11 Kasım 2025 Salı

İTHAL DAMAT VE İTHAL GELİN

HAFTANIN HUTBESİ İTHAL GELİN VE İTHAL DAMAT: AİLE, KUL HAKKI VE MÎSÂK-I GALÎZ Rüştü KAM 14.11.2025 Berlin/Ted Aziz Müminler, İlerde literatüre girecek olan bir kavram kullanıyoruz Almanya’da; “ithal gelin” ve “ithal damat.” Türkiye’den Almanya’ya getirilen damatlar ve gelinler için kullanılan bir kavram. Elbette insanların yuva kurma hakları vardır, teşvik de edilir evlilikler. Ama bunların evlilikleri sıkıntılara yol açıyor. Evlilik; ırk, dil, din, millet ve coğrafya farkı gözetmeksizin iki insanın helal bir yuva kurma iradesidir ve Allah evliliği teşvik eder. Ancak bazı evliliklerin sağlıklı bir tanışma, güven, ailenin rızası ve sorumluluk bilinci üzerine kurulmadığı; “başlık parası”, “menfaat evliliği” ya da “kaçış yolu arama” gibi sebeplerle gerçekleştiği de acı bir gerçektir. İşte bu noktada, Almanya’da bazı evliliklerin sonuçları çoğu zaman hüzünlü hikâyelerle karşımıza çıkmaktadır. Nice kızlarımız gurbet ellerde zorluklara sürüklenmekte, nice delikanlılarımız ise tanımadıkları kültürlerin içinde istismar ve mağduriyetin öznesi hâline gelmektedirler. Sevincin yerini pişmanlıklar, huzurun yerini de kırgınlıklar almaktadır. Bugün hutbemizde bu meselenin aileyi, toplumu ve bireyi nasıl etkilediğinin üzerinde duracağız ve nerede hata yapıldığına ve nelerden sakınmamız gerektiğine dikkat çekeceğiz. Rabbimizin bize emanet ettiği aile kurumunun korunması için nelere ihtiyacımızın olduğuna hep birlikte göz atacağız. Aziz Müminler! Allah Teâlâ evliliği insan hayatının temeline yerleştirmiş, onu “huzur, sevgi ve merhamet” üzerine kurmuştur. Buyruk şöyledir: “Sizin için kendilerinde huzur bulacağınız eşler yaratması O’nun ayetlerindendir.” (Rûm 30/21) Ve yine Kur’ân, evlilik sözleşmesini “mîsâk-ı galîz” yani ağır, sorumluluk yüklü bir akit olarak tanımlar. (Nisâ 4/21) Mîsâk-ı galîz ifadesi, evliliğin bir oyun, bir heves, bir çıkar aracı değil; Allah katında mesuliyet doğuran şerefli bir sözleşme olduğunu göstermektedir. Önemlidir. Kardeşlerim! Almanya’da Müslüman toplumumuzun karşı karşıya olduğu acı bir gerçek vardır: Kanayan bir yaramızdır. İthal Gelin ve İthal Damat betimlemesi. Bu büyük bir meseledir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Birbirinizin mallarını ve haklarını haksız yollarla yemeyin.” (Bakara 2/188) Hak sadece mal değildir; bir insanın duygusunu, emeğini, sadakatini, emanetini suistimal etmek de hak gaspıdır. Muhterem Cemaat! Türkiye’den bir kız ve damak bulmak yanlıştır. Bu yanlışlığın kurbanlarına İthal gelin–ithal damat diyoruz. Bu yanlışlığın arkasında gelin ve damattan ziyade aileler vardır. Kültürel uyumsuzluklar, kısa sürede gerçekleşen boşanmalar, ekonomik beklentiler, psikolojik sarsıntılar, kimlik bunalımına giren çocuklar, kırılan gönüller ve dağılan yuvalar bu yanlış kararların alınmasına vesile olan ailelerin eseridir. Yanlış kurulan bir evlilik sadece iki kişiyi değil, iki aileyi ve toplumun güven dokusunu da yaralar. Almanlar bu konuda şöyle derler: “Vertrauen kommt zu Fuß und geht zu Pferd.” (Güven adım adım gelir ama dört nala gider.) Değerli Müslümanlar! Kur’ân’ın nikâh öğretisi çok nettir: Nikâh özgür iradeyle yapılmalıdır. İcap ve kabul, yani tarafların açık ve gönüllü rızası esastır. Bu evliliklerin tamamen gönül rızasıyla yapıldığına inanmak oldukça zordur. Dolayısıyla özgür iradeyle yapılmayan, taraflardan birinin gönülsüz olduğu kabuller sıkıntı doğurur. Doğuruyor da zaten. Aziz Cemaat! Aile, toplumun çekirdeğidir. Evlilik, sadece iki gencin kararı değil; iki hanenin, iki kültürün, iki hayatın birleşmesidir. Bu nedenle evlilik konusunda aileler de büyük sorumluluk taşırlar. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi koruyun.” (Tahrîm 66/6) Aileler, evlilik kararlarını kendileri vermemelidir, kimler evlenecekse onlar vermelidir. Onları da acele etmemeleri konusunda aileler uyarmalıdırlar. Gençlerin birbirlerini tanımaları gerekir, çıkar evliliği yapmamaları gerekir aileler bu tür evliliklere göz yummamalıdır. Aileler çocuklarına doğruluk ve sorumluluk konusunda rehberlik etmelidirler. Friedrich Schiller’in şöyle der: „Drum prüfe, wer sich ewig bindet, Ob sich das Herz zum Herzen findet!“ “Kim ömür boyu bağlanacaksa iyice düşünsün; Yürek, yüreğe uyuyor mu, önce ona baksın.” Şüphesiz bu söz Kur’ân’ın hikmetiyle de uyumlu bir sözdür. Kıymetli Müminler! Evlilik bir emanettir. Emanete ihanet, kişinin hem Allah katında hem insanların yanında hesap vereceği ağır bir suçtur. Gelin, evliliği çıkar aracı değil, ibadet bilinciyle ele alalım. Gelin, gizlilik değil şeffaflık; keyfîlik değil sorumluluk, heves değil sadakat üzerine yuva kuralım. Ve unutmayalım: “Ehrlich währt am längsten.” (Dürüstlük en uzun ömürlü olandır.) Şunu da unutmayalım ki evlilik sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın ortak değeridir. Sadakat ve güven, bütün ilahî mesajların ortak emridir. Nitekim İncil’de de şöyle buyrulur: „Die Ehe soll von allen in Ehren gehalten werden, und das Ehebett soll unbefleckt sein; denn Unzüchtige und Ehebrecher wird Gott richten.“ (İbraniler (Hebräer) 13:4) “Evlilik herkes tarafından saygıdeğer tutulmalı, evlilik yatağı lekesiz olmalıdır; çünkü Allah fuhuş yapanları ve zina edenleri yargılayacaktır.” Bu ayetin güçlendirdiği mesaj şudur: Evlilik kutsaldır, korunmalıdır. Sadakat ihlali, sadece sosyal değil manevî bir suçtur. Allah, aileyi yıkan davranışları asla hafife almaz. Aile, sadakat ve kul hakkı, insanlığın ortak emanetidir. Bu kadar açıklamadan sonra, gelelim ithal gelin ve ithal damat meselesine. Aziz kardeşlerim, Dilini, kültürünü, alışkanlıklarını bilmediğiniz gelini ya da damadı, sırf bir akrabanın sözüyle, bir tanıdığın yönlendirmesiyle Türkiye’den getiriyorsunuz. Türkiye’den bakıldığında Almanya cazip göründüğü için hem gelin hem damat açısından buraya gelmek büyük bir fırsat gibi algılanıyor. Ne yazık ki işin derinliği düşünülmeden, geleceği hesap edilmeden bu evliliklere onay veriliyor. Ve bu acele kararı en çok da anne babalar veriyor. Ama Almanya’ya gelince işin rengi değişiyor. Kayınvalide, gelin ve damat daha adımını atar atmaz başlıyor baskı kurmaya. Sanki eve gelin değil, bir hizmetçi getirilmiş gibi davranılıyor. Daha yeni yuva kurmuş gençlerin üzerine yükleniliyor; gelin de, damat da aşağılanıyor, baskı altında tutuluyor, adeta köleleştiriliyorlar. Hele ithal gelin getiren damadın burada önceden bir ilişkisi varsa, o evlilik çok daha erken çöküyor. Türkiye’den damat getiren kız için de aynı vefasızlık geçerlidir; terk edilme, örselenme, hayal kırıklığı… Kültür farkları da cabası. Bu farklar zamanla tarafları yıpratıyor, yoruyor, tüketiyor. Birçok evlilik birkaç ay içinde ya da bir kaç yıl içinde son buluyor. Olan, nice umutlarla buraya gelen ithal gelinlere ve damatlara oluyor. Erkekler yine bir şekilde bir yol bulabiliyorlar ama özellikle kadınlar büyük sıkıntı yaşıyorlar. Hele ortada bir de çocuk varsa, o annenin dünyası bir anda kararıyor; hayalleri yıkılıyor, geleceği belirsizleşiyor. Ben buradan ailelere sesleniyorum: Bu problemlerin çoğu sizin aceleciliğinizden, ısrarcı tavırlarınızdan ve gerçekleri görmezden gelişinizden kaynaklanıyor. Sırf “evlensin de kurtulayım” diye çocuklarınızı bilmedikleri topraklardan insanlarla evlendirmeyin. O masumların hayatıyla oynamayın. Bu iş vebaldir; Allah katında da, kul katında da hesabı ağırdır. Elbette mutlu olan ithal gelinler, ithal damatlar vardır. Ancak istisnalar üzerinden konuşarak geneli görmezden gelemeyiz. Ben burada gerçeğin ağırlığını dile getiriyorum; yaşanan sıkıntıların fotoğrafını çekiyorum. Bir yuva kurmak kolay değildir. Bir insanı başka bir coğrafyadan getirip bir hayata dahil etmek, sandığınız gibi basit bir iş değildir. Bu mesele kader meselesidir. Çocukların, torunların, gelecek nesillerin hayatını şekillendiren bir meseledir. Bir de dinin yanlış anlaşılmasından doğan bir sıkıntı var. Bu, özellikle kızlar söz konusu olduğunda yaygın bir kanaattir. Müslüman bir erkek, Müslüman bir kadınla evlenebildiği gibi Hristiyan bir kadınla da evlenebiliyor; Mâide Suresi’nin beşinci ayeti bu konuda açıktır. Ancak yaygın anlayışa göre Müslüman bir kız yalnızca Müslüman bir erkekle evlenebilir; Hristiyan bir erkekle evlenemez. Dini hassasiyeti olan insanlar bu noktaya dikkat ediyorlar. Böyle olunca Müslüman erkeğin seçenekleri oldukça genişlerken, Müslüman kadının seçenekleri tek ihtimale kadar daralıyor. Seçeneklerin sınırlı olması nedeniyle aileler ve kızlar, ister istemez Türkiye’den bir eş arayışına yöneliyor. Zoraki ya da mecburiyet kokan evliliklerin önemli bir kısmı da bu şekilde gündeme geliyor; böylece “ithal damat” meselesi ortaya çıkıyor. Kız iyi niyetli ve sabırlı ise, belli sıkıntılar aşıldıktan sonra evlilik rayına oturabiliyor; iyi niyet ve sabır yoksa, birkaç ay içinde herkes kendi yolunu çiziyor. Menfaat merkezli kurulan evliliklerin ise uzun soluklu olmadığı görülüyor. Tam da bu noktada, Mâide Suresi’nin beşinci ayetine bir kez daha bakmak gerekiyor: “Bugün size bütün iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Ehl-i kitabın yiyeceği size helâl, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. İffetinizi korumanız, zina etmemeniz, gizli dost edinmemeniz şartıyla ve mehirlerini verdiğiniz takdirde hür ve iffetli mü’min kadınlar ile sizden önce kitap verilenlerin hür ve iffetli kadınları size helâldir.” (Mâide 5/5) Bu ayette “kadınlar Ehl-i Kitap erkeklerle evlenemez” diye bir yasak yoktur. Kur’an’ın mütakabiliyet ilkesi gereği kızlarımız da Ehl-i Kitap bir erkekle evlenebilir. Müslümanların bu yanlış anlayıştan dönerek kızlarına gerçekçi bir seçenek sunmaları gerekir. Bu yaklaşım hem Allah’ın iradesine uygundur hem de içinde bulunduğumuz fiilî duruma karşılık geldiği için kızlarımızın hayat alanını genişletecektir. Böylece Türkiye’deki erkekler de “ithal damat” olmak zorunda kalmayacaklardır. Sevgili Müminler bir de Sahtekârlar var Aile birleşimi yoluyla Almanya’ya gelebilmek için Türkiye’de eşini boşayıp, Almanya’da başka biriyle nikâhlanıyor — bu bir sahtekârlıktır. Evlilik hukukunu, dinî hükümlerin ciddiyetini ve insanların güvenini istismar eden bu davranışlar sadece bireysel bir hata değildir; aile kurumunu zedeler, çocukları savunmasız bırakır ve toplumun güvenini sarsar. Böyle davrananlar hem hukuka hem de ahlâka karşı büyük bir haksızlık yapmaktadırlar. Bu, düpedüz sahtekârlıktır hem hukuka hem de Allah’ın hukukuna karşı ağır bir ihlaldir ve kesinlikle kınanmalıdır. Dua Allah’ım! Bizi ailede doğruluk, sadakat ve emanet bilinciyle yaşayan kullarından eyle. Evliliklerimizi huzurla, evlatlarımızı hayırla, yuvalarımızı bereketle doldur. Bizleri kul hakkından uzak eyle. Nesillerimizi hidayet ve ahlak üzere daim kıl. Âmin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder