Türkler 1961 yılında devletler arası antlaşmalar
çerçevesinde Avrupa ülkelerine işçi olarak gönderildiler. Antlaşma iki
yıllığına yapılmıştı, iki yıl sonra önce gelenler gidecek onların yerine başka
işçiler gelecekti. Düşünüldüğü gibi olmadı, gelenler geriye gitmedi. Hatta ailelerini de yanlarına almaya başladılar,
yeni doğan çocuklarla birlikte sayıları
hızla yükselmeye başladı. 2018 yılında bu sayı yaklaşık dört milyona ulaştı.
Antlaşma yapılırken yabancı bir ülkeye gelen Türk
insanının geldiği ülke ile ilgili olan kültürel bağlarından doğan ihtiyaçları
düşünülmemişti. Bu ihtiyaçların başından dil ve dini ihtiyaçlar geliyordu.
Geldiği ülkenin dilini bilmeyen bu insanların, ibadet yapacakları camileri de yoktu,
yiyecek ve içeceklerin helal olup olmaması konusunda rehberleri de yoktu. Bilhassa
Cuma namazı kılmak için uygun yerler bulunamıyordu. Bu eksikliği ilk önce İslâm
Kültür Merkezleri fark etti. Hemen sonra Milli Görüş Teşkilatları(1972), en son
farkeden Diyanet işleri Başkanlığı oldu(1984). Burada namazlar kılınmaya
çocuklar okutulmaya başlandı.
Apartman katlarında, fabrika binalarında camiler açıldı,
spor salonlarında bayram namazları kılındı.
Zamanla yöneticiler tarafından, Müslümanların zekatlarının
ve kurbanlarının da olduğu farkedildi. Zekat, kurban ve sadaka. İslâmî
hizmetler için toplanan bu sadakalar Afganistan ve Filistin Müslümanları başta
olmak üzere dünyanın her tarafındaki Müslümanlara ulaştırılmak amacıyla
toplanmaya başlandı.
Silah satan ülkeler Müslümanların topraklarını işgal
ediyor, oradaki Müslümanları birbirleriyle düşman haline getiriyor, sonrasında
da onları birbiriyle savaştırıyordu. İhtiyaçları olan silahı da yine onlar
satıyordu.
Savaş sonrasında da sefil duruma düşen Müslümanlara
yardım etmek, onların karınlarını doyurmak için savaşa dahil olmayan ülkelerdeki
Müslümanları el altından organize ediyorlardı. Bu yardım kuruluşları
vasıtasıyla sadakalar toplanıyor ve savaş bölgesindeki insanlara götürülüyordu.
Emperyalistler önce kardeşi kardeşe vurdurtuyorlar, sonra
da üçüncü kardeşe onların ihtiyaçlarını karşılamak üzere yardım kuruluşları
kurdurtuyorlar, sonra da karşılarına geçerek kıskıs gülüyorlardı. Alan memnun
satan menun.
Bu durumda suçlanacak olanlar, emperyalistler değil
Müslümanlardır. Silahı alan da Müslüman, o silahla kardeşini vuran da Müslüman.
Burada emperyaliste söylenecek fazla birşey yoktur. Onlara neden silah
satıyorsunuz? Denilse akılları yok mu kardeşim almasınlar diyecektir ve
haklıdır da.
Avrupa ülkelerinde 57 yıldan beri zekat ve kurban
toplanıyor. Toplanan bu sadakalar önce Filistin’e sonra Afganistan’a sonra da
Afrika ülkelerine gönderiliyor. Arada bir Türkiye’ye gönderenler de oluyor.
Kurban-Zekat
toplandığı mahalde yaşayan Müslümanlara ihtiyaçmıdır-değilmidir
düşünülmüyor, hâlâ düşünülmüyor. Düşünülmediği
gibi Avrupa’daki Müslümanın zekata kurbana ihtiyacı yoktur diye de
propagandalar yapılıyor.
2017 yılında İslam
Toplumu Milli Görüş (IGMG) Teşkilatları HASENE genel organizasyonuna "100
ülkede 160 bin kurban" projesi hedefi vermiş. (İskender GÜNGÖR / KÖLN)
Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tutkun da kurban
sayısının 2017 yılında, 2013 yılına oranla yüzde 52 artışla 135.394 olduğunu belirtmiş.
Diğer dini
cemaatlerin de yaklaşık 200.000 kurban topladığını düşünürsek senede ortalama
en azından 400.000 kurban eder. Ortalama bir kurban için 100 Euro alındığına
göre 400x100= 40 milyon Euro eder. Zekat
için toplanan paraları da hesaba dahil edersek 40+40 = 80 milyon Euro eder
yılda. Seneye bir 80 milyon daha.
Berlin Din Hizmetleri Ataşesi Ahmet Fuat Candır da 4 Temmuz 2081 tarihinde saat 09:54 te
Facebooktaki hesabından konu ile ilgili bir duyuru yayınladı. Duyuru aynen
şöyledir:
"KURBANINI
PAYLAŞ KARDEŞİNLE YAKINLAŞ". KURBANLARIMIZ KARDEŞLİK İÇİN...
Vekaletle Kurban Bedeli Bu yıl
Sadece 125 Euro. Bütün DİTİB Camilerimizden vekaletle kurbanlarınızı makbuz
karşılığında, elden görevlilerimize teslim edebilirsiniz.
Değerli Kardeşlerim! Kurban
Bayramı yaklaşıyor. Ramazan Ayında gösterdiğimiz Kardeşliği ve Paylaşmayı şimdi
Kurbanlarımız ile göstermeliyiz. Türkiye'yi umut olarak ümit olarak gören
Dūnyanın dört bir yanındaki mūslūman Kardeşlerimiz bizlerin göndereceği Vekaletle
Kurbanlarımızı bekliyor. Hiç tanımadığımız Renkleri, ırkları ve dilleri farklı
ama; gönūl dūnyalarında, dualarında ve îman kardeşliğinde buluştuğumuz
kardeşlerimize gelin bir KURBAN da biz gönderelim. Diyanet İşleri
Başkanlığı,Tūrkiye Diyanet Vakfı ve DİTİB aracılığı ile emanet olarak
verdiğimiz Kurbanlarımız, dini esaslara uygun, güven ve emanet şiarıyla hareket
edİLerek, vekaletle kurban kesim programıyla Dūnyanın dört bir yanındaki
Kardeşlerimize gönüllülerimiz ve görevlilerimiz aracılığıyla ulaştırılıyor.
"Unutmayalım ki, bu Kurban
Bayramında da bizleri bekleyen gözū yaşlı, mazlum çok insan var"..
Vekaletle Kurban Bedeli Bu yıl
Sadece 125 Euro. Bütün DİTİB Camilerimizden vekaletle kurbanlarınızı makbuz
karşılığında, elden görevlilerimize teslim edebilirsiniz.”
Sayın Ataşe şu cümlenin altını
özellikle çizizor: ...”vekaletle kurban kesim programıyla Dūnyanın dört bir
yanındaki Kardeşlerimize gönüllülerimiz ve görevlilerimiz aracılığıyla
ulaştırılıyor. Unutmayalım ki, bu Kurban Bayramında da bizleri bekleyen gözū
yaşlı, mazlum çok insan var."
Bu bir ajitasyondur ve bu
ajitasyonu yapan da Din Hizmetleri Ataşemiz Ahmet Fuat Çandırdır. Kendisi Berlin’de
hizmet veriyor. Buradaki insanlar ondan hizmet beklerken o dünyanın bir ucundaki “gözü yaşlı(!)”
insanlara kurban eti ulaştırmanın telaşında. İlk bakışta kendisine hak
vermememeniz mümkün değil. Din Hizmetleri Ataşesi olarak Berlin’e ne gibi
hizmetler yaptığına bakılırsa camilerde okunan Kur’an meallerinin dışında fazla
birşey göremiyoruz.
Sayın Din Hizmetleri Ataşesi’nin,
diğer dini cemaatleri de bir araya toplayıp ortak bir strateji geliştirdiklerine
şahit olmamışız, Kiliselerle Camilerin ortak programlar yaptığına şahit
olmamışız, Kiliselerle Camilerin birlikte Berlin halkına nasıl bir hzimet
sunabiliriz diye ortak bir projelerinin yapıldığına şahit olmamışız..., üniversite öğrencileri için DİTİB’in Berlin’de
şu kadar yurdumuz var bu yurtlar; 50-100 kişilik yurtlardır ve sadaka-kurban
paralarıyla bu yurtlar finanse ediliyor diye bir açıklamasını duymamışız, o
göstermelik 100 Euroluk 200 Euroluk bursların dışında şu kadar öğrenciye kişi
başı 1.000 Euro burs veriyoruz diye açıklama yaptığına şahit olmamışız, şu
kadar doktora öğrencimiz var ve bütün ihtiyaçları tarafımızdan karşılanıyor
diye bir açıklamasına şahit olmamışız...ancak kurbanın neden toplanması ve
nerelere götürülmesi gerektiğiyle ilgili teşvik edici açıklamalarını sosyal
medyada okuyabiliyoruz.
Sayın Ataşenin şahsında diğer
dini cemaatlere de aynı soruyu soruyorum; sizler içinde yaşadığınız Müslüman
toplumun ne derdi var, hangi sıkıntıları var, onların çocuklarının nelere
ihtiyacı var, geleceklerini nasıl inşa edecekler bunları biliyor musunuz? O
gözü yaşlı dediğiniz insanlardan sizlerin önünde binlercesi duruyor. Onların
ihtiyacı için niçin seferber olmuyorsunuz? Sorunlarını bilmiyorsunuz ki
seferber olasınız.
Sayın Ataşem, öncülük yapsanız da ‘Kurban’ın Allah’a yaklaşmak için yapılan
bir sadaka olduğunu, kan akıtmak olmadığını, et dağıtmak olmadığını Müslümanlara anlatsanız ve diğer cemaatler de
arkanızdan gelse olmaz mı?
Sonra da fakir fukaranın istifade
edeceği milyonluk kurumlar kurarak önce içinde yaşadığımız toplumun ihtiyaçlarına
cevap versek ve sonra da dalga dalda dışarıya kurum bazında yayılsak olmaz mı?
Böylece her sene toplanan ve
sadece et yedirmek için kullanılan bu 80 milyon Euro fakirlerin istifade
edeceği kurumlara dönüşse olmaz mı?
Sayın Ataşem, konu ile ilgili yazıyı
enson 27 mayıs 2018 tarihinde www.ha-ber.com internet sitesinde yazmışım. O
yazının bir bölümünü tekrar burada bir daha yazmak istiyorum:
“Cemaat, hedefi olan topluluk demektir. Cemaatlerde ortak
hedefler olmalıdır. Bu ortak hedefler insanların dünyada barış içinde mutlu bir
hayat sürebilmeleri için gereklidir.
Dinîn buyruklarını dezenfarmosyana tabi tutmadan yaşamayı
esas alan cemaatlere dinî cemaat denir. Cemaatleşme bu insanlar için farz-ı ayn
bir ibadettir. Cemaatleşme Allah'ın olmazsa olmaz buyruklarındandır. Cemaatleşme
güçlerin birleştirilmesi demektir, Allah ister bunu. Çünkü, ciddi çalışmalar
güçlerin birleşmesiyle mümkün hale gelir. ''Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı
sarılın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini
hatırlayın.'' (Âl-i İmrân 103) der Allah.
Günümüzde Avrupa’daki cemaatler veya dini cemaatler
sadece kendi cemaatlerini düşünür haldedirler. Dayanışma içinde değillerdir.
Güçlerini birleştirmek için çalışma yapmazlar. Amip gibi bölünerek çoğalmaya
devam ederler. Sanki gizli bir el yönlendirir onları.
Almanya'daki dini cemaatler; ''sadece ibadet yapmak için,
kendiliğinden camiye gelen insanların cebindeki paraları nasıl alırız''ın
hesabını yaparlar. Camide çocuklara dini eğitim verilmesi de aynı amaca
yöneliktir. Dini cemaatlerin camilerinde, zekatlar toplanır, fitreler toplanır,
kurbanlar toplanır. Bilhassa Afrika ve Asya ülkelerindeki insanların durumu
ajite edilerek toplanır bu paralar. Sinevizyon gösterileriyle insanların manevi
duyguları tetiklenir. Hedefleri, duygu sömürüsü yaparak daha çok para
toplamaktır. Bu cemaatlerin hizmet portföyünde çocuk okutmanın dışında elle
tutulacak bir hizmet yoktur desek yalan olmaz. Bu işi de oltanın ucuna takılan
yiyecek olarak düşünebiliriz. Asıl amaç balığın karnını doyurmak değil,
kendisini yakalamaktır.
Almanya’da dinî
cemaatlerin:
-Vakıfları yoktur.
-Hastaneleri yoktur.
-Öğrenci yurtları yoktur.
-İmam yetiştiren
yüksek okulları yoktur.
-Kur'an öğretmeni, din dersi öğretmeni yetiştiren
kurumları/okulları yoktur.
-Gazeteleri, dergileri yoktur, televizyonları yoktur.
-Tam gün mesai yapan hukukçuların çalıştığı hukuk
büroları yoktur.
-Danışma
merkezleri, araştırma merkezleri yoktur.
-Sosyal konutları yoktur...
-Kültür Merkezleri yoktur, yani gelecekleri yoktur. Onlar
topladıkları paraların büyük bir bölümünü Almanya dışına çıkarmakla
meşguldürler.
Bazen bu
paralar, Somali'ye yardım diye çıkar Almanya’dan, bazen Afganistan'a yardım
diye çıkar, bazen Filistin'e yardım diye çıkar... Sadece bu görev için kurulan
yardım kuruluşları vardır. Yıllardan beri bu iş böyle yürür. Ancak ne
Afganistan'ın problemi çözülmüştür ne Filistin’in ne Çeçenistan’ın ne Irak’ın.
Bırakın problemlerin çözülmesini bu halkalara yenileri eklenmiştir. İşte 7
yıldır gözümüzün önünde çoluk- çocuk, kadın-ihtiyar demeden bombalanan
Suriye...“
Sayın Ataşem, inanın bu durma müdahil olsanız, insanları
ikna etmek bir çalışma içine girseniz insanlar size dua edeceklerdir.
Sayın Ataşem, sorumluluk almak gerekiyor, risk almak
gerekiyor. 30 yıl öncesinde Berlin’de
camiler Ramazan ayında ve cuma namazlarında dolup dolup taşardı. 30 yıl
sonrasında ilave birkaç cami yapılmamasına rağmen, camilerdeki tutulan namaz
saflarında boşluklar var. 30 yıl önce doğan çocuk bugün 30 yaşındadır. Bir
ailede ortalama en az dört yetişkin olabileceğini düşünürsek, bugün camilerin
cemaati almaması gerekirdi.
Sayın Ataşem, bu duyarsızlık böyle devam ederse 10 yıl
sonra camiler birer birer kapanmaya başlayacaktır. İşte o zaman çok geç
olacaktır. Afrika ülkelerine para göndermenin cezasını 20 yıl sonra 30 yıl
sonra gelen nesil çekecektir.
Sayın Ataşem, kendi
çocuklarımız, geleceğimiz gözümüzün önünde eriyip giderken, Afrika'ya el
uzatmak da neyin nesidir? Bu ihanet değildir de nedir? Oradaki insan yarın yine
aç kalacaksa, bir gün bir lokma et yese ne olur yemese ne olur?..
Sayın Ataşem, etmeyin eylemeyin topladığınız paraları
çar-çur etmeyin, o paraları çocuklarımızın geleceği için yatırıma dönüştürelim.
Kendi çocuğumuzu kurtarınca da o Afrika ülkeleri’nden ihtiyaç sahibi olanları
burada kurduğunuz kurumlarda okutalım, tedavi edelim, meslek sahibi yapalım ve
ülkelerine gönderelim…
Sayın Ataşem, kurban, zekat, sadaka fakire verilirde
fakirin istifade edeceği kurumların kurulması için niçin verilmesin... Sadece
zekât ve kurban parasıyla yapılsın bütün bu kurumlar ve sonra yine aynı
paralarla finanse edilsin…
Sayın Ataşem, inanın böylece ibadetin en faziletlisini
yapmış olacaksınız, ve onurlu bir
hizmetin altına güçlü bir imza atmış olacaksınız. Ve o zaman Allah sizin
alnınızdan öpecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder