’ın ismini zikretmeleri şart değildir. Çünkü onlar Allah’ın ismini
söyleseler bile, gerçek mâbud olan Allah’ı kastetmezler. Mesih’in babası veya
Üzeyr’in babası olduğuna inandıkları Allah’ı kastederler. Gerçek mâbudun ismini
kastederek söyleseler bile, ehli kitap kafirlerin besmele çekmesi şart değildir.” (Kurtubi
Ahkamu’l-Kur’an c. 6 s. 52)
Delil 3:
Besmele çekmenin zorunlu olmadığı,
Peygamber uygulamasıyla da Müslümanlara fiilen açıklanmıştır. Hz. Ayşe’den
gelen şöyle bir rivayet vardır: “Rasulullah’a bir grup Müslüman geldi ve
dediler ki: “Yeni Müslüman olmuş bir kavim bize et getiriyor. Keserken Allah’ın
ismini zikredip zikretmediklerini bilmiyoruz. Ne yapalım?”
Bunun üzerine Rasulullah, “Siz
Allah’ın adını zikrederek yiyin, yeter” buyurdu. (Buhari, Ebu Da-vud, Nesei,
İbni Mace, Malik)
Açıklama 3:
Şayet Allah’ın adını zikretmek farz
olsaydı, kesim sırasında üzerine Allah’ın adı zikredilip zikredilmediği şüpheli
olan etlerin yenmesine izin verilmez, araştırılması emredilirdi. Bu
rivayetlerden de anlaşılacağı gibi kesim işleminde kasıt aranmaktadır. Allah’ı
devre dışı bırakmak, inkar etmek veya şirk koşmak anlamında bir kasıttır
aranan. Böyle bir kasıt yoksa o hayvanın eti helaldir. İster Müslüman kessin,
isterse Ehl-i Kitap kessin. İster müşrik kessin.
Delil 4:
Benzer bir uygulama da Hayber’in
fethinden sonra gerçekleşmiştir: Hayber fethedilmiş, Peygamberimiz ashabıyla
birlikte istirahate çekilmişti. Savaşla Rasûl-i Ekrem'i mağlup edemeyen
Yahudiler, bu sefer haince bir tertibin içine girdiler: Onu zehirlemeye karar
verdiler! Bu vazifeyi, meşhur Yahudi Sellam b. Mişkem'in karısı Zeyneb üzerine
aldı. Plân gereği, Zeyneb, bir dişi keçi kızarttı ve her tarafını tesirli bir
zehirle zehirledi; ayrıca, Peygamber Efendimizin, davarın kol ve kürek etini
daha çok sevdiğini de sorup öğrendiği için, keçinin oralarına daha da çok zehir
serpti.
Yahudi kadını Zeynep, kızartılmış,
kebap edilmiş zehirli keçiyi alıp getirdi ve, "Ey Ebû'l-Kasım!.. Bunu sana
hediye ediyorum!" diyerek Peygamber Efendimizin önüne koydu.
Kadın uzaklaşırken, Peygamber
Efendimiz ve orada bulunan sahabîler de ortaya konulan etten yemeye başladılar.
Rasûl-i Ekrem, etin sevdiği kürek kısmından bir lokma aldı; fakat yutmadan,
sahabîlere, "Ellerinizi çekiniz! Şu kürek, etin zehirlenmiş olduğunu bana
haber veriyor!" dedi.( İbn-i Hişam, c. 3, s. 352; Ebû Davud, Sünen, c. 4,
s. 175.)
Herkes elini çekti. Sâdece Bişr b.
Bera Hazretleri, ağzına aldığı lokmayı yutmuştu. Et öylesine kuvvetli
zehirliydi ki Hz. Bişr, oturduğu yerde birden morardı ve ânında şehid oldu.
(Halebî, İn-sanû'l-Uyûn, c. 2, s. 767.)
Açıklama 4:
Eğer besmele çekilmeden kesilen
hayvanın eti haram olsaydı peygamberimiz’in Hayber’li kadına “Bu et besmele
çekilerek mi kesildi yoksa çekilmeden mi?” diye sorması gerekiyordu.
Delil 5:
Peygamberimiz, sadece fiili olarak
değil, sözlü olarak da besmele çekilmeden kesilen hayvanın eti helaldir
demiştir: “Kesim sırasında Allah’ın adını zikretse de zikretmese de Müslümanın
kestiği helaldir.” (Ebu Davud, Mürsel hadis)
Açıklama 5: Hayvan keserken besmele çekmek farz olsaydı, bizzat Müslümana farz olması
gerekirdi. Oysa “Müslüman besmele çekmese de kestiği yenir”, demiştir
Peygamberimiz. Hanefi mezhebinin görüşü de bu yöndedir. (Prof. Dr. Seyyit
kutup, Fi Zılâl-il Kur’an c.4, s. 161)
Delil 6:
Şâfiî alimlere göre, hayvan
kesilirken üzerine besmele çekmek sünnettir: Çünkü, Allah âyette (En'âm, 145,
Maide 3), haram kılınan şeyleri saymıştır. Ancak, kesilirken üzerine besmele
çekilmeyen hayvanın eti o haramlar arasında zikredilmemiştir.
Kesilen bir hayvanın haram olması,
üzerine Allah'tan başkasının adını anma yüzündendir (el-Kâsanî, Bedâyîu's-Sanayî,
V, 46, )
İmam Ata: “Üzerine Allah’ın ismi
zikredilmeyenleri yemeyin! ”(En’am 121) ayetinin manası hakkında şöyle dedi,
“Allah bu ayette, Kureyş’in putları için kestiği ve Mecusilerin kestikleri
hayvanların etlerinden yemeyi yasaklamaktadır.” (Taberi, İbni Kesir)
Açıklama 6: Eğer Allah hayvan keserken besmeleyi farz kılsaydı. Bu kesin emir olurdu.
Kesin emirler mezheplere göre değişmez. Dört hak mezhep vardır deniliyorsa ve 4
mezhepten birisi hayvan keserken besmele çekmek “sünnet” diyorsa, bu besmelenin
farz olmadığının delilidir. Kaldı ki, Hanefi mezhebi de Müslümanlar için
besmele çekmenin şart olmadığı görüşündedir.
.
Delil 7:
Üzerine Allah’ın adı
anılmayanlardan yemeyin. Bu, fasıklıktır. Şeytanlar, dostlarına sizinle mücadele
etmeleri için fısıldarlar. Onlara uyarsanız, siz de müşriklerden
olursunuz.(Enam 121)
Açıklama 7:
Allah bu ayette şöyle buyuruyor:
Ey mü’minler! Allah’ın adı dışında, putların, nebilerin, salih kimselerin veya başka varlıkların ismi
zikredilerek kesilen hayvanlardan sakın yemeyin! Çünkü bu şekilde kesilmiş
hayvanların etlerinden yemek bir fısktır. Yani Allah’ın dosdoğru yolundan,
emirlerinden ayrılmak, şerre sapmaktır. Her kim, Allah’ın ismi dışında herhangi
bir varlığın ismini zikrederek hayvan keser veya böyle bir kesime rıza gösterir
ya da bu yolla kesilmiş hayvanın etinden yemeği kendisine helal görürse dinden
çıkar, müşrik ve kâfir olur.
Bu kadar açıklamadan sonra, Prof.
Dr. Abdülaziz Bayındır’a sözü bırakarak yazımızı sonlandıralım. Sayın Bayındır
konuya iki soru sorarak başlıyor:
Soru 1:
“Peki bazı mezhepler bu ayete
dayanarak(Enam 121) “Besmelesiz kesilen hayvanın eti haramdır” hükmüne nasıl
varıyorlar?
Cevap 1:
Ayetin şeklini bozarak varıyorlar.
Bunu Arapça bilenler için kısaca anlatalım: Ayetin “ve innehu fıskun” bölümüne “liennehu fıskun” manası
veriyorlar. Vav harfini kaldırıp bir
illet lam’ı ekliyorlar ve “çünkü o fısktır” anlamı veriyorlar. Vav harfi
kaldırılınca cümle-i ibtidaiye yapılmış oluyor. Halbuki o cümle Arapçada ancak
hal cümlesi olabilir. Çünkü birincisi inşa cümlesidir. İkincisi ihbar
cümlesidir. Birbirleri üzerine atfedilemezler. Dolayısıyla cümle ancak hal
cümlesi olur. İmam Şafi bunu esas alarak demiş ki: “Hayvanı keserken besmele
çekmek farz değildir. İster unutarak ister kasten besmele çekmese o hayvanın
eti yenir. Ama besmele çekmek sünnettir.”
Şimdi de Arapça bilmeyenler için
anlatayım, Arapça bilmeyen kişi de meseleyi çok net bir şekilde anlayabilir.
Ayeti bir kez daha okuyalım:
“Fısk olduğu kesin olduğu halde
üzerine Allah’ın adının anılmadığı şeylerden yemeyin. Şeytanlar dostlarına
sizinle mücadele etsinler diye fısıldarlar. Eğer onlara itaat ederseniz siz de
müşrik olursunuz.” (6. En’am 121)
Burada ayetin başıyla sonunu
koparmamak çok önemli. Ayetin başında “fısk olarak hayvan kesmekten”
bahsediyor, sonunda da şirkten bahsediyor. Demek ki bu fısk olarak kesmenin
şirkle bir bağlantısı var. Şimdi aynı surenin 145. ayetine bakalım:
“De ki: Bana vahyolunanlar içinde
yiyen bir kimsenin yemesinin haram olduğu bir şey bulamıyorum. Ancak ölü hayvan
(leş), akan kan, domuz eti -çünkü domuz eti pisliktir- ya da fısk olarak
Allah’tan başkası adına kesilen hayvan hariçtir.”
Demek ki Allah’tan başkası adına
hayvan kesmek fıskmış. Zaten bu da şirktir. Şimdi En’am Suresi 121. ayeti
tekrar dikkatle okuyalım:
“Fısk olduğu kesin olduğu halde
üzerine Allah’ın adının anılmadığı şeylerden yemeyin. Şeytanlar dostlarına
sizinle mücadele etsinler diye fısıldarlar. Eğer onlara itaat ederseniz siz de
müşrik olursunuz.” (6. En’am 121)
Yani buradaki husus, besmele
çekilip çekilmemekle ilgili değil, Allah’tan başkasının adının anılıp anılmamasıyla
ilgilidir. Allah’tan başkası adına hayvan kesmeyi kabul edenler müşrik olur.
Yani bir müşrik fısk olduğu kesin olduğu halde putuna hayvan kesecek ve sen
bunu normal karşılayıp itaat edeceksin. İşte o zaman sen de müşrik olursun,
Allah’ın kesin olarak yasakladığı bir şeyi hoş karşılayan, normal gören kişi
müşrik olur. İşte şeytanlar, fısk olan bu işi inananlara da hoş göstersinler
diye müşriklere telkinlerde bulunurlar. Zaten bu tür uygulamalar müşriklerin
ibadet olarak yaptıkları uygulamalardır. Onların ibadetine iştirak inançlarına
da iştiraki beraberinde getirir. Ayette anlatılan ve yasaklanan budur.
Soru 2:
Peki besmelesiz kesilen hayvanın
etini yiyen müşrik olur mu?
Cevap 2:
Asla olmaz. Hatta zorda kalan bir
kişi, ölmeyecek kadar put adına kesilen etten yese gene müşrik olmaz. Bilmeden
yese gene müşrik olmaz. Ayet “fısk olduğu kesinse yemeyin” diyor. Yani
Allah’tan başkası adına kesildiği kesinse yemeyin diyor. Sahabeler, Medine
çevresinden gelen ve hangi amaçla kesildiği belli olmayan etler hakkında
Peygamberimiz’e soru soruyorlar. Peygamberimiz de “Siz Bismillah deyin ve
yiyin” buyuruyor.
Yani besmelesiz kesilen hayvanın
eti yenmez hükmü, hiçbir bilgiye ve delile dayanmayan bir görüştür. Bu görüş
sahipleri ayetler arası ilişkiyi kuramadıkları gibi ayetin kendi içindeki
bütünlüğünü bile koruyamamışlar, ayeti bölmüşlerdir. Dil kurallarına aykırı
anlam vermeleri de yanlışın ayrı bir boyutudur.
Fakat imam Şafii çok isabetli bir
şekilde; “Bu ayetten, ‘besmele çekmeden kesilen hayvanın eti yenmez’ şeklinde
bir hüküm çıkarılamaz.” demiştir. Çünkü ayette kesenle ilgili hiçbir şey
yoktur. Fakat bu doğru hükmü veren imam
Şafii nedense “müşriklerin kestiği yenmez” diyebilmiştir. Tamam, müşriklerin
putu adına kestikleri yenmez ama, onlar her hayvanı keserken putları adına
kesmiyorlar ki? Yani müşriğin putu adına kestiği yenmez demek doğrudur, ama
bunu genelleyerek “müşriklerin her kestiği yenmez” demek doğru değildir.”
Sonuç:
1-Hayvanı besmele ile kesmek farz
değildir. Besmelesiz kesilen hayvanın eti helaldir. Çünkü, hayvan keserken
besmele çekmek farz değil, sünnettir. Yani ister unutarak ister bilerek besmele
çekmeyen kişinin kestiği hayvan yenir.
2-Hayvanı Allah’tan başkası adına
kesmemek farzdır. Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın eti haramdır.(En’am
121, 145. Maide 3)
3-Ehl-i Kitap olan bir ülkede
kesilen hayvanların eti helaldir. O ülkede kesilen hayvanlar Allah’tan başkası
adına kesiliyorsa, böyle bir adet varsa haramdır. Allah Ehl-i Kitap’ı
müşriklerden istisna etmiştir.(Maide 5) Müşriklerin normal olarak kestikleri
hayvanların eti de yenir.
4-Şoklanarak kesilen hayvan İslâmi
usullere göre kesilen hayvandır. İslâmî kesimde, hayvanın acı çekmeden kesilmesi
esastır. Peygamberimiz hayvanlarıni acı çekmeden kesilmesini buyurur.(Hadis) Daha
ölmeden, can çekişirken, kesilen hayvanın eti yenir. (Maide 3). Zaten batıda ve
dünyanın her yerinde ölü hayvan etini satmak kanunlarca yasaktır. Onun için
hayvanı öldürmeyecek şekilde vuruyorlar veya şoke ediyorlar sonra hemen
kesiyorlar.
5-Eti yenen hayvanlar ile ilgili
hükümler kesindir.(En’am 145) Ayrıca, Maide Suresi’nin 5’inci ayeti Ehl-i
Kitap’ı müşriklerden istisna etmiştir. Kestikleri yenir.
6-Sultanı, hakimi, siyasi lideri,
şeyhi, efendiyi, abiyi veya hacdan dönen kişiyi karşılamak için Allah’ın ismi
zikredilerek kesilen hayvanın eti Şafiilere ve Hanefilere göre, haramdır.
7-Kâfir: Bir şeyin üstünü örten,
gizleyen demektir. Yahudilere ve Hristiyanlara bu anlamda kâfir denir. Aynı
şekilde İslâm’ın hükümlerini karartan, üzerini örten, gizleyen Müslümanlara da
İslâm literatüründe kâfir denir. Bunlar Müslüman kâfirlerdir. Dikkatli olmak
lazımdır.
8-Bilhassa Avrupa ülkelerinde
Müslümanlara hizmet yaptıklarını söyleyen cemaatler, kendilerine yakın
kasapların etlerini helal, diğer cemaatlerin etlerini haram ilan
etmemelidirler. Hele hele Ehl-i Kitap’ın kestiği etleri zinhar haram
etmemelidirler. Bunlar Ehl-i Kitap değildir diyerek Allah’ın “istisna” ettiği
bu insanları müşrik olarak nitelemek hüküm koyuculuk olur. Yanlıştır, Allah’a
rağmen hüküm koymak olur. Fevkalade tehlikeli bir yaklaşımdır.
9-Fabrikada sırayla kesilen
tavuklara gelince: Onların etleri yenir. Bazıları ‘onu insan kesmiyor alet
kesiyor’ diyorlar. Zaten hiçbir hayvanı insan, eliyle öldürmez, dünyada her
kesilen hayvanı insan bir aletle keser. Bunun bıçak olmasıyla makine olması
arasında fark yoktur. Bazıları İslâmî usul diye makinenin başına bir kişi koyup
her geçen tavuk için Bismillah, bismillah dedirtiyorlar. Dakikada 1000 tavuk
kesildiği için adam besmele de çekemiyor. İnsanlara bu ıstırabı çektirmenin
anlamı yoktur. Sünnete uyulsun deniliyorsa, besmeleyle olsun deniliyorsa
makineyi çalıştırırken “Bismillah” demek yeterlidir.
En doğrusunu Allah bilir.
Bitti