Cumhur; Arapça kökenli cem-her-re
kökünden türetilmiş bir kelimedir. Halk, seyirci, dinleyici, topluluk,
kalabalık, çoğunluk, kitle, Âlimlerin çoğu, ekseriyeti, seçimle idare
edilen devlet, kum yığını demektir.
‘Cumhurî' ise cumhura yani halka
mahsus şey demektir. Ancak Arapça'da ‘cumhuriyet' şeklinde bir form
olmadığından, Cumhurî kelimesinin sonuna ‘-yet' eki getirilerek
‘cumhuriyet' terimi icad edilmiştir. 18. Yüzyılda.
Cumhuriyet, en genel manada "halkın
yönetimi" olarak tarif edilebilir. Cumhuriyetlerde, ‘cumhur'un iradesi
egemen olur. Cumhur ‘çoğunluk', halk, ya da millet demek olduğundan
cumhuriyet kavramının ‘halk iradesinin' tecelli ettiği demokrasi
kavramıyla yakın alakası vardır.
Çoğunluğun tecelli edebilmesi için,
% 51 kuralı esas alınmıştır. Eşit haklara sahip vatandaşların sayısal
çoğunluğunun iradesi, fiilen ‘halkın iradesi' olarak kabul edilmiştir.
Ve Cumhuriyet, hükümet başkanının,
halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği
yönetim biçimi haline getirilmiştir. Bu haliyle ilk olarak ABD’de 4
Temmuz 1776’da, Fransa’da ise 1789’da ilan edilmiştir.
İslâmî literatürde bir ilim
dalındaki âlimlerin çoğunluğunu ifade etmek için de kullanılır.
“Cumhûrü’l-Fukahâ” (fakihlerin çoğunluğu) gibi. Cumhurun görüşüne göre…
denir mesela. Çoğunluğun kabul ettiği görüş demektir.
Cumhuriyet rejimi, halkın seçtiği
yöneticilerin yönetim biçimini, diğer bir anlatımla; nasıl
yönetileceğine ilişkin sorunun cevabını kapsamaktadır. Bu durumda
yöneticilerin, siyasi iktidarların; kendilerini seçen bireylerin ortak
değerlerine, istemlerine, özelliklerine, örflerine, dini değerlerine
uyma zorunlulukları vardır. Bu şekildeki yönetim anlayışı, aynı anlam
ve kapsamdaki demokrasiyi de içermektedir.
Geçen gün elime bir ilan geçti. İlanın başında “Berlin
Cumhuriyet Yürüyüşü diye yazıyor ve devamında, gericiliğe ve Bölücülüğe
Karşı Laiklik ve Demokrasi için buluşuyoruz!” ifadeleri yer alıyor. (25
Ekim Pazar 2015)
Okudum ilanı. Bazı faaliyetler için
bir araya geldiğimiz dernekler de var tertip heyetinde. Oturup
dertleştiğimiz, birbirimize selam verdiğimiz, çay kahve ısmarladığımız
arkadaşlarımız bunlar. Belki de onlar tertipledi de diğerlerini
peşlerine taktılar, bilemiyorum. Biz o toplantılarda birlik olmaktan,
birlikte hareket etmenin avantajlarından konuşuyorduk. Birlikte
yürüyüşler yapıyorduk, heyet tarafından tespit edilmediği halde arada
attıkları sloganlara bile, birliğe zarar vermesin diye ses
çıkarmıyorduk. Bu ilanı okuduktan sonra, meğer onlar takiyye
yapıyorlarmış diye düşünmeye başladım. Üzüldüm, hayal kırıklığına
uğradım.
Berlin’de Cumhuriyet adına bir
yürüyüş yapılıyor ama içinde cumhur yok. Halksız demokrasi gibi. Anladım
ki yürüyüş halka rağmen yapılıyor. “Halka rağmen halk için” yapılan bir
yürüyüş bu. Berlin’deki bazı Alevi ve sol cenahtaki dernekler var
tertip heyetinin içinde. Cumhuriyeti sosyalist anlayışla uygulamak
isteyen dernekler olsa gerek bunlar. Yani "Halka rağmen halk için"
cumhuriyet anlayışına sahipler. Eskilere dayanan bir anlayış bu.
Ben o sevgili dostlarıma derim ki;
Cumhuriyet kimsenin tekelinde değildir. Cumhuru oluşturan herkesindir
Cumhuriyet. Sizler bu yürüyüş heyetine sağcıları ve mütedeyyin Müslüman
kesimi davet etmemişsiniz. Biz yapıyoruz isterseniz takılın peşimize
anlayışıyla hareket etmişsiniz. Doğru değil bu yaptığınız: Çünkü,
Cumhuriyet sadece size ait olan bir rejim değil. Veya Türkiye
Cumhuriyetinin sınırları içinde sadece sizler yaşamıyorsunuz.
Cumhuriyetin kurulmasına sebep olan “Kurtuluş Savaşı”nı da sadece sizler
yapmadınız.
Eğer davet etseydiniz mütedeyyin
Müslümanları da o heyete, o zaman o bildirinin içinde “…Ak Parti, çağdaş
eğitim sistemimizi gericileştirdi”, “Ortadoğu’da özellikle Suriye’de
şeriatçı Işid gibi örgütleri açıkça destekledi” gibi ifadeler
olmayacaktı. Bu ifadeler karalama kampanyası çerçevesinde iftira olarak
yazılan ve söylenen ifadelerdir. Gerçek olmayan ifadelerdir.
Evet, Müslümanlar şeriatı
savunurlar: Çünkü şeriat, İslâm dini göz önünde bulundurularak
hazırlanmış kanunlardan oluşur. Burada şeriat değildir hedefe konan,
gericilik değildir hedefe konan, İslâm dinidir. Satır aralarında bunu
okumak mümkündür. Böyle dolambaçlı yollar tercih edileceğine, biz
İslâm’a karşıyız demeniz daha dürüstçe olurdu. Takiyye yapmanın ne
anlamı var ki.
Tekrar ediyorum, tertip heyeti, sırf
içlerindeki İslâm’a karşı olan kini kusmak için diğer dernekleri bu
yürüyüşe davet etmemiştir. Ben böyle düşünüyorum. Benim böyle düşünmeme
sebep olan o dostlarıma da kırgınım.
Işid’e gelince; Işid’in hedefindeki
düşman Müslümanlardır. Işid’in gayri Müslimleri öldürdüğüne dair bir
bilgisi olan varsa, lütfen burada paylaşsın. Işid bir terör
örgütüdür, hem de Müslümanları öldürmeye programlanmış bir terör
örgütü. Işid’le Müslümanları yanyana getiremezsiniz. Işid üzerinden
İslâm’a saldıranlar iyi niyetli değildirler. Eğer diğer dernekler ve
bizler bu yürüyüşe davet edilseydik, Işid üzerinden İslâm’a
saldıramayacaktınız: Çünkü, müsade edilmeyecekti.
AK Partililer halkı ayrıştırıyor
diye şikayette bulunuyorsunuz ama, sizler daha kötüsünü yapıyorsunuz;
hem halkın diğer kesimlerini ayrıştıyorsunuz hem de mütedeyyin
Müslümanları. Ve sizler oluyorsunuz Cumhuriyetçi, mütedeyyin Müslümanlar
oluyor vatan haini. Sevgili dostlar yapmayın bunu, ayıp oluyor, yazık
oluyor. Yaban ellerde birbirimizle kucaklaşmak varken bu öfke bu kin bu
aymazlık niye. Kim sizin tavuğunuza kiş dedi. Tam bir paradox
içinizdesiniz. Söylediklerinizle yaptıklarınız birbiriyle örtüşmüyor.
Sevgili dostlar, sizler Cumhuriyeti
de istismar ediyorsunuz. Açıkça biz sosyalist bir yönetim istiyoruz
diyemiyorsunuz, dolambaçlı yollara sapıyorsunuz. Sizleri anlamakta
zorlanıyorum. Mevlana, “ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz
gibi olun” demiş. Kanaatimce, "Halka rağmen halk için" Cumhuriyet
istiyoruz demeniz daha doğru olacaktır. Geçmişte denildiği gibi.
Bildiri aynen şöyle, okuyunuz ve haksızsam yazdıklarımda, beni ikna edin, yazdıklarımı geri alayım:
“…Cumhuriyetimizin kuruluşunun 92.
Yılına girererken; yurdumuz Türkiyeyi son 13 yıldır sorumsuzca yöneten
ABD yayılmacılığın ve onun Büyük Ortadoğu Planının “ Eşbaşkanı
yardımcıları” tarafından bölünme ve parçalanmayla karşı karşıya
getirilmiş bir konumda.
13 yıllık AKP
iktidarı; Laikliği tamamen ortadan kaldırdı, halkımıza baskı ve terör
uyguladı, çağdaş eğitim sistemimizi gericileştirdi. Çeşitli kumpaslarla
devlet kurumlarını tahrip etti. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş
yolsuzlukları gerçekleştirdi, “Açılım politikası “ adı altında ülkemizi
bölünmeye götürdü, terör örgütünü yasal konuma getirdi, komşu ülkelere
düşmanca politikalar uyguladı, Ortadoğu’da özellikle Suriye’de şeriatçı
Işid gibi örgütleri açıkça destekledi, yurt dışında yaşayan bizler AKP
nin ülkemizde uyguladığı politikalarının Türkiye’mizin kaderi
olmadığının bilincindeyiz. Cumhuriyetimizin ve başta gelen değerlerinin
yeminli düşmanı bu partinin Türkiyemizi getirdiği felaketten kurtarmak
için Berlinli bütün yurttaşlarımıza çağrıda bulunuyoruz.”
(Atatürkçü Düşünce Derneği Berlin Brandenburg, Almanya’daki
Türk Azerbaycan Birliği, Bahadınlar Derneği, Berlin Türk Alman
İşadamları Derneği, Berlin 23 Nisan Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi
Berlin Birliği, Erzincan Akdağ Derneği Öğretmenler Derneği, Sivas
Derneği, Tiyatrom Kültür Merkezi, Tokat Derneği, Türkiye Gençlik
Birliği, Vatan Partisi.)
“Halka rağmen halk için” mücadele eden sevgili dostlarım sizlere tavsiyelerde bulunmak istiyorum:
1- Halk
sizi çok iyi tanıyor; çarşaflı kadınlara niçin parti rozeti
taktığınızı, bazı belediye başkanı adaylarının Sultan Ahmet Camii’nde
niçin sabah namazı kıldığını,
2- Başörtülü kızları üniversitelere sokmadığınızı, ikna odalarında yapılan işkenceleri,
3- Gider ayak, yargıya atamalarda bulunan CHP’li bakanın, “kendi partililerimi değil de, MHP’ liler mi atayacaktım“ açıklamasını…,
4- Vatanın bekçileri olan göz bebeklerimizin anneleri başörtülü, babaları sakallı diye askeri mekanlara alınmadıklarını.
5- Yazılı sınav notu 1 olduğu halde anaları, babaları Mütedeyyin Müslüman olduğu için mülakatta kaybeden kaymakam adaylarını, …
Bu millet bunları unutmamıştır.
Temcid pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önlerine koymaya devam ederseniz, İslâm
düşmanlığınızı, asla unutmayacak da. Her fırsatta yaraları
depreştiriyosunuz. Sanki zevk alıyorsunuz bunu yapmaktan. Belki de
varlık sebebiniz budur. Sevgili dostlar; Cumhursuz Cumhuriyet olmaz. O
cumhurun içinde sizler de varsınız, mütedeyyin Müslümanlar da var. Ne
kendinizin ayrıştırılmasına müsade edin, ne de onları ayrıştırın.
Ak Parti gitse yerine sizlerin
iradesi iktidar olsa, sizler cumhurun temsilcisi olabilecek misiniz?
Çarşaflı kadınlara rozet takmakla, Sultan Ahmet Camii’nde sabah namazı
kılmakla, seçim afişlerine başörtülü kadınların resimlerini basmakla
cumhur olunmaz ki. Samimiyet de lazım.
Şunu açıkça ifade edebilirim, “Halka
rağmen halk için” müdadele eden sizler; Ak Parti döneminde başını
açtığı için üniversiteden atılan bir kız gördünüz mü, veya Alevi olduğu
için, ve de inancından dolayı üniversiteden atılan, diploma alamayan,
askeri mekanlardan kovulan analar, babalar gördünüz mü, socu olduğu için
devlet dairesine alınmayan, memur yapılmayan, milletvekili yapılmayan,
milletvekili seçildiği halde meclisten kovulan? Hayır görmediniz.
Bu durumda, sizler mi daha çok
Cumhuriyetçisiniz, Ak Parti mi? Cumhuru temsil eden sizler mi
oluyorsunuz, yoksa Ak Parti seçmenleri mi?
Cumhuriyet yürüyüşünü Vatan
Partisi‘nin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yürüyüşü haline getirmeye
kimsenin hakkı yoktur. Cumhuriyet “Halka rağmen halk için” diyerek
takiyye yapanların değil, hepimizin rejimidir. Hepimiz Cumhuriyet
çocuklarıyız. Almanya gibi bir yerde yaşıyoruz. Gurbetteyiz.
Problemlerimiz var. PEGİDA var, NSU cinayetleri var, Yabancı düşmanlığı
var. Böyle devasa problemlerimiz varken mütedeyyin Müslümanları hedefe
koymanın anlamı nedir?
Ak Parti ile probleminiz ne ise,
gidin sandığa cumhurun gözü önünde onunla hesaplaşın, ama Ak Parti
üzerinden, Işid üzerinden, gericilik üzerinden, Cumhuriyet üzerinden
lütfen dinime ve mukaddes değerlerime saldırmayın.
Saygılarımla.
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder