Bir Cumhuriyet Bayramı’nı daha
geride bıraktık. 92 yıl önce ilan edilen bir cumhuriyet var. Düşman,
Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan, sınırları yeniden
belirlenen Türk’ün yeni vatanından kovulmuştur. Bugün düşmandan
kurtuluşun değil, o ülkede ilan edilen yeni rejimin bayramı
kutlanmaktadır. Cumhuriyet Bayramı. Bu rejime geçiş sadece Türkiye
sınırları içinde değil, Türkiye dışındaki temsilciliklerde de kutlandı.
Türkiye Cumhuriyeti Berlin
Başkonsolosluğu Rotes Rathaus’da bir resepsiyon verdi. Cumhuriyet
Bayramı Resepsiyonu. 2002 yılına kadar Cumhursuz kutlanan Cumhuriyet,
Cumhur’una kavuşmuştu. Yıllar sonra nihayet Cumhur da oradaydı ve
Cumhuriyetini kutluyordu. Başkonsolos Sayın Ahmet Başar Şen orada günün
anlam ve mahiyeti ile ilgili bir konuşma yaptı. Türkiye’nin bugün
itibariyle geldiği yerin altını çizdi. Mülteci sorununa değindi.
Suriye’de devam eden savaşa vurgu yaptı… Aynen istifadenize sunuyorum:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanının
92. yıldönümünü kutlamanın gururunu yaşıyoruz. En büyük bayramımızda bu
coşkuyu bizimle paylaştığınız, bizimle birlikte olduğunuz için
teşekkürlerimi sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verdiği bağımsızlık mücadelesinin
eşsiz bir zafer sonrasında ortaya koyduğu eserdir. Bugün,
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah
arkadaşlarının önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Vatanımızın
bağımsızlığı, milletimizin birlik ve bütünlüğü uğrunda canlarını feda
eden aziz şehitlerimizi, istiklal ve egemenliğimiz için her şeylerini
ortaya koyan kahraman gazilerimizi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yücelmesine
katkıda bulunmuş herkesi minnetle anıyoruz.
92 yıl aslında milletlerin tarihinde
uzun bir süre değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin genç yaşına rağmen son
derece sağlam kökler oluşturduğunu görmek bizler için büyük bir iftihar
vesilesidir. Bu zaman zarfında Türkiye, siyasi, ekonomik, kültürel ve
toplumsal alanlarda çağdaş standartların yakalanmasına yönelik büyük
adımlar atmış, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, uluslararası
ekonomik sisteme uyum gibi birçok konuda dönüşümü başarmıştır.
Türkiye, içeride yaşadığı bu büyük
değişimin yanı sıra, dış politikada da atılımlar gerçekleştirmiş,
demokratik, çoğulcu ve laik siyasal sistemi, gelenekle çağdaşı
bağdaştırabilen kültürel karakteri ve dinamik ekonomisiyle bölgesinde ve
ötesinde güvenlik ve istikrar üreten bir aktör konumuna yükselmiştir.
Türkiye'nin bugünkü müstesna konumu,
yurtiçindeki vatandaşlarımız kadar yurt dışındaki vatandaşlarımızın da
on yıllar süren ortak çabasının bir sonucudur. Yarım asırdan fazla bir
süredir Almanya’da
çalışan, bu ülkede vergi veren, bu ülkeye yatırım yapan, kanun ve
kurallara saygılı, barış ve huzur içinde yaşama arzusunu her fırsatta
gösteren Almanya Türk Toplumu zaman içinde iki ülke arasındaki ilişkiler
bakımından da en değerli unsur haline gelmiştir. Eğitimde fırsat
eşitsizliği, ayrımcılık ve İslamofobya gibi sorunlara rağmen, genç
nüfusu ve dinamik yapısıyla, Almanya Türk toplumunun kültürel kimliğini
ve milli benliğini kaybetmeden, birlik ve beraberlik içinde hem
Almanya’ya, hem Türkiye’ye hem de Türk-Alman dostluğuna katkılarda
bulunmaya devam edeceğinden hiç şüphemiz bulunmamaktadır.
Almanya Türkleri, sağladıkları
uyumla, kurdukları sivil toplum altyapısıyla ve barış içinde birlikte
yaşamaya dönük hümanist anlayışlarıyla bu ülkeye son aylarda gelmekte
olan mülteciler için yol gösterici, Alman makamları için ise
mültecilerle ilgili çalışmalarında kolaylaştırıcı işlevler üstlenmeye
başlamışlardır.
Komşumuz Suriye’de dört yıldan bu
yana yaşanan insanlık dramı, komşumuz Irak’taki istikrarsızlık ve
katliamlar, bizleri derinden endişelendirmektedir. Türkiye, Suriye’de
yaşanan krizin başından bu yana din, mezhep ve etnik köken ayrımı
yapmaksızın 2,2 milyondan fazla Suriyeli göçmeni ülkesine kabul
etmiştir. Türkiye geçmişte birçok defa yaptığı gibi, kendisine muhtaç
insanların önüne set çekmemiş, dikenli tel örmemiş, aksine hemen, her
türlü imkânı seferber ederek, kamplar kurmuş, yemek, barınma, sağlık
imkânı sağlamıştır. Birleşmiş Milletler verilerine göre en fazla
mülteciye ev sahipliği yapan ülkedir. Bugüne kadar mülteciler için 8
milyar Dolardan fazla kaynak harcayan Türkiye’nin mültecilere sağladığı
imkânlar, bunları gidip yerinde gören yabancı devlet adamlarının,
gazetecilerin, kanaat önderlerinin takdirlerini kazanan bir model haline
gelmiştir.
Öte yandan, yıllardır kamplarda
yaşayan mülteciler ülkelerine dönüşten ümitlerini kesince kendilerine
yeni bir hayat aramaya başlamışlardır. Hepsinin Türkiye’de sürekli
barınması ya da Türkiye’deki istihdama dahil olması mümkün
olamayacağından, birçoğu müreffeh Avrupa’nın yollarına düşmüşlerdir.
Son aylarda göç dalgasından
etkilenen uluslararası toplumun, Suriyeliler ve diğer sığınmacılara
yönelik kapsamlı bir siyaset geliştirmeye başlaması umut vericidir.
Ancak, sorunun kaynağına hala inilememiştir. Aynı durum, artık maalesef
Türkiye’yi de hedef almaya başlayan, dini söylemleri teröre
gerekçe göstermeye çalışan cani terör örgütü DEAŞ ile mücadele
bakımından da geçerlidir. Türkiye, göç sorununun ve terör sorununun
kaynağında çözülmesi gerektiğini, semptomların değil hastalığın tedavi
edilmesinin gerekli olduğunu, bunun için Suriye’de en kısa sürede bir
rejim değişikliğinin şart olduğunu her platformda vurgulamaktadır.
Ülkemizin bulunduğu coğrafyada
yaşanan gelişmeler demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyeti’nin kıymetini daha iyi idrak etmemize yardımcı
olmaktadır.
Bu bağlamda, Başkonsolosluğumuzun,
ilgili makamlarımızın ve Berlin Büyükelçiliğimizin eşgüdümünde 15 ay
içinde Cumhurbaşkanlığı Seçimleri dahil olmak üzere üç büyük seçim
organizasyonunu başarıyla tamamlayarak, görev bölgemizdeki seçmenlerin
demokratik tercihlerinin ülkemize aktarılmasını sağladığını gururla
belirtmek isterim. Son olarak beş gün önce tamamladığımız 26. Dönem
Milletvekili Genel Seçimlerinde 49.097 oy kullanılmıştır. Yurt dışı
seçmenlerimizin ilgisinin giderek artması sevindirici bir gelişmedir.
Başkonsolosluğumuzdaki seçim
çalışmalarımızda 18’inden 88’ine tüm insanlarımızı görmek, onların
vatandaşlık haklarını, oylarını kullanırken duydukları hissiyata şahit
olmak bizleri de derinden mutlu etmiştir. Bu çalışmalarda ayrıca,
yüzlerce gönüllü vatandaşımız da gönül verdikleri siyasi partilere
yardımcı olmak üzere seferber olmuşlar, bu sayede demokrasimize hizmet
etmişlerdir.
Şunu unutmayalım ki, gün kavganın
değil diyaloğun, vatana, millete hizmet yolunda rekabetin günüdür. Bir
tane Türkiye’miz var, başka Türkiye yoktur!
Sözlerime son vermeden önce, hepinizin Cumhuriyet Bayramını en içten dileklerimle tebrik ediyorum ve saygılarımı sunuyorum.”
Rüştü Kam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder