5 Eylül 2011 Pazartesi

ZEKÂTTA FAKİRİN HAKKI %25'TİR...

15 Ağustos 2011 Pazartesi, 23:04 tarihinde Rüştü Kam tarafından eklendi
Davası olanın, destekçisi Allah'tır.
Duası olanın davası olur, davası olanın iddiası da olur.
Dava sahibi olanlar heva sahibi olamazlar
Allah uğruna verilen mücadelenin mağlubiyeti yoktur.
Bir davaya en büyük zararı ona saldıranlar değil, onu kötü savunanlar verir.
En etkili davet temsildir.
Davası olmayanın daveti olmaz; davanız varsa davetiniz de vardır.

Ölüm haktır, dünya fanidir
İnsan geriye dönüp baktığında  keşke yapmasaydım diyeceği işleri yapmamalıdır. Dünya fanidir ve çok kısadır. Bu tespitime katılmak için sadece aynaya bakmanız yeterli olacaktır. Yol Allah'ın yoludur. Kur'an'da belirtildiği gibi yürümek gerekir bu yolda.
Aradan tam 50 yıl geçmiş. Bu kadar yılın birikimi bizleri olgunlaştırmış olmalıdır.


Biz güzel olmak istemedik,  güzeli görmek istedik. Güzel olmaya çalışmak egoistliktir, güzeli görmeye çalışmak ise fedakârlık ister. Güzeli görmeye çalışan aynı zamanda güzel de olur. Yol O`nun yoludur. Gerisi angaryadır.


Maddeye tamahkâr olmamak lazımdır.
Ramazan ayının içindeyiz. Bu ayda herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır. Zekâtlar, fidyeler, fitreler ve mali yardımlar mümkün olduğunca bulunduğunuz yerin (Berlin'in) dışına çıkmamalıdır. Kur'an'ın buyruğu bu yöndedir. Yardımlarınızı bulunduğunuz yerin dışına çıkarmak için kapınıza gelenlere sakın itibar etmeyiniz. Kim olursa olsun, hangi yardım kuruluşu olursa olsun itibar etmeyiniz.


Biz önce bulunduğumuz çevredeki insanlardan sorumluyuz: ''Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır, olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir.'' (Bakara Suresi Ayet 2159)


Lütfen sorumluluk bilinciyle hareket edelim. Geleceğimizi düşünerek hareket edelim. Sorumluluk bilincidir insanı olgunlaştıran, sorumlu kılan. Hesabımızı, kitabımızı iyi yapalım. Herkes görev bilinciyle hareket ederse, görevimizi birisinin hatırlatmasına ihtiyaç kalmayacaktır.


Bugünlerde yardım kuruluşları, duygularımızla hareket etmemizi sağlayacak broşürler yayınlamaya başladılar yine. Televizyonlara reklamlar veriyorlar, el ilanları dağıtıyorlar, Afrikalı çaresiz insanların fotoğraflarını broşürlere basarak duygularımızı tetikliyorlar. Her gün, yerden bıtrak (Kırlarda yetişen yabanî bir otun dışı dikenli tohumu) çıkar gibi yardım kuruluşları çıkıyor ortaya. 50 yıldır böyle yapıyorlar, hele son senelerde bu yoldan geçinenlerin sayısı daha da fazlalaştı.


Yardım kuruluşları, kira parası veriyorlar, personel çalıştırıyorlar ve onların parasını ödüyorlar, reklam parası ödüyorlar, bu paralar yardımlarımızdan karşılanıyor, bunu bilesiniz.


Yardım kuruluşlarının topladıkları paraların ortalama hesabını yaparak çıkalım yola, bakalım ne işe yaramış bu güne kadar verdiklerimiz: Bütün Almanya'yı hesaba dahil yapalım ve hesabı sadece Türkiyeliler üzerinden yapalım. 3 milyon insanımız yaşıyor Almanya ‘da. 2 milyon insanımızı bir kenara bırakalım ve bir milyon insanımızı esas alalım.


Tahmini olarak yılda bir milyar Euro toplanıyor
Yardım kuruluşlarına verilen bağışları; zekât, fidye, fitre, bağış ve kurban olmak üzere şahıs başı 100 € olarak hesaplayalım. 1.000.000x100=100 milyon € yapar. Bu hesaptan yola çıkarsak son on yılda 1 milyar € toplanmış demektir. Bu bir milyar € genel olarak Afrika ülkelerine gönderildi, hâlâ da gönderiliyor.


Şimdi sonuca bakalım; kaç tane Afrika ülkesini açlıktan kurtarmışız yaptığımız bu yardımlarla, kaç tane Afrika ülkesi bizim yardımlarımızla ayağa kalkmış, kaç tane Afrika ülkesi bu vesileyle sorunlarını çözmüş. Aksine, yardım yapılan ülkelerin problemleri çözülmediği gibi, her geçen gün kervana bir başka ülke katılıyor...


Unutmayalım bu yardımların birkaç mislini BM'de yapıyor. Şimdi Somali çıktı sahneye. Yine keselerimizin ağzını açtırdılar bize. Hemen hatırlayalım; Somali'ye Türkiye de yardım gönderiyor BM'de.


Somali gibi dünyanın başka ülkelerine de yardım gönderiyor Türkiye. Ama aynı Türkiye Berlin'de yaşayan insanların çocukları için gerekli yardımı yapmıyor. Dahası Avrupa'daki insanlarımızın ellerindeki parayı nasıl alırımın hesabını yapıyor. BM'de yapmıyor bizlere yardım. Belki de bu şekildeki uygulama bilinçli olarak da yapılıyor olabilir.


Afrika ülkelerini Müslümanlar fakirleştirmedi
Afrika ülkelerini, halkı Müslüman olan ülkeler fakirleştirmedi, aç bırakmadı. Avrupa ülkeleri ve Amerika aldı o insanların elinden ekmeğini. Aslında bu ülkeler ekmeğini elinden aldığı insanların karınlarını da Müslümanlara doydurtarak bir taşla iki kuş vuruyorlar. Sonuçta her iki durumda da kârlı çıkan bu sömürgeci devletler oluyor.


Müslümanlar da işin bu taraflarını hesaba katmadan dolmuşa binerek Cennetin(!) yolunu tutuyorlar ve kuruntularından yanlarına yaklaşılmıyor.


Bizim çocuklarımıza kim sahip çıkacak
Elbette bizler, anne ve baba olarak bizler, sorumluluk duygusu taşıyan bizler, ''Yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem azabı''ndan korkan bizler. Durum bu kadar açıkken bu vurdumduymazlık niye. Müslümanlar yukarıda hesabını yaptığımız parayı Almanya'da bıraksalardı; bugün Sarrazin'ler kendilerine malzeme bulamayacaklardı. Sahibimiz buyurur ki: ''Aklınızı çalıştırmazsanız sizi pislik içinde bırakırım'' der.


Pislik;
-kaos demektir,
-anarşi demektir,
-aşağılanma demektir,
-tepelenme demektir,
-kölelik demektir,
-açlık demektir,
-sefalet demektir,
-gözyaşı demektir,
-kan demektir...


Bu paralarla neler yapılabilirdi
Bu paralarla vakıflar kurulurdu. Bu vakıflar aracılığıyla üniversite öğrencilerine burs verilirdi. Yine üniversite öğrencileri için yurtlar açılırdı. Üniversiteyi bitirenlerin doktora yapmaları teşvik edilirdi, hastaneler yapılırdı, Müslümanların hastaneleri, kilise hastaneleri gibi. Aşevleri kurulurdu; böylece köprü altındaki insanların midesine sıcak çorba inerdi. Ehl-i Kitab'a yönelik olarak İslâm'ı tanıtıcı çalışmalar yapılırdı. Araştırma merkezleri, enstitüler kurulurdu. Çocuk yuvaları açılırdı. Kamu yararına çalışan dernekler desteklenirdi.


Türkçe dil kursları açılırdı, neslimizin tarih bilincini geliştirmek için tarih kursları açılırdı. Uygun olan yerlere minareli camiler yapılırdı; böylelikle Müslümanlar fabrika binalarından, arka hoflardan, bodrumlardan kurtulmuş olurlardı; dinlerini ''Bodrum''da hapsetmezlerdi. Ve tüm bu kuruluşlarda çalışacak olan personelin maaşını, yine bu fondan karşılarlardı.


Sonuç:


1-Allah bize öncelikle kendi neslimizden hesap soracaktır. Berlin'de, Almanya'da yaşayan neslimizden hesap soracaktır. Ehl-i Kitap'la olan ilişkilerimizden hesap soracaktır. Bir Kitap Ehli'nin; ''Ya Rabbi bu Müslüman kulun 40 sene bana komşuluk yaptı ve bir gün olsun benim kapımı çalmadı, İslâm nedir anlatmadı. Kurbanını Afrika'da kesti, zekâtını fitresini Afrika'ya gönderdi, ben kurbanda sadece kan gördüm, boğaların vahşice boğazlandığını gördüm. Bunlar yetmiyormuş gibi benim karımı-kızımı baştan çıkardı bu komşum, ben bu kulundan şikâyetçiyim'' derse kimse yakasını kurtaramaz Yüce Yaratıcı'nın elinden. Çünkü Kur'an, yardımların en yakınından başlayarak yapılmasını ister. Ehl-i Kitap'a da çok önem verir.


2-Somali halkı bugün olağan üstü bir durumla karşı karşıyadır ama, bu duruma durup dururken gelmediler. Kendi zenginliklerine sahip çıkmadılar. Devlet iyi yönetilmedi. Halk kötü yönetimlere zamanında müdahale etmedi. Kıtlığın altında yatan, kuraklık gibi doğal afetler değil. Bunlar tetikleyici sebepler. Asıl sebep, uluslararası kapitalizmin ülkenin tarım sektörünü çöküntüye uğratmış olmasıdır. Allah elbette bu insanlara yardım etmemizi ister. Ancak onlardan kendi sorunlarını kendilerinin çözmelerini ister. Somali'nin başına gelen felaketin bir sebebi de-maalesef tıpkı Irak gibi- petroldür.


3-Allah zekâtın sekiz yere verilmesi gerektiğini buyurur. 100:8=12,50 eder.
1-Fakir 12,5+
2-Miskin 12,5= 25 yapar. Yani fakirin zekâttan alacağı pay %25 tir. Zekâtımızın, maddi yardımlarımızın %25'ini Afrika ülkelerine veya başka ülkelerdeki aç insanlara veya zulme uğramış insanlara gönderebiliriz, göndermeliyiz de.


Fakat kalan %75'de direkt olarak fakirin hakkı/payı yoktur.


3-Bu pay, Borçluların payıdır.


4-Bu pay, İslâm'ın güzelliğini anlatmamız gereken insanların payıdır.(Müellefet-ül kulub)


5-Bu pay, Zekâtı toplamak ve gerekli yerlere dağıtmakla ilgili kurumun payıdır.(Zekât memurları)


6-Bu pay, hürriyeti elinden alınmış insanların hakkıdır. Fikir suçlularının payıdır. İslâm'a hizmet yolunda mağdur olmuş insanların payıdır. (Kölelerin)


7-Bu pay, Allah yolunda yapılması gereken her türlü çalışmayı yapmak içindir.(Fi sebilillah)


8-Bu pay, yolda kalmış insanların payıdır.(Tevbe 60)


Ve bu payların Berlin'in dışına çıkmaması gerekir. Çünkü bu paylarla Berlin'deki yaşayan Müslümanların geleceğine yatırım yapılma zorunluluğu vardır.


Oyuna gelmeyelim, dikkatli olalım, aklımızı çalıştıralım, duygusal davranmayalım. Heyecanımızla hareket etmeyelim. Çocuklarımızın içinde bulunduğu durumu göz ardı etmeyelim. Görmezlikten gelmeyelim. Deve kuşu gibi başımızı toprağa gömmeyelim. Kendi evimizde yangın varken başkasının evindeki yangını söndürmeye gidemeyiz, gidersek evimiz yanar. En önemlisi, toprağın altındaki hesabın çetin olduğunu unutmayalım.


4-Son sözü Sözün Sahibi'ne bırakalım: ''Aklınızı çalıştırmazsanız, sizi pislik içinde bırakırım.'' (Yunus 100)


Bugün Somali halkı pislik içindedir. Aklımızı çalıştırmazsak yarın biz de pislik içinde kalabiliriz.


Rüştü Kam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder