8 Aralık 2018 Cumartesi

"KAPİTALE DEĞİL KAPİTALİN ENRİNE GİREN MÜSLÜMANA KARŞI"

"KAPİTALE DEĞİL, KAPİTALİN EMRİNE GİREN MÜSLÜMANA KARŞI"

Berlin Türk Eğitim Derneği’nde (TED) sevenleriyle buluşan tiyatrocu Ulvi Alacakaptan, eleştirilerinin yanlış anlaşıldığını söyleyerek: “Sanmayın ben kapitale karşıyım, benim eleştirim kapitale değil, kapitalin emrine giren Müslümanlaradır.”dedi.
Alacakaptan; TED’de sevenleriyle yaptığı sohbette,“İslâm tarihinde, bir tek muhafazakar peygamber bulamazsınız, Allah hiçbir dönemde muhafazakar  bir peygamber göndermemiştir. Allah’ın gönderdiği peygamberlerin hepsi devrimcidir. Muhafazakar değildir. Ortada bozuk işleyen bir düzen vardır, Peygamberler o düzeni düzeltmek için gelmiştir” şeklinde konuştu.

Zülfikar Kam

Berlin-Ulvi Alacakaptan Türk Eğitim Derneği’nde sevenleriyle buluştu. Alacakaptan burada yaptığı sohbette, Türk insanının tiyatro, sinema ve medyayı kullandığını ama kendinden bir şey katamadığını söyledi.  Tiyatrocu, Ulvi Alacakaptan hatta sinema, tiyatro ve medyada İslâmî kesimin olmadığını ifade etti ve “İslâmî kesimin 500 bin satan bir gazetesinin olacağına inanmıyorum.” dedi. Müslümanların kapitalistleştiğinin altını çizen Alacakaptan;sözlerini şöyle sürdürdü:“Meğer Müslümanlar önceki iktidarlar döneminde duygularını bastırıyorlarmış, ellerine imkan geçmediği için sessiz kalıyorlarmış. Ellerine imkan geçince önceleri attıkları nutukları unutuverdiler. Haktan adaletten, adil bir düzenden bahsedenler, mazlumun yanında zalimin karşısında olacaklarını söyleyenler bu söylemlerini unutuverdiler. Meğer Müslümanların bu söylemleri dünya nimetlerine olan özlemden kaynaklanıyormuş. Son model arabalar, lüks villalar, saraylar Müslümanların özledikleri şeylermiş.
Sanmayın ben kapitale karşıyım, benim eleştirim kapitale değil, kapitalin emrine giren Müslümanlaradır. Benim eleştirim, kapitali, insanlığın, Müslümanların yararına kullanacağına sedece kendisi için kullanan ve sahip olduğu bu güçle Müslümanları ezen ne oldum delisi kifayetsiz Müslümanlaradır. Dün İslâmî duyarlılığınız varsa, tiyatroda, sinemada, medyada yer bulamıyordunuz bugün de bulamıyorsunuz.”

Soru cevap şeklinde devam eden sohbette Alacakaplan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz televizyon seyretme konusunda 8.5 saatle dünya ikincisiyiz. Birinci Amerika. İslâmi duyarlılığı olmayan televizyon kanallarını seyrederseniz ahlakınız bozulur, İslâmi duyarlılığının olduğunu söyleyen televizyon kanaallarını seyrederseniz hem ahlakınız hem de dini yaşantınız bozulur. Bu bugün böyledir. İslâmi duyarlılığının olduğunu söyleyen televizyon kanallarında dinin gerçeği anlatılmıyor. Dini magazinleştirdiler.
Cumhuriyet’le birlikte Müslümanlar tiyatro, sinema ve güzel sanatlara düşman yapılmıştır. Bu düşmanlıkta devletin payı kadar Müslümanlara yön veren hocaların, ilim adamlarının da payı vardır. Mesela Cumhuriyet’le birlikte Müslümanların bütün kazanımları yok sayılmıştır, Cumhuriyet bizden olan herşeyi silip süpürmüştür. Cumhuriyet Müslüman Türk’ün geleneklerini yok farzetmiştir, dilini, dinini, kültürünü, musikisini yok farzetmiştir. Tiyatrolarda misafirlere yer göst eren kişinin smokinli olması gerekir. Bu geleneğin baştan reddididir. Cumhuriyet’in bu tavrı o günkü Müslümanları tiyatrodan, sinemadan güzel sanatlardan soğutmuştur. Din adamları da bu durumda tiyatroyu, musikiyi, güzel sanatları haram kabul edince; halkı güzel sanatlara tavır almaya davet edince olan olmuştur. Bugün çektiğimiz sıkıntının temelinde bunlar vardır.

Ben başka bir hayat yaşamak için Müslüman oldum. Bugün Müslümanlar da başka bir hayatın özlemi içindedirler, ancak benim yaşamak istediğim hayat değildir Müslümanların özlediği. Benim yaşamaktan sıkıldığım hayatı yaşamak istiyorlar. Orada mutluluk olsaydı ben oradan ayrılır mıydım?. Müslümanlar Müslümanlaşmalıdırlar, Müslümanlar, isimlerinin Müslüman olmasını Müslümanlık için yeterli görüyorlar. Yusuf İslam’a (Cat Stevens) bir sohbet sırasında aynı masayı paylaşan kızın biri sorar, “Müslüman olmakla eline ne geçti, Müslümanlık senin neyini değiştirdi?”
Cat stevens;” Ben Cat stevens iken sen bana yaklaşamazdın, ben Yusuf İslâm oldum sen şimdi aynı masayı benimle paylaşabiliyorsun” der. Evet benim Müslümanlığım da böyle bir Müslümanlık.

Oyun esnasında bazı seyirciler tekbir çekiyorlar, tek kişiyse seslenmiyoruz, birden fazla kişi tekbir çekiyorsa salonun ışıklarını hemen yakıyoruz. Müslümanlar heyacanlarını sloganlara sarılarak söndürmemelidirler, mücadele sahada yapılır, can ile ve mal ile yapılır, çıkın sahaya ve yapılması gerekeni orada yapın. Biz bu tavrımızdan dolayı çok seyirci kaybettik. Bizden kopan seyirciler, gözyaşı geceleri gibi uyduruk oyunların peşine düştüler. Biz sahabe hayatı gibi konuları tiyatroda canlandırmayız, seyirci bu oyunun şuuruna  varamıyor, hikaye gibi algılıyor, geçmişte yaşayan herhangi bir insanın hayatı gibi algılanıyor, vay be ne adammış gibi ahlar vahlar söyleniyor oyun esnasında. Kimse o canlandırılan sahabe gibi olmak istemiyor.

İslâm tarihinde, birtek muhafazakar peygamber bulamazsınız, Allah hiçbir dönemde muhafazakar  bir peygamber göndermemiştir. Allah’ın gönderdiği peygamberlerin hepsi devrimcidir. Muhafazakar değildir. Ortada bozuk işleyen bir düzen vardır, Peygamberler o düzeni düzeltmek için gelmiştir. Müslüman da Peygamberlerinin yolundan gitmelidir, devrimci ruha sahip olmalıdır. Korkmamak lazımdır, boşvermemek lazımdır. Zora talip olmak lazımdır, zorluklar insanı kamçılar, yaratıcı bir ruha sahip kılar. “

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder