„Kendi tankımızı yaptık, kendi deniz altımız da yaptı. İnşallah yakında kendi savaş uçağımızı da yapacağız.“
60’lı yıllara göre çok şey değişti.
60 yıl önce darbe dolayısıyla demokrasinin katledildiği 1960’lar, daha
sonra 80 darbesi, ekonomik krizler ve darbelerle anılan bir Türkiye
vardı. O günden bugüne çok şey değişti. Ogün tahta valizle gelenlerin
torunları bugün Almanya’da çok güzel makamlarda Türkiye’yi temsil
ediyorlar ve arkalarında da çok güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti
var. Burada sizlerden beklentimiz her zamankinden daha fazla
kimliğinize, örfünüze, adetinize sahip çıkmanızdır.
Resmi bir ziyaret için Berlin’e
gelen Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Ahmet Davutoğlu Tempodrom Kapalı Spor
Salonu’nda düzenlenen buluşma toplantısında konuştu…
Ahmet Davutoğlu:
52 yıl önce Anadolu'dan ve
Trakya'dan güzel ülkemizin her bir köşesinden alınteriyle helal rızık
için yola çıkmış yiğit insanların vakur, onurlu evlatları, torunları
hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. O yiğit insanların
evlatlarıyla gurur duyuyoruz. Ki bu al bayrağı dünyanın her yerinde
olduğu gibi Almanya’da da Berlin’de de dalgalandırıyorsunuz. Allah
sizden razı olsun. Aziz Berlinliler, değerli kardeşlerim, size 77 milyon
kardeşinizden selam getirdim. Anadolu’dan, Trakya’dan, Akdeniz’den,
Karadeniz’den selamlar getirdim.
Burnunuzda buram buram tüten
Anadolu’nun her bir köşesinden, Toroslardan, Kaçkarlardan, Ağrı
Dağı’ndan, Uludağ’dan selamlar getirdim. Dicle ve Fırat’tan, Seyhan ve
Ceyhan’dan, Yeşilırmak ve Kızılırmak’tan, Menderes’ten, Sakarya’dan
selamlar getirdim.
Başbakanlık görevini aldıktan sonra,
son 4 ay içinde 40’ı aşkın vilayetimizi ziyaret ettim. Şimdi de bizi
geçmişte olduğu gibi coşkuyla karşılayan Berlinli kardeşlerimle olmaktan
büyük onur duyuyorum. O kadar büyük bir onur ki bu, Van’da
vatandaşlarımızla buluştuğumuzda, Edirne’de buluştuğumuzda, Erzurum’da,
Balıkesir’de, Adana’da, Nevşehir’de, ülkenin her köşesinde
buluştuğumuzda gördüğümüz coşkuyu Berlin’de de görmekten gurur
duyuyoruz.
Bu ziyaretlerimde bizi biz yapan
değerlerin varisleri olarak Onlardan da size selam getirdim. Yunus
Emre’yi ziyaret etmiştim, manen bana, “Almanya’daki, Avrupa’daki
torunlarıma selam et. Güzel Türkçemizi unutmasınlar. Kızılırmak
kenarında söylediğim o güzel Türkçe‘mizin türkülerini Ren Nehri’nin
kenarında, Elbe kenarında, Tuna kenarında söylesinler” dedi.
Hz. Mevlana’yı ziyaret ettim. O‘ndan da size manen selam getirdim. Barbarlığın, zulmün, yabancı düşmanlığının, terörün
olduğu bu dönemde benim torunlarım, “Gel desinler, ne olursan ol gel,
bizim diyarımız umutsuzluk diyarı değildir, gel desinler” dedi. Hz.
Mevlana’nın da selamı üzerinize olsun.
Ahi Evran’ın selamını getirdim
Kırşehir’den. Ahi Evran ki Ahiliğin, kardeşliğin mimarıdır, piridir,
dedi ki, “Berlin’deki, Almanya’daki evlatlarıma selam edin. Kardeşliği
daim kılsınlar, kapılarını, sofralarını, gönüllerini hep açık
tutsunlar.”.
Hacı Bektaşı Veli’yi ziyaret ettim
Hacı Bektaş’ta. “Bir olsunlar, iri olsunlar, diri olsunlar” dedi. Ve
Şeyh Edebali’yi ziyaret ettim. “Ey torunlarım” dedi, manen sesleniyor
size, “Hiç merak etmeyin Ankara’da artık insanı yaşat ki devlet yaşasın
felsefesi hakimdir, bu müjdeyi ver torunlarıma” dedi.
Sizlerle buluşmaktan gurur
duyuyorum. Başbakan olarak Berlin’e Almanya’ya birçok defalar geldim.
Çok büyük toplantılarda beraber olduk. Bazen acılı olayları hüzünleri
beraber yaşadık. 2 sene önce NSU cinayetleri dolayısıyla Almanya’ya
gelip bütün şehirlerini gezdiğimizde, vatandaşlarımızla buluştuğumuzda
taşıdığım, hissettiğim ızdırabı hiç unutmam. Hüseyin Avni Bey de bizimle
birlikteydi. Orada kendisine ve daha sonra toplandığım bütün
başkonsoloslarıma tek tek talimat verdim. „Bundan sonra eğer Almanya’da,
Avrupa’da veya dünyanın herhangi bir yerinde tek bir vatandaşımızın
gözünden bir yaş düşerse benim büyükelçim, benim başkonsolosum orada
olacak ve o göz yaşını yere düşmeden yakalayacak.“ Dedim. İşte gördünüz
biraz önce değerli Büyükelçimiz göz yaşlarını zor tutuyordu. Neden?
Sizin içinizden gelmiş biri olarak bütün zorlukları biliyordu. Gerçi
Spor Bakanımız da Almanya doğumlu, o da bunların farkında, biz de
gönülden hissediyoruz. Bugün Sayın Merkel’le görüşmemizden dönüşte
arabada zikrettim.
Acaba 52 yıl önce tahta valizlerle Berlin’e ilk gelen
o onurlu insanlar, o çilekeş fakat vakur insanlar, bugün bu tabloyu
görseler acaba ne hissederlerdi.
Vefat etmiş olanlar varsa hepsine
Allah rahmet eylesin. Yaşayanlar bu tabloyu gördüklerinde gurur
duymuşlardır. Ölenler de eğer burda olsalardı, bu al bayraklar
dolayısıyla her birinizin alnından öper bağırlarına basarlardı. Çünkü
onlar hep bu manzaraya hasret olarak yaşadılar, zorluk çektiler ama baş
eğmediler. Yalnızlık çektiler ama inançlarını ve özgüvenlerini
kaybetmediler. İşte sizler onların çocuklarısınız, torunlarısınız. Ne
olursa olsun başınızı dik tutacaksınız. Dış İşleri Bakanı olarak birçok
iltifat aldım vaktinde. Ama bana verilen en güzel hediye Kulu’da, 2015
seçim kampanyası öncesi sokakta yürürken yaşlıca bir gurbetçimizin elime
kapanıp şunu demesi oldu, “Biz size teşekkür borçluyuz.
60’lı 70’li
yıllarda Avrupa’ya geldiğimizde hep başımızı önümüze eğerdik. Bir
cemiyete girdiğimizde ne olsa da kimse bize kimliğimizi sormasa diye
düşünürdük. Ama son 10 yılda nereye gidersek gidelim, biri gelip kimsin
diye sormasa bile, gözlerinin içine bakıyoruz ve diyoruz ki, ah bir
sorsa da Türk’üz diye haykırsak diyoruz” dedi. Bundan daha büyük bir
hediye olur mu?
Sizin başınız dikse bize verilecek
en büyük hediye budur. Onun için gece gündüz çalışıyoruz. Dün eğer
Fransa’da teröre karşı o dayanışmanın arasındaysak zaten teröre karşı
olduğumuz için oradaydık ama aynı zamanda sizler hiçbir şekilde böyle
bir ithamla karşılaşmayın diye orada bulunduk ve sizinle birlikte terörü
lanetledik.
60’lı yıllara göre çok şey değişti.
60 yıl önce darbe dolayısıyla demokrasinin katledildiği 1960’lar, daha
sonra 80 darbesi, ekonomik krizler ve darbelerle anılan bir Türkiye
vardı. O günden bugüne çok şey değişti. Ogün tahta valizle gelenlerin
torunları bugün Almanya’da çok güzel makamlarda Türkiye’yi temsil
ediyorlar ve arkalarında da çok güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti
var. Burada sizlerden beklentimiz her zamankinden daha fazla
kimliğinize, örfünüze, adetinize sahip çıkmanızdır.
Bugün Sayın Merkel’le birçok konuyu
çok detaylı bir şekilde ele aldık. Meselelerin farkındayız. Sizlere
güvenimiz tam. Entegrasyon konusunda hiçbir şüphe olmamalıdır ki Türk
vatandaşlarımız Avrupa ve Almanya’ya karşı üzerine düşeni yapmıştır. Ama
herhangi bir şekilde kimliğinden, dilinden, örfünden fedakarlık ederek
bir entegrasyon düşüncesi olmamıştır ve olmayacaktır. Büyük bir gururla
söylüyoruz, Alman Parlamentosu’nda 11 milletvekili ile, eyelet
parlamentolarında 37 milletvekili ile temsil edilen çok güçlü bir Türk
toplumu var.
Böyle bir millete, dünyanın her
yerinde vakarla dolaşan böyle bir millete, başbakan olarak hizmet
etmekten daha büyük bir onur yoktur.
Başka ülkelerde krize sebebiyet verecek birçok sorunu çok rahat bir şekilde aştık.
Son kez burada kendisiyle beraber olduğum Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan başbakanlık emanetini aldım. Bu salonda onunla birlikteydik, şimdi onun da selamını size iletiyorum.
Daha önce eski Türkiye'de olduğu
gibi demokrasisi zayıf bir ülke yok. Güçlü demokrasisiyle, yükselen
ekonomisiyle küresel güç olmaya giden yeni Türkiye Cumhuriyeti var.
Dünyanın her yerinde vatandaşlarına sahip çıkma gücüne sahip bir ülke
var. 60’lı, 70’li yıllarda 10 cente muhtaç edilen bir ülke yok artık.
Mazlum milletler talep ettiğinde,
bir hamlede 5 Milyar Doları Türkiye bütçesinden Suriyeli kardeşlerine
ayırabilen bir Türkiye var. İMF’den borç isteyen bir Türkiye yok, İMF’ye
5 Milyar Dolar borç veren bir Türkiye var. Kendi ordusunun ihtiyacını
karşılamak için başka ülkelerden envanterden çıkan silahları talep eden
bir Türkiye yok, kendi tankını, kendi denizaltısını ve inşallah yakında
kendi savaş uçağını yapacak olan bir Türkiye var.
Devam edecek
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder