“Avni, herhangi bir yerde olay olduğunda orada ilk önce sen olacaksın.”
Almanya eski Cumhurbaşkanı sayın
Christian Wulff’u koltuğundan eden “ İslâm Almanya’nın bir parçasıdır”
sözünü, Wulf’un koltuğunu altından çeken Almanya Şansölyesi sayın Merkel
söylüyor bugün. Hem de TC Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun
huzurunda. Dik durmak için güçlü olmak lazım diye beklemek zaman
kaybıymış meğer. Güçlenmek, dik durulduğunda başlıyormuş demek ki.
Davutoğlu oldukça olumlu konular
koydu hedefe. Hoca Ahmet Yesevi’yle çıktığı yola Şeyh Edebali’yle devam
etti. Salon tam olarak dolmasa da coşkuluydu. İlk önce, T.C. Berlin
Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu çıktı kürsüye. Hem de koşarak.
Konuşması duygusaldı ve anlam yüklüydü:
“Sayın Başbakanım, Sayın Başbakan
Yardımcım, Kıymetli Bakanlarım, Kıymetli Vatandaşlarım, Değerli
Konuklar, Değerli Kardeşlerim ve Değerli Almancılarım. Ben gözü yaşlı
bir büyükelçiyim. Buradaki çocukları görünce 55 yıl öncesine döndüm. ‘61
yılında geldik biz buraya bir Almancı olarak. Babamla geldik. Çünkü
Türkiye’de demokrasi bitmişti. Demokrasiyi seven babam ve ailemiz başka
diyarlarda yurt edinmek istediler. Ve geldik bu diyarlara.
Konsolosluklarda itildik, kakıldık.
Türk konsolosluğunda iş yapmak bir
diplomat için züldü o zamanlar. Bunlar işçi, nasıl olsa dövizini
ödeyecek, parasını kazanacak ondan sonra da Türkiye’ye dönecek, beklenti
buydu. Ancak öyle olmadı. Biraz önceki bu çocuklar gibi ben de arkadaş
aradım. Ama bulamadım, yoktu, yalnızdım. Bir Alman aileyle büyüdüm.
Çünkü işçiler, işçi Heim (yurt)larında kalıyordu. Konsolosluklarımız çok
farklıydı.
Sayın Başbakanım, benim tayin emrimi
siz vermiştiniz. “Aman Avni orada kardeşlerin var, onları sana emanet
ediyorum, onlara iyi bak. Her bir işin hesabını senden sorarım”
demiştiniz. Sayın Başbakanım hesap veriyorum:
Konsolosluklarımıza herkes gönül
rahatlığıyla gelebiliyor ve bizler kollarımız açık bir şekilde onları
kabul ediyoruz. Siz demiştiniz ki, “Avni, herhangi bir yerde olay
olduğunda orada ilk önce sen olacaksın.” Evet ben de öyle yapıyorum.
Burada maalesef bazı olaylar oldu.
Yangınlarda insanlarımız öldü, oraya gittim, camilerimiz yandı, oraya
gittim, Tuğçe kardeşimiz öldürüldü, oraya da gittim.
Ama biz Almanya’yla bütün bu acılara
rağmen, bütün bu olanlara rağmen dostuz. Sizin de dediğiniz gibi, komşu
olmayan, sınırı ortak olmayan, iki kardeş ülkeyiz biz. Buradaki
insanlarımızın hepsi bunu söylüyor, ancak Almanlar anlayamıyorlar.
Bir vücutta iki yürek olur mu? Evet,
buradaki vatandaşlarımızın hepsinin bir vücudunda iki yüreği var,
birisi Almanya için çarpıyor, birisi Ankara için. Bunu Alman dostlarımız
anlamakta zorlanıyorlar ama anlatacağız.
Bugün siz anlattınız ve bu
dostluğun, bu kardeşliğin gelişmesi gerektiğine hepimiz inanıyoruz. En
fazla siz inanıyorsunuz, çünkü en fazla siz bunu dile getiriyorsunuz. Bu
çalışmalarınızdan bu gayretlerinizden dolayı ben de kardeşlerim de,
buradaki vatandaşlarımız da size müteşekkiriz.
Buradaki vatandaşlarımız bu
köprülerin, bu bağların güçlenmesini istiyor. Alman dostlarımız da bunu
anlayacaktır. Büyük devletler büyük düşünür. Eminim Almanya’da büyük
düşünecektir. Gençlik köprüleri kurarak, iş köprüleri kurarak bunu
geliştireceğiz. Bugünkü toplantılarda bunu dile getirdiğiniz için,
buraya geldiğiniz için size ve bakanlarınıza teşekkürlerimi sunuyorum. “
Değerlendirme notu:
1-UETD Berlin Başkanı Sinan Kaplan
iyi bir organize yapmış, görevli olan gençler özverili çalıştılar,
nezaketleriyle de gönül kazandılar.
2-Milletvekili Sayın Külünk,
milletvekili olgunluğunun farkında olmayan bir vekil. Müsamere
çocukları gibi slogan provası yapmak onun işi değil. Öyle bir çalışmanın
yapılmasına da gerek yok. Görevlendirilen belirli sayıda gençler
öncülük yapsalar daha gür seda çıkar. Sahnedeki görevli delikanlı zaten o
işin ehli.
2-UETD genel başkanı Süleyman
Çelik’in o kadar uzun konuşma yapmasının gereğini anlayabilmiş değilim.
Hitabet gücü de olmadığı için oldukça sıkıcı. Selamlama konuşması yapar
ve başbakana söyleyeceklerini dosya olarak takdim edebilirdi.
3-Programın başlama saati 18.00 olarak ilan edildiği halde 2 saat gecikmeyle başlaması şık düşmedi.
4-Engelli bir kardeşimiz tekerlekli
sandalyesi ile sahneye çıkarıldı ve onurlandırıldı. Engellilere sahip
çıkıyoruz mesajı verildi. Güvenlik gerekçesi ile sahneye çıkması ve
başbakanla kucaklaşması engellenmedi, hatta protokol müdürü salonun
ortasına kadar gelerek bizzat kendisi alıp götürdü.
5- Kıyaslama yapmak için değil,
ancak, bir meselenin tespitini yapmak için bu örneği verdim o engelli
kardeşimiz alınmaz inşallah.
Türkiye dışında bin bir türlü
zorluklara göğüs gererek (maddi, manevi ve siyasi), hizmet vermeye
çalışan basın emekçilerine sivil toplum önderlerine aynı hoşgörü ile
yaklaşılmıyor. Koruma görevlileri, protokol müdürleri söylenileni bile
dinlemiyorlar. Çok sert bir şekilde, “yok kardeşim yasak” sözünden başka
bir laf çıkmıyor ağızlarından. Şu iyi bilinmelidir ki; Türkiye
dışındaki sivil toplum kuruluşları, basın emekçileri olmasalar, o
programlar o salonlarda öylesine çoşkulu bir şekilde yapılamaz.
Mocca Dergisi’nin 20. Sayısını Sayın
Başbakanımıza vermek istedim. Önce bir arkadaşımı görevlendirdim.
Koruma görevlilerini aşamadı, geriye geldi. Biraz sonra ben gittim,
kendimi tanıttım. Koruma görevlileri bana da geçit vermedi. Ben ısrar
edince içlerinden genç bir koruma görevlisi, protokol müdürüne sorayım
dedi. Olumsuz cevapla geriye döndü. Protokol müdürüyle ben konuşayım
dedim “olmaz” dediler. Rica ettim, o zaman bu dergiyi konuşmaya çıkmadan
önce Başbakanımıza ulaştırıverin dedim, “hayır, sonra veririz, bize
görevimizi mi öğreteceksin” dediler.
Bakın bu dergi konu itibariyle
önemli bir dergidir, kapağına bakın, neyi kapak yapmışız okuyun lütfen
dedim, dergiye bile bakmadılar. Bakmadılar ki, okusunlar. Sonra
içlerinden uzun boylu olanı aldı dergiyi elimden, “uzatma be kardeşim
ben sonra veririm” dedi. Dergiyi aldı elimden aldı almasına da, öyle
bir büktü ki önümde, içim cız etti. İçimden, keşke vermeseydim dedim…
Alın teri var, emek var, duygu var inanç var, Türkiye var, tarih var o dergide, nasıl onu öyle paçavra gibi bükersin…
Devam edecek
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder