22 Ekim 2011 Cumartesi

BiR BAŞKA AÇIDAN HACC


Ha-ber.com 
13.10.2010  rüştü kam

İslâm beş rükün üzerine bina edilmiştir. Bu beş rükün Äslâm’ın bütünü için,  pratik ve nazari temellerdir.

          Şahâdet kelimesi;  kendinden başka herşeyin temelidir. İslâm’a girişte ilk rükündür.  Bir yandan İslâm’ın diğer şartları için, öbür yandan İslâm’ın bütünü için bir temeldir.

          Namaz İslâm`ın ibadet yönünün temelidir; zikir, dua, Kur‘an okuma, Allah’ı hertürlü eksiklikten münezzeh kılma, övme, günahların affını dileme bütün bu mânâlar, farz kılınan namazda mevcuttur. Namaz ibadetlerin merkezidir. 

         Zekat İslâm’ın mali yönünün temelidir: İslâm inancında mal Allah’ındır. İnsanın mala karşı durumu ise sadece vekalettir. Bekçiliktir. Bir insan zekat ibadetinde Allah’a tam teslim olamamışsa,  o insan malı elde etme ve harcamada da Allah’a tam teslim olamayacaktır.

Oruç; nefis terbiyesinin temelidir: Nefsi tüm kötülüklerden Allah rızası için uzak tutmanın temelidir. Yüce Allah’ımız Cennet‘e girmeyi nefsi terbiye etme konusu­na bağlamıştır. „Nefsini temizleyen felah bulmuştur, nefsini kirleten de, hüsrana uğramıştır. „Kim Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini şehvetlerden alıkoymuş­sa muhakkak Cennet onun varacağı yerdir.  Aslında oruç bir müddet,  nefsi önemli ve mübah şehvetlerden alıkoymaktır.  Böylece diğer şehvetlerden de nefsi uzak tut­ma alışkanlığı kazanılmış olur.
Hacc ibadeti ise İslâm birliğinin temelidir. Hacc, bütün müslümanları tek bir ümmet olarak kabul eden, İslâm siyaset sisteminin temelidir.  Hacc İslâm´ın kardeşlik şuurunu kendi bünyesinde ve özünde toplayan bir ibâdettir. Hacc ibadeti semboller mecmuasıdır. Allah’a teslimiyetin sembolüdür. Tavaf, vakfe, sa’y,  tıraş ve benzeri hac ile ilgili semboller, teslim oluş şuurunun birer örnekleridir.

Hacc: Irk, renk, dil ve vatana bakılmaksızız,  İslâm’ın ümmet birliğinin sembo­lüdür. 
Bu birlik, Allah‘ın farz kıldığı bir birliktir; bu birlikte gurur ve kibir,  başkalarını küçük görme,  aşağılama yoktur.
Bu birlikte dünyanın dört bir yanından gelen müslümanlara,  İslâm kardeşliği­nin pratikte aktarılışı vardır.
Bu birlikte milletler arasındaki eşitliğinin,  pratiğe aktarılışı vardır. „Yüce Alla­hımız‘ın“ tanışasınız diye sizi milletler ve kabileler halinde yarattık„ kutlu sözünün,  tecelli edişi vardır.
Bu birlik, tüm küfür dünyasına, şirk ehline,  münafıklar güruhuna, İslâm düş­manlarına karşı kafa tutuş örneğinin bir ifadesidir .  
Bu birlikten duydugu korkuyu, Müsteşrik Losrop şu satırlarıyla açık bir şekilde belirtmekten çekinmemiştir.

„Muhammed‘in Hacc’ı,  mukaddes bir farz olarak ilan etmesinden sonra, Mekke şehri bugüne kadar her yıl renk, ırk ve dil bakımından birbirine benzemeyen  ve çeşitli ül­kelerden gelen yüzbinlerce müslüman tarafından dolup taşmaktadır. İslâm dünyası­nın her köşesinden gelen bu müslümanlar, Kâ‘be’nin önünde yüzyüze gelerek birbir­lerini tanımakta ve ülkelerinde olup bitenleri birbirlerine aktarmaktadırlar. Bu müslü­man topluluğun meydana getirdiği heybetli görünüşün ve muhteşem kalabalığın İslâm dünyası için önemini daha fazla açıklamama sanırım gerek yoktur. Ancak şunu belirteyim ki,
        Hacc; İslâm dünyasının yıllık kongresidir. Dünya müslümanları bu kon­greye belli sayılarda müslüman göndermekte ve İslâm’ın kalkınması ve yayılması için yeni kararlar almaktadırlar. 
         Hacc Yolu açık olduğu müddetçe İslâm dîni yayılacak ve müslümanlar birlik ve bera­berlik bakımından güçleneceklerdir. Bu büyük İslâm Kongresi, İslâm hareketinin uyanmasına sebep olmaktadır. 
İslâm ve müslümanların,  bu Hacc mevsimindeki çok büyük ve korkulu görüntüleri bütün dünyaya gösteri halinde yayılmakta ve büylece İslâm ve müslümanlar için büyük bir propoganda aracı olmaktadır. „İşte müslüman olmayanların kalbine düşen korku bu birlikteliğin korkusudur.
         Hacc, müslümanı daha yücelere gütüren bir okuldur. Müslüman bu okulda sa­bır ile gayreti öğrenir. 
              Hacc, müslümana devamlı ibadet hayatı içerisinde yaşamayı öğretir.
              Hacc, nefsani eğilim ve istekleri gemlemeyi,  daha nazik ve daha yumuşak da­vranmayı öğretir.
              Hacc, malın Allah yolunda karşılıksız harcanmasını öğretir.
         
            Hacc, Allah dostlarına dost, Allah düşmanla rına ise düşman olmayı öğretir.  Şefkat ve merhamet duygularını geliştirir.  

         Hacc, o mukaddes topraklarda yaşayan ilk müslümanların yaşam biçimlerini müslü­manın belleğine getirir, o ilk müslümanların anlaşılmasını sağlar. Böylece müslüman ilk müslümanın İslâm’ı yaymak uğruna çektikleri çile ve ızdırapları, kendi ruhunda yaşar ve İslâm’ı onların bıraktıkları yerden ileriye götürmedeki gayretini tartar ve düşünür. „Bu gün Allah için ben neyaptım sorusunu en azından sorar ve tefekkür eder. „   

       Hacc da  müslüman, Allah’a ve müslümanlara karşı dost olmanın gereğini an­lar,  dünyadan belirli ölçülerde yüz çevirip, ahirete yönelmenin şuuruna erer. Tavaftan önce bütün hacı adayları Arafat’ta toplanırlar, hacc işleminin başladığı yerdir orası,  hedef Kabedir,  bembeyaz kefenlikler içerisinde yalın ayak, baş açık herkes Kâbe’ye doğru yol almaya başlar.  Zengin fakir,  amir,  memur farkının kalkarak,  herkesin bir olan Allah karşısındaki aczi dile gelmektedir bu yolculukta.
       Hacc, Allah yolunda,  hiçbirşeye aldırış etmeden Allah’ı hatırlamaktır. Allah için canını feda eden çocuğu, çocuğunu kurban etmekten çekinmeyen babayı, engel tanımayan bir itaatla  Allah’a bağlanan ve kocasına itaatı pazarlıksız olan anayı anmaktır.
     Hacc, ölçüdür, İslâm Ümmeti‘nin kuvvet ve cesaretinin, zillet ve fakirliğinin, iz­zet ve şerefinin ölçüsüdür.
       Hacc, bu ümmetin birliğine engel durumunda olan,  ırkçılık bölgecilik, mal,  makam ve şöhret gibi ve şeytan gibi menfi unsurları ortadan kaldıran bir panzehirdir.
       Hacc, ortak bir pazardır. Müslümanlar ürettikleri her türlü malı burada pazarlamalıdır. Dolayısıyla Hacc İslâm  Ülkeleri arasında   ticari bir fuar özelliği taşımalıdır. 
       Hacc ibâdetinden sonra müslüman günahlarından temizlenmiştir. Kabul böyledir. Hüküm Allah’ındır. Hacc’dan dönen müslüman, Allah’ın şu sözüne kulak vermelidir: „Artık kim azgınlığa ve sapıklığa sevk edenleri tanımayıpta Allah’a iman ederse, o muhakkak ki kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuştur. „444

Şeytan taşlama
İlk durak müzdelifedir.  Daha temiz ve berrak kalplerle, Şeytan‘ın taşlanması için bu­radan toplanan taşlarla beraber Mina‘ya hareket edilir. Şeytan taşlama bir akittir.  Alah düşmanlarının kendilerinin de düşmanı olduğu yönünde bir akittir. Burada mü­slüman, insan haklarını gasbeden zalimleri taşlamaktadır aslında. Müslüman taşı atarken bu şuurla olmalıdır, taşların niçin atıldığınının tefekkürünü  iç dünyasında yapmalıdır müslüman. Düşmanın velî edinilmeyeceğini, onunla sarmaş dolaş olunul­mayacağını, siyasi planda olsun, ilim planında olsun hangi sahada olursa olsun hep hatırlamalıdır müslüman bu taşı atarken. 

Şeytan‘ı taşlarken müslüman; heryerde bu böyledir ve böyle olmalıdır, böyle olacaktır diye taş atmalıdır şeytana. Yoksa kurukuruya oradaki sembol şeytanlara  taş atmak müslümana bir fayda getirmeyecektir.
Müslüman akıllı olmalıdır, taklitçi olmamalıdır, yaptığı ibadetin niçinini öğrenmeli ve öylece amel etmelidir.

Kurban
Müslümanlar burada, şükür ifadesi olarak kur­ban keser. Müslüman kurban eylemiyle, fedakarlığıyla dünya müslümanlarının durumlarını düşünmeli ve kalben İslâm düşmanlarına buğzetmelidir. Değil etin,  ekmeğin yüzünü dahi göremeyen ve acından ölen müslüman kardeşlerinin içinde bulunduğu durum,  müslümanın kalbinde bir yara açmalıdır. Bu yara müslümana devamlı ızdırap vermeli ve bu ızdırabın neticesinde de küfre asla rıza göstermemelidir,  düşünülmelidir ki, „küfre rıza küfürdür„    kurban bu düşünceyle kesilmelidir.

Tıraş olmak
Artık müslüman tavafa hazırlanmak için tıraş olacaktır. Bu tıraş oluştada bir aksiyon olmalıdır.  Müslüman demelidir ki, Yarabbî!  ben istediğin gibi calışamadım bu andan itibaren, başımdan kestiğim şu saçlarım gibi , beni tembelliğe iten o düşüncelirimi kalbimden söküp attım.  Bundan böyle Sen‘in Dîni‘ni yeryüzü insanına anlatmak için çalışacağım şahit ol yarab!  diye söz vermelidir. 
Müslüman tavafta; heybetiyle,  azimlilik ve kararlılığıyla Islâm düşmanlarının gözünü korkutmalı ve onlarla Allah rızası için mücadele edeceğine söz vermelidir.

Hervele
Safa ile Merve arasında da, zaman zaman,  duraklansa bile mutlaka Kelime-i Tevhid Sancağını küfrün burçlarına dikeceğine dair, söz vermelidir. Yarabbî! yalın ayakta olsam, başı açıkta olsam,  sırtımda giyecek elbisem bile olmasa, yinede Sen‘in Dînin için, emrettiğin şekilde çalışacağım şahit ol Yarab, düşüncesini haykırmalıdır tepelerden tepelere müslüman. Artık müslüman kardeşim yeniden doğmuş gibidir. O’nun hayat anlayışı değişmiştir. Kur’an’a bağlılığı şimdi pratiğe geçmiştir.

Dua
Hz.İbrahim ile oğlu İsmail Kâbe’nin sütunlarını yükselttiğinde ikisi şöyle dua etmişti: “Rabbimiz! Bizden bunu kâbul et, şüphesiz sen işiten ve bilensin, Yüce Allah’ımız, ikimizi sana teslim olmuş müslümanlar kıl, bize ibadet yöntemlerini,  yer ve ilkelerini göster ve tevbemizi kabul et.  Şüphesiz sen tevbeleri kabul eden ve esir­geyensin“445           


444 Bakara 256
445 Bakara 127 / 128

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder