Ha-ber.com
13.10.2010 rüştü kam
İslâm
beş rükün üzerine bina edilmiştir. Bu beş rükün Äslâm’ın bütünü için, pratik ve nazari temellerdir.
Şahâdet kelimesi; kendinden başka herşeyin temelidir. İslâm’a
girişte ilk rükündür. Bir yandan İslâm’ın
diğer şartları için, öbür yandan İslâm’ın bütünü için bir temeldir.
Namaz İslâm`ın ibadet yönünün
temelidir; zikir, dua, Kur‘an okuma, Allah’ı hertürlü eksiklikten
münezzeh kılma, övme, günahların affını dileme bütün bu mânâlar, farz kılınan
namazda mevcuttur. Namaz ibadetlerin merkezidir.
Zekat İslâm’ın mali yönünün temelidir:
İslâm inancında mal Allah’ındır. İnsanın mala karşı durumu ise sadece
vekalettir. Bekçiliktir. Bir insan zekat ibadetinde Allah’a tam teslim
olamamışsa, o insan malı elde etme ve
harcamada da Allah’a tam teslim olamayacaktır.
Oruç; nefis
terbiyesinin temelidir: Nefsi tüm kötülüklerden Allah rızası için uzak tutmanın
temelidir. Yüce Allah’ımız Cennet‘e girmeyi nefsi terbiye etme konusuna
bağlamıştır. „Nefsini temizleyen felah bulmuştur, nefsini kirleten de, hüsrana
uğramıştır. „Kim Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini şehvetlerden alıkoymuşsa
muhakkak Cennet onun varacağı yerdir.
Aslında oruç bir müddet, nefsi
önemli ve mübah şehvetlerden alıkoymaktır.
Böylece diğer şehvetlerden de nefsi uzak tutma alışkanlığı kazanılmış
olur.
Hacc ibadeti ise İslâm
birliğinin temelidir. Hacc, bütün
müslümanları tek bir ümmet olarak kabul eden, İslâm siyaset sisteminin
temelidir. Hacc İslâm´ın kardeşlik
şuurunu kendi bünyesinde ve özünde toplayan bir ibâdettir. Hacc ibadeti
semboller mecmuasıdır. Allah’a teslimiyetin sembolüdür. Tavaf, vakfe,
sa’y, tıraş ve benzeri hac ile ilgili semboller,
teslim oluş şuurunun birer örnekleridir.
Hacc: Irk, renk, dil
ve vatana bakılmaksızız, İslâm’ın ümmet
birliğinin sembolüdür.
Bu
birlik, Allah‘ın farz kıldığı bir birliktir; bu birlikte gurur ve kibir, başkalarını küçük görme, aşağılama yoktur.
Bu
birlikte dünyanın dört bir yanından gelen müslümanlara, İslâm kardeşliğinin pratikte aktarılışı
vardır.
Bu
birlikte milletler arasındaki eşitliğinin,
pratiğe aktarılışı vardır. „Yüce Allahımız‘ın“ tanışasınız diye sizi
milletler ve kabileler halinde yarattık„ kutlu sözünün, tecelli edişi vardır.
Bu birlik,
tüm küfür dünyasına, şirk ehline,
münafıklar güruhuna, İslâm düşmanlarına karşı kafa tutuş örneğinin bir
ifadesidir .
Bu
birlikten duydugu korkuyu, Müsteşrik Losrop şu satırlarıyla açık bir şekilde
belirtmekten çekinmemiştir.
„Muhammed‘in
Hacc’ı, mukaddes bir farz olarak ilan
etmesinden sonra, Mekke şehri bugüne kadar her yıl renk, ırk ve dil bakımından
birbirine benzemeyen ve çeşitli ülkelerden
gelen yüzbinlerce müslüman tarafından dolup taşmaktadır. İslâm dünyasının her
köşesinden gelen bu müslümanlar, Kâ‘be’nin önünde yüzyüze gelerek birbirlerini
tanımakta ve ülkelerinde olup bitenleri birbirlerine aktarmaktadırlar. Bu müslüman
topluluğun meydana getirdiği heybetli görünüşün ve muhteşem kalabalığın İslâm
dünyası için önemini daha fazla açıklamama sanırım gerek yoktur. Ancak şunu
belirteyim ki,
Hacc;
İslâm dünyasının yıllık kongresidir. Dünya müslümanları bu kongreye belli sayılarda
müslüman göndermekte ve İslâm’ın kalkınması ve yayılması için yeni kararlar
almaktadırlar.
Hacc Yolu açık olduğu müddetçe
İslâm dîni yayılacak ve müslümanlar birlik ve beraberlik bakımından
güçleneceklerdir. Bu büyük İslâm Kongresi, İslâm hareketinin uyanmasına sebep
olmaktadır.
İslâm
ve müslümanların, bu Hacc mevsimindeki
çok büyük ve korkulu görüntüleri bütün dünyaya gösteri halinde yayılmakta ve
büylece İslâm ve müslümanlar için büyük bir propoganda aracı olmaktadır. „İşte
müslüman olmayanların kalbine düşen korku bu birlikteliğin korkusudur.
Hacc, müslümanı
daha yücelere gütüren bir okuldur. Müslüman bu okulda sabır ile gayreti
öğrenir.
Hacc, müslümana
devamlı ibadet hayatı içerisinde yaşamayı öğretir.
Hacc, nefsani eğilim ve istekleri
gemlemeyi, daha nazik ve daha yumuşak davranmayı
öğretir.
Hacc, malın Allah yolunda karşılıksız
harcanmasını öğretir.
Hacc, Allah
dostlarına dost, Allah düşmanla rına ise düşman olmayı öğretir. Şefkat ve merhamet duygularını
geliştirir.
Hacc, o mukaddes topraklarda yaşayan ilk müslümanların yaşam
biçimlerini müslümanın belleğine getirir, o ilk müslümanların anlaşılmasını
sağlar. Böylece müslüman ilk müslümanın İslâm’ı yaymak uğruna çektikleri çile
ve ızdırapları, kendi ruhunda yaşar ve İslâm’ı onların bıraktıkları yerden
ileriye götürmedeki gayretini tartar ve düşünür. „Bu gün Allah için ben
neyaptım sorusunu en azından sorar ve tefekkür eder. „
Hacc da müslüman,
Allah’a ve müslümanlara karşı dost olmanın gereğini anlar, dünyadan belirli ölçülerde yüz çevirip,
ahirete yönelmenin şuuruna erer. Tavaftan önce bütün hacı adayları Arafat’ta
toplanırlar, hacc işleminin başladığı yerdir orası, hedef Kabedir, bembeyaz kefenlikler içerisinde yalın ayak,
baş açık herkes Kâbe’ye doğru yol almaya başlar. Zengin fakir,
amir, memur farkının
kalkarak, herkesin bir olan Allah
karşısındaki aczi dile gelmektedir bu yolculukta.
Hacc, Allah yolunda,
hiçbirşeye aldırış etmeden Allah’ı hatırlamaktır. Allah için canını feda
eden çocuğu, çocuğunu kurban etmekten çekinmeyen babayı, engel tanımayan bir
itaatla Allah’a bağlanan ve kocasına
itaatı pazarlıksız olan anayı anmaktır.
Hacc, ölçüdür, İslâm Ümmeti‘nin kuvvet ve cesaretinin, zillet
ve fakirliğinin, izzet ve şerefinin ölçüsüdür.
Hacc,
bu ümmetin birliğine engel durumunda olan,
ırkçılık bölgecilik, mal, makam
ve şöhret gibi ve şeytan gibi menfi unsurları ortadan kaldıran bir panzehirdir.
Hacc,
ortak bir pazardır. Müslümanlar ürettikleri her türlü malı burada
pazarlamalıdır. Dolayısıyla Hacc İslâm
Ülkeleri arasında ticari bir
fuar özelliği taşımalıdır.
Hacc
ibâdetinden sonra müslüman günahlarından temizlenmiştir. Kabul böyledir. Hüküm
Allah’ındır. Hacc’dan dönen müslüman, Allah’ın şu sözüne kulak vermelidir:
„Artık kim azgınlığa ve sapıklığa sevk edenleri tanımayıpta Allah’a iman
ederse, o muhakkak ki kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuştur. „444
Şeytan taşlama
İlk
durak müzdelifedir. Daha temiz ve berrak
kalplerle, Şeytan‘ın taşlanması için buradan toplanan taşlarla beraber Mina‘ya
hareket edilir. Şeytan taşlama bir akittir.
Alah düşmanlarının kendilerinin de düşmanı olduğu yönünde bir akittir.
Burada müslüman, insan haklarını gasbeden zalimleri taşlamaktadır aslında.
Müslüman taşı atarken bu şuurla olmalıdır, taşların niçin atıldığınının
tefekkürünü iç dünyasında yapmalıdır
müslüman. Düşmanın velî edinilmeyeceğini, onunla sarmaş dolaş olunulmayacağını,
siyasi planda olsun, ilim planında olsun hangi sahada olursa olsun hep hatırlamalıdır
müslüman bu taşı atarken.
Şeytan‘ı taşlarken müslüman; heryerde
bu böyledir ve böyle olmalıdır, böyle olacaktır diye taş atmalıdır şeytana.
Yoksa kurukuruya oradaki sembol şeytanlara
taş atmak müslümana bir fayda getirmeyecektir.
Müslüman akıllı olmalıdır, taklitçi
olmamalıdır, yaptığı ibadetin niçinini öğrenmeli ve öylece amel etmelidir.
Kurban
Müslümanlar
burada, şükür ifadesi olarak kurban keser. Müslüman kurban eylemiyle,
fedakarlığıyla dünya müslümanlarının durumlarını düşünmeli ve kalben İslâm
düşmanlarına buğzetmelidir. Değil etin,
ekmeğin yüzünü dahi göremeyen ve acından ölen müslüman kardeşlerinin
içinde bulunduğu durum, müslümanın
kalbinde bir yara açmalıdır. Bu yara müslümana devamlı ızdırap vermeli ve bu
ızdırabın neticesinde de küfre asla rıza göstermemelidir, düşünülmelidir ki, „küfre rıza küfürdür„ kurban bu düşünceyle kesilmelidir.
Tıraş olmak
Artık
müslüman tavafa hazırlanmak için tıraş olacaktır. Bu tıraş oluştada bir aksiyon
olmalıdır. Müslüman demelidir ki,
Yarabbî! ben istediğin gibi calışamadım
bu andan itibaren, başımdan kestiğim şu saçlarım gibi , beni tembelliğe iten o
düşüncelirimi kalbimden söküp attım.
Bundan böyle Sen‘in Dîni‘ni yeryüzü insanına anlatmak için çalışacağım
şahit ol yarab! diye söz vermelidir.
Müslüman
tavafta; heybetiyle, azimlilik ve
kararlılığıyla Islâm düşmanlarının gözünü korkutmalı ve onlarla Allah rızası
için mücadele edeceğine söz vermelidir.
Hervele
Safa
ile Merve arasında da, zaman zaman,
duraklansa bile mutlaka Kelime-i Tevhid Sancağını küfrün burçlarına
dikeceğine dair, söz vermelidir. Yarabbî! yalın ayakta olsam, başı açıkta
olsam, sırtımda giyecek elbisem bile
olmasa, yinede Sen‘in Dînin için, emrettiğin şekilde çalışacağım şahit ol Yarab,
düşüncesini haykırmalıdır tepelerden tepelere müslüman. Artık müslüman kardeşim
yeniden doğmuş gibidir. O’nun hayat anlayışı değişmiştir. Kur’an’a bağlılığı
şimdi pratiğe geçmiştir.
Dua
Hz.İbrahim ile oğlu İsmail Kâbe’nin sütunlarını
yükselttiğinde ikisi şöyle dua etmişti: “Rabbimiz! Bizden bunu kâbul et,
şüphesiz sen işiten ve bilensin, Yüce Allah’ımız, ikimizi sana teslim olmuş
müslümanlar kıl, bize ibadet yöntemlerini,
yer ve ilkelerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin“445
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder